29 Eylül 2012 Cumartesi

Kırdım sizleri...

Hırçınım son zamanlarda.. Tavırlarıma, söylediklerime hayret ediyorum..
Bir an geliyor bambaşka bir ben oluyorum..
Aradan geçen vakitte ben ne ne yaptım öyle diyorum..
Sonra da üzülüyorum kalp kırdığım için.. 
Bugünde bir kalp kırdım sanırım.. Ve nasıl ne şekilde diyeceğimi bilemiyorum..
Elim telefona gidiyor kısada olsa bir cümle yazmak için, velakin ya tekrar yaparsam diyorum aynısını..
Garip dimi.. Bencede..
Bu pişmanlık mı yoksa vicdan azabımı çözemedim henüz onun idrakına varmış değilim..
Bildiğim tek şey ben son zamanlarda çok az özür diler çok fazla kalp kırar olmuşum..
Afedin beni dostlar.. Olduğumdan biraz daha hırçım o kadar..  
Yarın önemli bir gün.. Sakin kafayla düşünmek gerek nedenini, niçinini...
Mutlu uykular...

Beklemek mi Beklememek mi?

Beklemek kadar beklememenin de zor olduğunu fark ettim..
Son zamlarda beklemiyorum.. Beklememekte zormuş be arkadaş..


27 Eylül 2012 Perşembe

Huzur'un kapısını gördünüz mü? Ben gördüm..


Kapı kapanmışsa bir kere, geri dönüş  varmıdır o kapıdan içeriye..
İster mi bunu kapıyı kapatmış olan..?
Peki ya ardına bakmadan çekip giden..?
Nedenler ve sonuçlar baki tutar mı hapsedilenleri o kapının ardında..
Gördüm.. İzledim kapının iki yanında olupta olamayanları..
Kapılar kapanır bazen açılmamak üzere..
Çekip gidilir hiç dönülmemecesine..
Hiç olmamamış varsayılır, diğer kapılar çalınır... Çalınır..
Döngüsel işte.. 
Dünyada böyle değilmi sürekli tekrarlamıyormu döngüsel hareketlerini.. Tüketmiyormu kendini.. Tükenmesine neden olmuyormu insanoğlu.. Herşeyi tükettiği gibi..
Beklemeli.. Kapatmamalı belkide.. 
Eskide olsa taşları, yıpranmışta olsa paspası... 
Kapatmamalı bence o tahta kapıyı..
Sevinmeli belkide eski diye paspası.. 
Yaşanmışlıkları, iyi kötü hiçbir anıyı silmeme adına olmalı bu seviç, bu hüzün.. Dökülmüş gözyaşı..

            Sevdiklerinize zaman ayırın... Sevdiğinizi söylemeyi ihmal etmeyin..
            Terkedilmiş bir ev gibi terk etmeyin sizde onları...
            Ben bu gece, bu evin kapısından gireceğim.. Olmak istediğini düşleyip öyle uyuyacağım... 
            Huzurlu bir uyku diliyorum...
t.a.

25 Eylül 2012 Salı

İyi ki geçiyorsun zaman. Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın. .

İyi ki geçiyorsun zaman.
Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın. .

- HZ Mevlana

Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer...


Çok hoşuma giden anlamlı bir yazı paylaşmak istiyorum.. Ve bende sizlere aynı dileklerle karşılık vermek istiyorum.. Yazı Emma Bombeck'e ait..  Kanserden Ölmeden hemen önce yazmış... Ve iyi yazmış.. Kendinizden parçaları içinde bulacağınıza eminim..


"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah'a şükredin..
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.. "

Sonbahar Günaydını :)

Bu havaları seviyorum galiba..
Ne çok soğuk ne çok sıcak.. Hafif serin esen rüzgarda ince bir triko ceket, öğlene doğru askılılarla gezebildiğim şu nadine hoş havalar..
Sonbaharın tadı bir başka.. Keşke hiç kış gelmese, hep son'baharı yaşasak.. :)
Sonbahar diyince aklıma "eylül ayı" ile ilgili yazacağım geldi.. Şimdilik yine erteleyeceğim.. Daha uzun geniş bir zamana.. 
Mutlu uyanmışsınızdır umarımki... Mutlu sabahlar, güzel bir sonbahar günü geçirin keyfine vararak... 
Günaydın... :)

Umut yok ki !!


Bu gece uyumak istemiyorum nedense.. 
Uykusuz gecelerime istemli bir uykusuz gece ekleme arzusu ile dolu içim.. 
Uyumayıp ne yapacağım peki ? 
Baş ucumda bitirilmeyi bekleyen 3 kitabım var.. Aylardır bir sayfa dahi okuyamadım doğru dürüst.. 
Aklım, düşüncelerim başka yerdeymiş gibi defalarca baksamda o satırlara  gitmiyor bir noktadan sonra..
Aklım, kalbim ne istiyorsunuz benden ? Ne alıp veremediğiniz var şu zavallı "benden" ?
Nerede neyi yitirdiniz de bende arıyorsunuz bitmişlikleri..
Değer mi peşine düşmeye ? 
Umut yok ki !!
Rahat verin bende ki ben'e .. Durulmaya, berraklaşmaya ihtiyacım var en saf haline dönene kadar...
Akıntıya kapılmaya, kendimi teslim etmeye ihtiyacım var huzur nehrinde...
Derin soluklar almalıyım, uzun uzun bakabilmeliyim göğe... 
Gecenin zifiri karanlığında Ay Işığı ile aydınlanıp, bulmalıyım Kuzey Yıldızını..


"Bir zamanlar aşık ama hasret çeken bir gönül,
Her gece deniz kıyısında atarmış.
Ay ışık tutarmış, dalgalar şarkı söylermiş.
Bir gece o aşık uzanmış gökyüzüne bir yıldız tutmuş.
Tutup göğsüne koymuş.
Bir öpücük kondurup salıvermiş sonra.
Yıldız kaymış kaymış ve geldiği yere konmuş.
Aşkla, hasretle dolan yıldız öyle bir parlamış ki
O geceden sonra bu yıldız yol gösteren olmuş."


Veda etmeliyim eskileri dizerken rafa.. Tozlanmalılar, yıllanmalılar ki anlamını yitirmesinler, bendeki "ben" ile kalıp bitip gitsinler...
Temizlik yok. Silgi yok. Karalamak yok.
Sadece kalın yapraklar ve silinmeye yüz tutmuş sayfalar var..
Umut yok !! Yok çünkü !!
Ne sen için, ne ben için..
Nede gökteki kuzey yıldızı için..
Yön şaşmış, kuşlar yiyip bitirmiş ekmek kırıntılarını.. 
Hiç olmadı ki "UMUT" hiç..
İşte yine koca bir hiç...
Varmı daha ötesi.. Bulan beri değil lütfen geri dursun benden ileri...

24 Eylül 2012 Pazartesi

Nedir güzel yapan bugün İzmir'i ?


Bugün dışarıdaki manzara karşısında nutkum tutuldu.. 
Nedir güzel yapan bugün İzmir'i ?

Etrafta inanılmaz bir berraklık var ancak çevrsini öyle bir sis kaplamış durumdaki inanılmaz güzel bir manzara oluşturmuş..

Sanki gün, ışıklarını kısmış gibi.. Ayılamamış daha ışıklarını kısıp ayılmak için bekler gibi.. 

O mahmurlukla sessiz sedasız etrafını izliyor.. Lakin artık uyanma vakti...

Benim görebildiğim gibi görebilmenizi dilerdim..

Mutlu günler..

23 Eylül 2012 Pazar

Beni Unutma ( Çiçeği )



Bugün bu sayfada olmamın sebebi bir film..
Az önce sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlediğim..
İzlediğim filmler hakkında yazma gibi bir huyum yok.. Çok beğenmediğim taktirde elbette..
Bilemiyorum bir çok kişi izlemiştir bu filmi ama ben henüz yeni keşfettim..

Yönetmeni, Özer Kızıltan
Oyuncu kadrosuda oldukça iyi.. Ve kesinlikle oyunculuklarıda..
Ama benim yazış nedenimse tabikide oyuncuları yada oyunculukları değil.. Yazdıkça başka şeyler geliyor aklıma ama bu filmin bende bıraktığı etkiyi, içimde yazmak için ayırdığım notlarını kimsenin silip almasına izin vermek istemiyorum...

Bir filmi izlemeden önce mutlaka yorumlarını okumak istemli bir harekettir bende.. Ancak bir kriter asla değildir..
Arkadaş tavsiyesi olması elbet büyük bir etkendir fakat birde işin iç yüzü olarak, film kendini izlendirebiliyor ise o andan itibaren benim gibi "neden daha önce fark edemedim" diyebilirsiniz.. Beğenmeyip yarıda izlemeyi bıraktığım çok film var.. Neyse....

Biz deyimi yerindeyse "kadın milleti" olarak ağlamayı severiz ya hani.. Acıklı mutlu biten klasik Türk filmlerini her defasında izlerken, her cümlesini dahi bilsek yine ve yine izlerken ağlarız ya.. Öyle birşey bizim için ağlamak bir filmde... 
Anı'nın tüm detayında buluruz kendimizi.. O içindeki saf aşkı yakalayabilmek içindir belkide.. İnanmak istediğimiz içindir kimbilir belkide...
Bu film için okuduğum yorumlar benzer bir filmden uyarlanmasının dışında Olası bir Türk filmi yakıştırılması yapılması..
Çalıntı demek istemiyorum "uyarlama" demek daha doğru.. Evet belki bu film bir uyarlama da olsa bir emek var içinde.. İnsana verilmesi gerken anektodları, sevgi dolu ufacık berrak damlacıkları var..

21 Eylül 2012 Cuma

Bugün iyi olmak için, aklı salim düşünmek için sebep arıyorum...

Bugün iyi olmak için, aklı salim düşünmek için sebep arıyorum...

İSTENMİYORSUN(UZ) !!!

Harika bir gün..
Öyle harika haberle başladım ki tüm enerjim sıfıra indi.. 
Anlamıyorum değil anlıyorum.. Her insan kendi işine geleni yapıyor.. Onun için mühim olan kendi çıkarı çünkü.. 
Karşıdakinin kim olduğu önemli değil.. Kime ne anlattığı önemli.. Çıkarlar söz konusu olunca değil dost eş akraba babalarını bile tanımazlar..
Anlatamıyorum.. Susuyorum karşısına çıkmıyorum ama neden sürekli peşimde.. 
Bırakın artık yakımı.. İSTENMİYORSUN(UZ) !!!
Böyle bir günden Günaydın diyorum yinede.. Güneş her gün yeniden doğup batıyor... Hergün değişiyor gün...
Kasvetli günden günaydın..Adetten işte..

19 Eylül 2012 Çarşamba

İyi Olabil(-mek) (-miş) Tüm Mesele(miz) ...

İyiyim, iyiyim, iyiyim ve yine iyiyim.. Çok iyiyim, çok iyiyim, ve çok çok iyiyim..
Desem buna inanır mı içim.. 
İçim inansa, aklım kabul etse inanır mı buna kalbim..
İnandırabilir miyim ona iyi olduğumu.. 
Herkes inansa bi o inanmaz işte buna...
"Görünen köy klavuz istemez" der büyüklerimiz ya hani.. O misal işte.. 
Klavuzum da, terazim de işte o..
Hayat devam ediyor her şekilde.. Gülerek eğlenerek..
İyiyim evet.. Gerçekten ama bazen işte.. 
O "bazen" yok mudur insan içinde dolanarak peşinden sürüklediği o "bazen" ..
"Bazen" dedirten herşeyde iyi olabilmek.. Olabilirliğini düşünmeden "olmuyor işte" demek..
-mek , -mek ...
Emekleyerek kendini iyi etme çabalarına teşvik etmek..
Gerekirse gidip almak için ezip geçmek..
Maskeyi takıp sadece içmek.. 
Unutabilmek için dipine kadar inebilmek... 
İçini doldurana kadar, saf iyilik için uzun uzun soluklayabilmek...
ve işte yine -mek -mek ..
İyi olabilmek için-miş bu -mek ler... peki ya bırakılmış olan -miş ler.. 
Zaman geldi ve -miş lere düştü iyi olabilmek..
İyiyim... iyiler... iyi.. 
İyi olabil-mek-miş tüm mesele... -mek ler -miş ler sadece birer ek-miş ler..
Önemsiz birer ek... 
Tıpkı ben gibi, tıpkı sen gibi, tıpkı orada o noktada duran herkes gibi.. 
Bu saçma cümleleri okuyanlar gibi..
Önemsiz birer ek-miş(iz) ..

 

18 Eylül 2012 Salı

Alındım sanıyorum ki.. Alınmama değmeyecek birine hemde.. Bir HİÇ'e !!

Bugün şunu çok iyi anladım, ben insanları olması gerektiğinde "daha" fazla değer veriyorum.. Sonundaysa hayal kırıklığına uğrayıp şaşıran hep ben oluyorum.. 
Neden şaşırıyorum ki buna..
Hak'ediyorum ben bunu.. 
Biz bizeyiz dimi.. 
Deyimi yerindeyse "benden de bi cacık olmaz" cidden..
Bu lafı kim demiş ise tam bana göre şuan... 
İçimde kalmasın dökülsün o da.. Bilinsin, bileyim. Bileyim ki olmadık kişilere olmadık değerleri vermeyeyim..
Diyorum diyorum ama yine değişmiyor.. Huylu huyundan vazgeçmiyor he..
Vazgeçebilsem keşke.. Tüm geçmişimde silip atacaklarım var.. 
Nerde bende o yürek, o cesaret.. O istek..
Bencilce ve ukalaca olabilir belki ama şuna eminim ki benimle dost olmak, her insana masus birşey değildir.. 
Kendini beğenmişlik değil bu kesinlikle.. 
Ben sevdiklerim için gözümü bile kırpmam.. Ne olursa her daim her zaman orada olurum, yanlarında ellerini tutuyor oluyorum.. 
Bunu kendimi övmek içinde söylemiyorum.. Ben en çok kendimi yerden yere vuran biriyken üstelik.. 
Bu ne haddime düşer..
Kendimi mi övdüm belkide ama ben gerçekten ben BUYUM. 
Benim dostum olabilmek bir ŞANSTIR bir kişi için.. 
Öyle yada böyle ne düşünürseniz düşünün..
Alnganım, kırılganım.. Değil iki sene iki aydır tanımış bile olsam, eğer ki ben bir kişiye o değeri vermiş isem bu bir FARKtır. 
Değerini bilene tabi...
Üzgünüm.. 
Yanıldığım için değil, verdiğim değer için..
Kimseye olması gerektiğinden fazla değerle ödüllendirmeyin.. 
SAKIN DİYORUM..

17 Eylül 2012 Pazartesi

Garip mi? Garip..

Şu sıralar çok garip bir hissiyat içerisindeyim.. Tarif edemiyorum bir türlü.. Korku değil bu hüzünlü, seviçli bir karışım.. Tabirim bile çok garip oldu.. Sevdiğim dostlarımı yitirmekten korkmak mıdır yoksa bilemiyorum.. İnsan dostlarını nasıl kaybeder.. Ya dostu değildir zaten yada dostuna dost olmadığını gösterdiğinde bir insan.. Bunların ikiside söz konusu değil ama bişi oluyor ve mesafer bir anda uzayıveriyor...
Aslnda buda benim hüsnükuruntum bunuda biliyorum.. Ama öyle hissediyorum ve bu beni sanırım biraz durgunlaştırıyo... 
Zaman sen nasıl birşeysin.. Sürekli akıp geçiyosun... Seni tutabilene helal olsun diyeceğim ama öyle biri yok..
Günaydın hüzünlü günüm.. Gününüz aydınlık olsun...

16 Eylül 2012 Pazar

Gelse ne fayda.. Gelmese neye fayda...

Yeter mi seni bana anlatmaya şarkılar...
Duyduğum müziğin hoş sesleri arasında çıka gelir misin odama.. Rüyalarıma.. Yastığımın sol yanına süzülmüsün usulca.. Yavaşça elimi tutup fısıldarmısın beni sevdiğini...
Baktığım boş çerçevede belirir mi siluetin...
Bakabilir misin yine bana uzun uzun. .Binlerce kelimeyi sığdırabilir misin o çerçeveye..
Hüzünlendirir mi beni bulutlu havalar yine.. 
Yağmurlar hatırlatır mı yine seni bana.. Toprak kokusuyla gelirmisin yürüdüğüm boş sokaktaki köşe başına..
Gelme.. Gelmeni istemem bana böyle.. 
Ne şarkılar, ne boş çerçeve... Yağmurlar mı? Onlar en büyük günahkar..
Tek bir nokta kadar (.) keskin ve sert.. Gelme sakın.. Ne düne ne bugüne..

Çok mu şey istiyorum..?

Çok mu diyorum.. Çok mu şey istiyorum..?
Hayattan, insanlardan ve kendimden..
İstememek mi gerek yoksa..?
Soluk almak kadar basit değillermi..?
Çok mu şey istiyorum kendimden..?

14 Eylül 2012 Cuma

Şimdi kelebeğin öleceğine mi üzüleyim yoksa seni aklıma tekrar soktuğuna mı bilemedim ?

 
Bir kelebeğin ömrü kadar kısaydı sevdalarımız. Ne sen bunun farkındaydın, ne de ben..

- Değerini bilemedik.

Artık ne zaman bir kelebek görsem sen geliyorsun aklıma. Şimdi kelebeğin öleceğine mi üzüleyim yoksa seni aklıma tekrar soktuğuna mı bilemedim ?

Uğur KİŞİN
 
 

Başlık mı? Ben başlık kullanmam..


Düşünüyorum.. Düşünüyorum.. Düşünüyorum.. Ve düşünüyorum..
Sonunda ne mi oluyor.. Yine HİÇ.. 
Düşünüyorum ve düşüyorum..
Hepsi bu kadar..
Mutlu sabahlar...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Viola De Lesseps, Shakespeare in Love




Sen benimdin, rüyanın görkemiyle doldum. 
Ben rüyada sultandım, uyanınca hiç oldum. 

(Viola De Lesseps, Shakespeare in Love)

Şu bazenler yok mu... Peki ya keşkeleri ne yapmalı ? Siz ne bela bir çiftsiniz...


Şu bazenler yok mu... Peki ya keşkeleri ne yapmalı ? Siz ne bela bir çiftsiniz...

9 Eylül 2012 Pazar

HİÇ!!

Denemek gerek..!
Aşık olmayı..
Değer vermeyi..
Kalabilmeyi bilmek gerek..
Kalabilmek için göze almak gerek..

Denemek gerek..!
Vedaları kısa tutmayı,
Ağlamamayı,
Gidebilmeyi...
Veda etmemeyi denemek gerek..
Hiç olmamış gibi görmek.. Göstermek.. Hissetmek gerek..

Denemek gerek..!
Susmayı..
Konuşmayı..
Bağırmayı.. Kısılana kadar, boğazınız yanana kadar hayırmak gerek...

Denemek gerek..!
Uzunca yürümeyi, öylesine ama amaç gütmeden.. Uzunca..
Durmak gerek bir köşede...
İzlemek gerek koşuşturan hayatı.. Hızla akıp giden elle dokunabildiğin anları..
Dokunamamayı düşlemek.. 
Uzunca yazamamayı.. Yazmayı..

Denemek gerek işte..!!
İyiki yada keşke için..
Evet için...
Hayır için...
Kendim için..
O'nun için..
Şarkılar için..
Küçücük bir umut için..
Umutsuzluktaki umut için..
Yada.

Yada'sı yok.. Koca bir HİÇ İŞTE.. 
Her zamankinden olsun.. Sadece HİÇ.. HİÇ...


Open up!!!

Bir insan aynı anda kaç bin tane düşünceyle boğuşabilir, sorarım bunu size..?
Basite indirgemek gerek sanırım kısa ve öz olmak gibi.. İşte o zaman belkide özet geçebilir insan aynı anda kafasının içinden geçenleri.. Çok saçma sapan yerlerde milyonlarca düşünceyle didişirken, öyle anlarda da susup kalıyorum ki kendime hayret ediyorum.. Dur duraksız konuşan bir iç sesi, üstelikte kendimin olan bir iç sesi nasıl oluyorda kontol altına alamıyorum.. İşin özü ve sırrıda sanıyorum ki burada.. 
Onu kontrol edebildiğim vakit kabuğunu tamamen kilitlemiş biri olacağım.. Ne giren nede çıkan olabilicek.. 
Aslında birgün bunuda deneyip görmek gerek... Faydasınıda, zararınıda.......

8 Eylül 2012 Cumartesi

Sen en en eeen güzelsin...

Son zamanlarda aynı şarkıları sürekli dinlemek gibi bir adet edindim.. Garip bir şekilde bıkmadan dinliyorum.. Sonra bir anda başka bir şarkıya atlıyorum ve böyle sürüp gidiyor..
Az önce fark ettiğim bir şarkı bu..
Yalın-Sen en güzelsin
Uzun zamandır Yalın dinlemiyorum.. En son bir kaç albüm çıkardı.. Pek severdim kendisini.. Ne olduysa bir anda dinlemeyi kestim.. Belkide alıp götüremediği veyahut zaten kendimde olmadığım vakitlerdi...
Bu şarkısını çok başarılı buldum.. Sözleri müziği, çok hoş.. 
Tatlı talı uyuyun bu şarkıyı dinleyerek.. Ben öyle yapacağım..
İyi Uykular.. :)




7 Eylül 2012 Cuma

Sıkıntılı !!!


Hoş bir melodi.. Güzel bir gece.. 
Sıraya dizilmiş hayaller.. 
Kayan yıldızlarda bırakılmış umutlar...
Kapının ardında bıraktığım arzularım..
En az yazabildiklerim kadar güzel olan hatıralarım...
Düşünüyorum.. Ne demeliyim , nereden başlamalıyım.. 
Hangi tuşa basarsam geri sarabilirim.. Hangisi hızla ilerletir...

Bazen öyle vakitlerde aklıma takılıyorki bazı şeyler, elimde kağıt kalemin olmadığına hayıflanıyorum.. 
Sonra toparlayamıyorum zaten.. Hatta öyle oluyorki sayfaya uzunca bir süre bakıp kapatıyorum.. 
Tıkıldım kaldım bu cümlere işte.. Yazmak istiyorum deli gibi.. Ama olmuyor bu gece sanırım.. Belki başka bir gece.. Başka bir duyguyla...
Salıcakla kalın... Mutlu rüyaların hepsi sizin olsun... 
Masalınızın baş kahramanı olarak dokundurun sihirli değneğinizi etrafınıza, bencil olmayınçevrenizdekileride büyüleyin.. Mutluluğunuzla, mutlu sonlarınızla.. Küçük bir dokunuş sadece... 
Bu gece rüyanız mutlu olsun..

6 Eylül 2012 Perşembe

P.S. I Love You



Bazen hoşçakal demen gereken zamanlar vardır. Acıtmasına rağmen denemeyi öğrenmelisin. (Gerry, P.S. I Love You)

Küçük, hoş bir nostalji.. :)

Özlemek nedir diye düşünüyorum... Derinden hissedemediğim bir duygu, yabancı olduğum... ama bazen işte......
İçime bir yumru oturuyor sanki... 
Duymak istemediğim.. Yazamadığım, silemediğim, unutmadığım herşey için çekip atıyorum içimden... 
Farklı bir anda, farklı bir yerde olabilmek varken.. Olduğum yerde "ben" olmak ağır geliyor o zaman... 
Derin bir iç çekip duraksıyorum... 
Sizde "ben" olsanız yılardınız... Kimbilir belki oracıkta bırakıp kaçardınız...
İçi dolu cümleler sarf edecek değilim.. O konumda hiç değilim şuan...
Küçük bir nostalji gecesiydi.. Gayet verimli.. 
Zamanında özlenmişlikler serildi sırayla önüme.. Seçtim sanırım tek tek..
Değerimin değersizlikle ölçüldüğünü kendime hatırlatarak, toparlıyorum serilenleri... 
Seçen seçti, isteyen çoktan alıp gitti.. Geriye küskünlüklerim kaldı elime her zamanki gibi, olması gerektiği gibi...
Huzurlu bir uyku diliyorum... Serin bir gece, bol yıldızlı... Ay dede de eşlik etsin yalnız olanlara, yalnız olmadıklarını hatırlatmak amacıyla...
Derin bir nefesle huzuru soluyun içinize... Ruhunuza deysin...
İyi geceler, tatlı rüyalar..................

4 Eylül 2012 Salı

Eylül Tebessümü :)


Bir kaç gündür takılıyor gözüme sitelerde.. 
Eylül ayına girdik.. 
Eylül ayının anlam ve önemiyle alakalı çok düşünce ve yazı gördüm.. 
Ben de yazmak istedim bir iki kelime ama eylül ayının bende herhangi bir önemi, anısı yoktur.. Sonbahar mevsiminin kışın geldiğini söyler sadece.. 
Ayrılıkların ayı derler Eylül için.. Neden öyle derler her sevgili eylül ayınımı bekler ayrılmak için.. Eylül'ün ne suçu varki..
Uzun bir konu, kahvemi yudumlayıp uzunca yazmak isterim. Enteresan tespitlerim var bu konuda ama daha uzun geniş bir zamanda devam edeceğim.
Güzel bir İzmir sabahında, sıcak bir Eylül gününden Mutlu Sabahlar Dilerim...

Döktüğüm taşlar..


Sabah büyük üstadın bir şiiriyle açılış yaptım haftaya.. Sadece çok doğru geldi bana o dizeler.. Paylaşmak istedim tekrar tekrar dönüp baktığım blogumda..

Bazen sizlere de olurmu bilmem ama bugün sanki  günün sonunu hissettim gibi..
Eski defterler açıldı ortaya, kırılanlar tekrar kırıldı saçıldılar dört bir yana.. Toparlanmayacak hiçbir zaman.. Kırılmış bir bardak nasıl tekrar bir araya gelmeyecekse onlarda öyle kalacak..

Hayatında olmaması bile olası olmayan birinin varlığını insan nasıl olurda yokmuş gibi unutabilir.. Tamam unutmak değil belkide üzerini örtmek diyelim..
Anlık unutma anlarım onlar.. 
Zamanlarım.. İşte vakitleri, öyle işte zamanları... Unutmak isteme vakitleri...

Hiç unutmayacağım.. İnsan kendini bile tanıyamaz derler.. Ama hiçte yabancı sayılmayız kendimize.. 

Nefret edemiyorum.. 
(İşte bahsettiğimde bu, insan kendini ne kadar tanıyamasada asla da yabancı olmaz.. Ne kadar istesemde, nefret edememem gibi. Kendinize yabancılık hissetmeyin..)

Nefret edemiyorum..
Bir şekilde kalbimin en derininden gelen bir dürtüyle yapıyorum.. 
Affetmem çok güçttür birkere kızdığımda.. Ama asla nefret değil bu..
Belki nefret edebilsem daha kolay olacak.. Şuan olduğumdan daha acımasız olurum belkide..
Oturup ağlamak istesem onu bile yapamıyorum.. 

Hayatım ve aldığım her nefes değerli.. Kendimi ve zamanımı geçmişin döküntülerinde heba etmelerine ASLA izin vermeyeceğim..
SİZDE VERMEYİN!!


3 Eylül 2012 Pazartesi

Ben sana küstüm!


Küsmek nedir bilir misin?

Küsmek dürüstlüktür.
Çocukçadır ve ondan dolayı saftır.
Yalansızdır.

Küsmek; ‘seni seviyorum’dur.

Vazgeçememektir.
Beni anlatır küsmek.
Kızdım ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
Küsmek, sevdiğini söyle demektir.. Hadi anla demektir.
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır.

Yani, diyeceğim o ki:
Ben sana küstüm.

Nâzım Hikmet Ran


-Mutlu Günler...

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !