31 Aralık 2012 Pazartesi

Sağlılık, huzurlu seneler


Son saatler..
Bana göre günler önemli değildir.. Benim için o günü değerli kılan kişi önemlidir..
Ama yılın bitimi insana yeni umutlar yeni arzular aşılar.. Önemi demeyeyim de yaşattığı his desem daha doğru olacak..
Ama benim için artık çok daha farklı bir anlamı var..
Geçen sene bugünü dün gibi hatırlıyorum gecesini..
Yaşadığım pişmanlık değil aslen hissettiğim sadece burukluk..
İşte günler böyle önem kazanır.. 
Birini yada bir şeyi hatırlatır insana ve önemli olur..
Yoksa yılbaşı, sevgiler günü, anne ve babalar günü sade birer semboldür bana göre..
Mühim olan size ne hissettirdiği günün.. Yoksa bana hergün anneler günü.. Hergün benim annemin günü..
Bu burukluğu kimse bilmiyor, bilmeyecekte..
Ben biliyorum ya o bana yeter... 
Kolay gel 2013 ..
Gelişin kolay olsun ... 2012 gibi gelişin kolay bitişinde kolay olsun... 
Bu sene gibi sende yorma beni..
Bu seneye dair son yazım.. 
Bana kattıklarını, benden götürdüklerini yazmaktan ziyade şimdilik unutmak istiyorum..
Herkese sağlılık, huzurlu seneler diliyorum..

30 Aralık 2012 Pazar

"Sarı Sonbahar"




Uzakta, gökyözünün yeryüzü ile birleştiği noktada bekliyor olacaktın beni..
Bir bahar günü..  
Seni bulduğumun aksine bir bahar günü olacaktı... 
Gittiğin gün gibi, bir bahar günü..
Buram buran sen kokacaktı her yer..
Penceremden gördüğüm dağların ardından el sallayacaktı içime kadar işleyen rüzgar..
Rüzgarla gelecektin yine bana..
Bu sefer ılık, yumuşacık bir esintiyle içime huzuru işleyecekti..
Sanki hiç gitmemiş, hiç bitmemiş olacaktık..
Sonsuz huzurla gelecektin bana...
Derin uykumdan uyandırıp, mırıldanacaktı ağaçlar gelişini .. Kutlayacaklardı beni.. Bizi..
En güzel giysisini giyecekti, "sarı sonbaharı"..
Saçlarımı uçuşturacaktı dökülmüş yapraklar ile beraber... 
Orada durup öylece seyredecektin ya hani beni..
Sımsıkı saracaktın..
Böyle gelecektin ya bana...
Göçmen kuşlarlarla uğurlayacaktın insan yalnızlığımı..
Senden önce geleceklerdi bana.. Bilecektim ya ben hep..
Erken açan çiçeklerle, yüzüme değen yağmur damlalarıyla gelecektin..
Gelecektin birgün.. Belki bugün.. Belki yarın...
Ama gelecektin.. 
Sen gideli çok bahar geldi ama sen gelmedin.. 
Hiçbir bahar sen kokmadı..
Rüzgar alabildiğine sert, alabildiğine ürkütücü..
Göçmen kuşlar dağların ardından öylece geçip gittiler.."Durun" diyemedim..
Ağaçlar sosuz sessizliklerine bürünüp tüm yapraklarını döktüler.. Savurdular herşeyi, sildiler bütün beklenişi, sevinci... Kurumuş, sararmış yapraklarda terkedip gittiler beni..
Rüzgar çiçeklerimi de öldürdü.. Boyunları büküldü tutunamadılar yaşama, direnemediler nefes almaya... Pes ettiler bu hazin soğuğa..
Tutamadım hiçbirini..
Bir tek bana kalan "insan yalnızlığım.."
Hep bende ve hep benimle olacak tek şey..
Bana gelecektin ya hani..
Gelmedin.. Ne sarı sonbaharda nede kışta.. 

Bekliyor olacağım seni..
Küçük tahta bir kulubede, çatısı aksada, penceresi kapanmasada...
Kapısı hep açık, ışığı hep yanan o kulubede...
Her daim yanacak şöminesi, tütecek bacasında dumanı..
Göçmen kuşlar bilecek ben ordayım..
Haber edecekler beni sana..
Diyecekler ki; hep oradaydı.. Orada kaldı..
Ola ki bir gün gelirde bulamaz isen, bilki sonsuz huzura sensiz gittim..
Bulma umudu ile..
Belki.. Belki oradasındır diye..
Gelememişsindir, haber gönderememişsindir diye ben sana geldim en güzel elbisem "sarı sonbahar" ile..
t.a.
__

Geç kalınmış bir "Son Bahar" yazısıdır.. Nacizane içimden geçenler, hataları ile..
Güzel bir gece diliyorum.. Sonbahar kadar sarı, yumuşacık, iliklerinize kadar işleyen esintisi ile.. Huzuru ile.. 
Mutlu rüyalar..

29 Aralık 2012 Cumartesi

Tik tak...! Tik tak...!


Şuna kanaat getirdim..
Ben sorunlardan çok insanlara takılı kalıyorum... Benim sorunum bu...
Herşeyi bir anda silebiliyorum ama silebilmek için canımın yanmasını bekliyorum..
Belki de doğru olan budur ama neden acı çeken taraf ben olayım ?
İnsan kendi yanlışları ile çelişebileceği gibi doğruları ile de çelişebilir..
2012 yi noktalamaya son günler kala, başka bir anektodumla giriş yapıyorum iç dünyama...
Kendi değer yargılarımla çelişmemek..
'Yapmam'  'asla'  'olmaz'  dediğim tek bir anında dahi yumuşamayacağım...
Kanmış gibi yapmayacak, alttan almayacağım..
Kesinlikle........

27 Aralık 2012 Perşembe

Geçmiş Saklanmış ..! Çıkarmalı ..!



Evlerinde insanlar kadar yaşanmışlıkları vardır.. Hatta çok daha fazla.. Aralarında tek fark ise insanların bir kısmının yaptıklarını yapamazlar..
Konuşamazlar sesli olarak diyemezler, dile getiremezler...
Ama öyle bir şey yaparlar ki bunu yapamayan bir çok insan vardır..
Susarak anlatabilmek..
Susarlar ölüm sessizliği kadar...
Susarlar ama gözünün içine baka baka anlatırlar tek tek herşeyi..
Susup öylece dinletirler kendilerini...
Fark edilene kadar bekerler dilsiz sesleriyle..
Haykırırlar aslında ama yine duymayız işte biz..
Yaşayıp bitiririz tüm herşeyi...
Karanlığa gömülüp, susarlar... Susarlar...

 ____


Bu Konak Ödemiş'e bağlı Birgi ilçesinde bulunan "Çakır Ağa Konağı" olarak anılıyor.. 17.yy. en güzel şahaeserlerinden.. En azından benim için öyle..
Yörenin zenginlerinden Mustafa Çakır'ın yaptırdığı biliniyor..
Gezdiği şehirlerde gördüğü mimariden ve eserlerden esinlenerek en iyi mimarlara yaptırtıyor bu konağı..
Evin 3. katında karşılıklı olarak iki oda var biri İsanbul biri ise İzmir..
Minyatürler ve anlatımlar o kadar  güzel o kadar detaylı ki.. Şuan böyle bir şeyi çizmeye uğraşma veyahut yapılmaya çalışılsa bu denli güzel olamazlar...
Yeni yapıların görkemi ve şatafatından sade duran fakat onları bile geride bırakan bir eser..
Bu Konağı ilk gördüğümde aklıma ilk türk yapımı Yeşilçam filmleri geldi nedense..
Neden diye düşündüğümde çekimler hep eski ahşap evlerde, kocaman bahçelerde gerçerdi dedim kendime..
Belkide bu konağın bahçesinden esinlendim bu düşünceye..
Çünkü ben bu konağı ilk gördüğümde bahardı..
Bahçesi yemyeşil, kırmızı gülleri olan ve kuşların cıvıldayarak eşlik ettiği neşe ile gördüm..
Fakat hepsinin dışında bir şey var bu evde..
Geçmiş..! 
Yaşanmışlık..!
Belki de yaşanamamışlık..!
Gidilip görülmeye değer.. Odalarındaki detaylar, tablolar ve minyatürler.. İnsana buram buram geçmişi yaşatıyor..
Koridorlarında uçuşan eteklerinizle koştuğunuzu hayal etmenizi, bir köşeye sığınıp sessizce ağladığınız, hiç korkmadan kahkalar atabildiğiniz bir geçmişi yaşatıyor..
Yaşanamamış aşkları, kazanılamamış herşeyi...
Kaybedişlik..!
Hiç görmediğiniz ve bilmediğiniz bir malasın içine , baş kahraman olarak yerleşiveriyorsunuz..
Hüznünü yaşadım ben bu evin bu sefer.. Kederini ve dökemediği gözyaşlarını gördüm..
Baharda tekrar görüşebilmek umudu ile...

Hayal etmeyi bırakmayın..
Bırakın delilik desinler..
Düşleyin, yaşayın ve görün... Ve hissedin..
Tatlı bir uyku diliyorum...
t.a.

26 Aralık 2012 Çarşamba

.......

Ben Yarını düşünmeyi pek Sevmem. Ne olacaksa hemen Şimdi olsun isterim. Seveceksem şimdi, Susacaksam şimdi, güleceksem şimdi.. Zaman bir kez geçer insanın eline, o anın bir daha tekrarı yoktur. Ne yaşarsan bir kere yaşarsın. Bu yüzden sevmem Beklemeyi...

21 Aralık 2012 Cuma

Kurbağaaa =)

Ben kurbağa figürlü hiçbirşeye dokunamam garip bir sekilde ürkerimde :) ama fotografını çekmeme engel degildi :) fuardan cok sevimli almak için dokunmam gerektiğinden alamadım :)

Yaşa-maya- Devam ... ;)

21 Aralık 2012 ..
Kıyamet kopmadı.. En azından henüz nefes alıyorum soğuğu iliklerime kadar hissederek..
İnanan kişi sayısı o kadar çok ki hayret içindeyim..
Gelecekte ne olacağını bile bilseler idi mayalar yada bir başka kabile garip olurdu herhealde..
Çekilmez bir hayat, ve gelecekten kaçış..
Çoğu kişi geçmişinden kaçar ama bu sefer bu çıkacaktı..
Fena çok fena...
Mutlu günler...

20 Aralık 2012 Perşembe

Satır satır ....

Vakit bir satır daha ayırma vakti....

"Güveni hafife alma... Herkese güvenme..."


Yok ... Yok ...

Yok ... Yok ...
Her şeyin başı sarılmak...
Tüm suç bu ...


DİPTON !!!

Enteresan olan şu; genelde kendimi ifade etmekte güçlük çekmem ama yazılarımda sanki ifade edemediğim şeyler sezinliyorum..
İfade biçimlerimden biri daha..
Dilim, kalemim,fotoğraflarım...

Özüne Dönmelisin... Unuttuğumda Hatırlatmalı birşeyler Bunu Bana...

Düşünüyorum dün geceden beri..
Hani insan bi sonucu bilmez ama tahmin eder ve tutar ya.. İşte öye..
Hani bizde kalkar deriz ya "belliydi ben demiştim" deriz..
Ne yazık ki; (ne yazık ki diyorum çünkü; bu durum hiç hoş değil bence) bende onlardan biriyim..
Ukallık değil her ne kadar özünde öyle görünsede.. Altıncı his ya bir öngörü hiç değil..
İnsanları tanıyabilecek bir vaziyette olmadığımı da biliyorum ama belkide fotoğrafın bana zaman içinde kazandırdığı en güzel yetenek budur.. 
Gözlem..
İnsanlarla yapacağım bir iki sohbette nedense işin sonu nereye varır, nasıldır diye yorumlar sıralamaya başlıyorum.. 
Çoğunu demeyeyim genelde sadece kendimle paylaşırım bunu ve kendi hüsnü kuruntum olduğunu kendime tekrarlayıp dururum..
Abartırım belki arada.. Ama yinede çoğunlukta yanılmam..
İnsanlara güven duygum hep vardır.. En büyük zaafım belkide bu.. Öyle değilmişim gibi yaparım sadece.. Güvenmezmiş gibi güvenenlerdenim işte..
"Herkes aynı değildir."
Herkes aynı  malesef... Bu Her-kes-in içinde o -her- kim ise onu bulana kadar..
İnsanların oyuncağı olmaktan sıkıldım.. İyi niyetimin suistimal edilmesinden, güvenimin boşa çıkarılmasından vs.. 
Artık, kırıcı dahi olmamaya başladı.. 
İsteksiz, güvensiz biri haline gelmeme ramak kaldı.. 
Umudu çoktan sildim.. İnsanlarla ilgili umudu yırttım yırttım ve buruşturum attım çöp kovama..

Özüme geri dönüş turlarına giriş yaptım bugün..

"Güvenmek yok.. İnsanları irdelemek ve hayatımıza sokmak yok..
Dış kapının tokmağıda yok.. Ta ki açana kadar.. "

Mutlu sabahlar güneşli hoş bir İzmir gününden...

17 Aralık 2012 Pazartesi

Bra bra bra !!


Havanın insan üzerinde öyle bir etkisi var ki..
Öyle anlarda bir kuş kadar neşeli, öyle anlarda ise sanki celladınızla gezer gibi kasvetli olursunuz..
Böyle anlarda insanlar gelir aklıma.. 
Sadece kendim mi böyle hissederim yoksa benim deliliğimden kalma kırıntılarımı yaşadığımı düşünürüm..
Misal hava inanılmaz kasvetle ve hüzünle doluki..
Hoş bir tesadüfü yaşadağım hoş bir eski dost sohpeti, güzel yüzler görmem bile değiştirmedi içimdeki durgunluğu..
Yaşamın ucundan tutunamamış gibiyim sanki.. 
Boşluğa salmışım kendimi ve öylece asılı kalmışım sadece..
Zihinimin içi birbirine dolanmış vaziyetti şuan.. 
İki cümleyi bir araya getirebilmek için iki saniye düşünme süresi gerek.. 1-2 ...
Yetmedi.. 1-2.. 1-2.. 1-2.. 1-2..
Kaça kadar gider kimbilir... 
Hayatımda koruduğum değerlerimi kendim ezmiş iken.. Buna izin vermişken ben neden kafamın karmaşık olmaması için uğraşıyorum ki..
Bu düğümün içine kendimi atan ben kurtaramayan yine ben.. 
Böyle günlerde abuk sabuk şeyler düşünüyorum..
Soruyorum..  Soruyorum..  Soruyorum..  
En güzeli susmak... veyahut uyumak... Ama ne mümkün..

15 Aralık 2012 Cumartesi

Neden ...

Neden bu kadar göze batıyorum..
Neden insanlar benim üzerimden prim yapmaya çalışıyorlar .. Bu kadar kotu bu kadar başarılı biri degil iken üstelik ..
Bu cok can sıkıcı olmaya başladı hemde cok ..
Çekemiyor kelimesini kullanmak istemiyorum .. Çünkü bu cok saçma bir kelime cok gereksiz cok ukalaca.. Ve hiç benlik olmayan ..
İçimdeki öfkeyi dindirebilmek için yazışım ama nafile ...

ÖZLEDİM GALİBA..

ÖZLEDİM GALİBA..
SIMSIKI SARILMAYI.. YAPMACIK OLMAYAN KISACIK BİR " AN'I  " !!!
ÖZLEDİM.. ÇOK ÖZLEDİM...

14 Aralık 2012 Cuma

İNANMAYI KESMELİYİM...

Kalıcı olanlar adına...

Güzel bir müzik eşliğinde loş ışıkta odamda oturup ders çalışmak yerine uykum gelene kadar yazmabilmek adına...

Benim adına...

___

Bir kaç adım sadece.. 
Bir insanın hayatında bambaşka biri oluvermenizi sağlar... Bu kişi siz dahi olmasanız öyle bir inanırsınız ki, öyle bir inandırırsınız ki o olduğunuza, içerlerden bir yerde olmadığınızı inkar eden sesi duymaz olursunuz...
Arasıra hatırlarsınız esas benliğinizi..
Biraz kafanız karışır duraksar, bazende "o değilde" "ben buyum" diye anlatmaya çabalarsınız.. 
Size kimse inanmaz..
--Kendiniz bile inanmakta güçlük çekerken başkalarının inanması zaten saçma olurdu diymi... --
Öylece bırakıverirsiniz herşeyi...
Bazende iyidir olmadığınız biri gibi olmak... Daha  güçlü, daha katısnızdır... Daha rahat, daha umursamaz...
Gereksiz bir düşü yaşayan... Sonra onu yırtıp atacak kadar acımasızsınızdır... Acımazsınız kendinize... 
Düşlerinize inanmazsınız.. Yalandan riske girer ama aslında girmezsiniz.. Kendinizi kandırabilirsiniz işte böyle başka biri gibi olmak..< İnsan kendini kandırabilirmi ? >
Anlatsamda anlamazki zaten kimse...
Desem "ben buyum" ...
İnanmıyorlar... Dostlarım ve ailem dışında kimse inanmıyor "o değilde" "ben buyum" dediğimde...
 
İnsanların kaç tane maskesi vardır.. 
Ben benimkini hiç sayamadım...
Var olan ben dışında, var olmayan ben'ler ile savrulup gidiyorum bu denizde...
Sürekli değişen , kıyıya vururken beraberinde taşlarımı etrafa saçarak, köpük küpük olmuş sahilde ayak izlerimi silerek ilerliyorum... 
Güneş bazen yakar, upuzun saçlarımı savuran rüzgarda içimin ürpermesine neden olur... 
Yüzümde güneşin izleri, tenimde ılık bir esinti, savurduğum taşlarımın ayaklarımda bıraktığı acı ile yürürüm öylece.. 
Silinmiş ayak izlerimi teker teker yerleştirerek birer adım ötesine...
Kıyıya vurup silemeyeyim diye... Silemesinler diye... 

Takılıp kalmalı aklım tek bir noktada..
O zamana dek yürümeliyim kıyıya vuran köpükleri içinde...
Ben bileyim kimim, neyim, neciyim... Nereden geldim, nereye gitmek istemekteyim..
Uzun uzun seyretmeliyim yaşamımı.. Ufak adımlara geçene kadar uzunca bir süre bakabilmeliyim...
Ve İNANMAYI KESMELİYİM...
Ve HAYALSİZ, DÜŞSÜZ seyretmeliyim yaşamın kırıntıları arasından herkesi...
Ve BIRAKMALIYIM ... ... ...

Ağırlaşan göz kapaklarımı teslim etmeliyim bu gecede, tek alımlı ve süslü sessizliğe...
Uyku tatlıdır.. Bazen insanın ağzına bir kaşık bal çalar..
Bu gecede öyle yapsın.. 
Ama benim ki zencefilli, kokulu olsun bal'ım...
Huzula... Sağlıcakla kalın...
Mutlu, umutlu uykular dilerim...



10 Aralık 2012 Pazartesi

Nazar'lığım.. =)




Gittiğim yerde, gezdiğim sokaklarda güzel ayrıntılar arar gözüm hep..
Tıpkı  bu nazarlık gibi.. Bir evin kapısının üzerinde asılıydı..
Nazar'a inanırmısınız benim gibi sizde.. 
Ben sanıyorum ki çok inananlardanım.. 
Bu sebeple bu Nazarlığın beni tüüüm nazarlardan koruması adına çektim..
Huzurlu, güzel rüyalar dilerim.. :)

Sessiz Gemi

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki,giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Yahya Kemal Beyatlı

Sezen Aksu '' Sarı Odalar ''



Tek söz etmek gerekmez bu şarkıya... Sadece dinlemek gerek..

İzmir iste .. Yagmur sonrası rengarenk bir görüntü ;)) gökkuşağınınsonunda bekleyen bir kova altın :))

9 Aralık 2012 Pazar

İyi Geceler KIRMIZI BİSİKLETİM...



Benim küçükken kırmızı bir bisikletim vardı..
Dünyanın tüm gücünün bende olduğunu hissettiren.. 
Hızla akıp giden kaldırımlı sokaklarda, var gücümle pedallarını çevirdiğim bir bisiklet..
Saçlarımı esen rüzgarla hızla savuran kırmızı, kıpkırmızı.. Kanım kadar, kızıl güneş kadar kırmızı..
Bir kız çocuğu gibi narin, bir erkek gibi sert mağrur.. 
Ama kırılgan..
Başı hep dimdik..
Sagdık ve dürüst..
Dili yok.. Bakışları var.. Parlayan bir teni, haykırıcasına burada olduğunu dile getiren coşkusu olan kırmızı bir bisiklet..
Çocukluğum var o bisiklette.. Her tekerlek dönüşünde, akıp gitmiş olan her sokakta...
Çocukluğumu taşımış olan bir bisiklet o..
Gecelerce rüyalarımda gögü arşınladığım, semaya çıkıp keyifle kadeh tokuşturduğum..
"Çocuktum.. Çocukluktun sen.."
Yaşanmamış vakitlerimiz, belkide hiç bitmeyen saatlerimiz olan kırmızı kıpkırmızı bir bisikletti o..
Şimdilerde bir bodrum katında kilitlisindir.. Belkide çoktan yitirip gitmişsindir kendini...
Olmasada tekerleğini çeviremesemde o göğü arşınladığım pedallarını bilirimki yanıp tutuşursun bırakıp gittğim çocukluğum için.. Geri dönmek için.. Hızla var gücünle tekrar geçebilmek için o sokaklardan, caddelerden..
Selamlamak istersin bakkal Kemal'i, kuaför Leyla'yı, kahve ahalini, sokağın tüm sakinlerini..
Görmek istersin tekrar tekrar herkesi...
Özenle boyanıp yepyeni olmak istersin.. Nispet yapıp diğerlerine en büyük güzelliğinle mağrurlu süzülürsün...
Geçip gidersin.. Ben hiç ölmedim dersin...
Başka çocukların rüyalarına dahil olmak istersin bilirim.. Coşkunu senelerde geçse yitirmezsin..
Eskimezsin..
Çocukluk eskir mi hiç.. Çocuk hep çocuktur senin için... 

Mağrurdur o...
Sabırlıdır...
Seviyordur..
Bir o kadarda seviliyordur..
Bakıldığında kocaman bir ARZU'dur..
İçindeki ATEŞ'tir.
Gelmiş, varmış, görmüş ve bitmiştir..
Terk edilmiş, kenarı atılmıştır...
Unutulmuştur..
Acıtmışlardır, canını yaka yaka önemsiz hisettirilmiştir..

O benim KIRMIZI BİSİKLETİM'dir..
O beni, benim çocukluğumu hiç terk etmemiştir...
Ta yüreğimin en derinin , en güzel yerinin Gam Teli'dir...

Sizin gam teliniz Nerelerdedir... Düşündünüz mü hiç..
Sordunuz mu kendinize, kaç sene oldu unutalı bir çok şeyi...

---    Not:Galiba uykum geldi.. =)   ---

Unutmamak adına hitaben derim ki, sımsıkı yumayım göz kapaklarımı.. 
Gam Teli'me kavuşayım.. 
Uçsuz bucaksız çayırlar olsun bu sefer; hüzün çökmüş yorgun sokakların dışında bir yer olsun.. Upuzun bir gün, sıcacık bir tebessümle gülümsesin bir gelin gibi Güneş, en tatlı haliyle Ay..
Hızla çevireyim pedalları, ılık ılık esen rüzgarla mırldanayım yine o şarkıyı... 
Hiç bitmesin bu ey çocuk!
Bitirme kendini...
Gitme kırmızı bisikletim.. 
Sende terk etme...
Olduğu gibi kalabilmekse herşey, olduğu gibi kalabilmemin şerefine.. 
Kaldır sonsuzluğa kadehi...
Mutlu, huzurlu bir uykuya bırakıver sen ve beni...
İyi geceler benim çocukluğum, 
iyi geceler KIRMIZI BİSİKLETİM...
t.a.

Dost, gökyüzünde parlayan yıldız gibidir. Nereye gidersen seninle gelir.

7 Aralık 2012 Cuma

Bir demet huzur degilmi ?

Bir demet huzur degilmi ? by t u b i
Bir demet huzur degilmi ?, a photo by t u b i on Flickr.
photograf by tuba atamer

Bu şarkıda içime, ruhuma değen birşey var...

Bu şarkıda içime, ruhuma değen birşey var...
Neden bilmiyorum, radyomda her duyduğumda istemsiz bir şekilde eşlik ediyorum..
Hüzünlü. trajikomik bir hikayeyi anlatır gibi bana...
"Beni koyamazsın eller yerine..."
Bu cümle için sayfalarca yazabilirmişim gibi..

 Bora Duran - Sen De Gidersen


6 Aralık 2012 Perşembe

" Sonsuz umud'a " ..

Bazen oturup bir fotoğrafa bakıp saatlerce dalıp gitmek istiyorum şöyle, uzunca bir keyifle..
Sıcacık odamda, duvarlarımda gizli el değmemiş anılarımla birlikte.. 
Şöyle, keyifle diyorum..

Düşüncelerim hastalıklı.. Çaresizlikle dolanıp duruyor bir köşeden diğerine..
Çıkış kapısı kapalı açılmıyor ardına kadar..
Nafile, bomboş bir odada yapayalnızlar..
Sonsuzluk kadar uzun, beyhude çırpınışlar içerisindeler..

Bazen minik kuşum, tatlı oğlum kadar dertsiz.. Onun kadar rahat olmak.. Geceleri bekleyip uçabilme hayaliyle yanıp tutuşmak isterdim.. 
Tek derdim bu olsun.. Tek umudum..
Küçük bir opücük almak, birinin "gel oğlum" demesini beklemek isterdim onun gibi... 
Dili yok, sadece sesi var.. Eve girdiğim an ki coşkusu.. Minicik ama sevgiyle bakan gözleri var...
Değer o iki kelimeyi beklemeye onun için.. Beklesem ve kavuşsam..
Bütün düşüncem sadece o kanat çırpışları olsa idi...
Tek derdim bu olsun.. Tek umudum.. 

Oturup saatlerdir bomboş bakıyorum ekrana.. 
Gidebileceğim bir yer yok.. 
Diyebileceğim bir sözde... 
Anlatabileceğim biri.. 
Değer veren biri..
Sadece gece var.. 
Cama vuran damlalar.. 
Hızla yağan yağmurun sesi.. 
Arada duyduğum korna sesleri..
Sokakta yavrusunu arayan kedilerin,
Ara ara geçen arabaların ardından bağıran köpeklerin sesleri.. 
Derin iç geçirdiklerim sıra sıra durmakta aynamın önünde..
Konuşurlar gibi bakan sessiz çığlıkları var.. 
Yüzüğümün parlayan taşları, hiç bir yere yerleştiremeyeceğim noktalarım var..
Eskilerim birikmiş, toplanmışlar dolabımın en ucra köşesine..
Bana anlattıkları milyonlarca sebepleri haykırıyorlar, kafamın içine vura vura.. 
Duvarlarımda meraklı bir bekleyiş var..
Halıma yerleşmiş koca bir siyahlık..
Telefonumdan gelmeyen uçsuz bucaksız bir sessizlik var..
Bilgisayarımdan yayılan hüzünlü bir tını.. Yumuşak, kadife gibi bir ses..


Melodileri var benim gecelerimin.. 
Adı var..
Özeller, sadece bana.. Bana ve yalnızlığıma..
Bana ve yine bana..
Birde içimdeki melodramı bileseniz..
Ah! Bir bilseniz..

Huzurun bile huzursuz olduğu her gün için bir bir satır ayırıyorum köşeye..
Sonsuz umuda, huzura eriştiğim vakit birleştirilmek üzere...
Şimdi ..
Bir satır ayırma vakti.. Gözlerinizi yumun, arkanıza rahat bir şekilde yaslanıp ilk satırı karalayın..
Aklınızdan düşüp kalbinize yerleşsin...
Benim ilk satırım..
" Sonsuz umud'a " ..
Şimdi gözlerinizi açıp gördüğünüz her ne ise yansıtın satırınızı oraya.. Yazın kocaman harflerle...
Sizi bilmem, göremem ama hissedebilirim.. Umud ediyorum ya bu gece.. "Umut" ile umarak diyorum ki; Gülümsediniz..
Şimdi ise bu gülücükle tatlı bir rüyaya dalma vakti..
Umudunuz hep sizinle olsun.. Mutlu, huzurlu olun..
Filminizin baş karakteri olma vaktidir vakit..
Tatlı uykular...
t.a.




3 Aralık 2012 Pazartesi

Derin bir nefes.. Uzun değil kısacık bir hikaye...


Zaman öyle anlarda dursun istiyorum ki.. Hani neşeli olduğım, keyfimi hiç bir şeyin bozamayacağı vakitler olsun böyle..
Dün gibi mesela...
Fotoğraf çekmediğimi farkettim uzun süredir şöyle keyifle... 
Dün acısını tüm sokakları arşınlayarak çıkardım...
Göremediklerimi gördüm.. Küçük notlar biriktirdim benliğime... 
Hava şuan yağmurlu.. Bilgisayarımın saati 16.37'yi gösteriyor... 
Bundan bi kaç saat önce öyle güzel bir güneş vardı ki penceremden içeriye yasnıyan, tüm sıkıntıları silen cinsten...
Şimdi içimi yine bir hüzün kapladı... 
Havadan demeyi yeğeliyorum ama olmadığını yine biliyorum..
Dün bir arkadaşımın paylaştığı bir cümle kafamda dönmeye başladı..

"Birçok kişinin hayaliyken,değmeyecek kişilerin hikayesi olmayın."

Buna canı gönülden katılıyorum.. Ama başaramıyorum işte.. Neden insanlara gereğinden fazla değer veriyorum..
Soruyorum defalarca kendime... Ben birini hayatıma alırken seçerim.. Seçtiğim kişilerin hepsi değecek insanlarmıdır.. ?
Elbette hayır ! 
Hata insanlara mahsustur... Affetmekte öyle...
Hatta en büyük 'erdem'liktir.
Öyle dimi.. Öyle öyle...
Ben hayatı güzelleştirmeye değil, güzel olan hayatı işlemek istiyorum kendime..
Kırılıyorum hep.. Kıran kişi ise bunun hiç farkında değil hiç.. Hayatın en hüzünlü kısmı değiyor böyle durumlarda ruhuma..
Her şeyi bir anda silebilen biri olmadım.. Bundan sonrada olabileceğimi sanmıyorum...
Ama gururum benden hep iki adım önde...
Bazen Kendimi tanımasaydım bu denli diyorum...
Bazen hiç tanımasaydım 'O' insan/ları diyorum...
Bazen o kadar çok şey diyorum ki...
Sonra... Keşke diyip kabulleniyorum...
Buda bir adım nede olsa...
Sessiz vedama, ruhumun kırıkları adına...

 

1 Aralık 2012 Cumartesi

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !