31 Ekim 2012 Çarşamba

Günaaaydııınn....... :)


Ya hani böyle bir şey olur bir insanın içinde.. Öylece oluşan bir his.. 
Altıncı hissi olduğunu söyleyen insanlara inanmam ben aslında, özel güçleri olan hislere sahip, iyi fal bakıp tutturabilen kişilere.. 
Ancak bazende öyle oluyor ki hayrete düşebiliyor insan ama bunu şu altıncı his olayına bağlamak daha mantıklı geldiği için inanmasamda ona bağlayabiliyorum.. Ama hala inanmıyorum..
İnsanları gözlemleyebilmekle alakalı bir durum kesinlikle.. Nedendir bilmem ama bende de buna benzer bir algılama  yeteneğim olduğuna inanmaya başladım..
Öyle bir şey hissediyorum ki, şöyle olacak dediğimde yanılmamak beni şaşırtmıyordu eskiden.. 
Artık şaşırıyorum.. 
İnsanları daha iyi tanıyorum belkide ondandır.. Belkide sadece atıyorum ve tutuyordur.. Kimbilir..
Fakat bildiğim birşey var ki, bu ön sezilerim ve tespitlerim sadece havada kalıyor... 
     "Sakal mı bıraksam acaba?  =)  "
Alakası ne der iseniz; hani atalarımızın bir sözü var ya "sakalım yok ki dinlensin.." Galiba sakallı kişiler daha dinlenir kişilermiş o devirlerde.. Şimdiyi düşündüğümde pekte öyle olmadığını diyebilirim..
Her neyse sonuç olarak sakalım olsa dinler mi herkes beni düşünmeden edemiyorum ara sıra işte.. =)
Saç, sakala bağladım yine sonucu... Buda güzel...
Keşke arada yanılsam şu düşüncelerimde diyorum, diyorumda olmuyor ki işte...
Sağlık olsun yapacak bir şey yok...
Mutlu sabahlar.... :)      
                 ----sanırım eski yazılarımda daha yaratıcı günaydınlarım var----  =)


30 Ekim 2012 Salı

İsimsiz Konu... Konu Tükendi...




Yunus Balıkları neyi temsil eder bilirmisiniz?
Pranha ( Hayatın nefesi), Özgürlük, Harmoni, Değişim, Bilgelik, Güven..
Bir balık sadece diymi.. Sadece balık.. Keşke bir balık kadar basit olsa herşey.. Anlattıkları kadar sağlam.. Haykırırcasına..

26 Ekim 2012 Cuma

Günaydın demeliyim galiba.. Günaydın..


Yaralarımı sarar mı başka bir kalbin yaraları..
Susturur mu konuşup duran tüm kelimeleri..
Ansızın çıkıp gelenleri silip götürür mü tüm hepsini yenileri..
Öğrenmek istemiyorum..
Bu halimin tümüyle değişmesine neden olabilecek hiçbir şeyi bilmek istemiyorum..
Yaşadıklarımdan ve yaşıyor olduklarımdan memnun devam etmek istiyorum..
Uzakta ama hep yakınımda iken..
Bunu istemiyorum..
Hep duygusuz, sert, umursamaz görünmeyi istiyorum..
İstememeyi, bunuda istiyorum..
Ağlamamayı.. Sadece susup seyretmeyi istiyorum yobazlamış hayatları...

BİR DİPNOT!!

KENDİMLE FAZLA VAKİT GEÇİRMEMEM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM..
HAKSIZMIYIM?

Uyku tutmadığında ne yaparsınız_? "not: saat 03.11"


Uyku tutmadığında ne yaparsınız_?
Benim gibi saatlerce TV ekranındaki bomboş bir filme bakıp hiç birşey anlamadan öylece izlermisiniz hiç_?
Peki ya saatlerce hatta günlerce bir türlü bitiremediğiniz kitaplarınızın sayfalarıyla oynarmısınız_?
Benim gibi koca bir kitap ayraçı koleksiynunu tek tek sıralayıp sonrasında darma duman bir şekilde tıkıştırımısınız bir rafa_? 

-neleri dillendirebilirim. neleri yaptırtabilir bu uyku/suzluk bana._-

Gamsız ve kedersiz görünmek için olmadık şeyler, olmadık insanlarla zaman geçirebilirmisiniz_?
Başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınızı sorgularmısınız_? 
Belki de sadece yastığa başınızı koydduğunuzda değil, her nefes alışverişinizde bunun hesabıyla yüzleşmeye çalışıp yanıt ararmısınız benim gibi_? 
Kirletirmisiniz hayallerinizi gerçekliklerinizle_?
Umudu çoktan yitirdiniz mi diye sordunuz mu kalbinize_?
Bunlara, her uyku tutmadığında bozuk bir plak gibi takılıp kalırmısınız_?
O plağı her seferinde tamir etmeniz gerektiğini hatırlatırmısınız kendinize_?
Duvara asılı bozuk bir saat gibi olduğu yerde sekmesine izin mi verirsiniz her seferinde.._?
Konuşup durur mu kafa sesiniz hep ve daima sizinle_?
Özler mi oda_?
Gecenin bu saatinde özlediğiniz bir sohbeti arar mısınız peki bilgisayar ekranınızda_? 
Öylece bakıp, sadece bakıp.. 
Sadece tanıdık bir sohbeti bir o kadar uzak, bir o kadar yakından hissedebilir misiniz benim gibi_?
Anlaşılmayı bekler misiniz_? 
Yoksa sadece  kendi kendimi anlamam yeter mi sizce_?
Bunun cevabını biliyorum sanırım..
Yetmiyor.. Yetiremiyorum.. Gidemiyorum bir adım öteye.. Olduğum yerde sekmekten ve aynı sayıları tekrar başa sarmaktan bıktım.. Yoruldum yordular beni..
Dönüp durmaktan.. Durduğumda kendimi hep aynı noktada bulmaktan yoruldum.. 
Yetiremiyorum anladığım beni kendime.. Kendimi anlayamıyorum..
Kelimlerimi düşünüş şeklimi..
Ukalalığımı ve utangaçlığımı..
Güçlü değilim.. Hiç hemde hiç.. Bunu bilmek kadar bilmemekte istiyorum işte ben..
Korkuyorum.. Yitirmekten.. Kaybetmekten.. Yorgun düşüp tekrar herşeyi mahvetmekten..
Yalnız kalmaktan.. Yalnızlığımı sevmekten korkuyorum.. Ben sevmek istemiyorum..
Sevmeyeyim hiç birşeyi ve hiç kimseyi.. Hiçlikte kalsın yine hepsi.. Hiç olarak anlamlılar bende ve benliğimdeki bensizlikte...
Ben bilmiyorum neyin neden olduğunu ve neden bu denli saçmalayıp deli gibi içimdeki herşeyi dökebilme istediğini..
Bilmiyorum hiç'likten başka hiç birşeyi, bilmiyorum..
t.a.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Sus .

Uzun çok uzun geliyor ara sıra .. Küçük bir dokunuşla susturup, büyük bir umutla bekleyesim geliyor .. Gelip içime yerleşiyor iste .. Kim duyar yada kim önemser kime ne ifade eder tüm bunlar bilmiyorum .. Ne olacağını, neden olmadıgını hiç sorgulamadan.
Sus. Sadece sus. Anlayan anladığını anlamalı.

20 Ekim 2012 Cumartesi

Mutlu günler...


Son iş günüm.. Uzun bir bayram tatili bekler beni.. Evde kendim ile geçirebileceğim sessiz bir bayram olmasını diliyorum..
Umarım öyle olur..
Mutlu sabahlar... =)

16 Ekim 2012 Salı

BİR BEN VAR BENDEN İÇERİ ..


Duygusalmıyım değilmiyim bunu irdelemeyeceğim.. 
Bunu neden dedim peki.. Yazıyorum, hüznü yazıyorum aşkı ve kaybedilmişliği.. Filmleri, iyi geceler dilemeyi.. Sabahların güneşin doğumunu, batışını.. Mutluğu ve mutsuzluğu.. Yazıyorum hiç durmadan.. Tuşlara basarak yada basmadan.. Kalemsiz.. Konuşuyorum hiç susmamacasına.. Hiç hemde.. Öfkeliyim.. Çok öfkeli.. Nefret edemiyorum, kimseye de kıyamıyorum... 
Bu bir duygusallık mıdır peki.. Kanımca kararımca benim fikrimce.. HAYIR!
Dile geliştir bu sadece.. Ben'im dir demektir bu. BEN!

Ben benim ve beni ben yapan herşeyle gayet mutlu ve iyiyim.. -her ne kadar çevrem aksini düşünsede-
Fikirlerimle, duruşum ve bakış açımla.. Feminem'liğimle..
Okumayı.. Kulaklığımı takıp dakikalarca belki aynı şarkıyı onlarca yüzlerce kez dinlemeyi.. Yazmayı..Saçmada olsa melankolikte.. Aşkta koksa, öfkede.. Ağlamayı, ağız dolusu kahka atmayı.. Bağırarak konuşmayı.. Seviyorum.. Beni ben yapanları seviyorum..
İnsanın özünün kendisini ortaya koyan bunlar değilmidir.. İnsan sevmeli kendi..
O kadar boş geliyor ki bazen bazı şeyler.. Çevremde en yakınlarım mutluyken onlara bile hissettirmeden düşündüğüm o geçicilik duygusu.. Mutluluk kalıcı olmaz mı.. 
Neden endişelenirim hep bilmiyorum.. Sevdiğim değer verdiğim için diyip savuyorum düşünceleri içimden.. Gidiyorlar mı peki? Elbette HAYIR!
 Bomboş gibi.. Gereksiz, luzumsuz.. Boş işte..
Geçici.. Üflediğim bir toz gibi.. Savrulup yitip giden toz zerecikleri... Tıpkı öyle..
Benim mutluluklarım gibi.. 
Üflediğimde uçup giderler...
Düşünüyorum işte.. Böyle hissediyorum.. Buda benim.. Ben'i seviyorum ben.. Ne yaparsam yapayım bu ben'im.. 
Mutlu olsun diyorum üfleyince uçup gitmesinler... Benim gibi olmasınlar..

Hayat herkese mutlulukları kalıcı versin.. 
Toz tanesi kadar ince, minik çakıl taşları kadar da yıkıcı olmasınlar..
Deniz kumu gibi olsun mutluluğunuz.. 
Yığınlarca.. Üflesenizde, silkinsenizde illa yapışıp kalırlar bir yerlere..
Hem deniz kokusu getirsinler size.. 
Soluklayın.. Huzurla dolun.. 
Dalgaların sesini getirsin.. Oturup onu dinleyin..
Şimdi deniz kokulu mutluluklarınıza uğurlayın tüm benliğinizi..
Küçük bir mutlulukla, tebessümle uykuya dalıp gidin...
Mutlu çok mutlu rüyalarda karşılaşmak dileği ile..
t.a.


15 Ekim 2012 Pazartesi

Sabredenler Hep Murad'ına Erermiymiş...


Bazen sabredemiyorum..
Hani insanın içine oturmuş birşey vardır ya.. 
Ne yaparsan yap çıkmaz.. Kalkmaz yerinden.. Kaldıramazsın zamk ile yapıştırılmış bir ağırlıkla günler aylar belki yıllar geçirirsiniz ya..
Bağırsanız çıkarmak istesenizde çıkmaz.. 
Çıkacak gibi olsa yakar... Çıkmazsa da yakar..
Görmemezlikten geliriz her daim gerilere saklarız pamuklar içerisinde.. Birgün bir çatlaktan sızı vermesin diye yenilerini ekleriz üzerlerine..
Ekleriz... Ekleriz... Ekleriz...
Diyorum ki; eklemesem.. Bıraksam, düşünmesem öylede yakacak böylede.. Hangisi daha kötü deneyerek bulsam.. 
Dağıtsam, dağılsam.. 
Dağılsa herşey.. 
Toparlayamasam öylece serilse her yana...
Öylece baka kalsam, o kadar yığıntının arasında tek başıma  sadece bir 'ben' ile oturup seyretsem.. 
Odam kadar dağılsa, masam kadar darma duman olsa.. 
Issız bir sokakta, gecenin zifiri karanlığında uçsuz bucaksız bir yolda kaybetsem herşeyi.. 
Bulmak için uğraşsam..
Sessizce fısıldam yine her kaybettiğimi bulmak için sayıkladığım o melodiyi...
   "Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi....!!!"
Bulabilirmiyim dersiniz böyle yapsam..
Çıkarken ne kadar acıtmış olur o içime oturmuş olan şey... 
Onu bulup oradan çıkarsam..
Sabredip beklemelimiyim peki.. Hangisi daha kolaydır...
Düşünmemek mi hissetmemek mi..
Düşünmese insan, hisseder.. 
Hissediyorum.. Ta yanıbaşımda ki o kocaman şeyi...
Sızıyor bir şekil, tüm iliklerime kadar saçılıyor nefesi, yokluğu kadar varlığı..
Yokluğu kadar varlığı...
Bir iç çekiş kadar kısacık bir anda.. Oracıkta ta içerde...
Ah bir kalksan oradan.. Bir bıraksan beni..
Dur!
Vazgeçtim.. Kal oracıkta hep..
Hatırıma düş, sız yine hislerime.. Tüket yine beni o ağır nefesinle..
Ama hiç unutturma bana hiçbirşeyi.. Hiç..
Unutkanım ben. Çok fazla. Çok.
t.a.

14 Ekim 2012 Pazar

Elveda..

Rahatlamam gerek..
Sakince düşünüp sadece rahatlamam gerek..
Geçmeliyim herseyi, unutmalıyım değil bırakmalıyım..
Bırak... Gitsinler... Bırak...
Sonunu görmeden, aldırmadan...
Bırak.. Hadi..
Şimdi, sımsıkı yum gözlerini..
Uykuya teslim ol.. Usulca gönder öpücüğünü kömür karası semaya..
Sessizce, elveda de.. Elveda..

12 Ekim 2012 Cuma

Gününüz aydınlık olsun.. :)

Yazmak istedim sadece..
Bir kelime dahi olsa..
Gününüz aydınlık olsun.. :)

10 Ekim 2012 Çarşamba

Butterfly...


Bazen öyle ağlamak istiyorum ki gözlerim şişene kadar böyle..
Öyle kahkahalar atmak istiyorum ki karnıma ağrılar girene kadar böyle..

İnsanların garip istekleri olur..
Bense şuan deli gibi bu serin havada bir battaniyeye sarılıp yıldızları seyretmek istiyorum..
Kulağımda hoş bir melodiyle mesela..
Yada rüzgarın ve yaprakların şarkısıyla..
Hoş olmazmıydı?
Bence harika bir fikir.. 

O kadar uzun ve uzun bir zaman olduki .. Oturup geceleri yıldızları tek tek saymayalı..
Tek tek isim takmayı, derinliklerini hesap etmeyeli..

Sahi ne kadar olduki.. 
Sahi ben ne zamandır nefes alır oldum..
Sahi sen ne zaman çekip gittin..
Ne zaman yıkıp geçtim herkesi..
Ne zaman bu kadar yalnız kaldım...
Hangi ara geçti bunların hepsi..
Ne zamandı asıl vakti.. 
Ne zamandı ? 
Hangi zamana saplanıp kaldım uzun seneler... Nerelerdeydi şimdiki zamanlarım..
Geri sayamadım, geri dönemedim..
Tutamadım.. Cesaret edemedim.. Etmelimiyim?
Acı mı çekmeliyim..
Umutusz bir vakayım..
Çok.. Hemde çok..

9 Ekim 2012 Salı

Nokta (.)


Ben çok "aptal'ım" .........
Artık insanlara güvenmeyi ve inanmayı bırakmak zorundayım(.)
Beklentisiz yaşamımı, kendimle devam ettirmeliyim(.)

Şu günden itibaren..
Başka (,) virgüller eklemeden (.) noktalıyorum hepsini(.)

Yeni bir paragraf değil, yeni bir başlıkla başlıyorum.
Başlıksa sadece "BEN" !!

Günaydınlar dilerim.. Yeni kararlar ile başlanmış yeni bir günden..
Mutlu günler..

8 Ekim 2012 Pazartesi

Uzaklar.. Yalnızım.. Bir ben.. Sadece ben..


Zamanı durduramıyorum..
Dur diyemiyorum..
Dur be dur.. Geçip gitme artık..
Sürükleme beni ve hayatımı peşinde.. Sürüklenmeme izin vermeyin lütfen..
Bazen çok ağır geliyor, çok fazla..
İsyan bile edemiyorum.. Sesim çıkmıyor.. Düğümleniyor, kararmış kalbim, buğulanmış gözlerime doluveriyor..
Susturma beni zaman.. Sesimi, soluğumu alma benden..
DUR! 
Lütfen DUR!
Kelimelerim, var olan cümlelerim.. Geri dönün durdurun herşeyi.. 
Saplanıp kalayım o zaman(a).. 
Kayboldum bulamıyorum dönemeci(mi).. 
Nerdesiniz? Ne istiyorum, ne istiyosunuz..
Zaman dur artık, bulmalıyım yolumu.. Çok uzaktayım çok..
Sessizlik lütfen.. 
Dönene kadar uyumalıyım, yolu görmeliyim.. Uyandığımda orada olmalıyım..
Durmalı.. DUR! Lütfen..
Bir ben.. Sadece ben.. Ve ben..

6 Ekim 2012 Cumartesi

Kıskancım var mı itirazı olan?


Sabah sabah kendimde rahatsız olduğum bir durumu dile getirmem gerektiğini hissettim..
Kıskançlık duygusu..
Kıskandığım kişi ise en yakın dostum.. İnsan dostunu kıskanırmı kıskanabilir..
Kıskançlığımı dile getirip belli eden bir karaktere sahip değilimdir ancak bende bir kırgınlığa sebep olduğunu keşfettim zaman içinde.. Kendi kendime küsüp tekrar barıştığımı bilirim..
İtiraf ediyorum ben inanılmaz kıskanç biriyim. Abimi bile anemden hala kıskanırım mesela..
Hadi belki bunu anlayabilirim annesini kimse paylaşmayı istemez fakat peki ya dostu için ne demeli?
Üstelik dostumu kıskandığım kişide hiç tanımadığım biri.. İleride hayatını paylaşma olasılı yüksek birisi.. Ne kadar tanısamda değişmeyecek bu durum bunu iyi anlıyorum ve tanıyorum kendimi..
Onun mutlu olmasını tüm kalbimle istiyorum ama sanki ikinci plana atılmışım gibi bir hisse kapıldığım anda anlık küslüklerim, kırgınlıklarım olur.. Gereksiz ve fazla gereksiz.. :)
Halbuki böyle birşey söz konusu bile değil. Kardeşim gibi olan biri, her anımda her dakkikamda yanımda hissedebildiğim biri nasıl olurda unutur beni. diymi..
Ömür boyu kalbimden dileyebileceğim hep gülümsemesi olacak.. Ve hep dostum olarak kalmasını dileyebilirim..
Bazı insanların eksiklikleri hissedilir.. O'da onlardan.. 
Seni çok seviyorum dostum.. İyiki hayatımdasın iyiki benim dostumsun... İyiki bana her ne olursa olsun katlanıyorsun.. İyiki işte , iyiki yahu :))
Sakın ola ki beni es geçmeyesin, bak anlattım ben böyle biriyim.. Bunuda anlarsın sen bilirim ben senii... :)

Günaydın cuma-r-tesi :)


Uzun zamandır cumartesiler çalışmıyordum.. Kışın geldiği göstergesi.. Gün ışığın faydalanma zamanı..
Cumartesi gününde mutlu sabahlar dilerim.. Bugünü cuma varsayıyorum daha çabuk bitip gitsin diye..
Günaydınlar..

4 Ekim 2012 Perşembe

Özlemek ne demek öğrettin bana...


Özlemek, özlemek...
Eski güzel günlere özlemle, büyük bir arzuyla özleyerek dönebilmek.
Zamanı tutmak o vakitte.. Geçmesin bitmesin.. Eskimesin, eski olmasın.. Anı olarak hatırlanmasın..
Bu çok garip, inanılmaz derecede hemde.. 
Anlamakta zorlanıyorum arasıra.. 
Arasıra işte..
Hayatımdaki sevdiğim insanları kaybetme korkum daima vardır ama hiç düşünmem bunu hiç hemde..
Sanırım kaybettiğim en en anlamlandıramadığım kaybım sevgili canım mı canım olan Anneannemdi.. 
Küçüktüm.. Küçük derken ilkokul 4 yada 5. sınıftaydım tam hatılamıyorum.. 
Saf ve inanılmaz yardımsever biriydi.. Torunlarını ayırt etmez hepimizi çok severdi.. Bizlerde onu..
Onun özlemini hissederim bazen.. Evine gittiğimde kapıyı her defasında açacak, boynumuza sarılıp sımsıkı saracakmış duygusuyla büyük bir istekle beklerim o zor açılan koca demir kapının açıldığını dile getiren sesini..
Özlem böyle bişeymi?
Sadece bir an mı?
İçimde o ara ara beni yoklayan his.. Özlemek mi?
Kendim için bile zor biriyken neden oturupta dahada zor şeyler için kafa yorarırım, soruyorum sana ey "ben" ..?
Bunca işimin arasında benim derdim ne?
Neden orada duruyor o minik belli belirsiz düşmek ve düşmemek arasında bekleyen bir damla gözyaşı ? Neden oradasın? 
Neyi özledim neyi... ?
Çocuk olmayı özledim.. Sadece oyuncak hayali kuran beni.. Tek derdinin istediği o oyuncakları aldırmak için uğraşan "ben"i..
Daha kolaymış sanırım çocuk olmak..

Kimse anlamıyor beni, 'neden' yazdığımı..
Kimse merak etmiyor 'neyi' yazdığımı..
Belkide kimse 'bilmiyor' yazdığımı..
Bende bilmek, öğrenmek istemiyorum bunları..
Susup, şarkılarım eşliğinde sadece yazmak istiyorum..
Geriye dönüp okumadan, silmeden bir kelimesini dahi..
Yenilere sarılmalıyım, bol bol alışveriş yapıp özlemekten vazgeçmeliyim..
-miyim? ...

t.a.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Günaydınlar..

Yarım kalmışlar kadar bitmişleride yad etmeli...
Özlediğim bitmişlerimde dahil hepinize mutlu günler..
Gününüz apaydınlık olsun şimdiki gibi..

2 Ekim 2012 Salı

Tik tak.. Saat 00.30..


Bazen insanların zekasına hayranım.. Şöyle bakındığım vakit o kadar enteresan karitatürler, yazılari fıkralar görüyorumki.. Bunları illaki birileri yazıyor dimi.. Kim peki ? Valla kimdir necidir neyin fesidirler bilmiyorum ama her neredelerse eğer harikalar.. İnsan bazen böyle saçma sapan şeylere gülmek için nasıl zaman yaratabilirlerdi..

Bir kaç örnek sunarak yazımı noktalayarak .. Kısa bir gülücük molasıyla kabusuz bir rüya diliyorum herkese.. Kabussuz diyorum çünkü son zamanlarda gördüğüm rüyalar pekte iç açıcı değiller...
Huzurlu uykular. :)
___
Fiat Albea, bir Trakyalı tarafından satış odaklı bulunmuş bir isim gibi. Ne duruyosun, albeaaaaa :)))):)
 
Seni Seviyorum Demek Kolay Yiyorsa 10 Kere Mor Vampir Desenize :)
 
Google'a "zerg rush" yazın ve 5 saniye bekleyin..
Sonra gelen o lara tıklayarak yok etmeye çalışın :P
 
Ayrıldığında "boşver kanka, sana kız mı yok?" şeklinde teselli ettiğimiz arkadaşımız 6 senedir sevgili bulamadı. Harbiden yokmuş .
 
Hakim Temel'e sorar :
- Temel, davacıyı merdivenden ittin
mi ?
Temel :
- Sadece bir basamak ittim,
diğerleriden kendisi düştü : ))
 

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ne eski bir dostuz, nede arkadaş.. Neden vereyim ki sana selam............................


Ne eski bir dostuz, nede arkadaş..
Neden vereyim ki sana selam............................

Ah ! Ne güzel olurdu be..


Sessiz sedasız çekip gidesim var şuan.. Tam şimdi.. 
Tüm caddelerde şu saatte şuan uzun uzun yürüyesim var..
Tek başıma.. Ben ve bendekilerle..
Ortalama 3 sene oldu sanırım bunu yapmayalı..
Gecenin bir yarısı serin bir İzmir gecesinde yürümeyi..
Karanlıktan korkmam, böyle ılık hafif ürkütmeyen bir rüzgarda sokak lambaları araba ışıkları eşliğinde ağır adımlarla yürümekten ise hiç korkmam...
Çok keyif vericidi.. Adımlarımı her attığımda kulaklığımdan içime akan o güzel tınılarla tekrar ederek sayıklarım her bir sözünü..
Hiç bitmesin o yol derim.. Her insanın varacağı bir yer vardır..
Hiç varamayım o yol uzasın gitsin derim.. Bazen yakın olduğuna hayıflanırım.. Keşke daha uzun olsaydı diye söylenir durur sonunun gelmeyeceğini düşlerim..
Öyle kalabalıkları sevmem.. Hani kordondur, alsancaktır değil... Bildiğiniz ara sokaklar..
Sokakların yaşanmışlıkları bambaşkadır.. 
Sessizlikleri o loş ışıklarda dile gelir gibidir..
Haykırılar sanki tüm yalnızlıkları, hüzünleri ve tüm neşeli kahkahaları..
Şimdi öylesine yürümek vardı işte.. 
Çanta olmadan, telefon yada para hiçbiri olmadan.. Sadece müzik  eşliğinde.. 
Ellerim cebimde.. Bu şekil sokakları arşınlamak vardı ya..
Ah ! Ne güzel olurdu be..

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !