22 Temmuz 2014 Salı

Seboreik Falan Yaşayıp Gidiyorum .. :)

Ramazanın son günleri..
Bu sene yaz tatili yapamadığıma göre bayram bunun için ufak bir kaçamak olanağı sağlayacak tabi şu üzerimdeki bitkinlik ve yılmışlık hissini bu süre zarfında üzerimden atabilirsem..
Son zamanlarımı malesef böyle geçiriyorum..
Fazla mutsuz fazla yılmış..
Yapmak istediğim çok şey var fakat vakit tamam ama nakitte sıkıntı var.. Allahım sen benim banka hesabıma zeval verme.. Hazıra dağ dayanmıyor..
Üstüne birde nişan teleşı çıktı gerçi pek elimi sürmüyorum çünkü sesimi çıkardığım an abimle kapışıyoruz..
Nişanlanan hayır, hayır ben değilim tabiki de sevgili abimmm :)
Evlensede kurtulsam.. Gerçi evde varlığı yokluğu belli değildir sanırım buna benden çok annem içerleniyor.. Yani ha evlenip gitmiş ha evlenmemiş benim için ikisi de aynı annem içinse çok daha dramatik bir durum  neyse..
Konumuz seboreik...
İlk yazımı mart ayında diğerini mayısta yazmışım...
Ay oldu temmuz..
Değişen bişi varmı derseniz şöyle bir anektot eklemem gerek yaz olduğu için düzenli kullanmıyorum dışarıda olduğum için çoğu zaman geç saatlerde uygulamayı yapmaya üşüniyorum..
Ama genede arayı 2-3 günden fazla açmadım...
Gerçi sonuç gene değişmiyor.. Kulanmadığım zamanlar biraz daha fazla kaşınma oluyor ve kızarıklıklar artıyor..
Kullandığımda ise bunlar azalıyor..
Üstelik deniz suyunun ve akabindeki güneşte pek faydalı olmadı o açıdan da pek ümitliydim fakat malesef ümitler gen eçıkmaza bağlandı...
Gerçi eklemem de fayda var.. Yaz ayından dolayı mı yoksa ilaçtan mıdır bilmem ama belirli bölgelerimdeki şikayetlerden kurtuldum şuan tek alanda vergitmeye niyetim yok dercesine zorluyorlar beni..
Doktor kontrolü için çoktan geciktim onuda biliyorum en yakın zamanda uğramam şart..
Kafama takmıyorum artık onla  yaşamayı öğrenmem gerek bu net.. 
Hiç düzelmeyecek ama inatla kullanmaya devam edip o rezil kokuyu çekiyorum...
Boşa dememişler umut fakirin ekmeği belki, işte, olur yani bir gün... Diymiiii yaaa...
Gününüz aydınlık olsun efenim.. Sizde benim gibi işinin başında ekranın karşısında uyuklamay devam edin...
Sabahlar nede uykulu.... :)

11 Temmuz 2014 Cuma

Twitter Ağası :)

Geçen gün internet haberlerinde gezerken gözüme bir haber takıldı.. 

"Twitterın kralı benim!" diye bir başlık atılmış..
Merak ettim ufak bir göz gezdirdim 17-18 yaşlarında bir genç.. 
Türkiye ve Dünya gündemlerine trend topic olarak yerleşmiş zamanında.. Kendi ismi ile.. 
"Takip edeni takip ederim" çılgınlığını da kendi başlattığını dile getiren üniversite öğrencisi olan bu genç dakikalar için gündem yaratabiliyormuş.. (Çok lazımmıydı sankiii)

Hesabını inceledim ve sırf meraktan takibe aldım.. 
Aldığım an itibari ile takipçilerim olmaya başladı.. Kaç kişi geldi hesaplayamadım çünkü kendi takipçi sayım kaçtı inanın onu bile bilmiyorum..
Kendi halinde isyan sesini Twiter da abuk sabuk yazarak dile getiren ben gibi biri için çok mühim bir sayı değil bu..

Neden yazma gereği duyduğumsa şu; şimdi bu arkadaş bir yazı yazıyor "RT yapan kazanır" şeklinde.. Ve bir yığın insan kalkıp retweetliyor...
İtiaf edeyim bir an için "laaa ne kazanıcam acabaaa" diye aptal bir tepki oluyor insanın kafasının içinde "Salak ne kazanabilirsin ki hakkatten ya malmısın" diye geçiyor ardından ve kendimden iğreniyorum böyle anlarda..

Attığı diğer normal sayılabilecek  olan twitler içinse, çokta zekice ve mizah duygusu ile yazılmadığını diyebilirim.. Ki son dönemlerde Twiter sadece mizahi bir eğlenceyken baktığında onca takipçisi olan birinin sağlam br mizaha sahip olduğunu düşündürüyor..

Twiter da öyle  fenomenler varki adam senin kafanın içinde dönüp dolaştırdığın bir şeyi öyle bir dile getirmişki "benim neden aklıma gelmiyo böyle şeyler hay ben... Çok iyi ama yaaa" diyerek çocukluğunuzda düştüğünüz bir anda mizah duygunuzuda orada düşürdüğünüzü dile getirip kendinize, bi nevi telklin ederek devam ediyoruz... Ben bu "kazan" olayını henüz RT ederek denemedim fakat ne kazanmayı umduklarını tahmin etmek zor değil..

Tabi asıl kazanan o kadar takipçiyi bu yöntemle elde etmiş olan o hesap sahibi..
Reklam teklifleri aldığını dile getirmiş zaten.. Seçiciyim demiş ama belli ki hesabından epey ciddi paralar kazanıyordur.. (İşsizlik abiii zor bunlar, zor.. Ama adam kazanıyo işte aah ahh. :) )

Yani sonuç itibari ile bazıları bu yönde beynini çalıştırırken bazılarıda "abiiiiii on milyon takipçim oldu" demek için bunu yapıyor..
Ne yaparsınız hayat böyle böbürlenip, hava atmaya bayılıyoruz.. Kanımızda var..
Böyle düşünenler üzerinden de prim yapıp cukkayı doldurabilenlerde asıl günün bonusu olarak en başa yerleşiyorlar...
Ve kesinlikle HELAL OLSUN...

Bir düşünün Ankara'nın Belediye Başkanı olan Melih Gökçek'te doğal mizahıyla, fazla aceleci olması üstüne de hep açık olan caps lock tuşunun ve  gerek başkalarının da  katkısıyla tüm Türkiye'yi geçtim Dünya'ya ün saldı.. Yaptığı gaflarla adından söz ettirmeyi becerebiliyor işte...

Darısı bunu başaramayanların başına... :)

İlginç not: Google en büyük arama motorlarından biridir ve google amcaya twiter agası diye yazarak görsellere tıkladığınızda çıkan kişinin bizim twiter ağamız olduğunu göreceksiniz... Ve kraliyet sistemi bizde olmadığını da varsayarak; bizim kralımız yok ama ağamız tek.. :)

Upss birde adı duyulmamış bir kral olurmu hiç :) Hiç yaniiiiiii :)

Mutlu günler.... 


10 Temmuz 2014 Perşembe

Kötülerin Zaferi:Yaprak Dökümü

Mevzumuz tatil.
Malum yaz geldi ve geçiyor. 
Her sene dolu dolu tatili yaşayan ben henüz değil ayağımı suya sokmak, bi tuzlu su olsun bi klor kokusu falan solumuş değilim..
Güneşin tenimi yakışını çıktığım alışverişte hissettim sadece..
Şimdi....
Her sene düzenli gittiğimiz tatilimin içine turşu suyunu sıktı arkadaşın biri..
Onun kadar yüzsüzünü daha tanımadım sanırım hayatımda..
Gerçi böylelerinin yüze ihtiyacı yoktur. Sadece laf ebeliği yapıp çıkar düşünmekten başka bişi bilmezler.. He bide arkadan atıp tuttar sonra can ciğermişiz gibi hala senle muhatap olur..
İyi mi ettim kötü mü bilmem ama yaptığım onca hazırlık ve alışverişe rağmen gitmeme kararı aldım.. 
Gene kötüler kazandı yani..
-Kötülerin kazanmadığı bir dünya varmı? Filmler ve diziler dışında-
Bütün hevesimin içine ettiler.. 
Belkide böylesi daha iyi olmuştur.. 
Bazen bişeyler için farkındalık gerekir ya böyle durumlar en can alıcı sahnelerdir.. Beyin bu bedava nasılsa çalışır durur.. Düşündükçe seni kemirir bitirir..
Önce arkadaş ayrımcılığı mı yaptırıcam diye geçirdim içimden..
Hoş "o geliyorsa ben gelmeyeceğim" dediğimde aldığım "tamam" yanıtı hayal kırıklığına uğrattığı için ne düşünüp ne düşünmeyeceğimi kestiremiyorum..
Bende her insan kadar bir ısrar belirtisi görmek istedim açıkçası.. O 'tamam' öyle bi tokat attı ki yüzüme hani ayrımcılık dedim ya 'b.k yaptırırsın aptal tuba' dedirtti bana.. 
Senelerdir aynı kadro ya bi kaç kişi dahili ile gidilecekti.. Tamam iyi hoş ama neden sen varken sevmediğin birinin daha davet edilip otelin ödemesi yapılacağı zaman geleceğini öğrenmiş olmam yani bu benden gizlenmiş ki kasti olmadığına eminim fakat davet edenin de beni göz ardı edip kenarı itmesi ne demek oluyordu?
Çünkü ortada bir tercih var zaten oda benden yana değil.. Mevzu açık ve net haliyle..
Zaten ikimizin de bu tatile davet edilmesinden belli değil mi ki? 
Daha ne kadar belli edilebilirdi sorarım kendime..
Hala kafamda bunu evirip çeviriyorum..
Kimseye prim verip ardından söylenmekte istemiyorum.. 
Sadece sinir olmakla yetiniyorum işte..
Tek kelime etmedim zaten etmemem için kafama bişiler fırlatıldı daha ne olsun..
Önemliymişim, beni severmiş, hep yanımdaymış bla bla bla..
Evet gördük hep benlemiş..!!!
O TATİL BENİMDİ!
Söylenmek ve beddua etmek istemiyorum fakat itiraf edeyim eğlenmelerini de hiç istemiyorum.. Bunu neden gizleyeyim ki istemiyorum işte!
Bana bunu yaptılarsa bende benim canımı sıktıkları gibi onlarında tatillerinde canları sıkılsın istiyorum..
Dualarım tutsaydı zaten ohooooo şuan Afrika Çöllerinde olurdum.... (Afrika Çölleri mi? oda nerden çıktı mı? Her insanın uzun hayalleri vardır. Oradan bir yerlerden  ^^ )
Fesat biri değilim ama evvel zamanında demişimdir mutlaka kinciyim diye napim..
Canımı yaktıklarında dişlerimi çıkarıyorum işte..
Kendimi şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi hissediyorum.. Burukum, kırgınım.. Ve yine kimse farkında değil..
Herşey her zaman olduğu gibi yani..
Hiçbirşey düz değil.. 
Eğri büğrü yaşamaktan yoruldum..
Eski yıllarımı özlüyorum..

Bu senede böyle sevimsiz bir yıl oldu.. Bir senem iyi geçse diğer sene illa bozuk süt kokusu yayılıyor etrafıma..
Ve bu sene yaprak dökümü senesi oldu.. Bakalım daha neler olacak... Hadi hayırlısı...


 

8 Temmuz 2014 Salı

Yabancı



Hayata, herşey yabancılaştığında; tek tanıdık yüzün aynada  bakan bir çift gözün olduğunu gördüğünüzde  onlarında yabancı olabileceği şüphesine düşüyormusunuz?

Madem yabancıyım artık herkese, yabancı olan kendimi, gözlüğümü, kitabımı, makinemi ve şapkamı da alıp gitsem ya şuralara bi yere.. Belki çay demler birisi içeriz karşılıklı iki yabancı...




30 Haziran 2014 Pazartesi

3-5 Esneme molası.. :)


Uykulu pazartesiler..
Döngü hiç bitmiyor sanki sürekli dönüp dolanıp gün gene pazartesiyi gösteriyor..
Hayatımı öyle hunharca yaşadım ki boşa silip bıraktığım milyonlarca pazartesinin sitemsizliği vurdumduymaz uykusuzluğu mu beni alaşağı edecek şimdi..
Malesef teslim oldum bile.. :)
2 saatlik uykuyla halüsinasyon görmüyorsunuz fakat takıntılarınızı yendiğinizi hissettirebiliyor.. :)
1 güncükte olsa... :d
Uykusuz pazartesiler... :)

 

23 Haziran 2014 Pazartesi

20 Haziran 2014 Cuma

DERSİMİZ; DOSTTAN SINIFTA KALMAK..


Evet bugünkü konumuz insanların ne kadar da basit oldukları... Tam kelime bu değil aslında ne kadar 'aptal' olduğum olacak o..

27 senelik hayatınız içinde 21 senelik bir arkadaşlık edinmek değilde "seçtiğim kardeşim" dediğiniz insanın aslında sizin yerinizin onun gözünde "0" olduğunuzu anlamanızın aptallığı...
Basit demek aşağılamak gibi olur ki kastım bu değil kastım kesinlikle.. bunun yanı sıra, 1. benim karakterime uymaz 2. de onca sene dost diyip yiyip içtiğiniz ayrı gitmeyen bir insana haksızlık etmiş olursunuz..
Her ne kadar artık durum farklı bile olsa..

Hayatta hiç haklı olduğumu iddaa etmedim.. Hatalarımı kabul edip özür dilemeyi bildim yeri geldi haklı iken bile o özürü karşımdan esirgemedim.. Belki çok direttiğim zamanlar olmuştur.. Kendimi haklı çıkarmaya çalıştığım vs. nacizane bende bir insan olduğuMu hatırlatmak isterim kendime..  Hiç demem doğru kaçmıyor sanırım iddaa etmemeye özen gösteriyorum demeliyim..

Bazı şeylerin cidden insanın canını yaktığını, canım-cananım dediğinden geldiğini görünce insan sormuyor değil işte; "bundan çıkaracağın ders nedir?" diye..
Ders mi? 
Ders falan yok.. İnsanoğlu olarak ders almayı asla öğrenemeyeceğiz.. Öğenebilenler zaten şuan mutlak huzura ermiştir eminimki..
Fakat ders çıkarmam gerekirse şu ki;  "ben çok aptalmışım" olabilirim.. 
Öyle saçma sapan şeylere küsülen biri haline geldim ki sürekli özür dileyen biri haline geldim.. Konuşmak, anlaşmak gerek taraftarı oldum hep.. 
Alttan aldım..
Bana küsen her kimse konuştum zorladım.. Kırdımsa özür diledim.. Kırıldımsa hiç özür almadım fakat karşılık hiç beklememiştim zaten..

Herşey hep bir şekilde yoluna girdi...

Ama bu sefer öyle olmadı.. 
Olabileceğinide hiç sanmıyorum.. 
Hatalarım yokmu.. Elbette var.. Ama ben hatalarımı bildim özür diledim ki bu hatalar hep bilmeden karşımdaki insana yaptığım şeylerdi..
Sonra mı...
Sonrası da yok..
Sonrası bir dizi bispet politikası işte.. 
"Abarttın Tubi" dedim hep.. Çevremdekiler "çok açık bunu görmüyormusun" dediler.. 
"Yok" dedim "öyle belki ama olsun" dedim.. 
"Değildir" dedim.. Lakin öyleymiş..

Düşünün; tüm hayallarinizin ortak olduğu, saatlerce herşeyden konuşabildiğiniz.. 

Aynı odayı, aynı acıları çektiğiniz.. Beraber eğlendiğiniz, doyasıya olan kahkahalara doyamadığınız biri.. 

Sevgilinizden çok onunla konuşup tek bir gün bile sektirmeden mesajlaşabildiğiniz oda yetmeyip mailleşerek gününüzü yanyanaymış gibi geçirdiğiniz...

Günaydınla başlayıp, iyi geceleri onla paylaştığınız..

Evlenirken yanında olacağınız.. 

Teyze olamayacağım diye hayıflanırken onun çocuklarının kendi teyzesinden farksız olacaktınız ya, öyle biri..

Yaşlanırken bile hiç bitmeyen sohbetler yapıp dedikodunun dibine kadar vuracağınız..

Kırışıklıklarınızı konuşup, eskiyi yad ederken gözlerinde o hatıraları görebileceğiniz..

Gözünüzden akan her damla anında ona konup, defalarca aynı şeyi anlatsanız bile sizi özenle hiç sıkılmadan anlatacağınız... 

Tek gözyaşına dünyayı yakabileceğiniz biri..

Mesela anne ve babanızın ayrılacağını öğrendiğinize, "belkide bu şehirden götürülebilirim, bir daha göremem" diye aklınıza ilk  gelen kişi olup herşeyi bırakıp boynuna sarılıp ağlayarak herşeyi anlattığınız sonra beraber ağlayarak "haksızlık bu" diyerek ağlamaya devam ettiğiniz.. 

Gözyaşınız gözyaşına karışmış biri..

Herşey gibi geliyor diymi...

Evet o herşey dediğiniz biri bir gün evlenme kararı alıyor.. 
Sevgilisini size anlatmıyor.. Evine tanışmaya geldiklerini size söylemiyor.. 
Öte yandan siz bunu başkalarından öğreniyorsunuz ve anlıyorsunuz ki hayatının yarım asırından fazla hayatınızda olan kardeşiniz bir zamanlar ardından laflar edip şimdilerde can ciğer olduğu insanlarla paylaşabilecek size diyemeyecek kadar yoksaymış sizi..

Sanırım gene abartıyorum.. Ve birazda çocukca kabul ediyorum..
Ama bu sefer çok incindim, kırıldım.. 
Küstüm.. 
Öyle ki toplayamıyorum.. 
Sessizliğe büründüm..

Sonra.... 

Sonra o biri tarafından, 'bir nasıl siliniri' öğretiyor bana.. Bir kişiyi tüm sosyal ağlardan silerek bitirilebilir hareketi ile karşılaşınca farkına varıyorum.. Bir insan böylelikle silinip bitiyo...
Çocukça.. 
He bu arada unutmadan, aptal olduğumuz şu dönemlerde akıllı telefonlarımızdaki rehmerden de engelleyip silerek iş nihayetine eriyor...
21 seneyi bir tuşa basıyorsunuz, arkadaşlıktan çıkar diyerek silebiliyorsunuz..
Öfkelendim.. 
Kendime iyice kızdım ve dedim ki "birlikte olan her fotoğrafını, her anını sil" dedim.. 
Silmeye sabrım yetmedi... 
Öfkem iteledi.. 
Ama baktım ki geçen herzamanım hiç onsuz değilmiş.. 
Tuşla siliniyor fotoğraflar, yazılanlar fakat kalpteki hatırdakileri silmek için bir tuş olmadığını fark edince, tuşta anlamsız geliyor bunları yazmakta...

Neyse.. Napalım sağlık olsun..
Hayatta kardeş-dost silmek; bir kere bile "neden" diye soramayacak kadar egosal hareketle bir tuş ile olabiliyorsa.... 
EYVALLAH...

Tüm hayatlarımızı sosyal medya içine sığdırabilmiş ve bir telefonu çok görüp "hayırdır ne oldu neden bana cevap vermedin?" denmek bu kadar zorken, insan silmek neden zor olsun ki ir tuşla..

Aylardır hayatımda olmayan biri oysaki ama gene üzülmüşüm ki bunları yazmak istedim.. Yazma nedenim gene aynı... HİÇ UNUTMAMAK..









Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !