Uzun süre yalnız olmamaya alışmış bir kalbe şu kısacık zamandaki yalnızlıkları dilini lal ediyormuş bir süre.. Konuşmuyor, düşünmüyor, anlatmıyor, sevmiyor, istemiyor, anlamamazlığa vuruyor, yaşamıyormuş esasen..
Yaşayamıyormuş..
Yazıpta siliyormuş.. Gönderemiyor yapamıyor olmuyomuş..
Çaresizlik ömürlük, imkansızlık sonsuzlukmuş hayatında..
Gelip giden herkes kadar suçlu , gidemediği hayatlar kadar talihsiz..
Zamana yenikmiş.. Esiri, gölgesiymiş..
Canı yandıkça savuruyormuş her parçasını etrafa ..
Duvarlar tek dostu, banklar en büyük kalabalığı ..
Ulaşamadığı umutları, elleyemediği rüyaları en uzak ufuklar ardına kilitlemiş..
Yüzünden süzülen iki damla göz yaşı kadar yakın, zilyonlar kadar uzaklardaymış kalp..
Bulamamış .. Bulamamışlar ..
Yalnızlığında lanetlenmiş..
Kırılmış .. Dökük, kirli ellerin olmuş..
Toplayamamış kimse..
Sonra... Görmemişler, ezilmiş yitik zaman içinde ..
Kaybolmuş ..
Pislenmiş, bulut çökmüş gökyüzünde tanıyamamış kimse..
Kibirinden görmez olmuş etrafını, duymaz, bilmez, alabildiğine kalpsiz..
Sahi, yalnız mıydın her zaman .. Çok mu zordu kalabalıklarda parıldayan bir inci olmak ..?
Sönük hayatında defolu yaşamak daha mı kolaydı. Hep sönükmüydün?
Sahi kimdi seni inci olduğuna inandıran?
Sahi kimdi ?