16 Mayıs 2013 Perşembe

"Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir."




Kendimi tek bir şey üzerine odaklanmamam gerek düşüncesiyle hareket ediyorum.. 
Bu da düşüncelerimin yayılmasına ve üstten bir bakış açısı olarak kalmasına sebep oluyor..
Aslında bunun benim için ne kadar köreltici bir durum olduğunu anlamam çok uzun bir zamanımı aldı lakin bunu halen yapmaktayım..
Dinlediğim şarkılar bile  yozlaştı bunu hissediyorum.. Dinlerken hissizce dinliyorum.. Duygu kırıntısı olmadan..
Yazarken kendimi dile getiremiyorum sanırım.. Sanırım..
Böyle hissediyorum son günlerde yine.. 
Kaçar gibiyim içine düşebileceğim o ışıklı ama derin kuyudan..
Halbuki bundan memnunum ben.. Bunu istiyorum çünkü..
Umud etmekden ziyade yaşama belirtisi göstermek benim için.. Bunu gördüm, dokundum ona karanlıktaki o berraklığa..
Bitkiler gibi sadece oksijen alıp vermek değil..
Nefes almak havayı solumak değil.. Ruhunla soluyabilmek, öyle değil mi ?
Eskisi gibi olmaz elbet hiç birşey ne demişti üstad;   

"Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…"  

O çiçeklerle dolu yüreğim..   

"Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. " 

Bu hislerle devam etsem işte .. Karalamadan, silmeye uğraşmadan.. 
Buruşsun, köşeleri yıpransın, kimi yerlerde silinmiş yerler olsun izleri belli belirsiz.. Yırttık yerleri özenle bantlanmış.. Yıllar onada acımamış ama hala buradayım diye haykırarak dursun..
Ey zaman ! Elini çek yüreğimden ve duygularımdan... 

Zaman herkese getirmesini istediği getirsin.. Birgün, çok ilerde bir gün diyebilin ki; hayat değil zaman sen nelere kadirsin, neler içinde sürükledin beni bilinmez bir avuçluk sevdalara.. Sevdim seni yeri geldi küfrettim sana.. Ama kızamadım işte sana kendimden başka.. "

Gününüz gerçeken güzel ve aydınlık olsun.. 
Bugün kandil.. Elinizi açıp dua edin tüm inancınızla tüm kalbinizle..  
İnançla dilenen dilekleri kullarından esirgemezmiş Allah ..
Kimbilir özlediğiniz yanınızda durur özlediklerinize kavuşursunuz..
Tüm kalbimle istiyorum ki; yüreğinizin istediğini Rabbim yanınıza layık eylesin...

14 Mayıs 2013 Salı

Bulut Selam Olsun Sana.. :)





Bir sürü ıvır zıvır gereksiz bir yığın şeylere kafa yorarız hep.. 
Sonra yorgun bitkin düşeriz..
Hep farkedilme çabasıyla fırıldak gibi döneriz.. İtirafat edin hadi !
Ben lafımı der çekilirim değil lafı puzzle'daki gibi yerine yerleştirir içimiz rahat devam ederiz.. Ama bize oda yetmez işte..
Başka şeyler ararız.. Bu 'başka şeyleri' açıklamasam iyi olacak sırlar baki kalmalı.. :)
Fark ettiğim şu ki; epeydir günaydın demiyorum buradan..
Aslında sadece bunu diyecektim ama kafamın içi hiç susmuyor malesef.. Bir daldırsam neler çıkar kimbilir..
Neyse ve neyseler işte...
Yaz geldi diyorum fakat hani bahar yaşamadan yaza giriş yapınca önce yaz sonra baharı yaşadık burada.. Geçen hafta kısa kollularla şirkette dolanan hatta klimaları açan ben 2 gündür üstüme ceket giyiyorum..
Üşüyorum işte ne yapaym ! 
Utanmasam klimanın sıcak ayarını açıp çalıştırıcam o derece yani.. :)
Ama olsun böylesi bile güzel.. 
Hava apaydınlık, bulutlar şekil şekil karşımda şuan..
Mutlular.. Mutlu olmamı ister gibiler..
Öyleyimdir belki.. Belki de değilimdir..
Bulutlardan bir tutam tutup ruhuma serpiştiririm işe yarar belki..
Mutlu günler.. Gününüz apaydınlık olsun.. Güzel bir gün batımı eşliğinde sonlanan.. İçinizi ısıtsın en güzelinden..

9 Mayıs 2013 Perşembe

NE ÇEKTİK BE NE ÇEKTİK !!

Dostlarımın dertlerini dinlerken hiç pofladığımı üstüme kasvet çöktüğünü hatırlamıyorum çünkü onlar zaten anlatırken ki o kasvet üzerlerinde birde ben öyle olup onlara etki etmemem gerektiğini düşünür vede yaparım..Belkide istem dışı bir durumdur bilemiyorum.. 

Ruh halim hep pasif olma yönünde hareket ettiği için benimde böyle bir vakaa olmamam (ağlayan, zırlayan dert yanan) mümkün dahi değil.. Anlatamadan rahatlayamayanlardanım ben..

Anlatırımda ama düşünürüm ya sıkıyorsam karşımdakinide.. Ki bu hep böyledir.. İllaki sıkıyorum istemeden üzüntüme ortak edip onlarıda..

Havadan değil bu sefer ki kasvetim.. Yada başka bişi değil..

Hayat canımı sıkmaya başladı son günlerde..

Melankolik bir deliyim biliyorum ama neşem hep vardır..

Son günlerde bunu yitirdim ne yazıkki.. 
Günler geçektikçe herşey dahada can sıkmaya başladığında ne kadar "YALNIZ" olduğunuzu kavrar sonunda da hissiz bi şekilde abuk sabuk şeylerle kafa doldurup yanlızlıktaki siz ile uğraşır durursunuz.. İşte tam bu noktadayım bende !

Eskiden vurdun duymaz gereğinden fazla boşverciydim.. Anladım ki zaman geçtikçe yaşlanmaya başlıyor insan.. Ne var hayatı ile ilgili çevresinde toparlayıveriyor gereksiz bi yığın şeyi zihnine..
Fazla sorumlulukta bünyeye zarar bunuda not etmeli köşeye..

Ah o köşede durmasalar, eskisi gibi duracak köşe bulamadan deyimdeki gibi "bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor" şeklini uygasam belki daha az doktor kapısı aşındırırım ne dersiniz..

KOCA BİR POF ÇEKİYORUM !!

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Hadi uçurtma uçuralım ...!

Başlıktaki isteği istiyorum hatta hemen şimdi olsun istiyorum aslında.. 
Eskiden ne çok uçurtma görürdük gökyüzünde şimdilerde artık çocukların uçurtmnın ne olduğunu bildiklerine bile emin değilim..
Biz uçurtmalarımızı  kendimiz yapardık.. Şimdilerde kırtasiyelerde satılıyor o dönemlerde de varmıydı anımsmıyorum fakat ama o renkli parlak jelatinlerle ne güzelde yapardık.. 
Çocuktum daha abimle saatlerce uğraşırdık.. Ameliyat yapar gibi direktifler verirdi onun başında dikelirken ben..
"Makas... "
"Kısa bant... "
"Biraz uzun ver bantı..."
"Parmağını yapıştırma ama bantın yapışkanlığı gidiyo tutmuyo bak gördün mü.. Böyle yapıcan işte.."
"Tutsana şu çıtanın ucundan sımkısı.. Sakın sallama..."
"Elleme onlara şimdi yırtıcaaaannn.."
Biraz hararetli geçerdi o anlarımız.. Ee abi sonuçta küçük olanda ben olunca hali ile o yapar bende dahil olayım diye her dediğine kafa sallardım.. - Tabiii işime gelenlere. =) -
Bunlar bitince harika bir uçutmamız olurdu.. Ama hiç uçurduğumu anımsamam çocukluğumda abim kendine abiydi hep o sebepten sanırım.. :) Küçüğüm ya fasülyedendim sadece izlerdim..
Bugünkü İzmir'imin havasında da tam bu var; "hadi uçurtma uçuralım" upuzun kuyruğu olan o uçurtmayı, avazım çıktığı kadar attığım çığlıklar eşliğinde yüzümde kocaman bir aptal gülümsemeyle boynum ağrıyana kadar önce uçmasını seyretmek hatta fotoğraflamak  ve ipini tutup uçurmak istiyorum..
Bu bir neşedir aslında...
Geçmişi özlemektir belkide...
Çocuk olmayı istemektir...
Ya yok hayır ! Hiçbiri değil..
Sadece uçuşunu görmek istiyorum.. Onun gibi uçamadığım için..
Gökteki rüzgarı göğüsleyemediğim için..
Madem ben yapamıyorum bunu uçurtmam yapsın diye..
Posta güvercinleri gibi salıversem mesaj iletebilirler mi ki kilometrelerce uzaklaranın düşünü resmetmek için..
Hepsi bu sadece masumca bir istek..
Hadi hep beraber uçursak ya..!


5 Mayıs 2013 Pazar

"SEVMLİ GÜLÜCÜK"

Aynı hayatların ayrı ınsanlariyiz..
Kimbilir suan belkide uyuyorsun belkide hic uyumadın.. Yada coktan uyanıp günlük hayatının akışında tüm insanlar gibi yetişmeye çalışıyorsun telaşla.. İnsanlar hep telasli.. 
Herkesin gittiğini bir yer sarıldığı bir insan var.. Hic ayrılmayacaklar ayırmalarına izin vermeyecekler gibi sımsıkı elini tuttuğu.. Kimisi benim gibi sevgili, uzaktan yürüyenleri seyredenlerden..
Bir çok şeyi geride bırakmış ama asla hiç birşeyi bırakamamışlardan..
Oda oyle bir telasli ki farkında degil koca yalnızlığın içindeki o kuyunun.. 
Kuyu derin, güneş görünüyor ama cılız..
Aynı hayatların ayrı insanları gibi..
Bir çok söylenmiş sözler ruha işleyen kelimelerin eşliğinde, aynı hayatlarda çok uzaklarda farklı insanlarla hunharca kullanıyoruz zamanı bizsiz..
Özlemler bir kenarda, yaşanmış ve yaşanamamış hatıralar.. Tutulamayan tüm sözler..
Hepsine sadece birer "SEVMLİ GÜLÜCÜK" gelsin.. İyi ki varsın denip yürümeye devam edilsin...

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Nedense hep böyleymis iste..

Neden böyle olmalıydı deriz hep .. 
O nedenler hep sürüp gider .. 
Hic gelmeyecek hic olmayacak hic söylenmeyecek tek bir cümleyi bekler gibi yasarız o nedenleri .. 
Bir gun düzelir birgun bitiverir diye bu nedenler .. 
Birgun bizede dokunur o sihirli değnek ile peri diye .. 
Böyle bekleye bekleye diye diye heba ederiz onca zamanı an'ı .. 
Ama genede değmiştir diyebiliyorsanız umutsuz vaka değilsiniz hayır !
Aksine umut hep var olmuş demektir sizin yüreğinizde ..
Umut ile hep dost kalmışsinizdir sizi sirtlayamamis olsa bile .. 
Dost olmakta bu degil mı zaten , iyi günde kotu günde ..
Araya mesafe girsede imkansız olsada hic bir neden dahi olmasada iste hep orada pas tutmaya yuz tutmuş yüreğinizde..
Bir damla gözyaşını cok görmeyin o dosta ..



 
Photography by Tuba Atamer

2 Mayıs 2013 Perşembe

İki Mayıs İkibin On İki Dogum Oncesi Sancısı Gibi

Bugün 2 Mayıs !!!
Ne olmuş yani 2 Mayıs ise demeyin.. Bugün tam 1 sene oldu.. Aslında garip olan kısmı daha bugün bişiler yazmışken şuan aklıma gelmiş olması..
Tam 1 sene...
Bu blog için ilk adım attığım ilk senem..
Günler mühim değil aslında fakat düşündüğümde sadece bu blog değil ilk adımım..
Bu blog sayesinde belki anlattım bir çok şeyi..
Kimse bilsin istemedim ilk açıtğımda mesela.. Kocaman büyük bir sır gibi sakladım..
O zamanlar yazdıkça rahatladım.. -Şimdiki gibi, hep olduğu gibi..-
Tesadüfen denk gelindim..
Utandım.. Ama genede yazdım..
Kimse alınmasın dedim üzerine ben alınsam yeter dedim sadece..
Korktum beni zayıf sanarlar diye.. Korkak yanımı hep gizledim ben hep sağlam dimdiktim..
Zayıf biriyim görüntüm ve sergilediğim her tavrımdan tam bir tezat durum bu.. Güçlü ama zayıf..
Bence herkes böyle.. Güçlü ama zayıfız.. Hani o doktorun iğneyi kolunuza batırıp tüm kafanızdakileri yerle bir ettiği gibi..

Yeri geldi saçmaladım ben burada..  -bir altaki yazı gibi-
Sadece yazdım ve bugünkü ile geçen seneki halim arasındaki farkım bir yığın ayıklanmayı bekleyen müsvette kağıtlarım gibi olduğunu gördüm.. Bir tarafı  yazılmış bir tarafı bomboş, arayada iki tarafıda boş olarak karışmış olan o kağıtlarım gibi.. Arada bir oturup karalanmadık yeri kalmamışları buruşturup atarım.. İki tarafı beyaz olanları özenle kenara ayırıp, tek tarafı temiz olanları karalamadık yer kalmayana dek bir sonraki o 'arada bir' olan ruh halime kadar bekletirim..

O günkü ben değildi buda ben değilim..
Sizlerde siz değilsiniz.. Şuna eminim ki insanlar her sene kıyafet değiştirir gibi üzerindeki kimliğinide değiştiyor.. Yeni bişeyler katıyor kimi zaman, kimi zaman ise onları atıyor.. Bazende sadece öyle bakıyor.. Ne düşünüyor ne sorguluyor nede hatırlıyor.. Ama işte oda siz değilsiniz. !
Kimliklerimiz bir çok..
Hangini sahiplenirseniz o sizsiniz işte..
Ben hala hangine sahip çıkmam gerektiğini bulamamış biriyim.. Hepsine sahip çıkmalıyım ben belkide..
Belkide..
Teşekkür etmem gerek bunu biliyorum.. 
Tekrar yazabilme sebebim olduğuna.. 
Çok özlediğimi dile getirmediğimi farkettim uzun süredir.. Ama bu özlemedim demek değildir..
İşte ! Bandı başa sardığım an bu andır.



Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !