30 Haziran 2014 Pazartesi

3-5 Esneme molası.. :)


Uykulu pazartesiler..
Döngü hiç bitmiyor sanki sürekli dönüp dolanıp gün gene pazartesiyi gösteriyor..
Hayatımı öyle hunharca yaşadım ki boşa silip bıraktığım milyonlarca pazartesinin sitemsizliği vurdumduymaz uykusuzluğu mu beni alaşağı edecek şimdi..
Malesef teslim oldum bile.. :)
2 saatlik uykuyla halüsinasyon görmüyorsunuz fakat takıntılarınızı yendiğinizi hissettirebiliyor.. :)
1 güncükte olsa... :d
Uykusuz pazartesiler... :)

 

23 Haziran 2014 Pazartesi

20 Haziran 2014 Cuma

DERSİMİZ; DOSTTAN SINIFTA KALMAK..


Evet bugünkü konumuz insanların ne kadar da basit oldukları... Tam kelime bu değil aslında ne kadar 'aptal' olduğum olacak o..

27 senelik hayatınız içinde 21 senelik bir arkadaşlık edinmek değilde "seçtiğim kardeşim" dediğiniz insanın aslında sizin yerinizin onun gözünde "0" olduğunuzu anlamanızın aptallığı...
Basit demek aşağılamak gibi olur ki kastım bu değil kastım kesinlikle.. bunun yanı sıra, 1. benim karakterime uymaz 2. de onca sene dost diyip yiyip içtiğiniz ayrı gitmeyen bir insana haksızlık etmiş olursunuz..
Her ne kadar artık durum farklı bile olsa..

Hayatta hiç haklı olduğumu iddaa etmedim.. Hatalarımı kabul edip özür dilemeyi bildim yeri geldi haklı iken bile o özürü karşımdan esirgemedim.. Belki çok direttiğim zamanlar olmuştur.. Kendimi haklı çıkarmaya çalıştığım vs. nacizane bende bir insan olduğuMu hatırlatmak isterim kendime..  Hiç demem doğru kaçmıyor sanırım iddaa etmemeye özen gösteriyorum demeliyim..

Bazı şeylerin cidden insanın canını yaktığını, canım-cananım dediğinden geldiğini görünce insan sormuyor değil işte; "bundan çıkaracağın ders nedir?" diye..
Ders mi? 
Ders falan yok.. İnsanoğlu olarak ders almayı asla öğrenemeyeceğiz.. Öğenebilenler zaten şuan mutlak huzura ermiştir eminimki..
Fakat ders çıkarmam gerekirse şu ki;  "ben çok aptalmışım" olabilirim.. 
Öyle saçma sapan şeylere küsülen biri haline geldim ki sürekli özür dileyen biri haline geldim.. Konuşmak, anlaşmak gerek taraftarı oldum hep.. 
Alttan aldım..
Bana küsen her kimse konuştum zorladım.. Kırdımsa özür diledim.. Kırıldımsa hiç özür almadım fakat karşılık hiç beklememiştim zaten..

Herşey hep bir şekilde yoluna girdi...

Ama bu sefer öyle olmadı.. 
Olabileceğinide hiç sanmıyorum.. 
Hatalarım yokmu.. Elbette var.. Ama ben hatalarımı bildim özür diledim ki bu hatalar hep bilmeden karşımdaki insana yaptığım şeylerdi..
Sonra mı...
Sonrası da yok..
Sonrası bir dizi bispet politikası işte.. 
"Abarttın Tubi" dedim hep.. Çevremdekiler "çok açık bunu görmüyormusun" dediler.. 
"Yok" dedim "öyle belki ama olsun" dedim.. 
"Değildir" dedim.. Lakin öyleymiş..

Düşünün; tüm hayallarinizin ortak olduğu, saatlerce herşeyden konuşabildiğiniz.. 

Aynı odayı, aynı acıları çektiğiniz.. Beraber eğlendiğiniz, doyasıya olan kahkahalara doyamadığınız biri.. 

Sevgilinizden çok onunla konuşup tek bir gün bile sektirmeden mesajlaşabildiğiniz oda yetmeyip mailleşerek gününüzü yanyanaymış gibi geçirdiğiniz...

Günaydınla başlayıp, iyi geceleri onla paylaştığınız..

Evlenirken yanında olacağınız.. 

Teyze olamayacağım diye hayıflanırken onun çocuklarının kendi teyzesinden farksız olacaktınız ya, öyle biri..

Yaşlanırken bile hiç bitmeyen sohbetler yapıp dedikodunun dibine kadar vuracağınız..

Kırışıklıklarınızı konuşup, eskiyi yad ederken gözlerinde o hatıraları görebileceğiniz..

Gözünüzden akan her damla anında ona konup, defalarca aynı şeyi anlatsanız bile sizi özenle hiç sıkılmadan anlatacağınız... 

Tek gözyaşına dünyayı yakabileceğiniz biri..

Mesela anne ve babanızın ayrılacağını öğrendiğinize, "belkide bu şehirden götürülebilirim, bir daha göremem" diye aklınıza ilk  gelen kişi olup herşeyi bırakıp boynuna sarılıp ağlayarak herşeyi anlattığınız sonra beraber ağlayarak "haksızlık bu" diyerek ağlamaya devam ettiğiniz.. 

Gözyaşınız gözyaşına karışmış biri..

Herşey gibi geliyor diymi...

Evet o herşey dediğiniz biri bir gün evlenme kararı alıyor.. 
Sevgilisini size anlatmıyor.. Evine tanışmaya geldiklerini size söylemiyor.. 
Öte yandan siz bunu başkalarından öğreniyorsunuz ve anlıyorsunuz ki hayatının yarım asırından fazla hayatınızda olan kardeşiniz bir zamanlar ardından laflar edip şimdilerde can ciğer olduğu insanlarla paylaşabilecek size diyemeyecek kadar yoksaymış sizi..

Sanırım gene abartıyorum.. Ve birazda çocukca kabul ediyorum..
Ama bu sefer çok incindim, kırıldım.. 
Küstüm.. 
Öyle ki toplayamıyorum.. 
Sessizliğe büründüm..

Sonra.... 

Sonra o biri tarafından, 'bir nasıl siliniri' öğretiyor bana.. Bir kişiyi tüm sosyal ağlardan silerek bitirilebilir hareketi ile karşılaşınca farkına varıyorum.. Bir insan böylelikle silinip bitiyo...
Çocukça.. 
He bu arada unutmadan, aptal olduğumuz şu dönemlerde akıllı telefonlarımızdaki rehmerden de engelleyip silerek iş nihayetine eriyor...
21 seneyi bir tuşa basıyorsunuz, arkadaşlıktan çıkar diyerek silebiliyorsunuz..
Öfkelendim.. 
Kendime iyice kızdım ve dedim ki "birlikte olan her fotoğrafını, her anını sil" dedim.. 
Silmeye sabrım yetmedi... 
Öfkem iteledi.. 
Ama baktım ki geçen herzamanım hiç onsuz değilmiş.. 
Tuşla siliniyor fotoğraflar, yazılanlar fakat kalpteki hatırdakileri silmek için bir tuş olmadığını fark edince, tuşta anlamsız geliyor bunları yazmakta...

Neyse.. Napalım sağlık olsun..
Hayatta kardeş-dost silmek; bir kere bile "neden" diye soramayacak kadar egosal hareketle bir tuş ile olabiliyorsa.... 
EYVALLAH...

Tüm hayatlarımızı sosyal medya içine sığdırabilmiş ve bir telefonu çok görüp "hayırdır ne oldu neden bana cevap vermedin?" denmek bu kadar zorken, insan silmek neden zor olsun ki ir tuşla..

Aylardır hayatımda olmayan biri oysaki ama gene üzülmüşüm ki bunları yazmak istedim.. Yazma nedenim gene aynı... HİÇ UNUTMAMAK..









18 Haziran 2014 Çarşamba

Kaba-ca Takılıyorum..


Çok takılıyorum sanırım insanların konuşma ve hitap şekillerine..
Bi çok kişiden uzak bir noktada bu işi yapmam gerekirken ki kastım kesinlikle yaptığım iş ile alaklı, muhataplarım departmandakiler, müdür ve patron üçgeni olmalı aslında..
Ama yok, bana öylesi denk gelmez zaten gelsede bende bi ters etki eder olmaz o iş yani...
Şimdi bunu okumuş/okumamış insan kategorisi yaparak ayırım yapmak istemiyorum.. Yaparsam hem okumuş hem okumamış odunların kabasallaşması evrensinde erişemeyenlere hatta yanından bile geçmeyenlere haksızlık olur..

Ki yapmam mümkün değil.. Nice üniversite bitirmemiş ve kibar insanlar tanıdım arada da olsa hala tanıma şerefine nail oluyorum..

Adam bilmem ne okulun falanca bölümünü bitirmiş zilyon yıldır çalışmakta ve godoman müşterilerle abi-hacı tarzı konuşmalar yapacak kadar samimi iken bunu sebeplere bağlamam gerekir diye düşünüyorum..

1.Okul bitirmemiş demek -ki adam boru değil okumuş be okumuş...
2.Karşıdaki adam da bunu hacısı-abisi gibi gördüğü için. (Aslında çok saçma bir sebep oldu insan anca çok samimi olduğuna böyle demez mi ya yoksa ben mi yanlış yapıyorum.. Hem nerden biliyorsun belki cidden de samimi birer ikili beşli falanlardır..)
3.Karşıdaki adamda sinir oluyordur belki ama belli edememe durumu vardır. Kibardır, ince fikirlidir belki kalp kırmak istemiyordur vs vs. (Çok polliyanacıdır nerden bilicen)
4.Yada oda onun gibidir. O sebeple senin gibi eften püsten kabalıklara dikkat etmiyor hatta fakında bile değillir.. (Dedim ya işte aynılar tencerenin kulbu gibi. .Kapak gibi, kapağın tutacağı gibi.. )

Kaba ama işte..
Ne yaparsan yap kaba.. İşçi adam yaparsa eyvallah der geçersin bilirsin adam zaten o ortamda öyle olmasa bile öyle olan bi yığın adamla içiçe.. Zamanla diline bulaşmış işte.. Sap sapa napacaklardi sanki ..
-Ademcimmm oradan uzatıverirmisin vidaları?
-Tabii kiii Mahmutcum başka bişide lazım mı vermemi, istermisin?
Valla aralarında dedikodu çıkan animalllah!
Adem ve Mahmut arasındaki dedikodu zirve yaptığında ortalık karışır kan çıkar biz Türk milletiyiz hiç dedikoduyu sevmeyiz tövbeee...
Bide odunsu tipler var.. Hani ağaçla uzun bir konuşma yapsanız size kibar bir dille yanıt vereceğini düşünür umud eder tüm kalbinizle olacağına inandığınız an tos diye bi ses gelir...
'neee?'
'baksana nokta nokta işin bilmem nesi için gelenlerin faturasında malzeme kaça gelmiş?'
'Sende falancanın numarısı vardır versene?'
'Sen bilirsin.. Sen yaparsın al hatta yap...'
 Hööööööö.....
Sonu mu sinir harbi elbette.. Alacan odunu eline bi güzel terbiye edeceksin böylesini.. Hoş odunu odunla terbiye etmekte ayrı bir marifet...

Neyse...

Sonuç olarak, yok öyle bir dünya işte...
Neymiş efendim herkes biribirine kibar olacak, kibarlığın dozunu yılışıklığa vurup "aaa ne zaman ıslatıyoruuzzzz" tarzı iğrenç espiri kategorisine bile girmeyen cümleler kurulmayan, elini kolunu sallayarak gelip yaptığınız işin içine eden kafanızı bilmem kaç kez kurtlanmasını sebep olmayanların olmadığı bi işyeri?
Çok hayalperestim..

Çok uluslu şirketlerde bile bu tiplerin daha evrimleşmiş türleri mevcut ki bu tipler daha bir tehlikeli kımıl zararlıları haline geliyorlar.. Okumuş kabalar daha bi iticimi ne?

Yaşlanıyorum sanırım.. Yaş geçtikçe böyle şeyler daha çok gözüme batar oldu.. Çok detaycı olmadan görmemezlikten gelmek lazım.. He yapamıyorsanda suya anlat suya.. Annem öyle derdi her kötü rüyadan sonra 'suya anlat kızım' diye kötü pis düşünceleride anlatırsam geçer belki.. 
Yaş erişti kemale ama hala nelerle uğraşıyorum sen akıl fikir ver Allahımmm.. :)
Napsın yani adam 'versene' 'baksana' demiş ne var yaniii bu kadar sinirlerini hoplatacak neeee..

NOT: Kaba erkek ultra itici erkek.. Bu tip erkeleri dinlerken gözlerimin kısıldığını kaşlarımın yarımşar bir kavisle hareket ederek tek gözümün attığını hissetmeme neden oluyorlar  :)

17 Haziran 2014 Salı

13 Haziran 2014 Cuma

Her gece aklımda sabahlıyorsunuz, sahi siz ne iş yapıyorsunuz?



Her gece aklımda sabahlıyorsunuz, sahi siz ne iş yapıyorsunuz?


ANLAMSIZLIK.

Geride bırakılmış hissi; tuhaf çok tuhaf..
Gözleriniz yanıyor, kalbiniz sanki burnunuzda atıyor gibi sızlıyor.. Ürperiyorsunuz.. Vucudunuzda bulunan her tüye kadar hareket ediyor hücreleriniz.. 
Başınız, başınız hep dumanlı oluyor.. 
Hani takılma derler ya takılmıyorsunuz sadece nedenini düşünyorsunuz..
Neden bunlar bana yapıldı
Neden farklı olamadı
Herkes çok şanslı iken neden olmadı ben o şansı hak etmiyormuyum?
Mutluluk suç mu?
Neden düşler hep rüyalarda?
Uçuşan toz zerrecikleri kadar bile mutlu olamamışken onca zaman neden.. 
Zihnimdeki herşeyi öldürmüş, katilini hapsedip huzurla uyuyacakken hala nefes çekimi kadar yakın, sıcaklığı ensemde.. 
Çok yakında, uzansam erişecek gibiyim ama milyarlarca yılın içine hapsolmuş bir silüette.. 
Neden herşey bu kadar film karesi edasında..
Karmaşık olan hayatın kendisi değil, karışıklığa neden olan anlamsız hayaller...
Hayatın tek suçu; susmak!
Hayatta tek suçum; hayal edebilmek..
Bu yazıda ki saçma olan herşey çok ama çok anlamsız, sapanıylada saçmasıylada duygusuzca yazılmış her satırı işte anlamsız, çok anlamsız..

3 Haziran 2014 Salı

Soluk Benizli -_-

Bugün aynanın karşısında uzun uzun baktım kendime..Yüzümdeki izlere.. Mimiklerime karışan çizgilere.. 
Bundan on sene önceki halim aklıma düştü işte.. Ne de güzeldir kaygısız tasasız olmak.. 
Yüzüme düşen senelerin izleri öyle dokundu ki bir an.. Çok yaşını almış biri değilim kabul fakat artık genç hiç değilim..
Fiziksel olarak düşünsel olarak öyle çok yer değiştirdi ki dönüp baktığımda kendimi tanımakta güçlük çekiyorum..
Zamanı tüketiyorum.. 
Ne için? Ne içinden çok nasıl demek sanırım doğrusu.. Koşar adımlarla yaşamayı bırakalı asırlar geçmiş gibi..
Ertelediğim, kaçırdığım, elinden tutumadığım herşey o aynadan bana bakıyordu.. Her noktasına yerleşmiş gibiler..
Yorgun yüzüm.. 
Hiç yerinde olmayan ama git gide dahada kötüye giden soluk bir renkte.. Ağır makyajlar yapmam düzenli bakımlar vs. fakat sanırım artık gerekiyor..
Bu yaşlanma psikolosinden çok elde edemediğim bir çok şeyi yitirmiş olmaktan kaynaklanıyor..
Öyle yada böyle... Sonuçta zamanı durduramamak, işte o beter bişey...

1 Haziran 2014 Pazar

Gül Kokan Rüzgarlar

Gün gelir bitti dersiniz.. Unuttum, herşey öyle saçmaymış ki öyle aptalcaymış işte.. 
Neden ağladığınızı, her yağmur yağdığında neden biraz daha fazla onu düşlediğinizi. İçinizde olan her zerre özlem duygusuyla ona kaydığınızı ve her "özlemek"dendiğinde onla bağdaştırdığınızı bir türlü anlam yükleyemezsiniz.. 
Hayat öyle tek düzedir ki onsuz, rahat acısız.. Düşsüz.. 
Bunların hepsini hatırlamakta zorlanır ve huzurlu olduğunuzu sanırsınız.. Öylemisiniz gerçekten?
Yağmur damlasının yere düşerken ki hüznü kadar sizi ağlatabilecek başka birşey olmaması gibi bittmiş midir ? 
Herşey güllük gülistanlık falan dünyalık tüm mutluluklar sizinle mi? 
Evet herşey öyle saçma ve aptalcaymış ki, yine o aptalca salaklıkların peşine düşmemek için kendinizi avutuyorsunuz..
Uğraşma..
Çünkü öyle bir dünya yok.. 

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !