İyiyim, iyiyim, iyiyim ve yine iyiyim.. Çok iyiyim, çok iyiyim, ve çok çok iyiyim..
Desem buna inanır mı içim..
İçim inansa, aklım kabul etse inanır mı buna kalbim..
İnandırabilir miyim ona iyi olduğumu..
Herkes inansa bi o inanmaz işte buna...
"Görünen köy klavuz istemez" der büyüklerimiz ya hani.. O misal işte..
Klavuzum da, terazim de işte o..
Hayat devam ediyor her şekilde.. Gülerek eğlenerek..
İyiyim evet.. Gerçekten ama bazen işte..
O "bazen" yok mudur insan içinde dolanarak peşinden sürüklediği o "bazen" ..
"Bazen" dedirten herşeyde iyi olabilmek.. Olabilirliğini düşünmeden "olmuyor işte" demek..
-mek , -mek ...
Emekleyerek kendini iyi etme çabalarına teşvik etmek..
Gerekirse gidip almak için ezip geçmek..
Maskeyi takıp sadece içmek..
Unutabilmek için dipine kadar inebilmek...
İçini doldurana kadar, saf iyilik için uzun uzun soluklayabilmek...
ve işte yine -mek -mek ..
İyi olabilmek için-miş bu -mek ler... peki ya bırakılmış olan -miş ler..
Zaman geldi ve -miş lere düştü iyi olabilmek..
İyiyim... iyiler... iyi..
İyi olabil-mek-miş tüm mesele... -mek ler -miş ler sadece birer ek-miş ler..
Önemsiz birer ek...
Tıpkı ben gibi, tıpkı sen gibi, tıpkı orada o noktada duran herkes gibi..
Bu saçma cümleleri okuyanlar gibi..
Önemsiz birer ek-miş(iz) ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder