21 Nisan 2013 Pazar

Hey ! Kendim sana sesleniyorum !

Papatyalar bir tek bahar demek değildir .. Bir tek baharda acmazlar :)  by t u b i
Papatyalar bir tek bahar demek değildir .. Bir tek baharda acmazlar :) , a photo by t u b i on Flickr.


Yazıyorum.. Kendimi yazıyorum..  Biriktirdiğim herşeyi  “o an” geliyor ve yazıyorum..

Konuşamıyorum anlatıp dile getiremiyorum.. Yazdıklarımda anlattıklarımı dilimle söyleyemiyorum ki..  İyi yazmıyorum, güzel değil kurduğum cümleler.. Kelimelerim az.. Noktalarla dolu hatta yazdığım herşey.. İstemsiz koyuyorum yan yana.. Bitirilmemiş, söylenmemiş herşeyi temsil eder gibi sıralıyorum işte yan yana..

Herşey yazarken biliyorum “ her şey” olarak yazılması gerektiğini..  İmla kurallarına uymuyorum mesela.. Kitap çıkarmayacağım ki dikkat edeyim..  Şiirde yazmıyorum.. Ben bir yazar değilim ki !

Sadece kendime, dile getiremediğim kendime yazıyorum ben..

Yazıyorum sadece...

Düşünmüyorum mesela ne yazsam diye.. Klavyenin başına geçtiğimde yazıveriyorum hepsi bu..

Farklı olayım diye değil.. Garipliklerin baş kahramanı olmak ise hiç değil..

Uzun zamandır yazıyorum ben..

Ara sıra defterlere yazıyordum.. Bazen herhangi bir Word sayfasına şimdiki gibi.. Telefonuma yazıyordum mesela.. Mesela ya işte yazmaya engel değildi ki benim için..

Kalem tutmasa da elim, gitmese de parmaklarım klavyeye yine yazıyordum işte fotoğraflarımla.. İyi fotoğraf çeker miyim… –Hayır ! Çekmem, çekiyorum hiç diyemem..

Fotoğrafçı değilim.. Diyemem ki ! Fotoğraf çekmek herkese göre değişir ama benim için tektir.. O bir aşktır.. Huzurdur, kelimelerimin sessiz dilidir.. Sözsüz bir müzik gibidir mesela.. Beni tek terk etmeyen nice huzurları içime işlemiş yegane kahramanımdır.. Ben sadece fotoğraf çekerim.. Herkesin gördüğünü değil, kendi gördüğümü fotoğraflarım.. Hikayeleri vardır mesela..

Buyum ben.. Yazmadan durmam, sevmeden yapamam, ağlamasam da gizliden dolar göz pınarım engel olamam..

Ben sadece kelimeleri yan yana dizerim..  İçimdeki karmaşayı sesli sunarım kendime hepsi bu..

Severim, üzülürüm sonra yazarım.. İzlerim, gördüklerimi yazarım mesela.. Gizlidir ama o gizleneni de yazarım.. 

Mesaj kaygım yoktur.. Ama okuyan bilsin isterim, anlasın okurken beni değil kendini anlasın.. Ben sizlerden farklı değilim ki !

Olamam ki !

Yazıyorum işte.. 
Ne farklı olmak için nede insanları etkilemek için yapmıyorum ki ben bunları..
Ben neysem oyum.. Sıradan biriyim herhangi biri.. Farklı olmak istemiyorum ki !
Bu dünyada koca bir “hiç” iken hiç var olmayan başka bir dünyada nasıl var olabilirim ki !
Sadece susup, sadece yazıp öylece yaşamak istiyorum, bir hiç’im ve öylede kalmak istiyorum..
Hepsi bu !

Bir çiçek olsaydım keske ..



Bir çiçek olsaydım keske .. Önce tomurcuk olur, sonra acardim .. Guzel kokumu etrafa yayip mutlu ederdim herkesi .. Bakan bir daha bakardi bana .. Sonra yavas yavaş yapraklarımı döker , herkese tek tek veda edip kuruyup giderdim .. Ardımda sadece kuru bir dal bırakarak .. Kısa bir veda kısa bir mutlulukla ..
t.a.

Eskilerden bir kuple lütfen !

Bazen günlerce bilgisayarımı açmadığımı fark ediyorum.. Bi zamanlar ne çok başında vakit geçirmeyi severdim.. 
İlk işim messenger'ımı açmak olurdu.. Güzel ifadeleri toplamayı severdim.. Bildiğiniz fix benle özleşmiş ifadelerimin vardı mesela.. Hep kullanırdım.. Mesaj yazarkende öyledir kullanmaya özen gösteririm.. Sanki kullanmasam karşımdaki yanlış anlayacakmış hissine kapılırım..
Bir çok şeyden vazgeçmişim artık onuda fark ediyorum yavaş yavaş.. 

Mesela hala telefonumda bilmediğim kullanamadığım bir yığın özellik ve programla dolu.. Nedense indirmişim ama bir kere bile bilerek kullanmamışım..
Eskiyi özler gibiyim.. 

İlk o polifonik seslere sahip telefonlar.. Kim ne yapmış ne kullanırmış nerelere gidermiş özelliği olamayanlardan böyle.. Anlamaya gerek yoktu o telefonları mesela açar kapatır arada da yılan oynarsın olur biterdi.. Şimdi öylemi ya ne ararsan var.. Bi seni uzaya götüremezler o kadar.. Gerçi onla ilgilide bir program yada ona benzer birşeyler mutlaka yapmışlardır da haberim yoktur kimbilir..

İlk bilgisayarlar.. Odam hep soğuk olduğu için titrereye titreye başında zaman gerçidiğim o masaüstünü kaplayan kocaman bilgisayar.. Kim ne derse desin deli olurdum o zamanlar iki sohbet edebilmek için.. Ne yapardım o kadar diye düşündüğümde anımsayamıyorum bile.. Tek hatırladığım bir zamanlar deli gibi klipleri izleyip takip etmeyi severdik.. En azından ben ve arkadaşlarım öyledi.. Kral Tv abonesi gibiydik.. Orada izler bir şekilde internettende bulup indirmek için uğraştığımı bilirim.. Ne saçma diymi.. 



Hayal ederdik mesela o kliplerde oynayalardan biri benim diye.. Kimi zaman söyleyen kimi zaman o klipteki aşık olunan kız.. Şimdiki diziler gibiydi o vakit klipler.. Şimdilerde pek bilmediğim için yorum yapamıyorum fakat o zamanlar öyledi.. Kısa metrajlı bir film gibi..
Sonra uydular girdi hayatımıza bir yığın yabancı kanal ve yabancı şarkıcıların klipleride giriverdi ilgi odağımıza.. Geçmiş zaman işte..

Mesela saatlerce sohbet edebilmeyi özledim.. Buluşulurdu msn ortamında ve saatlerce yazışırdık onla bunla.. Ne facebook ne twiter hiçbiri yokken.. Bunuda yapmıyorum artık.. 
Ama özledim galiba.. 
Birini beklemeyi..
Sabahlara kadar dolu dolu konuşmayı..
Beni anlayan biri ile yazışabilmeyi..
Saçma sapan komik ifadelerimizi birbirimize atmayı..
İnsan çok şeyi özlüyor, eskiye dönemiyor ya..

Hani deseler "gel yakar top oynayalım" diye.. Havalara uça uça binbir ricayla annemden o izini koparıp sokağa çıkabilmek ne büyük bir başarıydı oysa o zamanlar benim için..
Şimdi deseler oynayabilirmiyim..

Bazen yürürken düşünürüm işte böyle şeyleri.. Sokakta gördüğüm çocukların ellerinde telefonlar dillerinde binbir türlü küfürler.. Bilmediğim oyunlar.. Biribirini öldüren yaratıklı olanlardan böyle..
Ne şanslıymışım diyorum.. Ben hiç tv karşısında bi çocukluk gerçirmedim.. Elimizde telefonlarla sokaklarda oyun muhabbetleri yapmadım.. Benim zamanımda Yonca Evcimik vardı, Bediş'ti o zamanlar.. Barış Manço vardı bende çıkmak oradaki çocukşar gibi onunla sohbet edebilmek için yalvarırcasına bakardım dört köşeli o kutuya.. 

Ben yakar top oynadım, yedi kiremit.. İp atladım.. Laleli birler, birler beşler.. Körebe oynadım.. Top oynadım..

Sokaklara tren yolu çizdim bi baştan bi sona kadar böyle okuldan arsalardan topladığım tebeşirlerle..
Arka sokağa bisiklet binmeye gittim.. Yasaktı gitmek ama ben yine bastım pedalları oralara gittim.. Oralardaki dostlarlada oynadım..
Doğum günüm oldu pasta yaptırdım anneme topladım herkesleri eve.. Bir yığın çocuk.. Güldük, eğlendik..

Bizim apatrman araları muhabbetlerimiz meşhurdu.. Çünkü o sıcaklarda en serin yerler oralarıydı.. Toplaşırdı annelerimiz onlarla böğrekler, kısırlar yerdik.. Maksat muhabbetti onlar için bizler için ise kek, böğrek..

Çocukluk arkadaşım canım dostumun terasında piknik yapardık mesela çocuk aklımızla.. Evden toplanırdı ıvır zıvır oturur bi güzel yerdik.. Sonra sırt üstü uzanır bulutları kediye köğeğe benzetir bi kaç fil ve zürafaa bulurduk.. geceleri yıldızları sayar küçük ayı ve büyük ayı bulma yarışına girerdik.. 
Yıldız kaydığında dilek tutardık hemen işe yarayacağını düşünerek.. Çocuk aklı işte.. İnsan büyüyünce inanmıyor işte böyle ufak ama güzel olan herşeye..

Buz parmak yiyemezdim mesela hemen boğazım şişer hasta olurdum ama yinede yerdim.. Annem görmez nasılsa.. Anneler herşeyi görür.. Bilir.. 

Kırtasiyeleri severmiydiniz sizde benim gibi.. Herşey rengarenktir böyle.. Hepsinden Almak isterdim hepsinden naz yapardım aldırana kadar.. Sonunda da alırdım..

Defter kaplamaktan nefret ederdim mesela.. Renkli desenlilerden seçerdim onlar olsun isterdim ama öğretmenler hep kaplatırdı.. Onunda yolunu bulmuştuk.. Hazır defter kapları çıkmıştı onlardan aldılar bana.. Hepsinin üstünde çizgifilm kahramanları var..

Birinde Winidi Pooh, Tiger, Micky Mause, Sevimli hayalet Casper, Varyemez Amcalar ve niceleri.. Bayılırdım onlara.. Her defterime bi tanesini çizmek için uğraşır yapardımda..

Düşünüyorum da onca zaman onca vakit.. Nede çabuk bitmiş..
Hayatta tek gayemiz o defter kabı iken birden bambaşka şeyler oluvermiş.. Çizgi kahramanlar bile değişmiş artık.. Süper güçleri olanlardan olmuşlar.. Uçuyorlar ışık saçıyorlar.. Onlarda zamana yenik düşmüş.. Sevimli kediler, ayıcıklar gitmiş koca koca canavarlar gelmiş..

Kırgınlığım vardı aslen fakat ne olursa olsun buraya yazmak engel değilmiş bana onu gördüm.. Bugün çok şeymi gördüm ve fark ettim.. Şaşırdım doğrusu..

Kim ne derse desin çok uzun desin okumasın ama ben keyif aldım yazarken.. 
Çocuk olmayı özledim.. Çocukça safça istemeyi ve beklemeyi özledim.. Tek üzüntünün alamadığım o renkli dünya olmasını özledim.. 
Güzel bir çocukluk yaşadım kabul ediyorum.. Hep güzel değildi belki ama yinede güzeldi..
Yazmakta.. Yazabilmekte.. Keşke bir çok anıda olduğu gibi sadece böylr mutlu anları anımsayabilsek..
Öyle neşeli öyle masum.. 
En önemlisi belkide isteyebilsek.. Güzel olmazmıydı...

18 Nisan 2013 Perşembe

Müjde , Yaz Geliyormuş !

Su sıralar icimde hem sonbaharı hemde yazin müjdecisi ilkbaharı yasıyorum .. Tıpkı şimdiki havalar gibi ..
"İzmir 'e kıs geri geldi.."
Gercekten oyle havalar soğudu Yagmur yağma arzusu icinde fakat bir türlü derdini dokemez bir durumda .. Sıkıntılı, üzgün ama neselide.. Havalara böylesi durumları yakıştırmayı seviyorum nedense .. İnsanin ruhuna, günlük yaşantısına dahi etki ederken neden kisisellesmesin diymi ya ..
Nisan ayi hep böyle .. Hep yağmurlu hüzünle karışık neşeli .. Ayrilamaz gbi birşeylerden .. Eskilerini atamaz , kislik kıyafetlerinden siyrilip yazlıklarına dönmekte tereddutlu gibi .. Hepsi olsun hepsini giyebilsin istercesine .. Ama nafile ..
Nisan bence en hüzünlü aylardan biri .. Melankolik .. ayriliklar ayi bence nisan olmali ..
Benim ayım Ağustos .. En sıcak ay en kurak en sert .. Belkide ondan surekli üşüyorum ..
Cok küçükken tatmamisim ki o soğukları .. Yada annem hic usumeme izin vermemiş .. Üzülmemem icinde ugramistir ama duyumlarım ve sınırlı sayıdaki fotoğraflarıma baktığımda hep ağlıyorum .. Galiba neysem oyle devam ediyor.. Mizmiz, sulu gözlü, inatci bir cocukmusun.. Hala ondan farksız sayılmam ..
Rüzgar esiyor.. Bahçedeki ağaçların konuşmalarını duyuyorum .. Kimbilir neler anlatıyor onlara rüzgar .. Kimleri cekistiriyor.. Kimin dedikodusunu yapip kime gulup agliyorlar kimbilir..
Bir kulağım aralik penceremden odama giren bi seslerde ... Belkide birilerinin banada gönderdikleri demek istedikleri vardır diye dinliyorum .. Müzikten cok onların sesi yankılanıyor icimde ..
Kıs geçmedi der gibiler .. İlkbahar gelmeyecek ya yaz olacak ya kıs ..
Ah! Mevsimler bile buna karşı .. Onlarda küsmüşler .. İncitilmisler ..
Huzurlu bur gece diliyorum .. Kendi adıma herkes icin .. 



                                                  ( Fotoğrafın tüm hakları bana aittir. Tuba Atamer )

                                           

16 Nisan 2013 Salı

Boş koy'dum gitti...!

İnsanın içinde bazen öyle bir buhran oluyor ki;

"Of! bırak gitsin o da neymiş öyle... Hep üzül hep ağla hep kafaya tak nereye varacaksam bunlarla.. Boş koy gitsin"

diyebiliyor.. Tıpkı bugün benim dediğim gibi.. Bur ruh hali içinde günü noktalıyorum.. En azından büyük bir kısmını.. Yeni doğan gün ne gösterir ne getirir insana bilinmez..

Bugünkü kendimce cümlem işte o.. " Boş koy gitsin... " Dolduran olur elbet.. En güzeli kendi haline bırakıp biri doldursun, dolduran yine ben olmayayım... diymi yaa  :)

12 Nisan 2013 Cuma

PuCCa Nedemek ? Neyeceden Üretilmiş Bilen Varmı ?


Şimdi...
Kafamın içi cayır cayır binbir arşın ağırlığında yazılmayı bekleyen cümlelerle dolu...
Hemen yazmalıyım yoksa bir kaç dakikaya kalmaz unutucağım bu kesin...
Fazlaca yaşlanmaya başladım laflarına giremiyorum çünkü oldum olası böyle biriyim.. Dakikalar değil saniseler bile bu durumum ile yarışamaz..

Kafamdakilere geliyorum efenim..

Geçen gün bir arkadaşım burada (blogger'da) yazdığımı öğrenmiş.. Esasen çevremde bunu bilen toplasanız  bir elimin parmaklarımın sayısını en kötü bir geçer.. Kalan arkadaş fikstürümde bulunanlar ise kendi çaplarında olduklarından dolayı bilmezler.. Okumayı sevmeyen, ben ilkokulda okul kitabımı bile okumazdım ki diyen tür kafileler.. Her neyse..
Arkadaşımın dediğine göre bu Blog'cu camiasında çok ünlenen deyimi yerindeyse 'Fenomen' olanlarla doluymuş.. Kullandığı bir cümlede şudur 'Hatta bir tanesi kitap bile çıkarmış.. Acayip para kazanıyorlar' dedi..

İlgimi çekmedi dersem sizi kandırmış kendimi kandıramamış olurum.. Bu aşikar..

Hani biri ne yazmış olabilirde bu kadar ünlenmiş ve kitap değil kitaplar çıkarabilmiş.. Bu kesinlikle benim nezdimde takdir edilesi bir durum..
Milyonlarca blogcunun blogunu okumuşumdur.. Bazen öyle yaparım ki açarım müziği ve bir  blogu baştan sona okurum.. Neler yazmış neler anlatmış.. Ne okumuş ne izlemiş.. Sessizce okur çekilirim köşeye.. 


Arkadaşımın bahsettiği ünlü blogçumuz " PuCCa " adı altında yazmaya başlamış bir hatun.. Hatun diyorum görünüş olarak bile ciddi bir "al benisi" olan biri.. Nacizane.. Ve ben bunca sene hiç rastlamadım PuCCa 'ya.. Yazık olmuş ... İlk zamanlardaki yazılarını okumayı dilerdim..

Açıkçası kimdir nedir necidir neden dikkatimi çekmiştim bilemiyorum fakat bi kaç gündür kısa bir araştıma içerisindeyim..

Blog yazarlağında ünlenen oldukça edepsiz yazılara sahip yeni bir akıma neden olan biri.. 

"Dizüstü Edebiyetı" evet ben ilk defa duydum ve inkar edemem çokta şaşırdım... Hatta ben bu kadar geri kalmışlığımı cahilliğime bağladım.. Elbette herkes herşeyi bilmek zorunda değildir fakat benim gibi meraklı fazlaca istekli iseniz kahredip kendini "ben bunu neden daha önce görmedim" diyerek kendime kızarım..
Blogonu ve bir kaç hesabına göz atıp bir kaç yazısını okudum.. Ciddi anlamda aklı feci çalışan birini gördüm.. Buna ister aptal cehaleti deyin istersenizde aklın ve görsel yaratıcılığın hükmü... Bana sorarsanız her ikiside mevcut...

Üstelik öyle rahat bir yazış tekniği vark ki okudukça merak ediyorsunuz bakıyorsunuz bu bir kadın nasıl küfür ediyor diyorsunuz.. Yazış uslubundaki rahatlık beni bile rahatsız etti desem yeridir.. ( Küfür etmem ve sevmem küfürü içeren bir çok kitap ve filmi izlememe nedenlerimdendir.. Evet şuna inanmıyorum herkes bir şekilde kızar sinir katsayısı tavan yaptığında saydırır fakat bir çok kişi muhtemelen benim gibi rahatyabilmek adına içinden söyler.. Birde argo kelimelerimiz var.. Küfürle karıştırmamak gerek.. Hakaret için kullanmamak gerek.. Bunlara dikkat edilerek dile geldiğinde kulağa çokta itici gelmiyor.. Fakat genede bir bayana yakışmadığını düşünüyorum.. )

Hangi akla hizmet olarak kim yada neden bu denli cesur yapmış bu hatunu... Sanıyorum ki ilk kitabını alıp okumaya başladığımda anlayacağım.. 

Düşünmeden de edemiyorum bu kadar cesarette fazla büyük bir risk değil mi acaba ? Bildiğiniz ağızlar dolusu küfür eden ilişkilerini sömüren eski sevgilerine olan göndermeleri.. Ben sadece kısmi bir kısmını okudum...




Ve hakkında yazılıp anlatılarlarsa çok daha ürkünç.. Kendimi yerine koyarak düşündüğümde birilerinin hakkımda böylesine hitaplarda bulunarak eleştirdiklerini görsem sinirimden kudururum..
Açıkçası bu kadar gözü  peklikte feci bir şuursuzluk ister.. 

( Şuursuzca okuyacağım kitaplarını... İçimdeki dengelerin ritmini tutturamamışken birde oturup PuCCa ' nın kileride katarız furyaya.. Hep birlikte mutlu mesut tutturup gideriz kaçık huzurun peşine.. )

Kendimi çok iyi bir okuyucu olarak tabir etmem mümkün değil fakat dönem dönem kitapçıları arşınlarım en azından neler var neler yok bir göz atmayı severim...
Sevgili PuCCa'nın 3 adet kitabı bulunmaktaymış.. Kitaplar çıkarmış...

( Nerden nereye diymi...
İnternet çok geniş bir alan dünyanın bir çok yerinde bir çok kişiye ulaşma olanığının parmaklarınızın altında olması durumu işte, müthiş... )

Şimdi düşünüyorum, internette günlük tutan bir kız kalkıpta kitapta ne yazar.. Okuduklarıma göre hatun kendini yazmış..

Bu bana şaşırtıcı geldi diyemeyeceğim çünkü zaten kendini ve yaşamını anlatarak üzerine giydirdiği karakteri hem yaşayıyor hem yaşatabiliyorken kitabında da elbette bunları anlatacaktır...

Yanlış okumadıysam son kitabında da sevgilini anlatmış.. Sevgiliside twitter ünlülerinde... Harika inciler döktüren, ünlülere sataşan bir tip..  Ömür Özdemir( ceriLevis ) olarak tanınıyor.. O bir oyuncu ve sanırım Harem adı altında bir dizide oynuyormuş.. ( Kedimi özürlü gibi hissettim ben böyle bir diziyi hiç görmedim.. Bir şey daha öğrendim bu vesile ile.. Komedi dizisiymiş oldukça ironik göndermelere sahip.. Ya ben hangi dünyada yaşıyorum acaba. )

Şimdi böyle bir karakterin bu denli dengesiz bir kız içindekilerinin dışına taşırmayı başarabilmiş bir hatun, ne kadar detaya inerek hayatının hangi dönemlerinden esinlenerek neler yazabilir.. Merak kötü bir şey.. Milletçek insanların özel hayatlarını diklemeyi, burnumuzu sokmayı her daim sevmişizdir.. Merak kanımızda var ayrılmaz bir parçamız olmuş durumda.. Her an her dakika buna müsaitizdir.. 

Ve merak ettiğim bir şey daha var.. Kesinlikle zeki ve yaratıcı biri değilimdir.. Bu blogçular bu garip kimi zaman kulağa hoş gelen kimi zamanda vay be dediğim bazende bildiğiniz yüksek sesle güldüğüm o nickleri nasıl buluyorlar.. Ben mi aptalım yoksa çok mu hazırcıyım çözebilmiş değilim... Adım Tuba.. Lakabım Tubi.. Adımın telaffuz edildiği tek yerler işyerim ve evim.. Geri kalan kısımda çoğunluğun dilinden duyduğum tek isim Tubi.. Köpeğinize hadi oğlum tut der gibi bir şey çıkıyor ortaya... Hoş ben ismimide bana takılan hani çok uzun olan ismimin kısalmasınıda çok seviyorum.. :) 

Fakat biri diyebilir mi PuCCa neyce ve nedemek.. Yok yani sadece merak ettiğimden... :)

Yazmadan edemedim.. En kısa sürede de sevgili  " PuCCa " hallerini okumak üzere kitaplarını edineceğim.. Kafamda bir yere oturtamadım kendisini merakla okuyup bitiricem seni PuCCa .. :)

11 Nisan 2013 Perşembe

Ki..!

İyide ben günlere takılı kalmam ki..!
Onları hatırlayamam ki..!
Neden unutamıyorum ki..!
Gidişler hatırlanmaz ki..!
Gidenler sevmemiştir ki..!
Onlar kötüdür ki..!

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !