Birkaç gündür düşünüyorum da neden bir blog açma gereği
duydum. Uzun zaman önce bir bloğum daha olmuştu. Yazmaktan hoşlanırdım ama
zaman içerinde kendimi zorladığımı hissederek kapatmıştım. Zorlayarak ta
yazılmaz ki dimi. Belki de kendimden
fazla beklentilerim vardı. Sonuçta ben bir yazar değilim. Kendime bunu empoze
ettiğimi fark ettiğimde yazdıklarımın yayın hayatına son vermiştim. Yazmayı hiç
bırakmadım ara sıra açar yine yazardım o ayrı. Hala yazıyorum. Hepsi bana özel o kadar.
Yok, oda değil.
Deli olduğumu kabul ederim her koşulda ve şartta hiç itirazsız. Çünkü çevremdeki kişilere ve yetişmiş olduğum hayata göre aykırı bir düşünce yapısına sahibim ve bir çok kişi bu durumda “gerçekten tuhafsın” “ne enteresansın ya” yada “delisin kızım sen… deli valla” itirazım yok kabul.
Varmaya çalıştığım nokta şu; bu blog deliliğimin ispatı
mıdır? Çeşitli görüşlere açığım muhtemelen öyledir. En azından bana göre.
Buraya yazdıklarım kafamın içinde dönen her şey gibi. Geri dönüp okuduğumda tek ayrımı buraya yazdıklarım sıralı belli bir düzene indirgenmiş. Kafamdakilerse hala karman çorman… Onları toparladığım bir yer oldu.
Sizi bilmem, genellemede yapamam sanırım ama herkes kafasının içinde kendisiyle konuşur. Hatta çoğu kişi farkında olmaz. Ben bunu yapıyorum. Üstelik hayatımın her alanında, her saniyesinde… Aynaya bakıp kendimi gördüğümde bir an duraksarım ve kiminle konuşuyorum diye baktığım da az önce bağırarak konuşan kafa sesim susuverir. Genelde yanıt verir her ne kadar aldığım yanıtların yine kendi cevaplarım olduğunu bilsem de. Yanıtsız zamanlarsa hiç çekilmez olur. Hem de hiç.
İşin özü, benim yazdıklarımı birileri okusun, beğensin diye açmadım bu bloğu. Yazmış olayımda değil amacım. Hatta bir amacı bile yok. Yazı yazmaktan hiç hoşlanmam ben. (Büyük bir çelişkidir ki kalemleri ve güzel defteri severim.) Bu sebeple doğru dürüst tuttuğum günlüğüm bile yoktur. İlkokul yıllarımdan kalan kokulu, içinde arkadaşlardan yazılmış klasik cümleleri komik manilerin bulundu bir hatıra defteri dışında. He birde cep telefonun çok revaçta olduğu seneler anlamlı, manidar, komik olan mesajları toplamış olduğum bir ajandam var.
‘O sıralar herkese ne çok mesaj yazar, mesaj alırdım düşündüğümde gülüyorum. Şimdi ise inanılmaz zor geliyor mesaj yazmak. Çoğu zaman yazmam hemen ararım. Çok basit ve samimiyetsiz geliyor bana. Her zaman uygun olamayabiliyor insan o zamanlar mesaj imdada yetişiyor. Hem küçük bir tebessüm için hem de hatırlanmak adına. Neyse…’
Ben burada kendimle konuşuyorum. Delice geliyor kulağa dimi. Ama öyle. Bazen kafa sesim o kadar dolandırıyor ki her şeyi. Hele ki şu sıralar. Yani burası bana bir nevi bunu yaşatıyor. O zaman neden kendime bir Word dosyası edinip yayınlamadan herkesle paylaşmadan yazmıyorsun sorusu geliyor.
Bilmem! Böyle olması daha rahatlıyor içimi belki de ondan.
Huzursuzluğumu dile getirebilmek güzel.
Dönüp okuyabilmek güzel…
Okunabileceğini bilmekte güzel... Güzel ve yine ve yine güzel…
Çok uzun oldu çok… :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder