26 Ekim 2012 Cuma

Uyku tutmadığında ne yaparsınız_? "not: saat 03.11"


Uyku tutmadığında ne yaparsınız_?
Benim gibi saatlerce TV ekranındaki bomboş bir filme bakıp hiç birşey anlamadan öylece izlermisiniz hiç_?
Peki ya saatlerce hatta günlerce bir türlü bitiremediğiniz kitaplarınızın sayfalarıyla oynarmısınız_?
Benim gibi koca bir kitap ayraçı koleksiynunu tek tek sıralayıp sonrasında darma duman bir şekilde tıkıştırımısınız bir rafa_? 

-neleri dillendirebilirim. neleri yaptırtabilir bu uyku/suzluk bana._-

Gamsız ve kedersiz görünmek için olmadık şeyler, olmadık insanlarla zaman geçirebilirmisiniz_?
Başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınızı sorgularmısınız_? 
Belki de sadece yastığa başınızı koydduğunuzda değil, her nefes alışverişinizde bunun hesabıyla yüzleşmeye çalışıp yanıt ararmısınız benim gibi_? 
Kirletirmisiniz hayallerinizi gerçekliklerinizle_?
Umudu çoktan yitirdiniz mi diye sordunuz mu kalbinize_?
Bunlara, her uyku tutmadığında bozuk bir plak gibi takılıp kalırmısınız_?
O plağı her seferinde tamir etmeniz gerektiğini hatırlatırmısınız kendinize_?
Duvara asılı bozuk bir saat gibi olduğu yerde sekmesine izin mi verirsiniz her seferinde.._?
Konuşup durur mu kafa sesiniz hep ve daima sizinle_?
Özler mi oda_?
Gecenin bu saatinde özlediğiniz bir sohbeti arar mısınız peki bilgisayar ekranınızda_? 
Öylece bakıp, sadece bakıp.. 
Sadece tanıdık bir sohbeti bir o kadar uzak, bir o kadar yakından hissedebilir misiniz benim gibi_?
Anlaşılmayı bekler misiniz_? 
Yoksa sadece  kendi kendimi anlamam yeter mi sizce_?
Bunun cevabını biliyorum sanırım..
Yetmiyor.. Yetiremiyorum.. Gidemiyorum bir adım öteye.. Olduğum yerde sekmekten ve aynı sayıları tekrar başa sarmaktan bıktım.. Yoruldum yordular beni..
Dönüp durmaktan.. Durduğumda kendimi hep aynı noktada bulmaktan yoruldum.. 
Yetiremiyorum anladığım beni kendime.. Kendimi anlayamıyorum..
Kelimlerimi düşünüş şeklimi..
Ukalalığımı ve utangaçlığımı..
Güçlü değilim.. Hiç hemde hiç.. Bunu bilmek kadar bilmemekte istiyorum işte ben..
Korkuyorum.. Yitirmekten.. Kaybetmekten.. Yorgun düşüp tekrar herşeyi mahvetmekten..
Yalnız kalmaktan.. Yalnızlığımı sevmekten korkuyorum.. Ben sevmek istemiyorum..
Sevmeyeyim hiç birşeyi ve hiç kimseyi.. Hiçlikte kalsın yine hepsi.. Hiç olarak anlamlılar bende ve benliğimdeki bensizlikte...
Ben bilmiyorum neyin neden olduğunu ve neden bu denli saçmalayıp deli gibi içimdeki herşeyi dökebilme istediğini..
Bilmiyorum hiç'likten başka hiç birşeyi, bilmiyorum..
t.a.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Sus .

Uzun çok uzun geliyor ara sıra .. Küçük bir dokunuşla susturup, büyük bir umutla bekleyesim geliyor .. Gelip içime yerleşiyor iste .. Kim duyar yada kim önemser kime ne ifade eder tüm bunlar bilmiyorum .. Ne olacağını, neden olmadıgını hiç sorgulamadan.
Sus. Sadece sus. Anlayan anladığını anlamalı.

20 Ekim 2012 Cumartesi

Mutlu günler...


Son iş günüm.. Uzun bir bayram tatili bekler beni.. Evde kendim ile geçirebileceğim sessiz bir bayram olmasını diliyorum..
Umarım öyle olur..
Mutlu sabahlar... =)

16 Ekim 2012 Salı

BİR BEN VAR BENDEN İÇERİ ..


Duygusalmıyım değilmiyim bunu irdelemeyeceğim.. 
Bunu neden dedim peki.. Yazıyorum, hüznü yazıyorum aşkı ve kaybedilmişliği.. Filmleri, iyi geceler dilemeyi.. Sabahların güneşin doğumunu, batışını.. Mutluğu ve mutsuzluğu.. Yazıyorum hiç durmadan.. Tuşlara basarak yada basmadan.. Kalemsiz.. Konuşuyorum hiç susmamacasına.. Hiç hemde.. Öfkeliyim.. Çok öfkeli.. Nefret edemiyorum, kimseye de kıyamıyorum... 
Bu bir duygusallık mıdır peki.. Kanımca kararımca benim fikrimce.. HAYIR!
Dile geliştir bu sadece.. Ben'im dir demektir bu. BEN!

Ben benim ve beni ben yapan herşeyle gayet mutlu ve iyiyim.. -her ne kadar çevrem aksini düşünsede-
Fikirlerimle, duruşum ve bakış açımla.. Feminem'liğimle..
Okumayı.. Kulaklığımı takıp dakikalarca belki aynı şarkıyı onlarca yüzlerce kez dinlemeyi.. Yazmayı..Saçmada olsa melankolikte.. Aşkta koksa, öfkede.. Ağlamayı, ağız dolusu kahka atmayı.. Bağırarak konuşmayı.. Seviyorum.. Beni ben yapanları seviyorum..
İnsanın özünün kendisini ortaya koyan bunlar değilmidir.. İnsan sevmeli kendi..
O kadar boş geliyor ki bazen bazı şeyler.. Çevremde en yakınlarım mutluyken onlara bile hissettirmeden düşündüğüm o geçicilik duygusu.. Mutluluk kalıcı olmaz mı.. 
Neden endişelenirim hep bilmiyorum.. Sevdiğim değer verdiğim için diyip savuyorum düşünceleri içimden.. Gidiyorlar mı peki? Elbette HAYIR!
 Bomboş gibi.. Gereksiz, luzumsuz.. Boş işte..
Geçici.. Üflediğim bir toz gibi.. Savrulup yitip giden toz zerecikleri... Tıpkı öyle..
Benim mutluluklarım gibi.. 
Üflediğimde uçup giderler...
Düşünüyorum işte.. Böyle hissediyorum.. Buda benim.. Ben'i seviyorum ben.. Ne yaparsam yapayım bu ben'im.. 
Mutlu olsun diyorum üfleyince uçup gitmesinler... Benim gibi olmasınlar..

Hayat herkese mutlulukları kalıcı versin.. 
Toz tanesi kadar ince, minik çakıl taşları kadar da yıkıcı olmasınlar..
Deniz kumu gibi olsun mutluluğunuz.. 
Yığınlarca.. Üflesenizde, silkinsenizde illa yapışıp kalırlar bir yerlere..
Hem deniz kokusu getirsinler size.. 
Soluklayın.. Huzurla dolun.. 
Dalgaların sesini getirsin.. Oturup onu dinleyin..
Şimdi deniz kokulu mutluluklarınıza uğurlayın tüm benliğinizi..
Küçük bir mutlulukla, tebessümle uykuya dalıp gidin...
Mutlu çok mutlu rüyalarda karşılaşmak dileği ile..
t.a.


15 Ekim 2012 Pazartesi

Sabredenler Hep Murad'ına Erermiymiş...


Bazen sabredemiyorum..
Hani insanın içine oturmuş birşey vardır ya.. 
Ne yaparsan yap çıkmaz.. Kalkmaz yerinden.. Kaldıramazsın zamk ile yapıştırılmış bir ağırlıkla günler aylar belki yıllar geçirirsiniz ya..
Bağırsanız çıkarmak istesenizde çıkmaz.. 
Çıkacak gibi olsa yakar... Çıkmazsa da yakar..
Görmemezlikten geliriz her daim gerilere saklarız pamuklar içerisinde.. Birgün bir çatlaktan sızı vermesin diye yenilerini ekleriz üzerlerine..
Ekleriz... Ekleriz... Ekleriz...
Diyorum ki; eklemesem.. Bıraksam, düşünmesem öylede yakacak böylede.. Hangisi daha kötü deneyerek bulsam.. 
Dağıtsam, dağılsam.. 
Dağılsa herşey.. 
Toparlayamasam öylece serilse her yana...
Öylece baka kalsam, o kadar yığıntının arasında tek başıma  sadece bir 'ben' ile oturup seyretsem.. 
Odam kadar dağılsa, masam kadar darma duman olsa.. 
Issız bir sokakta, gecenin zifiri karanlığında uçsuz bucaksız bir yolda kaybetsem herşeyi.. 
Bulmak için uğraşsam..
Sessizce fısıldam yine her kaybettiğimi bulmak için sayıkladığım o melodiyi...
   "Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi....!!!"
Bulabilirmiyim dersiniz böyle yapsam..
Çıkarken ne kadar acıtmış olur o içime oturmuş olan şey... 
Onu bulup oradan çıkarsam..
Sabredip beklemelimiyim peki.. Hangisi daha kolaydır...
Düşünmemek mi hissetmemek mi..
Düşünmese insan, hisseder.. 
Hissediyorum.. Ta yanıbaşımda ki o kocaman şeyi...
Sızıyor bir şekil, tüm iliklerime kadar saçılıyor nefesi, yokluğu kadar varlığı..
Yokluğu kadar varlığı...
Bir iç çekiş kadar kısacık bir anda.. Oracıkta ta içerde...
Ah bir kalksan oradan.. Bir bıraksan beni..
Dur!
Vazgeçtim.. Kal oracıkta hep..
Hatırıma düş, sız yine hislerime.. Tüket yine beni o ağır nefesinle..
Ama hiç unutturma bana hiçbirşeyi.. Hiç..
Unutkanım ben. Çok fazla. Çok.
t.a.

14 Ekim 2012 Pazar

Elveda..

Rahatlamam gerek..
Sakince düşünüp sadece rahatlamam gerek..
Geçmeliyim herseyi, unutmalıyım değil bırakmalıyım..
Bırak... Gitsinler... Bırak...
Sonunu görmeden, aldırmadan...
Bırak.. Hadi..
Şimdi, sımsıkı yum gözlerini..
Uykuya teslim ol.. Usulca gönder öpücüğünü kömür karası semaya..
Sessizce, elveda de.. Elveda..

12 Ekim 2012 Cuma

Gününüz aydınlık olsun.. :)

Yazmak istedim sadece..
Bir kelime dahi olsa..
Gününüz aydınlık olsun.. :)

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !