Kafam çok bulanık karma karışık..
Cümleler birbirne girmişler sanki, böyle herşeyi düşünürken bir şeyi düşünüp bir kaç saniye içinde başka bir düşünceye dalıyorum.. Aynı anda hep varken, bir bakıyorum sanki hiç yoklar..
Bu aralar hiç bir şeyin anlamı kalmamış gibi hayatımda. Fazladan mı yaşadım acaba diyorum. Son noktam belki oralarda bir yerlerde kaldı..
Dönüp tekrar, tekrar baksam düşürdüğüm yerde bulup virgülleri kucaklayabilir miyim diye çırpınıyorum.. Büyük gelince değiştirmeyiz ya aldığımız bir şeyi nasılsa giyerim diyip öyle sanrım bir beden büyük geldik biz birbirimize.. Fazladan, büyük...
Önceleri pişmanlıklarımın olmamasından övünürken şimdilerde yeni yeni fark ettiğim tonlarca keşkeler toplamışım.. Bir insan tüm hayatı boyunca bu kadar pişmanlığı nasıl biriktirebilir aklım almıyor bazen.. İnanması güç biriyim sanırım kendim bile inanamıyorum işte bazı bazı kendime.. :) Ama görüyorsun ya ben bunun mimarlarından biri olarak tekrar dönüp bulmaya uğraşıyorum..
Pes etme !!
Saçma...
Ben hep pes ederim ki :)
Koca bir saçmalığın tam ortasında yaşarken ne yeşili ne maviyiyi yaşayamıyorum.. Öyle özledim ki günün doğuşunu.. Serin hafif rüzgar, büyük bir istekle yavaş yavaş etafa yayılan kızıllıkları kuş cıvıltıları eşliğinde karşılamayı.. Sahi en son ne zamandı seyrettiğimde o kadar geçti mi üzerinden ?
Ya gün batışı ?
Öyle anlamıydı ki bir zamanlar öylesine özel..
Bahar geldi her yere..
Eskiden ilk papatyaları toplayama koşardım kırlara, peki ya şimdi ? Yol kenarında ki gelinciği bile fark edemez olmuşum.. Beyazların içindeki minicik tek bir tane sarı papatyayı..
Beyaz puantiyeli paltosuyla uğur böceğini uğurlamayalı bin asırlık bir ömürde sanırım. Yaşadıklarından bile şüpheliyim o kadar :)
Ben ne zaman bu kadar itmişim hayatı kendimden.. Oysa ki o kadar çokta tüketmemiştim elimdekileri.. Yettiği kadarıyla yetinmeyi bilirim çok şey değil aslında sadece daha mutlu, daha çok güleyim istemiştim.. Sanırım insan neleri fazla tüketirse payına düşenin hiç tüketmetiklerinden olduğunu çok sonraları anlıyor.. Tüket tüketebildiğini..
Sonra mizacın olup yapışıyor eteklerine.. Sirkelendikçe yayılıyor zehiri tüm hücrelerine.. Her saç teline bile vuruyor sisli pası..
Ya insanlar ?
Benim insanlarım vardı.. Seven, gülen, ağlayan, hep kahkaha atan.. Çat geldim aç, gidiyorum gel diyen.. Hep dinleyen.. Konuşmasa bile anlayan..
Ne zaman yabancı oldum aynı zamanları, aynı dertleri paylaştıklarımla. Yolda görüyorum çoğu zaman önüne eğiyor başını yada ters yöne bakıyor görmezse eğer tanımıyor değildir, görmemiştir ya hani..
Görmemiştir..
İyimser düşünüyorum, napim mizacım kin ötesinde değilse görmemiştirle yetinebiliyor.. Elimdekilerle yetinerek, olduğu kadarıyla işte...
Söylemiştim sana.. Öyle darma duman ki anlar zihnimde son 8-9 saatlik dilimde milyonlarca cümle kurup silip tekrar kurdum.. Gelip koşa koşa yazsam unutmasam dedim ama gene olmadı...
Paslanmışım işte.. Ne okurken, ne dinlerken ne de yazarken olduğum gibiyim.. Eskilerde bir yerde bir Tuba vardı, ilerlersen aslında görebilirsin lakin öyle gizlenmiş öyle bulunmaz bir yerde ki kendi de bilmyor işte şapşal nolcak :)
İştahım yok, keyfim yok, göz pınarım hep mi dolu ne.. Kimseye ihtiyacım yok, ama öyle ihyitacım var ki kimselere anlatsam inanmazsın :)
Bir de ne var biliyor musun, güzel şarkılar.. Sabaha kadar dinleyip ertesi sabah maaşları yapamayacak kadar uyuklamak...
Bir de boynunun tuttulup hiç pişman olmadıkların var..
Bir de küçücük bir sıpacığın kocaman gülüşü..
Bir de uzun uzun yürümek..
Bahar var, yaz var...
Birde ayaklarını yakan çakıl taşları..
Ya denizin kıyıya her vurduğunda söylediği şarkı.. Ne güzeldir..
Yakamozun yalnızlığına rağmen haykırdığı kalabalıkların içindeki huzuru...
Ya olmasalardı.. ?
İyiki varlar..
İnancımı yitirsem de 'o var...
:)
Her zaman ki gibi,
Sağlıcakla kal...