30 Nisan 2013 Salı

"Siz onun için hiç birşey değilken bir başkasının herşeyi nasıl olabilirsiniz ki !"






"Siz onun için hiç birşey değilken bir başkasının herşeyi nasıl olabilirsiniz ki !"

Bir bavuldan farkınız nedir ki..?
Önce tek tek tek dolurursunuz herşeyi sanki bir daha hiç boşalmayacak gibi, sonra bir bakmışsınız yıllarca yerleşir gibi yerleşivermişsiniz tek bir yere..
 Peki ya tekrar toplarken o bavulu..?
Demez misiniz hiç, ben neydim ki onun için diye..?
Halbuki siz onun için tek birşeyken o sizin için herşeyiniz değilmiydi..? Bu yüzden zor değil mi işte o bavulu tekrar toplamak..

Tek tek geride bırakmak her seferinde birşeyler.. Eskimeden eskitmek.. Bir daha alamayacağınızı bildiğiniz hani o sevdiğiniz bir pantolon vardı ya onun küçük gelmesi gibi.. Nede özenerek baktınız halbuki..
Onu da bırakıp gittiniz ya hani bir zamanlar.. Şimdi sıra hangisinde..?
Dipde kıyıda köşede unuttuklarınız ne olacak hiç düşündünüz mü?
Hani unutursunuz ya bir ceketinizin cebinde para.. Bulduğunuzda sanki sizin değilmiş gibi çocuk gibi sevinen de siz değilmiydiniz..? 
Bulduğunuzda sevindiniz, kırdılar kırılmalarına izin verdiniz.. Siz değilmiydiniz rengi solan bulutları bir köşeye iten..

Neden peki giderken onları bırakmak bu kadar zor şimdi?
Unuttunuz ya hani çok sonra..Tırnaklarınızla kazıyıp pamuklar içinde saklanadığınız onca şeyi heba etmesine siz izin vermediniz mi ?
İşte ! Neden zor bu kadar unutup veda etmek.. Kahrolası eskileri geride bırakıp çekip gitmek..
Neden zor o bavulu toplamak..

Halbuki sonsuza dek kalmak için gelmemişmiydiniz.. Ne olduda tekrar yerleştirdiniz kırık dökük, paramparça hayalleriniz ve umutlarınızı o kenarları siyahlaşmış, sizin gibi vurgun yemiş olan o bavula..
Sonsuzluk değilmiydi o..?
Her seferinde söz vermediniz mi onlara.. Kimse dokunamaycak sizi üzüp dağıtamayacak diye.. 
Ne oldu da sözünüzü her seferinde bozdunuz..?
Bozulanları hiç toplayamadığınızdan mı..? 
Her yerleştirdiğiniz şeyin bir önceki eskileriniz olduğunu ne ara farkedemez oldunuz da farkettiğinizde gömdünüz arka bahçenize acımadan.. 
Acımadılar, tıpkı sizin gibi..!

 İşte bundandır, siz onun için 'hiç' birşeyken bir başkasının 'herşeyi' olmazsınız..

Bavulu toplama vaktidir.. Söz verip unutmak için akışında sadece nefes alış veriş kadardır işte o 'herşey'.. Bir sonraki vakte kadar..

t.a. 


Can sıkıntısı böyle bisi iste !

Can sıkıntısı böyle bisi iste ! by t u b i
Can sıkıntısı böyle bisi iste !, a photo by t u b i on Flickr.

Her acı yürekten yüze çizgi çeker...

Bedirhan Gökçe


__

“Felek, tesadüflerle sağ gösterir ve gerçeklerle sol vurur. Mutluluk, bu ikisi arasında geçen sürede yaşanır.”

Murat Menteş -
 

26 Nisan 2013 Cuma

Doktor Civanım ツ

Son iki gündür birşey yapıyorum.. 
Kendime hemde çevremdekileri neşelendirip güldürebildiğimi düşünüyorum.. :) Çünkü aldığım tepkilerden bunu anlamak zor değil.. Üstelik bende eğleniyorum.. 

Dün doktordaydım.. Vs.vs. bir sürü sitrese bağlı rutin hastalık çarelerileri için doktorda idim.. 
İzmir'de herkes tarafından bilinen yegane hastanelerden birindeydim işte..

İki tüp kan verdim birde ne kadar utansamda gaita tahlili vermek zorunda kaldım.. Konumuz kan alma merkezinde geçmekte ( allahtan :D ).. 

Ben kesinlikle iğneden korkan biri değilimdir.. İlkokul yıllarımda da aşı günleriden fellik fellik kaçan bir çocuk hiç olmadım.. Aksine o iğnenin sivri ucu tenimden içeri girerken anı anına kadar izleyen bir kişiliğim.. Bazılarına göre oldukça sadisçe geliyor bu durumum...
Bir çok kişi bakamaz yada fenalıklar geçirir.. Bayılarlarıda az duymadım değil.. :)
Buda normal onlarıda anlamak gerek en nihayetinde ciddi bir fobi olabilir insan hayatında..

Kan alma merkezinde sıradan alındığımda kısa bir an düşünürüm hep insanlar neden bu küçücük iğneden korkar diye.. Hani öyle ahım şahım bir acı vermez bence ki ben grip olup yatağa yattığım da daha çok acı çektiğimi bilirim bence en büyük sıkıntıları o zaman yaşıyoruz.. 
Hatta bi an önce geçsin hatta "öleyim ben ya" diye mızmızlanıp isyan ederim.. Ve çokta dikkat ederim.. 
Hiç bir zaman çok ince giyinmem (yaz sıcağını demiyorum), dondurma yılda iki yada üç sefer yerim (ama çok severim) hemen hasta olurum akabinde zaten.. Soğuk su mu, öyle bir içeçek yoktur benim hayatımda.. 
Yani işin özü o an düşündüğüm şudur ki; kendimizi demirden bir zırhta sanırız ve o minicik zararsız duran bir iğne derimizden damarlarımıza ulaştığında anlarız ki, 

"Ben ölebilirmişim"
"Ölümde soluğuduğum hava kadar gerçekmiş." 
"Küçücük bir iğne bile beni altedebilirmiş."
"Ben demirden yapılmamışım."
 
İşte! Bence insanlar bu yüzden korkuyor iğneden yoksa can yakması küllüyen yalan..
İtiraf edeyim tek korktuğum iğnenin kendisi değil türü.. Mesela, tetnoz aşısı korkarım çünkü bi kaç gün kolunuzda ağrı yapar.. Ben yaptığı o sancıdan korkarım işte.. Neyse.. :)

Kendi koluma değil kollarıma geliyorum.. :) Kan vermekte sıkıntı yaşayan biriyim.. Her insanda olduğu derecede ve sayıda damara sahibim ama onlar kendini gizlemeyi pek severler.. Damarımı tek seferde bulabilen nadir insanlar var.. 
Bilirim o koltuğa oturduğumda "kesin bulamayacak" diye kendimle idaaya tutuşurum.. Yapan kişiyi dikkatlice süzer ben demeden anlaması için zaman tanırım.. Çok ciddiyim tüple oynadığımı idaa edenler bile oldu..

"Şaka mısınız? Çocuğa benzer bir halim mi var yoksa?" diye paylamıştım.. Demiyor bulamadım suçu bana ve tüpe atıyor.. Neyse.. :)

Sonuç itibari ile dün gayet tecrübeli olabileceğini düşündüğüm bir bey amca her iki kolumda da açtığı üçer iğne yarası sonucunda başarız oldu.. Üstelik iğneyi deri altımda öyle bir oynattı ki gözlerim doldu acısından.. İdaasıda söylediğim bir cümle imiş..

Yüzüne dikkatlice bakınca yüzünde bir tebessüm oluştu bende "damarımı bulamazlarda" diye bir açıklama yaptım.. İşte o cümle bu cümle işte.. Bana ne derse beğenirsiniz, "keşke söylemeseydin.."  "Yani ben öyle dedim diye mi bulamadınız" diyiverdim.. Aldığım yanıt ise evetti. Yandaki diğer kan alan personellerden bir şaka furyası ve mırıldanmalar koptu fakat o an o iğneye öyle odaklanmışım ki tam duyamadım mırıltıdan başka..

Sonuç itibari ile kanımı alamadığını gören bu beyfendi canımı yakıp delik deşik ettiği her iki kolumla beraber beni yan tarafa havale etti.. Elimin üstünden alabilmek üzere.. Stajyer doktor yada hemşir yada sağlık personeli hepsi olabilme olasılıkları yüksek... Bizim hastanelerden anlayışımız doktordan yada.. Hemşirlere bile "Doktor bey" diye hitap eden bir milletiniz sonuçta..

Benim yaşlarımda oldukça hoş iki gencin insafına bırakıldım..Kanımı alan genç yüzümdeki acıyı fark etmiş gibi "acımayacak" dedi.. Sadece gülüsemek için zorladım kendimio kadar... İki gençte her an bayılmamı beklercesine dikkatlice beni süzüyorlardı.. Ee bende tabikii... :) 
Özellikle birine takılı kaldım..  [Altını çiziyoru  ツ ] 
Bu arada, kanımı alan arkadaş elime iğneyi çoktan batırmış ve damla damla tüpün içine boşaltmaya başlamıştı bile... 

Benim takılı kaldığım genç ise hastası koltukta oturduğu halde  bana bakmakta ve bende ona.. Bakışlarındaki hayretmiydi yoksa her an zırlayabiliecek gözleri dolmuş bir kıza mı bakıyordu çözemedim fakat ben o gençte takılı kaldım..
Arkadaşı işini bitirince bantlamasını rica etti .. Bütün iğne yaralarıma tektek o yuvarlak küçük bantları yapıştırdı.. 

Ben teşekkür edip -ki teşekkür ettiğim şeye bakın "canımı yaktınız çok sağolun ben bile bundan iyisini yapamam" derecesine yavaşça çıktım oradan.. 

Eemm, başka bir tahlil girişi için başka bir sırada sessizce beklerken oflayan, zırlanan, görevlilere söylenen bir yığın insan ve bir görevlinin fazlaca baskı ve stres altında olduğu belli olan o anlarında bir hasta ile tarşıtması sırasında -takılı kaldım ya ben o gence- orada köşede beklerken görünce istemsiz gülümsediğimi farkettim..

Yani böyle huylara sahip değilimdir.. İnsanlarla göz teması kurmasını severim fakat bu başka bişey.. 
Hem göz teması hemde kocaman bir gülümseme.. Gülerkende işi abarttığımın farkındaydım 33 dişimin -32 değil:)- hepsinin göründüğüne eminim...  Tebessüm değil dikkat çekiyorum bu noktaya..

Ağzım biraz büyüktür aslında ama yüzüme uygun olduğunu düşünüyorum en azıdan diş gösterek güldüğümde kötü durmuyor.. O gencin bana aynı karşılığı verdiğini görünce sessizce "çok asabi" diyerek gülümsemeye devam ettim.. Gülümsemesi daha da büyüyerek "Öyle yanıtını" verdi.. 

Bir dakka ne yapıyorum ben ! 
Ben erkeklere asılmam ki.. Ama resmen bunu yaptım.. Ve pişman değilim ! :)
Hemen önünde duran sevgili "Annem" de ona dediğimi sanıp benle konuşmaya başlayınca onada bakıp yanıt vermek durumunda kaldım ama o "Kan alma merkezindeki sevgili genç" ona demiş olmama rağmen kesinlikle anneme dediğimi düşümüştür.. Gülümsemesi, özellikle gözleriylede gülübilmesi bana bakarken ki o hali 'ne kadarda yakışıyor' dedirtti...

Buradan ilan ediyorum;
"Hayır! Ben sana dedim... Senle dohbet başlatmak istedim.."   ^_^

Anneme anlattığımda "ne bileyim kızım bilmseydim konuşmazdım o an senle, görmedim ki ben" dedi ve kahkahayı bastı..  

Adını bilmiyorum fakat iki gündür duymayan arkadaşım kalmadı...
Sosyal medya sitelerinde yazmadığım yer kalmadı sanırım bi burası kalmıştı onuda yaptım tam oldu.. :) Ne yapıyor ediyor konuyu o gence bağlıyorum hep.. 

"Beni bulsun, google'a yazsın... Ama tüpün üstünde vardı adım soyadım.. Bulsun işte.. Deme ama öyle neden olmasın... Ya ben aşık oldum... Kalemim olsa verirdim numaramı... Kesin vuruldum diyorum sizeee.. Bulur yaa deme öyleee " diye bir yığın sızlanmalar, temenniler.. Git bul diyenler.. Şansını kendin yarat diyenler... Daha neler neler... :) 
Hatta bi arkadaşımın yorumuda "deseydin keşke iğneyle yazsaydı koluna numarasını." Çok hoşuma gitti... ^_^

Hala arayıp ciddimisin diye sorup, hayırlı olsun diyenler var... Siz düşünün yani yarattığım olayın boyutunu... :D
 
Dört bi yanda onu aramama yardım etmek için hazrıda bekleyen arkadaşlarım var.. Abartmıyorum inanınki şakayla başladı fakat boyutunu biraz kaçırdım sanırım.. Şimdi bozuntuyada vermek istemiyorum.. Hoşumada gitmedi değil.. Fikri bile çok heyecan verici düşünsenize, şans bu ya işte kimbilir... :D (   Hepsine tek tek minnetle teşekkür ediyorum ツ   )



Ah o şans... Yaratabileceğim o şans... Şansım daha doğrusu...
Bilmiyorlar ki bende o şans olsa idi, ohooo kesin arkeolog yada pilot olmuştum :P  ^_^ 
Ne alaka demeyin belki yazarım o alakayı da birgün... :)

Her şeyin bir ilki olurmuş bir insan için, şakasına bile olsa aklıma gelmedi desem yalan olur.. Ki benim gibi birinden telefon numarası almak zor iken.. Böyle konularda ketum biri olurum.. 

Bir kız bir erkeğe asılmaz, numarasını vermez, gülümsemeli ama sadece gülmekten ibaret olmalı fazlası olamaz, ilk adımı -gerçekten o ilk adımı- erkek atmalı vs. vs... Saçma biliyorum ama böyleyim napim.. :)

Kimbilir belkide bulur beni.. 

Sesleniyorum... Tepecik Hastanesindeki "Kan merkezindeki genç" beni bulmanı bir an önce bekliyorum... Bulmalısın bence..  Onca insan benle beraber beklemekte ne onları özelliklede beni bekletme..  :D

Bir çırpıda yazıverdim ve çok uzun oldu ama ben yazarken keyif aldım okuyanda umarım keyif alır... 

Hayatınızda kendi şansınızı yaratabilmenizi dilerim.. Ben beceremiyorum bunu siz yapabilin bunu canı gönülden diliyorum... Benim gibi bir konserve kutusuna tıkılı kalmayın.. He mutlaka yanınızda bir kalem olsun.. Ben bir tane attım çantama bugün :)
Mutlu günler...  ^_^

24 Nisan 2013 Çarşamba

"YETER Kİ SEV SEN BENİ"

Olmaz mı hiç.. 
Yani böyle bir tuşa basmışlardır ve herşey o anda duruvermiştir böyle.. 
Ne İleri sarabilirsiniz nede geri.. 
Sövmek istersiniz diliniz varmaz, vurup kırmak herşeyi dağıtmak istersiniz eliniz gitmez..
Bir bir sıralarsınız işte o andaki olamayan herşeyi oldurmak istercesine o istek ve içinizdeki kelebeklerinizin sizi itelemesine rağmen omuzları düşürüp kocaman bir iç çeker "olabilirdi" diyebilirsiniz..
Sadece unutursunuz işte öncesindeki olmuşları.. 
Olabilirmiş gibi yaşarsınız ya bir müddet öyle gibi birşey işte böyle hissetmek.. 
Unutmakla, unutmak istememek arası gelip gitmek...
Unutulduğunu hissetmek içinde.. 
Düşünmek, küçücükte olsa ufacık bir damlanın kayıp gitmesi gibi bir umut ile içinin kanatlarını hareketlendiren o fikir.. ' Unutmadı belki de .. ' 'Belkide hala... ' Diyerek aramak içinde bi yerlerde, kısacıkta olsa bir şarkıda.. 
Yağmış olan tüm yağmur damlalarında.. 
Ufacıkta olsa bir umutla; "YETER Kİ SEV SEN BENİ"  ben hep severim ki seni ! 


Kuzey ve Güney dizisi için Sevgili Zeynep Casalini daha önce Fikret Kızılok'tan dinlediğimiz şarkıyı yorumlamış.. Kuzey ve Cemre'nin aşklarını yansıttığı bir sahnede izledim.. İtiraf edeyim diziyi ara ara denk geldiğinde izlemişimdir bu şarkıyı yorumladığınıda fragmanda dinledim..
Hoş olmuş, iyi olmuş.. 
İki kelam etmek gerektiğini düşündüm..
Seyrinize... ^_^



⛅⚡☔ Uyanın Güneş'i Gördüm.. Müjdesi ile geldi... ⛅⚡☔

⛅⚡☔ by t u b i
⛅⚡☔, a photo by t u b i on Flickr.
Bugün inanılmaz bir neşeyle güne başladım.. 
Hep böyle günlere adım atarken "hadi hayırlısı" derim hep çünkü mutlaka o gün bir şey olur.. Garip değil mi bunu bir çok kişi mutlaka yapıyordur.. Bunu yapmamalıyız aslında çünkü bütün o negatifi yayıyoruz o zaman etrafımıza.. İyi düşünün iyi olsun isteyin hep iyi olsun... :) Fala inanmayın ama falsızsa kalmayın...

Günler hızla ilerliyor işte Nisan Ayından da çıkmak üzereyiz.. ( Hiç üzülmüyorum ) Dün 23 Nisan'ı kutladık bugün 24'ü.. Ayı çoktan bitirdik bence zaten 15'i olduğu anda nasıl geçiyor anlamak mümkün değil..
En büyük neşem ise tatil planlarına başlamış olmam hatta çoktan planım hazır.. En büyük mutluluğum bu galiba..
Ee birde yaz geliyor işte daha ne olsun.. Gerçi hala üşüme potansiyeline sahip biri olarak sabahları titriyor ve klimanın başına gidiyorum fakat az kaldı sanırım bu durumdan kurtulmamada..
Hüzünlenmekten çok neşelenmek hoşuma gitti.. Neşe ile ben aslında yanyana  duruken bile bir garip hissediyorum.. Öyle zor geçti ki bu kış.. 
Derin bir iç çekiyorum ama yazarak nasıl ifade edilir inanın düşündüm ama yok bulamadım.. 
Güneş'i, günü sımsıkı o neşe ile kucaklayın.. Kısa kısa hatırlayın bişiler sonra hemencik unutun yeni an'ınıza geri dönün...
Gününüz aydınlık olsun...  ^_^

21 Nisan 2013 Pazar

Hey ! Kendim sana sesleniyorum !

Papatyalar bir tek bahar demek değildir .. Bir tek baharda acmazlar :)  by t u b i
Papatyalar bir tek bahar demek değildir .. Bir tek baharda acmazlar :) , a photo by t u b i on Flickr.


Yazıyorum.. Kendimi yazıyorum..  Biriktirdiğim herşeyi  “o an” geliyor ve yazıyorum..

Konuşamıyorum anlatıp dile getiremiyorum.. Yazdıklarımda anlattıklarımı dilimle söyleyemiyorum ki..  İyi yazmıyorum, güzel değil kurduğum cümleler.. Kelimelerim az.. Noktalarla dolu hatta yazdığım herşey.. İstemsiz koyuyorum yan yana.. Bitirilmemiş, söylenmemiş herşeyi temsil eder gibi sıralıyorum işte yan yana..

Herşey yazarken biliyorum “ her şey” olarak yazılması gerektiğini..  İmla kurallarına uymuyorum mesela.. Kitap çıkarmayacağım ki dikkat edeyim..  Şiirde yazmıyorum.. Ben bir yazar değilim ki !

Sadece kendime, dile getiremediğim kendime yazıyorum ben..

Yazıyorum sadece...

Düşünmüyorum mesela ne yazsam diye.. Klavyenin başına geçtiğimde yazıveriyorum hepsi bu..

Farklı olayım diye değil.. Garipliklerin baş kahramanı olmak ise hiç değil..

Uzun zamandır yazıyorum ben..

Ara sıra defterlere yazıyordum.. Bazen herhangi bir Word sayfasına şimdiki gibi.. Telefonuma yazıyordum mesela.. Mesela ya işte yazmaya engel değildi ki benim için..

Kalem tutmasa da elim, gitmese de parmaklarım klavyeye yine yazıyordum işte fotoğraflarımla.. İyi fotoğraf çeker miyim… –Hayır ! Çekmem, çekiyorum hiç diyemem..

Fotoğrafçı değilim.. Diyemem ki ! Fotoğraf çekmek herkese göre değişir ama benim için tektir.. O bir aşktır.. Huzurdur, kelimelerimin sessiz dilidir.. Sözsüz bir müzik gibidir mesela.. Beni tek terk etmeyen nice huzurları içime işlemiş yegane kahramanımdır.. Ben sadece fotoğraf çekerim.. Herkesin gördüğünü değil, kendi gördüğümü fotoğraflarım.. Hikayeleri vardır mesela..

Buyum ben.. Yazmadan durmam, sevmeden yapamam, ağlamasam da gizliden dolar göz pınarım engel olamam..

Ben sadece kelimeleri yan yana dizerim..  İçimdeki karmaşayı sesli sunarım kendime hepsi bu..

Severim, üzülürüm sonra yazarım.. İzlerim, gördüklerimi yazarım mesela.. Gizlidir ama o gizleneni de yazarım.. 

Mesaj kaygım yoktur.. Ama okuyan bilsin isterim, anlasın okurken beni değil kendini anlasın.. Ben sizlerden farklı değilim ki !

Olamam ki !

Yazıyorum işte.. 
Ne farklı olmak için nede insanları etkilemek için yapmıyorum ki ben bunları..
Ben neysem oyum.. Sıradan biriyim herhangi biri.. Farklı olmak istemiyorum ki !
Bu dünyada koca bir “hiç” iken hiç var olmayan başka bir dünyada nasıl var olabilirim ki !
Sadece susup, sadece yazıp öylece yaşamak istiyorum, bir hiç’im ve öylede kalmak istiyorum..
Hepsi bu !

Bir çiçek olsaydım keske ..



Bir çiçek olsaydım keske .. Önce tomurcuk olur, sonra acardim .. Guzel kokumu etrafa yayip mutlu ederdim herkesi .. Bakan bir daha bakardi bana .. Sonra yavas yavaş yapraklarımı döker , herkese tek tek veda edip kuruyup giderdim .. Ardımda sadece kuru bir dal bırakarak .. Kısa bir veda kısa bir mutlulukla ..
t.a.

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !