Bazı şeyler günler geçtikçe körleşiyor, kesmiyor artık..
Oturup ne olduda böyle oldu diye düşündüğünüzde geriye sadece kırık dökük bir kaç hatıradan başka hatırlayabildiğiniz birşey kalmamış oluyor..
Zaman bizi köreltiyormuşta..
Hissizleştiğinizi hissettiğiniz vakit anlıyorsunuz aslında yaşanan onca şeyin saçmalığını birer hiç uğruna yitirildiklerini..
Özlenir işte öyle anlar.. Ama elden ne gelir ki zaman onları çoktan yutup sindirmiştir bile.. Haliyle sizde öyle..
Diyecek kelimeler kalmamıştır artık.. Halbuki daha hiçbiri dile getirilmemişken..
Sessiz sedasız, sitem nidaları eşliğinde kendim söyleyip kendim dinleyerek öyle bıraktım herşeyi olduğu yere..
Toplanmaya ihtiyaçları kalmadı çünkü silinip gittiler, yıprandılar, alması gerekenleri alan aldı ve gitti..
Köreltiyor bizi zaman..
7 den 70'e değişmez insan der büyüklerimiz.. Ben 7'imdeki gibi değilim nede 21'imdeki gibiyim.. 70'ime geldiğimde ne olurum gelirmiyim o güne bilmem ama ben yine ben olmayacağım..
Bazen arıyor işte insan o nefes almakta güçlük çektiğiniz vakitleri..
İnsanoğlu işte özlüyor küçücük bir merhabayı, yanyana dizilmiş boyundan büyük bir kaç kelimeyi..
Zaman köreltiyor köreltmesine de, unutturmuyormuş vessalam.. Unutturmuyormuş..
__
Hayat herkes için farklı akıyor.. Sokaklarda, caddelerde milyonlarca insan koşuşturup duruyor birbirlerinden habersiz.. Milyonlarca insanın içinde tek bir kişi olarak sabah sabah ben bunların peşindeyken kimbilir onlar nelerin peşinde, içlerinde neler var..
Güzel bir yaz günü, güneşli sımsıcak.. Bir damla kadar berrak..
Böyle bir günde içiniz, hayalleriniz hep canlı kalsın..
Beni güzel hatırla.. Sana unutulmaz geceler bıraktım, Sana en yorgun sabahlar; Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.. En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka, Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye, Vedalar bıraktım duraklarda; Ne arasan bir sevdanın içinde, Fazlasıyla bıraktım ardımda..
Hasta olmak konusunda üstüme kimseyi tanımıyorum..
Asıl yazı yaşadığımız şu kavurucu sıcaklarda bile erkek gibi çıkan bir sessim, uykudan yeni uyanmış gibi bir yüz ve ağır çekimde hareket eden vucudum var..
Üç gündür bitap haldeyim.. Hafta sonunu iple çekiyorum.. Ne mutlu ki bana bugün son gün..
Fakat sonradan çıkan birde cumartesi akşamı için iftar programım var..
Tanrım evde uyusam ya ben ne işim var sokaklarda...
Bu sene kendi rekorumu kırdım.. Soğuk su ve dondurma yeme dalında tüm ödülleri kendime veriyorum..
Tatilde sayısını hatırlamadığım kadar dondurma yiyen ben o sıralar baktım bişey olmuyo devam ettim.. Soğuk içeçekler ardı arkasına içildi..
Ta ki çarşamba gününe kadar.. Keşke dondurma yiyip hasta olsaymışım içim gam yemezdi ama nerde içtiğim masum bir şişe soğuk su yüzüne oldu herşey..
Suçlu o ! Masum dediğime aldanmayı herşey o kadar soğuk olması yüzüne oldu.. Yargılansın şikayetçiyim..
Böyle zamanlarda dünya ile ilişiğim kesilir..
Birilerine naz yapmak hoşuma gider itiraf ediyorum.. İlgi odağı olmaktan doğduğum günden beri büyük bir haz alırım.. Kim almaz ki dimi yani..
Ama inanılmaz keyiflidir..
Ah bir de çektiğim o acı ve halsizlik bu dünyadan değilmişim hissini yaşatmasa dahada renklenecek bu ilgi..
Ama nerde sanki uzaylıymışım gibi çevrede dolanıp ağzımdan çıkan kelimelere eko veriyolar gibi yankılanması, zaten kalın olan ses tonuma birde iki ton üstü Bülent Ersoy narasındaki o kalın tonu eklenince görenler şoklar içinde kalıyor..
"Yok yok uzaylı değilim ya benim vallaa.."
"Açklmaya gerek yok tanıdıkta naptın ya noldu sanaa..."
"Hasta oldum işte napmış olabilirim ki gidip bi hasta olup gelcem demedim ki oluyor işte öyle.."
"Nane limon iç sen iyi gelir.."
"Aynen sonrada bi güzel terle"
"Bak sodanın içine limonda sık oda iyi gelir.. Bide bol bol ıhlamur, adaçayı iç limonlu olsun.."
"Kesinlikle limon şart hemen geçirir.."
"Ya kızım doktoro git delimisin sen iş senden önemli mi izin al.."
"Zzz..."
Artık duymuyorum bile herkes bi doktor herkes bi akıl vermeye meyilli arkadaş bu ne...
Türkiyedeki halimiz bu dostlar..
İnsanlar artık doktorlar kadar uzmanlık geliştirmiş kendine.. Sadece tahlil göstermeye gidiyoruz.. Aslında onada gerek yok..
Geçenlerde rutin kontrolümde teyzenin biri lafa tuttu beni beklerken.. Muhabbet arasında elimdeki rapora baktı hastalığımla ilgili olan değerlerle ilgili yorum yaptı.. Fal baktırıyorum sanıp gizliden etrafı süzdüğümde millet pür dikkat bizi dinliyordu.. İçimden "ne ayak bu insanlar ya" diye geçirdim..
İçime su serpti doktor hanım teyze, ciddi değilmiş ölmeyecekmişim.. Bi önceki sonucuma göre değerler düşmüş.. Sanki bunu ben göremiyorum da neyse...
"Harika dedi iç sesim, muhteşem sonuç için hiç bekleme boşa yürü git kızım sen evine ne işin var bak baktılar işte sonucuna.. Yok hep derler dik kafalıyım hep dikine giderim ben.. Ölürkende öyle olacak.. :)"
Teyze evinin adresini, telefonunu ver ben doktorlara gelip boşuna sıralarda telef olmayayım.. Sen nasılsa koyuyorsun teşhisi.. Ee bide kahve yaparsın içeriz karşılıklı oh mis..
Kendisi raporunu yenilemek için gelmiş yoksa zaten anlıyor hatun ne gerek var ki gelmeye hiç yani...
Naz falan hak getire.. Şuan tek istediğim yastığıma kavuşmak..
Kaç saatim var? Asırllar gibi geliyor böyle zamanlar bana.. Saniyeler bile en az bir saat atıyor sanki yok geçmiyor..
Neyse başladık güne elbet biter...
Herkese mutlu güzel bir gün dilerim.. Aman çıkmayın dışarı çok sıcak çok... :)
Öyle bir basar üstünüze "o an" öyle tatlı öyle güzeldir ki öncesinde sonra ara
sıra dökülür güzellikler tek tek..
Gerçekler neden can yakar sanırısınız işe bu yüzden..
Her güzelin bir kusurudur bu işte.. Tıpkı Uyku gibi.. Uykunun öyle olmadık anlar gelip üzerinize çökmesi gibidir.. İçiniz geçer,
küçücük bir an bile yeterlidir uyuyabilmeniz için.. Öyle tatlı öyle güzel ve
öyle yersizdirki onu güzel yapanda bundandır işte.. O anda olur o ve sonra bir şey olur bir anda yok olup gidiverir... Yatağınıza yattığınızda ararsınız o tatlı gelen uyku halini.. Nafile..
Çoktan bitmiştir.. Yaşayamazsınız o arzuyla, o istekle üzerinize çöken
uykuyu..