22 Nisan 2015 Çarşamba

Kalsak MI ?

Aklıma gelen cümleler var. Bir kenara karalayıp not etmem gerektiği anlarda uçup gidiyorlar zihnimden geçerek. İnsanın hayatı da böyle sanırım geçip gidenler bıraktıkları izlerini de siliyorlar bir süre sonra. 

Beynimizin içinde bölük pörçük kelimelere dönüşüyorlar işte.
Ne demişti üstat;  hayatı ıskalama lüksün yok senin diye, iyide üstadım hayat onu ıskalamama izin vermedi ki, hayat zaten ıska geçti beni. 
Etrafa baktığım gözümdeki cam çerçeveler gibi bir duvar ötesinde kaldı.

Tuzlu bir bisküvi gibiydi. Şerbetli bir tatlı belki de kim bilir hayatın en tatlı kısmıydı işte. Şimdilerde pul biberi fazla kaçırmış gibi. Lezzeti yok mevsimi geçmiş sebzelerle dolu içi.

Aslında yedim ama doyamadım. Elim atıştırmak için bir şeye uzandığında bir sürü yanlış var oysa ki. Perhizdeydim ben. Sade yaşıyordum her şeyi. Herkes daha anlaşılır daha sadıktı. Mevsimsel yaşıyorum anlayacağın.

Aslında dedim ya gerçekten açım. Hayatta sevilmeye sevebilmeye..

Tuzunu şekerini, acısını ekşisini katabildiğimi istiyorum. Çok şey bunlar çok tezat çok saçma.

Saçma olmak istiyorum yine. Gülerken de saçma olsun ağlarken de. Yürüdüğüm yollar konuştuğum herkes saçma olsun.

Koca kazanın içinde kaynayan yahni kadar karışık saçma anlamsız olsun ama benim olsun..

Dilimin ucundaki acı tat, zihnimden kalbime gelen o tatlı anlar lazım bana..

Benim olmayan bir hayatı yaşamayı reddediyorum.

Ruhumu teslim alan çaresizliği istemiyorum..

Hayat, senden nefret ediyorum !


14 Mart 2015 Cumartesi

Küskünüm..



Küskünüm..
Fotoğrafa.. 
İki kelime yazmaya.. 
Kitaplarıma.. 
Şarkılarıma.. 
Yüzümdeki gülümsemeye.. 
Gözümden akma ihtimali olan damlalara..
Dertleşmeye..
Dert dinlemeye..
Gürültüye..
Cebimdeki paraya..
Kalbimdeki boşluğa..

Küskünüm..

Aşk’a, sevgiye..
Dosta, düşmana..
Yağan yağmura, esen rüzgara..
Güneşin sıcaklığına, gecenin ayazına..
Sokak lambalarına..
Sır sıra dizilmiş anılara..
Çaya, kahveye bir damla sohbete.

Küskünüm..
Kendime.. Kendime.. Kendime.. Ve herkese..






27 Şubat 2015 Cuma

26 Şubat Tekerrür.. "Ölmüş"

Ölmüş..
Ne tuhaf bir kelime bu.. “Ölmüş”
-mişli geçmiş zaman kullanınca özellikle..
Yokmuş, gitmiş..
Uzaklığı daha çok dayıyor insanın burnuna.. Yanında olmadığından –müş –miş –muş diyoruz..
“Öldü, gitti, yok..
Ne kadar kulağa doğu olası geliyor bu kelimeler oysaki..
Ama hayat bazen inatlar, bir avuç kendini bilmez bencillikler yüzüne mahvolup gidiyor işte..
Kinci olmayın, zayıf olmayın, kulak asmamayı öğrenin bazı şeylere.. Üzülürüm diye düşünmeyin mesela.. Siz üzülün ama başkasını üzmeyin..
Ben gibi olmayın..
Hayatımda üzülebileceğim çok insan var.
Sevgili, babaannem de onlardan idi..
Geçen sene görmüştüm onu hasta yatağında..
Tanımamıştı..
Yaşlıydı, güçlükle nefes alıyordu.. Hayatın son demlerini yorgun vücuduyla karşılıyordu..
Sarıldım, öptüm.. Bolca ağladım..
Geride ne bıraktı bana derseniz, ismimi bıraktı.. Bölük pörçük anılar var zihnimde..
Gülümsemesi var..
Gözlerinden akan yaşlar..
İki aile büyüğümü de böyle yitirdim ben..
Biri bana doğru sevinçle, özlemle gelirken gitti uzaklarda, biride burnumun dibindeyken uğramaya korkarak kaybettim yine uzaklarda..
Dejavu bu olsa gerek..
Tarih gene aynı : 26 ŞUBAT !
Anneannem bundan 15 sene önce 26 Şubatta öldü..
Ondan 15 sene sonra babaannem 26 Şubatta gözlerini yumdu..
Gerçek olmayacak kadar tuhaf içimdekiler..
Boş gözlerle sadece izliyorum..
Hayatta belki çok üzdüm, ama bil ki sevdim..
Yolun aydınlık olsun Babaannem..
Rabbimin merhameti sevgisi hep sizinle olsun..
Sizleri seven bir Tuba..



Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !