12 Ağustos 2012 Pazar

Bugün değil, Yarın benim doğum günüm...


Eskiden ne çok heyecanla beklerdim "o" günü.. Yazının başlığındaki "o" gün...
Neden bu kadar heves ve heyecan duyardım.  Çocukken sanıyorum ki hediye almak, pasta yemek, arkadaşlarınla daha uzun oyun oynayabilmektendir... Şimdilerdeyse ne o çocukça hevesim nede isteklerim var...

Yaklaşık 10 saat sonra gün bitecek... Tarih Ağustos ayının 13. gününe girecek.. Ortalama bir hesapta 16 saat sonra 24 sene önce yaşanmış bir günü 25. senesinide yaşayacağım..
Her doğum günlerinde o Teoman'ın meşhur şarkısı gelir aklıma.. ( "Bugün benim doğum günüm" ) 

-Ee , ne var yani doğum gününse.. Doğmakla iyimi yaptın... Ne vardı da geldin kocaman bir boşlukta asılı bir dünyaya... Çok büyük bir heyecan haydi durma, kutla...

Artık çocuk değilim.. Artık sadece oyun ve hediyeleri düşünmüyorum.. Artık pasta yemekte cazip gelmiyorum.. 
Klasikleşmiş olarak yaşlanıyorum demeyeceğim.. Zamanın akmasından hiçbir zaman hoşnut olmadım belki ama bu kesinlikle yılların bana getireceği yaşlanma duygundan değil, bir kaç kırışıklık bir kaç beyaz düşmüş saç değil.. Her an kaçırdıklarım yüzünden.. 
Son bir iki senedir doğum günümden kaçmak gibi bir duyguyla yaşıyorum.. 
Yaşamak çok güzel, nefes alabilmek, doğanın akışındaki tüm sesleri güzellikleri görebilmek... Bunların hepsi kutlanmaya değer.. Doğmuş olmayı kutlamaya değer.. Ama ...
Ama'sı'nı bilmiyorum...
İçimdeki ölmüş olan çocukluk heyecanımı yitirdim galiba..
Sağlık olsun.. Tekrar başka bir zamanda, başka bir günde... Kim bilebilir ki belki tekrar sana kavuşurum...
Adettir, en yeni yaşıma, mutlu bir sene daha diliyorum.. Belki bu sene sana daha iyi gelir yeni yaşım...

Ben bilirim... Bilmek istemiyorum...!


Yalnızlığın kokusunu bilirmisin? Hani bir eli tutarken bile alabildiğin o kokuyu..
Ben bilirim.. 

Kocaman olan şu Dünyada kendine ufacıkta olsa yer edememişliği bilirmisin? Hani bir omuzdayken başın, hissetiğin o yer edememişlik..
Ben bilirim..

Şarkılardaki duyguyu iliklerinde hissedip hayale dalarmısın hiç! işte o şarkının kahramanı olup gerçek olmasını dilemek nedir bilirmisin? Hani olmadığını haykıran bir çift göze bakıyorken gördüğün o gerçeklikte..
Ben bilirim..

Yarının bir daha olmayacağını hissederek veda etmenin nedemek olduğunu bilirmisin? Hani görüşürüz derken bir daha göremeyeceğini bilmek gibi.. Bitmek gibi..
Ben bilirim..

Sen bilemezsin.. Çünkü sen sevmezsin.. Sevemezsin.. Unutursun, silersin..  Kaçarsın herşeyden, herkesden.. Önemsemezsin.. Vazgeçersin..

Korkaksın çünkü.. Gerçi korkmak nedir sen onuda bilmezsin ya... 

Bilirim ki ben, boş sokakta attığım her adımda benim gibi düşünme ihtmalinin olduğunu.. Bunuda bilmezsin sen.. Yok; bilirsin de bilmezlikten gelirsin.. 

Olurda, o yolda aklına gelirsem selam et yorgun "Ay ve yıldızlara" ....... Varsın bana yollama bunuda bilirim ben......

Karin Leitner plays "Titanic" at the Vienna Filmball for Kevin Spacey


Kesinlikle klasikleşmiş bir müzik.. Titanic filminde herhalde ağlamayan kimse yoktur.. Defalarca izlesek yine aynı duygularla her anını ve saniyesinide bilsek izleriz.. Elimiz gitmez kumandaya değiştirmek için kanalı.. En azından bende bu duyguları yaratıyor... Şu an videoyu dinleyip bilgisayarımın ekranınq öyle bakıyorum.. Bu satırları yazıyorum.. Fülüt eşliğinde o efsane müzikle ruhumu bulmaya çabalıyorum.. Dinleyin.. Benim gibi vazgeçemeyeceksiniz..





11 Ağustos 2012 Cumartesi

Bazen gerçekten görmemezlikten gelmem yararıma olmuyor..  
Hele ki karşımdaki için.. İma etmediğim hiç bir söz, davranış yokken üstelik..  
Kırıcı oluyorum.. İnsanları kırıyorum..  
Belkide fazla dürüst yalancılardanım..  
Bu kadarı bana bile fazla..  
Kendime çok fazla.. Çok...
Neden farklıyım.. 

Farklı olmak istemiyorum.. 
Herkes gibi düşünüp, herkes gibi anlamak istiyorum herşeyi..
Neden bu kadar zorum
...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Alıngan(lığım)


Bazı bazı geliyor aklıma.. Geçmişim, yaşadıklarım.. Geride bıraktığım yaşanmışlıklarım, insanlarım.. 
Alınıyorum hatırladıkça.. Hatırladıkça bazen silememekten yakınıyorum silinmesi gerekenleri.. Sildiklerimeyse, alınıyorum.. Yas tutuyorum bir kaç dakkika... 
Bu aralar fazla alınganım...

7 Ağustos 2012 Salı

Sevgi

"En akıllımız bile Sevgi'nin ağır yükü altında ezilir; ama gerçekte Sevgi, Lübnan'dan esen okşayıcı meltem kadar hafiftir. Özgürlük, leziz yemeklerinden ve bereketli şarabından sunmak için çağırır sofrasına bizi; ama biz de sofraya oturur oturmaz tıkanırcasına yeriz önümüze konulanları. Doğa, hoşgeldin diyen kollarıyla uzanır bize ve onun kadınsı güzelliğinden haz almaya çağırır bizi; ama biz onun sükunetinden ürker, kalabalık kentlere akın ederiz ve orada tıpkı vahşi bir kurdun önünden kaçışan koyunlar gibi birbirimizi sıkıştırarak yaşarız''.

HALİL CİBRAN
 
 

5 Ağustos 2012 Pazar

Mutluluk ..

Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter. (George Sand)
 
Belki de minicik bir göz yaşı... Belki de küçük bir gülücük.. Belki de hoş bir melodi... Belki de güzel bir yemek.. Belki de sadece bir ses... Dalgalar, ılık ılık esen rüzgar, umut/suzluk, bir dost, uzun bir yürüyüş... Aynalar, fotoğraf çekmek, yine yine çekmek... Bakıpta görememek, gördüğünüyse görmezden gelmek... Susmak, hiç duraksız bağırarak heyecanla, öfkeyle anlatmak, anlatmak hiç susmamak... Keşkeler, iyikiler, bilmiyorumlar, bazenler ve öyle işteler.
 
                                          Belki de sadece hiç..
 

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !