31 Mayıs 2018 Perşembe

Kulağımdaki tını bitmeden gelen olmalı ..


Karanlık olmalı en zifirisinden .. 
Küçük bir mum yanıyor olmalı uzakta .. 
Gözlerim nemli olmalı .. Kalbimde korku .. 
Işık umut olmalı .. 
Müzik yankılanıyor olmalı sessiz sedasız .. 
Yağmur çiseliyor olmalı .. 
Toprak kokusu olmalı gelen .. 
Huzur olmalı ..  
Dudaklarımda olmalı tebessüm .. 
Yıldızlar vuruyor olmalı yüzüme .. 
Kıskanan Ay olmalı ..
Sesleniyor, sesleniyor olmalı .. 
Çok uzak, çok uzakta olmalı .. 
Rüzgara karışmış olmalı ..
Kırgın olmalı ki yapraklar dökülüyor olmalı ..
Çiçekler olmalı ..
Baharda olmalı yaseminler açarken ..
Kulağımdaki tını bitmeden gelen olmalı ..  
Kalbimdeki bahar geçmeden gelen olmalı ..
Gelen o olmalı rüzgarla ...

10 Mayıs 2018 Perşembe

Buda Yeter :)


 
İstediğim çok şey değil aslında küçücük bir mutluluk kırıntısı,bir tutam serpilmiş umut.. Bazen öyle bir şey yeşeriyor ki içimde kanatlarını çırpan kuşun heyacanı ile dolup taşıveriyorum.. İnanabiliyor musun bunu hiç bir insan başaramazken sadece güzel bir melodi yapabiliyor.. 
Hiçte zor değil aslında.. Herşeye öyle gücüm olduğunu hissettiriyor ki bana taşıp denizlere karışıyorum, uçan kuş ben oluveriyorum.. 
Ne tuhaf duygular.. 
Oysa ki içimde karartıp karaladığım herşey öyle güzel görünüyor ki; o anın güzelliğini unutturmak isterken aslında nasılsa mutlu olduğumu hatırlıyorum.. 
Bu bile yetiyor sanırım bana .. :)





4 Mayıs 2018 Cuma

Dream



Kafam çok bulanık karma karışık.. 
Cümleler birbirne girmişler sanki, böyle herşeyi düşünürken bir şeyi düşünüp bir kaç saniye içinde başka bir düşünceye dalıyorum.. Aynı anda hep varken, bir bakıyorum sanki hiç yoklar..

Bu aralar hiç bir şeyin anlamı kalmamış gibi hayatımda. Fazladan mı yaşadım acaba diyorum. Son noktam belki oralarda bir yerlerde kaldı.. 
Dönüp tekrar, tekrar baksam düşürdüğüm yerde bulup virgülleri kucaklayabilir miyim diye çırpınıyorum.. Büyük gelince değiştirmeyiz ya aldığımız bir şeyi nasılsa giyerim diyip öyle sanrım bir beden büyük geldik biz birbirimize.. Fazladan, büyük...

Önceleri pişmanlıklarımın olmamasından övünürken şimdilerde yeni yeni fark ettiğim tonlarca keşkeler toplamışım.. Bir insan tüm hayatı boyunca bu kadar pişmanlığı nasıl biriktirebilir aklım almıyor bazen.. İnanması güç biriyim sanırım kendim bile inanamıyorum işte bazı bazı kendime.. :) Ama görüyorsun ya ben bunun mimarlarından biri olarak tekrar dönüp bulmaya uğraşıyorum.. 

Pes etme !!

Saçma...

Ben hep pes ederim ki :)

Koca bir saçmalığın tam ortasında yaşarken ne yeşili ne maviyiyi yaşayamıyorum.. Öyle özledim ki günün doğuşunu.. Serin hafif rüzgar, büyük bir istekle yavaş yavaş etafa yayılan kızıllıkları kuş cıvıltıları eşliğinde karşılamayı.. Sahi en son ne zamandı seyrettiğimde o kadar geçti mi üzerinden ?
Ya gün batışı ?
Öyle anlamıydı ki bir zamanlar öylesine özel.. 

Bahar geldi her yere.. 
Eskiden ilk papatyaları toplayama koşardım kırlara, peki ya şimdi ? Yol kenarında ki gelinciği bile fark edemez olmuşum.. Beyazların içindeki minicik tek bir tane sarı papatyayı.. 
Beyaz puantiyeli paltosuyla uğur böceğini uğurlamayalı bin asırlık bir ömürde sanırım. Yaşadıklarından bile şüpheliyim o kadar  :) 

Ben ne zaman bu kadar itmişim hayatı kendimden.. Oysa ki o kadar çokta tüketmemiştim elimdekileri.. Yettiği kadarıyla yetinmeyi bilirim çok şey değil aslında sadece daha mutlu, daha çok güleyim istemiştim.. Sanırım insan neleri fazla tüketirse payına düşenin hiç tüketmetiklerinden olduğunu çok sonraları anlıyor.. Tüket tüketebildiğini..
Sonra mizacın olup yapışıyor eteklerine.. Sirkelendikçe yayılıyor zehiri tüm hücrelerine.. Her saç teline bile vuruyor sisli pası..

Ya insanlar ?
Benim insanlarım vardı.. Seven, gülen, ağlayan, hep kahkaha atan.. Çat geldim aç, gidiyorum gel diyen.. Hep dinleyen.. Konuşmasa bile anlayan..
Ne zaman yabancı oldum aynı zamanları, aynı dertleri paylaştıklarımla. Yolda görüyorum çoğu zaman önüne eğiyor başını yada ters yöne bakıyor görmezse eğer tanımıyor değildir, görmemiştir ya hani.. 
Görmemiştir..
İyimser düşünüyorum, napim mizacım kin ötesinde değilse görmemiştirle yetinebiliyor.. Elimdekilerle yetinerek, olduğu kadarıyla işte...

Söylemiştim sana.. Öyle darma duman ki anlar zihnimde son 8-9 saatlik dilimde milyonlarca cümle kurup silip tekrar kurdum.. Gelip koşa koşa yazsam unutmasam dedim ama gene olmadı...
Paslanmışım işte.. Ne okurken, ne dinlerken ne de yazarken olduğum gibiyim.. Eskilerde bir yerde bir Tuba vardı, ilerlersen aslında görebilirsin lakin öyle gizlenmiş öyle bulunmaz bir yerde ki kendi de bilmyor işte şapşal nolcak :)

İştahım yok, keyfim yok, göz pınarım hep mi dolu ne.. Kimseye ihtiyacım yok, ama öyle ihyitacım var ki kimselere anlatsam inanmazsın :)

Bir de ne var biliyor musun, güzel şarkılar.. Sabaha kadar dinleyip ertesi sabah maaşları yapamayacak kadar uyuklamak... 
Bir de boynunun tuttulup hiç pişman olmadıkların var.. 
Bir de küçücük bir sıpacığın kocaman gülüşü..
Bir de uzun uzun yürümek.. 
Bahar var, yaz var...
Birde ayaklarını yakan çakıl taşları..
Ya denizin kıyıya her vurduğunda söylediği şarkı.. Ne güzeldir..
Yakamozun yalnızlığına rağmen haykırdığı kalabalıkların içindeki huzuru...

Ya olmasalardı.. ?

İyiki varlar..

İnancımı yitirsem de 'o var... 

:)

Her zaman ki gibi,
Sağlıcakla kal...




19 Mart 2018 Pazartesi

Sus'

İnsan yaşlandıkça mı yalnızlaşıyor, alıştıkçamı.. Konuşmak bile bir külfet gibi oluyor insanın omuzlarında..
Bıkıyorsun kelimeleri yanyana koymaya.. Yakışmıyorlar sanki birbilerine..  Bezmişlikle istemsizce;
-nasılsın? 
-iyi, sen? 
-iyi bende. 
Tüm sohbetin bundan ibaretliği dilinin buna bile olan tahammülsüzlüğü..
Tahammülsüzlük mü yalnızlık ? 
Susmam ne peki ?
Yalnızlıktan mı susar insan yoksa bezginlik midir susturan.. 
Yalnızken susmayız aslında.. 
Susmak bambaşka bir şey.. 
Tahammül edemiyorum susmayan yalnızlığıma, susup duran bezginliğime..




17 Ocak 2018 Çarşamba

Bak Kim Gelmiş :)



1 Haziran 2017

Neredeyse yıllanacak bir zamanlar nede severek gelirdim şu sayfalara.. 

Dur bakim ne değişti ?

Hiç.. :)

Ama sanki değişmeyen tek şey değişimin kendisi değil miydi?

Değişti mi yoksa…  

Geldim, uğradım, gördüm .. Gidiyorum yeniden..

Biç kaç aya görüşürüz..

Tarih notu  17.01.2018 …

4 Haziran 2017 Pazar

Everything !



Eski telefonumu kurcaladım bir kaç saat önce.. Tıpkı birinin gizli sırlarına ortak olmuş gibi özel hissettirdi beni.. Tuhaf bir duygu yarattı bende..
Şöyle bir bakınınca hatırlamadığım o kadar zamana ait mesajlar, fotoğraflar vardı.. Dinlediğim müzikleri açınca nede güzel olduklarını artık onları dinlemediğimi farkettim.. 
Zihnim hatırlamak istemez gibi bir türlü bilemedim o anları..
Bazıları da öyle acı geldiler ki... Bazıları da güldürdü..
Eskiden gazete küpürlerini sakladığım aklıma geldi onlardan bile fotoğraflar vardı.. Garipsedim..
Öyle duyarsız bi insan oldum ki.. Herşeyin bir anısı olduğunu unutalı asırlar gibi sanki.. Bir çok heyecanım daha çocukçaymış..
Elimin altında olabilcek bilgileri bile istiflerdim bir yerlere.. Yeni ben olan ise ne biriktiriyo nede saklıyor..
Siliyorum herşeyi..
Fotoğraflamak gibi bir yapım vardı.. Herşeyii... 
Artık herşey diye bir nokta yok.. Sıradan düz, öylesine..
Nasılda heyecanla biriktirdim o telefona o anıları kimbilir.. Mesajlaşmalarım bile daha samimi ve içtenmiş.. 
Aslında güzel bir mizah yapım vardır en azından insanları güldürmeyi bilen biriyimdir bunu sen hiç görmemiştin eminimki sevgili blogum hem nerden görecek bileceksin ki diymii..
Okudukça tekrar güldüm.. 
Gizli gizli evden tüyme planlarım bile o telefonda öyle eski bi tarih ki.. 2011-2012-2013...Korumacı bir abiye sahip olunca gizlilik daima tek kuraldı... Onları bile özledim sanırım..
Kimseye güven duymuyor kimseyle eskisi gibi konuşmuyorum.. Mizah duygumsa gerçekten yanında rahat hissettiğim insanların yanında ortaya çıkıyor..
Ne garip değil mi, insan kendinin nasıl bir noktaya varmış olmasını görmek...
Çocuklardan farkımızda bu değil mi zaten.. Bizden daha farklı bakıyolar hayata büyüdükçe onlarda yitiriyor o bakış açılarını..
Tıpkı bizler gibi..
Bir zamanlar daha mutluydum.. Daha çok seven biri... Daha çocuk.. Umutlu..

Ne tuhafsın be kardeşim sen ufacık bir telefondan çıkan bi ton ıvır zıvıra bile kocaman bi anlam yükledin..
İçimde dolup taşan bir sürü şey var aslında ama dillendiremiyorum düşmüyorlar onları tarif edecek kelimeler zihnime..
Zaten hep saçmalayan biriyim.. 
Ne kadar saçma bir hayatım var..
Ne kadar gereksizsin..

Ah! 
Düşündümde eskiden daha iyiydim.. Neden, nasıl bu hale gelebilir bir insan aklım almıyor.. Elimizdedir hayatımızın ipi ancak bazen o ipi sizin benliğiniz değilde yarattığınız içinizde olan  sizin başka bir benliğiniz çekiştirip durmaya başlar.. Çırpınmak fayda etmez ne yazık ki ne yapar eder kontrolü gene elir... Öyle bir durumdayım... 
Bu kabuğu ne yıkar yada kim bilemiyorum.. Ama lütfen çok bekletmesin ölüyorum içimdeki bensizlikte..

Ve... Herşeyi sildim... Her zaman silerim...

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !