25 Kasım 2013 Pazartesi

Herşey Yağmurdan...

Hani bir deyim var ya; "Kuş misali" diye...
Hepimiz öyleyiz bugün burada yarın başka bir yerde ... 
Ben bunu sadece bir yerden bir yere gitmek ile eşleştirmiyorum.. Her şeyin bir diğer anlamı vardır ya heh işte tam orasından tutuyorum..
Dönüp baktığında o yandan hala bi yere gidememişim onu görüyorum..
Bazı kapıları aralamışım kimilerini hiç zorlamamışım bile..
Ne istiyorsun diye sorduklarında klasik bir cevabım vardır benim "Bilmiyorum" ..
İnsan ne istediğini bilmez mi hiç..  Helede benim gibi 27 yaşına ip atmışken..
Tam da 26 senedir nefes alıyorum ve bir günden bir güne ne istediğimi yada nereye gitmem gerektiğini bilmedim..
İdealist biri olmadığımdan değil aslında cesaretim olmadığından buda aşikar fakat bazen durduramadığım keşkelerim olmaya başladı...
Halbuki bi zamanlar nede azlardı... Bir bir çoğalıyorlar.. 
Tek tek boşluklar ve çatlaklar oluşmaya başladı..
En kötüsüde kanıyorlar.. Yada aralarından sızan bişeyler var..
Oluk oluk akıyor gibi..
Bi cinayet filmini anlatır gibi oldu bu cümlelerde ama nasıl tabir etmem gerektiği bilmiyorum...
Yani öyle işte.. Ne uzadım ne kısaldım.. Ama yaşım ilerliyor... Geride bir yığın zaman bırakmışım...
Öyle işte... Yağmurdandır yağmurdan...



22 Kasım 2013 Cuma

Bi Kuple Yaşam Lütfen...


İnsanın ufkunu açan insanlar vardır..
Böyle geniş geniş bakarsınız tüm Yaşama... Dünyaya... 
Herşey daha yeşildir mesela...
Yeri gelir koca bir taştan ibarettir...
Dibi, ucu bucağı olmayan çukurdur zaman zaman...
Engin denizleriniz, okyanusta yelkeniniz vardır...
Uçan bir kuş gibi ara sıra koca bir filsinizdir...
Ama Dünyanız geniştir.. Epeyce hemde...
Tek farkı ise zaman içinde bu kişi yada kişinizi yitirdiğinizde kum çuvalı gibi boşlukları doldurup istiflenip küçülüyoruz..
Yoğunluk aynı fakat boşluklar dolunca yerine daha büyük bir boşluk kalıyor.. 
Bunu neden yazdım.. Bilmem..
Düşünürüm işte bazen hayatımdaki değişimleri.. Ondandır belkide... 
Aslında bunu yazınca bir hikaye geldi aklıma yaşama dair hoş bir ders niteliğinde...

Mutlu günler....

____

Öğrencilerine hayat üzerine ders vermek kararı ile sınıfa giren profesör, hiçbir şey söylemeden, kürsünün üstüne büyükçe bir kavanoz koyar…
Ardından kavanozu tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar… Öğrenciler, hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söylerler…
Bu sefer profesör içi çakıl taşı dolu olan bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm çakıl taşlarını kavanoza döker…
Sonra çalkalayarak taşların tenis toplarının arasındaki boşluklara yerleşmesini sağlar…
Öğrencilerine tekrar sorar;
- “Kavanoz doldu mu çocuklar?”
Öğrenciler yine “evet doldu” diye yanıtlarlar.
***
Profesör bu defa içi kum dolu bir torba çıkarır ve torbanın içindeki tüm kumu kavanozun içine boşaltır…
Onu çalkalar ve kumların, içi tenis topu ve çakıl taşı dolu olan kavanoza yerleşmesini sağlar…
Bir defa daha sorar öğrencilerine;
- “Kavanoz doldu mu çocuklar?..”
Öğrenciler bir kez daha yanıtlar;
- “Evet, doldu…”
***
Bu sefer profesör bir öğrencisini kantine gönderip iki fincan kahve almasını rica eder… Gönüllü bir öğrenci koşarak sınıftan çıkar ve kısa bir süre sonra iki fincan kahve ile geri döner…
Öğrencisinin elinden kahveleri alan profesör bu defa bu kahveleri kavanozun içine döker ve çalkalar…
Sınıfa dönüp son kez sorar;
“Kavanoz doldu mu arkadaşlar?”
Öğrenciler biraz şaşkın dördüncü defa “evet doldu” diye cevap vermek zorunda kalırlar…
Bunun üzerine profesör içi tenis topu, çakıl taşı, kum ve kahve dolu kavanozu iki eli ile kaldırarak sınıfa gösterir ve şöyle der; ´
- Bu kavanoz sizin hayatınızı simgeler…
Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir…
Aileniz, çocuklarınız, sağlığınız arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeyler…
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur…
Çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeyleri temsil eder…
İşiniz, eviniz, arabanız vs…
Kum ise geriye kalan ufak şeylerdir…
***
Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz…
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir… Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır…
Dikkatinizi mutluluğunuz için değer taşıyan önceliklerinize çevirin…
Çocuklarınızla oynayın…
Sağlığınıza dikkat edin…
Eşinizle yemeğe çıkın…
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın…
Yani öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin…
Önceliklerinizi, sıraya dizmeyi iyi bilin… Gerisi hep kumdur…
Tam bu esnada bir öğrenci sorar; ´
- “Peki, o iki fincan kahve neydi hocam?” Profesör gülerek yanıtlar: ´
- “Bu soruyu bekliyordum… Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle birer fincan kahve içecek kadar yeriniz vardır… O iki fincan dostlarınızla keyifle içeceğiniz kahvedir!..”

Alıntı: Anonim…


19 Kasım 2013 Salı

BİRİNİN HAYATINDAN GEÇMİŞ OLDUN..!



BAZI ŞARKILAR SADECE CANDIR
                                                               VE 
                                                                          SADECE CANDAN DİNLER VE SÖYLERSİNİZ HEPSİ O KADARDIR...




16 Kasım 2013 Cumartesi

Mutluluktan Sınıfta Kalanlar Var .. !

Mutluluk sadece bir duygu..
Anlam veremediğim bir his hemde.. 
Hani mutsuzluğu anlıyorum o gereksizlik duygusu ile çökünce insanın içine anlamak zorunda kalıyorum...
Ama mutluluk öyle değil.. 
Garip bir his.. 
Son sıralarda üstelik hiç alışık olmadığım bir his..
Mutlu olmayı öğrenmek gerek diye hep işitir, okurum..
Öğrenilesi olan bir duygu ise mutluluk, bunu çoktan öğrenmiş olmam gerekirken neden hala debelenip duruyorum...
Daha bugün " stres yok " dedim kendime oysaki... Hadi buyrun birden buradan efendim ilerleyin...
Anı insanı olmasam diyorum bazen..
Sıcak bi gülüşü özlemesem.. Han " O " mutlu zamanlar var ya gelip yerleşmese evraklarımın içine..
Bi telefon ekranına.. Bir fotoğraf karesine...
Tanrım zaman ne çabuk geçmiş.. Ne vakittir değişmiş herşey...
Bunu hiç yazmadım belkide...
" Mutlu olduğum her an adına şükürler olsun Rabbim sana... 
Mutlu olduğumuz he an için kucaklar dolusu gülücükler yolluyorum sana... 
Onca uzun takvim yaprakları adına.. " 



STRESSİZ HAVA SAHASI ŞART ARKADAŞ.. !





Başımda çok bela bi rahatsızlık var ve baş nedeni "stres" deniyor.. 
Ben hala inanmıyorum buna gerçekten mutlaka bir şekilde yöntemi ve tedavisi olmalı diyorum.. Her sene gitgide dahada kötülemeye başladı.. Her gittiğim doktordan aynı cevabı almaktan yoruldum.. Usandım.. : (
Çekmeye razı oluyorum sonra kötüledeğinde ne yapsam diye bedelenip duruyorum.. alesef doktorlardan ümidimi kestim kendimce yöntemler peşine düştüm .. 
Onlarda da pek başarılı sayılmam ama bu sefer cidden kararlıyım ve o hastalıkla baş edicem.. Güçlü olan kim öğrenecek...
Şimdi en başta şu stres için önerilere göz gezdirdim...
Denenebilir bence... Evet...
Herkese stressiz hoş günler dilerim... : )


Aşağıda hayatınızdaki stresi yönetmek için 8 yol bulacaksınız.  

"  Haydi buyrun buradan devam etmeye.....  "

· Rahatlamayı Öğrenin: Bu inanılamayacak kadar basit görünse de devam edin ve bunu dikkatle deneyin. Rahatlama sadece fiziksel kondisyonunuza değil akli ve duygusal süreçlerinize de faydalı olacaktır. Sizin için en etkili olan rahatlama yöntemlerini bulmayı deneyin.

· Derin ve Ritmik Nefes Alın: Nefes almak.. Ne kadar önemli olabilir ki? İnsanların bir çoğunun rahatlatan ve stres azaltan bir yolla nefes almadığını duyunca şaşırabilirsiniz. Stres önleyici soluma derin ve düzenlidir, nefesin alınışı ve verilişi aşağı yukarı aynı uzunluktadır. Çoğunlukla insanlar düzensiz, hafif nefes alır yada nefeslerini tutarlar. Eğer diğerlerinin soluma yöntemlerine dikkat ederseniz bunu kolayca görebilirsiniz. Soluma her hücrenin güçlü ve sağlıklı kalması için gerekli oksijeni almamızı sağlar. Fiziksel, zihinsel ve duygusal enerjimizi arttırır. Bizi gerilim ve baskıdan uzaklaştırır. Solumamız her an bizimle olan bir işlevimizdir; derin nefes almak rahatlatıcı bir tekniktir ve bedavadır.

· Olumluya Odaklanın: Bir sorun anında bu durumdan çıkartabileceğiniz olumlu yorumlara odaklanın. Olası tüm olumlu sonuçları göz önünde bulundurun. Hayal gücünüzü serbest bırakın. Herhangi bir durum için düşünebileceğiniz milyonlarca sebep var. İsteyerek olumlu bir yol seçtiğinizde otomatik olarak rahatlar ve içinizde kendinizi daha iyimser hissedersiniz.

· Çok Fazla Tepki Vermemeye Özen Gösterin: Sürekli bir tepkisellik hali sadece hayati durumlarda değil günlük yaşamda da fizyolojik sisteminiz üzerinde bir tehdit oluşturur: kalbiniz, damarlarınız ve tüm vücudunuzda. Aşırı tepkisellik, başka yollar için kullanabileceğiniz kaynakları kullanır. Hayattaki durumları doğru bir şekilde algılamanızın bir yolu kendinize “Bunu bir yıl sonra ne kadar önemsiyor olacağım?” diye sormak olabilir. Hatta bazı durumlarda bu soru “Bir hafta sonra bu durum ne kadar önemli olacak?” diye bile sorulabilir. Çok öfkelendirici görünen birçok şey çoğunlukla kısa sürede unutulur ve yerini kısa bir sürede unutulacak başka bir şey alır ve bu böyle gider.

· “Hayır” Demeyi Öğrenin; Bu “gerçekçi” –ve sağlıklı- imkanların dışındaki şeyleri yapmaya çalışmamak için bir önlemdir. Aynı zamanda da birileri bunu sizden istedi diye gerçekçi olanın dışındakileri yapmaya çalışmamak için de bir önlem yerine geçer. Kendi sağlıklı varlığınızın yönetiminde siz varsınız. Siz kendinize dikkat etmezseniz kimse etmez –ve sadece siz- kendi kendinizi koruyabilirsiniz.

· “Hayır” Deyin ve Bu Tercihle İlgili Kendinizi İyi Hissedin: Bazı insanlar kendilerini düşünmenin bencilce olduğuna inanırlar. Onlara çocukken fedakar ve özverili olmaları öğretilmiştir. Bunlar bu dünyanın daha da fazlasına ihtiyaç duyduğu takdir edilesi nitelikler. Fakat diğerlerinin isteklerini, kendi sağlığınızı, fiziksel ve psikolojik tehlikeye atacak kadar çok yerine getirmek dünyayı daha iyi bir yer yapmaz. Bir şeyleri diğerleri size baskı uyguladığı için yapmak hınç oluşumuna yol açar. Hınç ilişkileri her şeyden daha çabuk yok eder. Diğerlerine sadece bunu yapacak enerji ve birikiminiz olduğu zaman yardım etmek hem onlarla ilişkinizi korur hem de sizin hayatınızı kurtarır.

· Gerçekçi Beklentiler Oluşturun: Mükemmeliyetçilikten ve suçluluk duygularından kaynaklan stresler, bizim yarattığımız streslerdir. Bunlar, gerçekçi olmayan beklentiler sonucu oluşurlar. Kendinize sorabileceğiniz önemli bir soru: “Kaldırabileceğimden daha fazla mı yük üstleniyorum?” Eğer cevabınız evet ise, bunu neden yaptığınızı sorgulayın. Mükemmele ulaşmaya çalışmak yerine iyi bir iş çıkarmayı kendinize hedef olarak belirleyebilirsiniz.


· İyi Arkadaşlıklar Kurun: Güvenebileceğiniz insanlarla yakın ilişkiler kurmak stresi azaltır ve duygusal tatmini yükseltir. Belirsizlik durumlarında güvenebileceğiniz insanlardan alacağınız sosyal destek size daha rahat ve güvenli bir yaşam sunacak.

Ve stresle başa çıkma yeteneğinizi geliştirmeniz için son bir söz; Deneyin. Diğer herhangi bir beceriyle de olduğu gibi stres yönetme becerisi de tekrarlamayla kolaylaşır ve verimliliği artar. Bu ilkeyi kullanarak denemenin, denemenin ve bir daha denemenin ne kadar gerekli olduğunu anlayabilirsiniz.

15 Kasım 2013 Cuma

Tesadüfler Sadece Şarkılar...






 ...

Bazen düşünüyorum hani kavuşabildiğim bir aşk olsaydın sen, yine bu kadar özel yine bu kadar farklı hissedermiydim diye...
İnsan hayatında bir kez bunu yaşayıp görmeli aslında.. 
Yada en güzeli uzaklarda olmandır belkide...
Dünündeki bir anı olarak sadece..
 
...

İyiki varmışım.. İyiki varmışın...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Saçmalamak Dizboyu...



Ajandalarda her ortaya geldiğim andaki yarılamışlık hissi; o çok enteressan bir duygudur..
Halbuki ajandalarda bir tane orta yoktur...
Ama her ortalama durumuna geldiğin anda bir çok şey gibi bitmişlik hissine bürünür.. 
Yarılanınca illa ki biletecektir ya onun gibi birşey işte..
Herşey bitiyor doğru... Bugünde doğdu ve akşam gene batacak güneş..
Yarın yağmur yağacak ve bitecek... Radyodaki şarkı çalacak bitip yenisi başlayacak..
Demem o ki bitmeyen tek birşeyi var mı bu hayatta ?
İnsan sevgisine bile son noktayı koyabiliyor iken hemde...
Ya bakmayın işte sabah sabah kurcalayacak birşeyler arıyorum...
Oda bitecek elbet tıpkı bu yazı gibi...
Bildiğim bişey varsa da; "amaç ne yani derdin ne?" tarzında bir soru almak belkide..
Valla kardeş bir bilsem tüm kainatıda aydınlatıcam ama yok yani.... :)
Neyse en güzeli düzenin düzenine uyarak tüm düzenleyemediklerim gibi düzendemiş gibi devam etmek...
Ortaya gelmiş olsam bile...
Mutlu sabahlar....

Hayat Dedik Ya İşte; Nede Güzel Şimdilerde... :)




Bazen kısa bir cümledir hayat..
Bazende sayfalar dolusu bir kompozisyon..
Yüreğimizin ve aklımızın alamadığı kadar uzun, yaşayıp bitiremediğimiz her anı kadar kısa..
Öyle yada böyle vardığımız tek nokta; görebildiğimiz koca bir çerçevenin içindeki küçücük bir fotoğraf...
Kısacasık bir ömür, uzun ve dolu bir yolculuk olsun hayat, hayatınızda..
Nereye götürüldüğünüz değil, ne götüreceksiniz sırtınızdaki çantada...
Kocaman umutlar, en samimi kahkahalar.. 
Küçük mahcupluklar, büsbüyük bir yürek..
Heybeniz hep dolu dolu olsun vardığınız her yaşamda...

En mutlu, en güzel gece size gelsin heybesi hep dolu olanlar...
Sağlıcakla...

"Gitmişmiydi" Dedim... "Hiç Gelmemişti" Oysa Dediler..




Ara sıra hiç anlamadığınız ve tanımadığınız bir tını ile bir kor oturur içininiz ta en ücra köşesine..
Gözleriniz dolar.. Derin bir nefes eşliğinde yutarsınız yine...
Vucudunuzdan yüzünüze doğru gelen ürperti üşüme ve istemsiz bir titreme ile deler geçer sizi ansızın..
Tanıdık bir koku gelir derinden.. Bi kaç cümle.. Bi kaç an..
Hani sarılmak derim ya hep "herşeyin başı sarılmak" , öyle birşey işte...
Sımsıkı sarılır insan o an'a.. Yeniden yaşanır gibi, ilk günkü gibi bir arzu ile.. 
Gözlerini açsa hissettiğin nefesi kokuyu yitirmekten korkarcasına.. 
Öyle sımsıkı işte..
Hayat ne tuhafdır oysa..
Biten herşeyin yerini yenisi için açarken anlamayız burnumuzun direğinin hala cayır cayır yandığının...

"Hayaller değilmiydi seni bana getiren..
Yoksa ben miydim seni hayal eden...

Görünüp kaybolan silüetinde ki gibi..
Uzanıp tutamadığım her zerre damlacıklardın oysaki..

Hayaller değilmiydi bendeki seni sen yapan..
Yoksa ben mi değiştirdim senli olan beni...

Bizli bir yaşama sığdıramadıklarımız mıydı uçup gidenler..
Geriye kalan bir avuç toz bulutunda gizliydi oysa.. Erişemeden uçup giden..

Hayaller değilmiydi elbet birgün derdirten..
Yoksa çok mu hayal kurdukta silinip gittiler...

Oysa biz hiç.. Sadece hiç..
Hiç hayal kuramadık ki.. "

Anlamını yitirip yeniden kazandıranlar vardır ya hani..
Hani onlar vardır ya...
Ellerinden tutup bambaşka bir huzurun içinde bulutlar eşliğinde o sahilde iken, ağzınıza bir parmak bal çalanlar var ya hani..
Gün gelir omuzlarınızdan tutup silkelerler uyanın diye ya hani..
Hani onlar her şey çok güzelken, mutluyken herşey çok gerçek gibiyken; uçurumun orta yerine salıverirler ya birden..
O an şaşar ya işte felek.. Hani  en yapmaz dediklerimiz... Hani o en kıymetlilerimiz...
Hani varlar ya..
Vardı(lar)..
Vardılar toz bulutunda öylece uzaklaşıp gittiler.. Gittiler ya hani..
Gidenler bırakır ya ardında yarım bir yaşam.. 
Yürekten başlar, göz pınarlarına ilerler.. Küçük bir damla ile buluşup süzülüp giderler.. 

Gidenler o hayale hiç gelmemiştiler..

"Gitmişmiydi" Dedim... "Hiç Gelmemişti" Oysa Dediler..


Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !