— Behlül.
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Bir kuş kadar olmak zordur !
Bazı
insanlar için söylenen bir cümle vardır "kuş beyinli" tabiri... Aslında
bu tabir kuşlar için bir aşağılamadır.. Bir kuş ne kadar akıllı
olabilir diye oturup düşünmeyin bir tane besleyin.. Yada belgesel
izleyin.. O insanlara kuş beyinli demek hakaret yada küçük görmek
değil.. Aksine bence iltifat etmektir..
19 Ağustos 2012 Pazar
Bayram Gelmiş .. Haydi Uyanınn..
Bügün bayram...
Eskiden olsun, çocukken yani bugünü heyecanla bekler yeni kıyafetlerimizi giyebilmek için heyecanla günleri, saatleri sayardık..
Sabah erkenden yatağımdan fırlar hemen giyinirdim.. Eller öpülür ziyeretler yapardım.. Ee malum hangi komşu para veriyor ise önce onlar ziyeret edilirdi.. Gelen gidenler ziyeretler günlerce sürerdi.. Yine ilk günkü heyecan hep baki kalırdı...
İnsan büyüdüğünde ise bu çocuk telaşını, sevincini bir kenara bırakıverir... Şimdilerde bayramlar bizim için sadece tatil demek.. Uzaktan bir kutlama ile yapılan günler haline geldi..
Bunları yazıyorum, farkındayımda ama o çocuk sevincimi içime yerleştiremiyorum.. O çoktan mazide kalmış hoş bir hatıra olarak..
Neyse en iyisi iyice dinlenip sürekli aynı cümleleri tekraladığınız bayram günüme başlasam iyi olacak...
Herkese mutlu, huzurlu nice bayramlar diliyorum.. Sevdiklerinizi bol bol öpün.. :)
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Keşke silmek için yeterince gücüm olsa........................
Keşke silmek için yeterince gücüm olsa........................
14 Ağustos 2012 Salı
Mutlu yaşlar...
İçimde tarifsiz bir duygu var..
Bir yanım buruk, bir yanım doyasıya neşeli..
Ben bu sene farklı hediyeler aldım.. Çok daha özel, çok daha içten..
İnsan hatırlanmak istiyor demiştim.. Her zaman hatırlanacağımı biliyorum.. Dostlarım, ailem.. Hiç bir zaman yalnız değilim.. İyi ki varlar..
Geçen seneden bu yana çok daha farklıyım, çok kısa zamanda büyük değişikler oldu hayatımda.. Sonlandıramadığım bitmişliklerimi sonlarndırdım ve başlamamış bitmişlerimle birlikte, sayfaları toza bulanmış bir deftere yazıp en üst rafa kaldırdım..
Yeni insanlar kattım yaşamıma.. Bana değer katan insanlar..
Yeni alışkanlıklar edindim..
Tekrar yazmak gibi..
Küsmüşlüğümü bozarak yaptım bunu.. Başka bir küsmüşlüğün vasıtası ile...
Daha cesur, daha sağlam durabileceğimi öğrendim.. İstersem gerçekten yapabileceğimi unuttuğumu farkettim.. Başardım..
Kulağımı müziklerimle, ruhumu kitaplarımla doldurdum..
İçimdeki sevgiyi dostlarımla, ailemle özenle işledim.. Onların sevgisiyle, desteğiyle doldum..
Nefes alışımın değerini dahada iyi öğrendim..
Onu dinlemeyi.. Anlattıklarına kulak verip sukunetle beklemeyi, sabretmem gerektiği gördüm..
Kaybettiğim sabrımı, gereksiz sabır gösterdiklerim arasına çizgiyi çektim..
12 Ağustos 2012 Pazar
Bugün değil, Yarın benim doğum günüm...
Eskiden ne çok heyecanla beklerdim "o" günü.. Yazının başlığındaki "o" gün...
Neden bu kadar heves ve heyecan duyardım. Çocukken sanıyorum ki hediye almak, pasta yemek, arkadaşlarınla daha uzun oyun oynayabilmektendir... Şimdilerdeyse ne o çocukça hevesim nede isteklerim var...
Yaklaşık 10 saat sonra gün bitecek... Tarih Ağustos ayının 13. gününe girecek.. Ortalama bir hesapta 16 saat sonra 24 sene önce yaşanmış bir günü 25. senesinide yaşayacağım..
Her doğum günlerinde o Teoman'ın meşhur şarkısı gelir aklıma.. ( "Bugün benim doğum günüm" )
-Ee , ne var yani doğum gününse.. Doğmakla iyimi yaptın... Ne vardı da geldin kocaman bir boşlukta asılı bir dünyaya... Çok büyük bir heyecan haydi durma, kutla...
Artık çocuk değilim.. Artık sadece oyun ve hediyeleri düşünmüyorum.. Artık pasta yemekte cazip gelmiyorum..
Klasikleşmiş olarak yaşlanıyorum demeyeceğim.. Zamanın akmasından hiçbir zaman hoşnut olmadım belki ama bu kesinlikle yılların bana getireceği yaşlanma duygundan değil, bir kaç kırışıklık bir kaç beyaz düşmüş saç değil.. Her an kaçırdıklarım yüzünden..
Son bir iki senedir doğum günümden kaçmak gibi bir duyguyla yaşıyorum..
Yaşamak çok güzel, nefes alabilmek, doğanın akışındaki tüm sesleri güzellikleri görebilmek... Bunların hepsi kutlanmaya değer.. Doğmuş olmayı kutlamaya değer.. Ama ...
Ama'sı'nı bilmiyorum...
İçimdeki ölmüş olan çocukluk heyecanımı yitirdim galiba..
Sağlık olsun.. Tekrar başka bir zamanda, başka bir günde... Kim bilebilir ki belki tekrar sana kavuşurum...
Adettir, en yeni yaşıma, mutlu bir sene daha diliyorum.. Belki bu sene sana daha iyi gelir yeni yaşım...
Ben bilirim... Bilmek istemiyorum...!
Yalnızlığın kokusunu bilirmisin? Hani bir eli tutarken bile alabildiğin o kokuyu..
Ben bilirim..
Kocaman olan şu Dünyada kendine ufacıkta olsa yer edememişliği bilirmisin? Hani bir omuzdayken başın, hissetiğin o yer edememişlik..
Ben bilirim..
Şarkılardaki duyguyu iliklerinde hissedip hayale dalarmısın hiç! işte o şarkının kahramanı olup gerçek olmasını dilemek nedir bilirmisin? Hani olmadığını haykıran bir çift göze bakıyorken gördüğün o gerçeklikte..
Ben bilirim..
Yarının bir daha olmayacağını hissederek veda etmenin nedemek olduğunu bilirmisin? Hani görüşürüz derken bir daha göremeyeceğini bilmek gibi.. Bitmek gibi..
Ben bilirim..
Sen bilemezsin.. Çünkü sen sevmezsin.. Sevemezsin.. Unutursun, silersin.. Kaçarsın herşeyden, herkesden.. Önemsemezsin.. Vazgeçersin..
Korkaksın çünkü.. Gerçi korkmak nedir sen onuda bilmezsin ya...
Bilirim ki ben, boş sokakta attığım her adımda benim gibi düşünme ihtmalinin olduğunu.. Bunuda bilmezsin sen.. Yok; bilirsin de bilmezlikten gelirsin..
Olurda, o yolda aklına gelirsem selam et yorgun "Ay ve yıldızlara" ....... Varsın bana yollama bunuda bilirim ben......
Karin Leitner plays "Titanic" at the Vienna Filmball for Kevin Spacey
Kesinlikle klasikleşmiş bir müzik.. Titanic filminde herhalde ağlamayan kimse yoktur.. Defalarca izlesek yine aynı duygularla her anını ve saniyesinide bilsek izleriz.. Elimiz gitmez kumandaya değiştirmek için kanalı.. En azından bende bu duyguları yaratıyor... Şu an videoyu dinleyip bilgisayarımın ekranınq öyle bakıyorum.. Bu satırları yazıyorum.. Fülüt eşliğinde o efsane müzikle ruhumu bulmaya çabalıyorum.. Dinleyin.. Benim gibi vazgeçemeyeceksiniz..
Kaydol:
Yorumlar (Atom)