6 Mayıs 2013 Pazartesi

Hadi uçurtma uçuralım ...!

Başlıktaki isteği istiyorum hatta hemen şimdi olsun istiyorum aslında.. 
Eskiden ne çok uçurtma görürdük gökyüzünde şimdilerde artık çocukların uçurtmnın ne olduğunu bildiklerine bile emin değilim..
Biz uçurtmalarımızı  kendimiz yapardık.. Şimdilerde kırtasiyelerde satılıyor o dönemlerde de varmıydı anımsmıyorum fakat ama o renkli parlak jelatinlerle ne güzelde yapardık.. 
Çocuktum daha abimle saatlerce uğraşırdık.. Ameliyat yapar gibi direktifler verirdi onun başında dikelirken ben..
"Makas... "
"Kısa bant... "
"Biraz uzun ver bantı..."
"Parmağını yapıştırma ama bantın yapışkanlığı gidiyo tutmuyo bak gördün mü.. Böyle yapıcan işte.."
"Tutsana şu çıtanın ucundan sımkısı.. Sakın sallama..."
"Elleme onlara şimdi yırtıcaaaannn.."
Biraz hararetli geçerdi o anlarımız.. Ee abi sonuçta küçük olanda ben olunca hali ile o yapar bende dahil olayım diye her dediğine kafa sallardım.. - Tabiii işime gelenlere. =) -
Bunlar bitince harika bir uçutmamız olurdu.. Ama hiç uçurduğumu anımsamam çocukluğumda abim kendine abiydi hep o sebepten sanırım.. :) Küçüğüm ya fasülyedendim sadece izlerdim..
Bugünkü İzmir'imin havasında da tam bu var; "hadi uçurtma uçuralım" upuzun kuyruğu olan o uçurtmayı, avazım çıktığı kadar attığım çığlıklar eşliğinde yüzümde kocaman bir aptal gülümsemeyle boynum ağrıyana kadar önce uçmasını seyretmek hatta fotoğraflamak  ve ipini tutup uçurmak istiyorum..
Bu bir neşedir aslında...
Geçmişi özlemektir belkide...
Çocuk olmayı istemektir...
Ya yok hayır ! Hiçbiri değil..
Sadece uçuşunu görmek istiyorum.. Onun gibi uçamadığım için..
Gökteki rüzgarı göğüsleyemediğim için..
Madem ben yapamıyorum bunu uçurtmam yapsın diye..
Posta güvercinleri gibi salıversem mesaj iletebilirler mi ki kilometrelerce uzaklaranın düşünü resmetmek için..
Hepsi bu sadece masumca bir istek..
Hadi hep beraber uçursak ya..!


5 Mayıs 2013 Pazar

"SEVMLİ GÜLÜCÜK"

Aynı hayatların ayrı ınsanlariyiz..
Kimbilir suan belkide uyuyorsun belkide hic uyumadın.. Yada coktan uyanıp günlük hayatının akışında tüm insanlar gibi yetişmeye çalışıyorsun telaşla.. İnsanlar hep telasli.. 
Herkesin gittiğini bir yer sarıldığı bir insan var.. Hic ayrılmayacaklar ayırmalarına izin vermeyecekler gibi sımsıkı elini tuttuğu.. Kimisi benim gibi sevgili, uzaktan yürüyenleri seyredenlerden..
Bir çok şeyi geride bırakmış ama asla hiç birşeyi bırakamamışlardan..
Oda oyle bir telasli ki farkında degil koca yalnızlığın içindeki o kuyunun.. 
Kuyu derin, güneş görünüyor ama cılız..
Aynı hayatların ayrı insanları gibi..
Bir çok söylenmiş sözler ruha işleyen kelimelerin eşliğinde, aynı hayatlarda çok uzaklarda farklı insanlarla hunharca kullanıyoruz zamanı bizsiz..
Özlemler bir kenarda, yaşanmış ve yaşanamamış hatıralar.. Tutulamayan tüm sözler..
Hepsine sadece birer "SEVMLİ GÜLÜCÜK" gelsin.. İyi ki varsın denip yürümeye devam edilsin...

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Nedense hep böyleymis iste..

Neden böyle olmalıydı deriz hep .. 
O nedenler hep sürüp gider .. 
Hic gelmeyecek hic olmayacak hic söylenmeyecek tek bir cümleyi bekler gibi yasarız o nedenleri .. 
Bir gun düzelir birgun bitiverir diye bu nedenler .. 
Birgun bizede dokunur o sihirli değnek ile peri diye .. 
Böyle bekleye bekleye diye diye heba ederiz onca zamanı an'ı .. 
Ama genede değmiştir diyebiliyorsanız umutsuz vaka değilsiniz hayır !
Aksine umut hep var olmuş demektir sizin yüreğinizde ..
Umut ile hep dost kalmışsinizdir sizi sirtlayamamis olsa bile .. 
Dost olmakta bu degil mı zaten , iyi günde kotu günde ..
Araya mesafe girsede imkansız olsada hic bir neden dahi olmasada iste hep orada pas tutmaya yuz tutmuş yüreğinizde..
Bir damla gözyaşını cok görmeyin o dosta ..



 
Photography by Tuba Atamer

2 Mayıs 2013 Perşembe

İki Mayıs İkibin On İki Dogum Oncesi Sancısı Gibi

Bugün 2 Mayıs !!!
Ne olmuş yani 2 Mayıs ise demeyin.. Bugün tam 1 sene oldu.. Aslında garip olan kısmı daha bugün bişiler yazmışken şuan aklıma gelmiş olması..
Tam 1 sene...
Bu blog için ilk adım attığım ilk senem..
Günler mühim değil aslında fakat düşündüğümde sadece bu blog değil ilk adımım..
Bu blog sayesinde belki anlattım bir çok şeyi..
Kimse bilsin istemedim ilk açıtğımda mesela.. Kocaman büyük bir sır gibi sakladım..
O zamanlar yazdıkça rahatladım.. -Şimdiki gibi, hep olduğu gibi..-
Tesadüfen denk gelindim..
Utandım.. Ama genede yazdım..
Kimse alınmasın dedim üzerine ben alınsam yeter dedim sadece..
Korktum beni zayıf sanarlar diye.. Korkak yanımı hep gizledim ben hep sağlam dimdiktim..
Zayıf biriyim görüntüm ve sergilediğim her tavrımdan tam bir tezat durum bu.. Güçlü ama zayıf..
Bence herkes böyle.. Güçlü ama zayıfız.. Hani o doktorun iğneyi kolunuza batırıp tüm kafanızdakileri yerle bir ettiği gibi..

Yeri geldi saçmaladım ben burada..  -bir altaki yazı gibi-
Sadece yazdım ve bugünkü ile geçen seneki halim arasındaki farkım bir yığın ayıklanmayı bekleyen müsvette kağıtlarım gibi olduğunu gördüm.. Bir tarafı  yazılmış bir tarafı bomboş, arayada iki tarafıda boş olarak karışmış olan o kağıtlarım gibi.. Arada bir oturup karalanmadık yeri kalmamışları buruşturup atarım.. İki tarafı beyaz olanları özenle kenara ayırıp, tek tarafı temiz olanları karalamadık yer kalmayana dek bir sonraki o 'arada bir' olan ruh halime kadar bekletirim..

O günkü ben değildi buda ben değilim..
Sizlerde siz değilsiniz.. Şuna eminim ki insanlar her sene kıyafet değiştirir gibi üzerindeki kimliğinide değiştiyor.. Yeni bişeyler katıyor kimi zaman, kimi zaman ise onları atıyor.. Bazende sadece öyle bakıyor.. Ne düşünüyor ne sorguluyor nede hatırlıyor.. Ama işte oda siz değilsiniz. !
Kimliklerimiz bir çok..
Hangini sahiplenirseniz o sizsiniz işte..
Ben hala hangine sahip çıkmam gerektiğini bulamamış biriyim.. Hepsine sahip çıkmalıyım ben belkide..
Belkide..
Teşekkür etmem gerek bunu biliyorum.. 
Tekrar yazabilme sebebim olduğuna.. 
Çok özlediğimi dile getirmediğimi farkettim uzun süredir.. Ama bu özlemedim demek değildir..
İşte ! Bandı başa sardığım an bu andır.



Ciddi sorunlarım var :)

Garip bir şekilde farklı arayışlar içine giriyorum sanırım.. Bazı dönemlerim olur böyle.. Tamam kabul ediyorum ciddi derecede takıntı hastalığım var..

Takılıyorum böyle abuk sabuk saçma sapan konulara.. Öylede abartıyorum ki işi olayı epeyi bir vahim konuda en önmliler başlığı altında irdeliyorum..

En basiti mesela kilo aldığımı hissettiğim anda hemen yemek düzenimi değiştiriyorum.. Biri görüp 'ne kadar kilo vermiş' dediği anda da bitiriyorum.. 'Kilo almamışım ki' diyerek..

Belki bu kadınların en büyük takıntısıdır muhtemelen ama bu bana göre en basiti.. Yani ben ciddi anlamda kendimi hazırlıyor ve uyguluyorumda.. Arasıra seviyorum bu huyumu ama bazen başıma ciddi sorunlar açıyor..

Şu anda da bu arayışlar içindeki halim hayra alamet değil.. Kötülüklerin tanrıçası her an bir açık kolluyor.. İçeri sızacak o açıktan ve pufff.. Her şey toz duman. Hadi bakalım bandı başa sardık.. Arayış marayış kalmadı..

İnsanoğlu işte rahat durmuyor.. Şu meşhuuur Vasfiye teyze yorumuyla 'Napıcaaan be yavrum çekiceeen elin mecbuuurr' :)

Bugün İzmir 32 derece oldukça sıcak sanki baharı yaşamadan yaz oldu gibi.. Oldu oldu.. :)
Benim gibi sürekli bişileri kurcalayan rahatsız, huzursuz olmasın günleriniz... Huzurlu olsun sizin neşeli böyle..
Mutlu sabahlar... =)

30 Nisan 2013 Salı

"Siz onun için hiç birşey değilken bir başkasının herşeyi nasıl olabilirsiniz ki !"






"Siz onun için hiç birşey değilken bir başkasının herşeyi nasıl olabilirsiniz ki !"

Bir bavuldan farkınız nedir ki..?
Önce tek tek tek dolurursunuz herşeyi sanki bir daha hiç boşalmayacak gibi, sonra bir bakmışsınız yıllarca yerleşir gibi yerleşivermişsiniz tek bir yere..
 Peki ya tekrar toplarken o bavulu..?
Demez misiniz hiç, ben neydim ki onun için diye..?
Halbuki siz onun için tek birşeyken o sizin için herşeyiniz değilmiydi..? Bu yüzden zor değil mi işte o bavulu tekrar toplamak..

Tek tek geride bırakmak her seferinde birşeyler.. Eskimeden eskitmek.. Bir daha alamayacağınızı bildiğiniz hani o sevdiğiniz bir pantolon vardı ya onun küçük gelmesi gibi.. Nede özenerek baktınız halbuki..
Onu da bırakıp gittiniz ya hani bir zamanlar.. Şimdi sıra hangisinde..?
Dipde kıyıda köşede unuttuklarınız ne olacak hiç düşündünüz mü?
Hani unutursunuz ya bir ceketinizin cebinde para.. Bulduğunuzda sanki sizin değilmiş gibi çocuk gibi sevinen de siz değilmiydiniz..? 
Bulduğunuzda sevindiniz, kırdılar kırılmalarına izin verdiniz.. Siz değilmiydiniz rengi solan bulutları bir köşeye iten..

Neden peki giderken onları bırakmak bu kadar zor şimdi?
Unuttunuz ya hani çok sonra..Tırnaklarınızla kazıyıp pamuklar içinde saklanadığınız onca şeyi heba etmesine siz izin vermediniz mi ?
İşte ! Neden zor bu kadar unutup veda etmek.. Kahrolası eskileri geride bırakıp çekip gitmek..
Neden zor o bavulu toplamak..

Halbuki sonsuza dek kalmak için gelmemişmiydiniz.. Ne olduda tekrar yerleştirdiniz kırık dökük, paramparça hayalleriniz ve umutlarınızı o kenarları siyahlaşmış, sizin gibi vurgun yemiş olan o bavula..
Sonsuzluk değilmiydi o..?
Her seferinde söz vermediniz mi onlara.. Kimse dokunamaycak sizi üzüp dağıtamayacak diye.. 
Ne oldu da sözünüzü her seferinde bozdunuz..?
Bozulanları hiç toplayamadığınızdan mı..? 
Her yerleştirdiğiniz şeyin bir önceki eskileriniz olduğunu ne ara farkedemez oldunuz da farkettiğinizde gömdünüz arka bahçenize acımadan.. 
Acımadılar, tıpkı sizin gibi..!

 İşte bundandır, siz onun için 'hiç' birşeyken bir başkasının 'herşeyi' olmazsınız..

Bavulu toplama vaktidir.. Söz verip unutmak için akışında sadece nefes alış veriş kadardır işte o 'herşey'.. Bir sonraki vakte kadar..

t.a. 


Can sıkıntısı böyle bisi iste !

Can sıkıntısı böyle bisi iste ! by t u b i
Can sıkıntısı böyle bisi iste !, a photo by t u b i on Flickr.

Her acı yürekten yüze çizgi çeker...

Bedirhan Gökçe


__

“Felek, tesadüflerle sağ gösterir ve gerçeklerle sol vurur. Mutluluk, bu ikisi arasında geçen sürede yaşanır.”

Murat Menteş -
 

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !