İnancınızı yitirdiğinizde hayat da bir anlamsız geliyor
insana..
Daha düz yaşıyorsunuz..
Biraz neşe bolca karamsarlık ekleniyor dakikalarınıza..
Elleriniz daha inandırıcı geliyor mesela bu durumda..
Geniş kemik yapısı, büyük eller, uzun parmaklar, kısa
kesilmiş kırmızıya boyanmış uzun tırnaklar
ve ince bir bilek..
Her hareketinde her boğumunda ve kıvrımında içinde bulunan
kemiklerin hareketi..
Patlayacak gibi duran yeşil mavi arası renkteki damarlar..
İnsana yaşıyor hissi veriyor..
Daha gerçekçi olanından, inanarak hissettiğinizden..
Sadece yaşamak..
Algılarımızdaki yaşam bu değil aslında..
Gülmek, ağlamak, sevmek, sevilmek..
Sarılmak, öpebilmek..
Hayatın fotografikliğine kapılmak..
Bir koku bir ten..
Kum, deniz, çakıl taşları, alabildiğine yakıcı güneş..
Yağmur damlaları, rüzgarın uğultusu..
Yaşamın demidir..
Kana canı katandır..
Teninizi aşıp dokularınıza ulaşır..
İnancınızı yitirmek herşeyi yitirmek..
İnancınızı yitirmek herşeyi yitirmek..