2015...
2016...
Ciddi ciddi yaşlanıyor zaman.. Ciddi ciddi bitiyor günler..
Hey..!
Bitti bir zamanların yeni senesi... Kardeşi gibi geliyor işte yeni senesi..
Nerelerde kimlerle geçti koca 2015 ..
Düşünüyorumda hatırlayabildiğim anlar yok.. O kadar silik yaşıyorum hayatı..
İlla üzülmek gerek arkadaş hatırlamak için.. Mutluluklar neden anlık..
Komik :)
Gülüyoruz sene bitti diye.. Seviniyoruz tepiniyoruz şarkılarla alkışlarla maytaplar komfetiler ve havai fişeklerle atıveriyoruz 2015i ..
Vay be :)
Dün gibi değilmi oysa yeni seneye girişiniz :)
Yine güldün yine eğlendin her sene aynı yılmadın mı arkadaş :)
Bu kadar mı seviniyorsun geride bıraktıklarına.. Belki iyi belki kötü her an biriktirdin..
Ben nedense hüzünleniyorum hep hiç bir yılım bir öncekinden başka değildi.. Olmasınıda dilemedim..
Dilemeyeceğimde..
Ben yıl atmayı redediyorum.. Napalım benim doğamda yok doğum günlerinde yıl dönümlerimde sevinmek..
Bizde de böyle :)
Velhasıl herkese içten diliyorum sağlıklı olun azıcık gülün bi tutam ağlayın geri kalan zamanda az çalışıp bol bol sarılıp gidipte göremediklerinizi görün...
benim yeni yıl temennilerim bunlar...
Şimdi herkese mutlu yıllar.. ^_^
31 Aralık 2015 Perşembe
17 Aralık 2015 Perşembe
Hey Oralardamısın :)
Merhaba bloğum.
Merhaba 2015’in 17 Aralık Perşembe günü..
Merhaba hala bloğumu okuyan nadide insan.. (Olmadığını
düşünüyorum ama belki tuttar be :) )
Uzun uzun günlerde neler yaşadım neler demek isterdim de pek
bişi yaşamış gibi hissetmiyorum kendimi.
Kayda değer bi tek dedemin vefatı oldu sanırım.. Tam bir
varyemez olduğunu söylemeden edemeyeceğim..
Anneme ve kardeşlerine
ciddi bir miras kaldı.. Yırttım abicim yırttım diyesim olması gerek ama
pekte diyemiyorum çünkü parayla işim yok benim ya.. Bide hani bende yeri özel
olmadı hiç.. Çünkü bizi pek sevdiğini söyleyememem.. Çocukken bizle oynadığını
hatırlarım uydurduğu bir hayalet “tunku” hikayesi ile ödümüzü patlatır divanda
zıplamamamız için abimle anlaşma yapıp kapının koluyla oynatıp zıplamayı kesmemizi
arkasına saklanmamızı sağlardı.. Eski günler işte.. Belki de bunların hatırı çoğunlukla
da annemin döktüğü gözyaşları için böyle “yırttık” modu’m yok. Nihayetinde bir
ölüm var acı bir durum. Ama bBelki borçlarıma yetecek bir miktar oda öyle atla
deve değil.. Belki de fotoğraf aşkımı tekrardan alevlendirecek bir kaç yenilik
o kadar çok değil en azından o denlisi makuldür sanırım..
He işte bir diğer kayda değer değişimde bu işte.
Fotoğraf çekemiyorum.. Küs gibiyim ama insan sevdiği ,hayatının
parçası olduğu değerlere nasıl küser ki dimi.. Ben küstüm her şey ayardır
kapalı gittiğim çekimlerde de kıt kanat bişiler çıkıyor isteksiz sevimsiz
kötü..
Ondan sonracığıııma efendim son farklılıkta sanırım
odunların beni bulması.. Gerçi bu bi farklılık değil odunlar hep vardı hatta
bende bir odunum kabul bu tamamen benim tam bişi hissedecek gibi olma durumum..
:D Hani diyorum kalbim birine yazılmaya görsün mıknatıs gibi itiyorum.. Nasıl
bir bedeviyim bilmiyorum.. Kalp gönül işlerim zaten hep bi zordu hala zor.. Bu
gidişle cidden evde kalacağım sanırım :D Yani odunluk doğuştan gelen bir durum
sanırım yada bilemedim sonradan odun olunabilir mi? Ben sonradan olmadım demek
ki olunmuyor. :D
Her neyse efendim sonuç gene sıfır.. Tüm odunları savdım
elde bişi kalmadı yine..
Napalım karşı cins erkek olunca odunluk, kalaslık,
kerestecilik vs. kaçınılmaz oluyor..
Ee madem bana da forever yalnızlık diyerek müsaade.. :)
9 Eylül 2015 Çarşamba
Ses..
Yıllar yıllandıkça daha az yazar olmuşum.. Dahada yalnızlaşmışım demek ki bu hayatta..
Düşünüyorum ne ara bu kadar yalnız kaldım diye..
Etrafıma bakındığımda bi kaç arkadaş bi iki akraba dışında hiçbirşey kalmamış bana..
Onlarda olabildiğince uzak.. Mesafeli..
Paylaşmaktan korkar olmuşum.. Mesela aramaktan mesaj yazmaktan çekinir olmuşum..
Tek vazgeçemediğim çenem sanırım..
Karşımda biri olmaya görün hiç susmamacasına konuşuyorum.. Sürekli konuşuyorum.. Çok konuşanları sevmeyen biriyken üstelik..
Beynimi yoran şeyler hep işimle ilgili, hep oynadığım bi kaç oyunla.. Yada ne okusam diye önünde saatlerce rafın önünde durduğum kitaplarım..
Şuanda da yalnızım koca ofiste.. Koca ofis demesem daha dopru sanırım artık ufacık bu oda..
Eskiden severdim böyle boş olunca ofis..Biraz daha açardım müziğin sesini..
Şimdi yine aynısı yaptım odada yapayalnızım, müziğim var arka fonda..
"' Ne kaldı geriye zaten bir sürü boş hatıra
Yaşamak değil ki bu görüntüler var adeta
Yaşamak değil ki bu görüntüler var adeta
...
Gideceksen eğer gelirim diyerek
Bir daha geri gelme "
Bir daha geri gelme "
Sinirliyim, üzgünüm, sevinçliyim ara sırada olsa umutluyum..
Dışarıda bir yerlerde hayat başkalarına daha da zor benim ki zor derken..
Bencilliğin lüzumu yok..
İçin burkulur, 3-5 saat üzlür geçersin..
diymi ya...
Yalnız gitmiyor muyuz bu hayattan..
Ha hasta yatağında ha kalleş bi kurşunla..
2 Ağustos 2015 Pazar
Sen bana yangın efendim, ben sana rüzgar...
Efkarladım gene ey yar..
Bi duman gibi estin gene burnuma buram buram..
Bir küçük tebessüm oldun..
Göz pınarımdan sızan küçücük bir damla..
Yürüğüm yol, soluduğum nefes..
Sen düştü gene gözlerime..
Zamana bırakınca herşey değişiyormuş hayatta.. Zaman bile değişmiş dönüp gerilere baktığımda..
Mevsimler gibiydim oysa.. İlkbaharın sonbaharı, yazın kışı idim..
Nefes alışımdan gidişin, baktığım yerdeki hayalin hiç değişmemiş oysa..
Hani zaman bile değişmişti ya, zaman bile değiştirememiş oysaki..
Aralandı kapılar.. Işıkların arasından sızdı gelip geçen herşey..
Yazamaz oldum sana.. Sevemez oldum hiç birşeyi.. Gidemez oldum..
Sustum..
Sustum ey yar..
Dilim demeye gönlüm anmaya varmazken damarlarımda dolaşan kan gibiyken, sustum sutum..
Varsın sen bilme, duyma, sevme, hissetme..
Başka kollardayken hiç düşürme zihnine..
Akan suyun sesinde, kanat çırpan bir kuş kanatlarında olayım ara sıra.. Sen bilmeden geleyim sana böyle..
Bilme sen ey yar..
Onca sevemediğin zamanları hiç bilme..
Dinlediğim şarkılar kadar sıcak, ufuk kadar uzaklardasın nasılsa..
"Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum."
Ben sana geç geldim, sen bana erken..
Varsın olmasın, varsın gelmesin, varsın hiç olsun..
Gideli çok oldu yar..
Sevmeyeli asırlar..
15 Temmuz 2015 Çarşamba
Merhaba.. Sizede Merhaba..
Aylardan Temmuz, senelerden bilmem kaç işte..
Yazmaz oldum kelimeleri yanyana hanidir..
Görmez oldum kalbime dokunanları..
Yalnızlık en iyi dostum, gürültü düşmanım..
Çok şey var zihnimin her hücresinde dolanan..
Gitgide dahada kapanıyor perde..
Çok ses var.. Fısıltılar..
Duyamıyorum..
Yapmacık gülüşlerim var bu aralar..
Hemde bende hem herkeste.. Evrende bile..
Kaçıp gidemiyorum, kapana yakanlanmış fare gibi çırpınışlarımın son demini yaşıyorum..
Birazdan gelip beni alacaklar..
Gözlerimi sonsuzluğa kapatacaklar..
Aslında çokta kötü değil bu..
Belki gittiğim yerde yeni hayatlar tanırım, yeni umutlar..
Taze, mis kokulu çiçekler..
Gülümseyen bir yüz,sevgiyle bakan herşey bulurum..
Gittikçe bitmeyen, yürüdükçe tükenmek bilmeyen bir düş bulurum..
Göğe doğru kulaç atarım..
Kanatlarım daha güçlü olur belki, daha hızlı uçarım..
Gözlerimi yumuğumda zaman donar uayndığımda kaldığım yerden keşfederim belki..
Hani olur ya diyorum, ya olursa..
Hanidir diyorum, hanidir neden gülümsemiyorum...
7 Mayıs 2015 Perşembe
BİR ZAMANLAR..
DUYGULARIM SİZLERE ÖMÜR DOSTLAR..
SİZLER SAĞOLUN, VAR OLUN..
22 Nisan 2015 Çarşamba
Kalsak MI ?
Aklıma gelen cümleler var. Bir kenara karalayıp not etmem
gerektiği anlarda uçup gidiyorlar zihnimden geçerek. İnsanın hayatı da böyle
sanırım geçip gidenler bıraktıkları izlerini de siliyorlar bir süre sonra.
Beynimizin içinde bölük pörçük kelimelere dönüşüyorlar işte.
Ne demişti üstat; hayatı ıskalama lüksün yok senin diye, iyide üstadım
hayat onu ıskalamama izin vermedi ki, hayat zaten ıska geçti beni.
Etrafa baktığım gözümdeki cam çerçeveler gibi bir duvar
ötesinde kaldı.
Tuzlu bir bisküvi gibiydi. Şerbetli bir tatlı belki de kim
bilir hayatın en tatlı kısmıydı işte. Şimdilerde pul biberi fazla kaçırmış
gibi. Lezzeti yok mevsimi geçmiş sebzelerle dolu içi.
Aslında yedim ama doyamadım. Elim atıştırmak için bir şeye
uzandığında bir sürü yanlış var oysa ki. Perhizdeydim ben. Sade yaşıyordum her
şeyi. Herkes daha anlaşılır daha sadıktı. Mevsimsel yaşıyorum anlayacağın.
Aslında dedim ya gerçekten açım. Hayatta sevilmeye
sevebilmeye..
Tuzunu şekerini, acısını ekşisini katabildiğimi istiyorum.
Çok şey bunlar çok tezat çok saçma.
Saçma olmak istiyorum yine. Gülerken de saçma olsun ağlarken
de. Yürüdüğüm yollar konuştuğum herkes saçma olsun.
Koca kazanın içinde kaynayan yahni kadar karışık saçma
anlamsız olsun ama benim olsun..
Dilimin ucundaki acı tat, zihnimden kalbime gelen o tatlı
anlar lazım bana..
Benim olmayan bir hayatı yaşamayı reddediyorum.
Ruhumu teslim alan çaresizliği istemiyorum..
Hayat, senden nefret ediyorum !
14 Mart 2015 Cumartesi
Küskünüm..
Küskünüm..
Fotoğrafa..
İki kelime yazmaya..
Kitaplarıma..
Şarkılarıma..
Yüzümdeki gülümsemeye..
Gözümden akma ihtimali olan damlalara..
Dertleşmeye..
Dert dinlemeye..
Gürültüye..
Cebimdeki paraya..
Kalbimdeki boşluğa..
Küskünüm..
Aşk’a, sevgiye..
Dosta, düşmana..
Yağan yağmura, esen rüzgara..
Güneşin sıcaklığına, gecenin ayazına..
Sokak lambalarına..
Sır sıra dizilmiş anılara..
Çaya, kahveye bir damla sohbete.
Küskünüm..
Kendime.. Kendime.. Kendime.. Ve herkese..
27 Şubat 2015 Cuma
26 Şubat Tekerrür.. "Ölmüş"
Ölmüş..
Ne tuhaf bir kelime bu.. “Ölmüş”
-mişli geçmiş zaman kullanınca özellikle..
Yokmuş, gitmiş..
Uzaklığı daha çok dayıyor insanın burnuna.. Yanında
olmadığından –müş –miş –muş diyoruz..
“Öldü, gitti, yok..
Ne kadar kulağa doğu olası geliyor bu kelimeler oysaki..
Ama hayat bazen inatlar, bir avuç kendini bilmez
bencillikler yüzüne mahvolup gidiyor işte..
Kinci olmayın, zayıf olmayın, kulak asmamayı öğrenin bazı
şeylere.. Üzülürüm diye düşünmeyin mesela.. Siz üzülün ama başkasını üzmeyin..
Ben gibi olmayın..
Hayatımda üzülebileceğim çok insan var.
Sevgili, babaannem de onlardan idi..
Geçen sene görmüştüm onu hasta yatağında..
Tanımamıştı..
Yaşlıydı, güçlükle nefes alıyordu.. Hayatın son demlerini
yorgun vücuduyla karşılıyordu..
Sarıldım, öptüm.. Bolca ağladım..
Geride ne bıraktı bana derseniz, ismimi bıraktı.. Bölük pörçük
anılar var zihnimde..
Gülümsemesi var..
Gözlerinden akan yaşlar..
İki aile büyüğümü de böyle yitirdim ben..
Biri bana doğru sevinçle, özlemle gelirken gitti uzaklarda,
biride burnumun dibindeyken uğramaya korkarak kaybettim yine uzaklarda..
Dejavu bu olsa gerek..
Tarih gene aynı : 26 ŞUBAT !
Anneannem bundan 15 sene önce 26 Şubatta öldü..
Ondan 15 sene sonra babaannem 26 Şubatta gözlerini yumdu..
Gerçek olmayacak kadar tuhaf içimdekiler..
Boş gözlerle sadece izliyorum..
Hayatta belki çok üzdüm, ama bil ki sevdim..
Yolun aydınlık olsun Babaannem..
Rabbimin merhameti sevgisi hep sizinle olsun..
Sizleri seven bir Tuba..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)