24 Mayıs 2013 Cuma

Ya ya ya ya! Sen çok bilen ..

Hande Yener ..
Kendisini severmisiniz bilmem fakat hatunun her söylediği şarkı hit olma gibi bir özelliğe sahip hakkını vermek gerek.. Yeni single çıkarmış ve bu şarkıyada bayıldım müziği+sözleri hepsini yani...
Kesinlikle iyi bir hit alacak şarkı..
Helal olsun gene harika :)


___

Ya ya ya ya! Ben en özel
Ya ya ya ya! Ben en güzel
Ya ya ya ya! Ben her şeyindim ya
Ya ya ya ya! Sen çok bilen
Ya ya ya ya! Yalnız gezen
Ya ya ya ya! Sen terk edildin ya :)

23 Mayıs 2013 Perşembe

Güzellik :)

Güzellik :) by t u b i
Güzellik :), a photo by t u b i on Flickr.
BUDA GÜNÜMÜ AYDILATAN BİR DİĞER GÜZELLİK OLSUN.. BAYILIYORUM ŞU TOSBAĞALARA .. KÜÇÜKLÜKTEN BERİ HAYALİMDİR BU ARABALAR.. HÜZÜNLÜ BAKIŞLARI YOKMU SİZCEDE ? YENİ ÇIKAN TOSBA MODELLERİ HAVALI OLMUŞ HİÇ BANA GÖRE DEĞİLLER.. SEN BENİM OL İTE KAK GİDERİZ BERABER  :)

B O Ş !

Boş boş yazmaktan hoşlanıyorum.. 
Korkarım buna alışıp günlük hayatımda da boş konuşan birine dönüşeceğim..
Olsun en azından hala düşünebiliyorum.. 
Düşüncelerim üzerine çene çalıp boş boş konuşup yazabiliyorum..
Mesela şimdi aralanmış olan pencereden içeri giren o tokat gibi rüzgarın hesap makinesinide beraberiyle kağıtları darma duman edişiyle ilgili saçma sapan gülen ben bunu yazıyorum..
İçimde endişe var bir yığın bunu yazarken.. Çok saçma ki ! 
Kime ne yani, çatıdan, pencere aralığından duyulan rüzgarın sesinin içeme yerleştirdiği bu endişesinden dimi ya.
Bir insan rüzgardan neden korkar hiç anlamam.. 
Şu an bunu irdelemek için dışarı çıkıp düşünmek gerek o rüzgarda.. 
Yok almayayım ben böyle iyiyim..
Pencereyide kapadım zaten fazlası bana zarar.. :)
Dışarda oluşan toz bulutu, çatının o tok dolu dolu dangur dungur sesi yetip artıyo bana en iyi kuzu kuzu radyodaki şarkıya eşlik edip işime bakmak...
-La la laa laaaa ! 
Duymuyorum demek istesemde nafile..
Napalım artık bugünde böyle, rüzgar ese dursun bende yavaştan tüyeyim..
Hoş bir gün dilerim... :)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

En Büyük Şansım Şanssızlığımdır Arkadaş !


Hani bir laf vardır derler ya ki çoğu zaman benimde kullanmış olduğum bir cümledir bu..

"İnsan kendi şansını kendi yaratır."

Esasen katılırım bu cümleye çokta afillidirde.. Özgüven barındırır içinde yere basa basa topuğunuzu böyle omuzlar dik bir şekilde deler geçer önüne geçenleri..
Ama işte o iş öyle değildir.. 
Bazen öyle bir olur ki  'dang'  diye duvara öyle bir toslarsınız Dünya'nın kaç tane kıyısı köşesi vardır hatta yuvarlak mı, elips mi yoksa düzmüdür onun idrakına varabilmek için kafanızın etrafında uçuşan geveze kuşları kovalarken bir yandan bunları hesaplarsınız işte.. 
Aptallığın sınırına dayanır zorlarsınız !
"Nereye geldik, aa o kuş mu, siz kimsiniz ne işim var burada benim.. Sahi ben kimin yahu ! "
Diyerekten sıyırdığınızın belgesinide elinize almış olursunuz...
Hadi hayırlı uğurlu olsun bi o eksikti onuda aldınız tam olsu işte... 
İnsan hayatta daha ne ister şansta neymiş.. Pehh ! Bide kendim yaratacakmışım.. 
Nereye yaratıyorsun..
Hani bi kapı sıkışmıştır tıkpı onun gibi.. 
Mutlaka olmuştur halının bir ucu o kapının altındaki kısma böyle bir sıkışır ki itersiniz itersiniz açılmaz meret..  He o sıkışan kısımda püsküldür.. Hiç anlamam neden bırakırlar o püskülü yerleri süpürme görevi görsün diye değildir.. Hoş görünsün diye ? Cuk.. Bence o da değil kötü görünüyor çünkü.. Gerçi artık püskül yok halılarda çim adam gibi dimdik olurlar ilk aldığınızda tüm yüzey o kadar.. Neysee.....
Sonra çeşitli yöntemler denersiniz o kapıyı açmak için.. 
Kendinize çekmenin mantığı yok zaten dışardasınız.. 
Tek çare itmektir bir kişi daha gelir ev ahalinden itersiniz boylu boyunca yok nuh diyo peygamber demiyo..
 "Ne gavur inadı var sende" derdi babanem heh aynen öyle işte ! Benden inat bir kapı bu.. 
Alttan kaşık ile halıyı itemeye uğraşırsınız ne dahiyane dimi.. Ee ne yapalım arkadaş incecik bir aralık var oklava sokacak değiliz ya oradan.. 
Yok olmaz ne denerseniz deneyin inadından vazgeçmez..
Sonra olaya başka biri dahil olur çekilin der böyle bir "Cüneyt Arkın" bakışı ve tavrıyla "Yettim Gariiii" diyerek bir omuz atıp açıverir kapıyı..
Nedir şimdi bu !
Şu salakça epiriye girmicem hiç "biz yaptık iteledik halıyı biraz uğraşsak bizde açardık" klişesine.. 
Al sana şanssızlığın dik alası budur.. 
Şansım yoktu fakat kaşıktı omuzdu derken şansımı yaratmaya uğraştım lakin sonuç KOCA BİR HÜSRAN ! 
Hadi elleri göreyim o şansı yaratabileceğini idaa edenler buyrun hodri meydan..!
Hani şans yaratılabilen bişeydi nerde ?

Bugün koca bir şassızlığım ve benim aptallığım yüzüne gelen bir durumu düzeltebilmek için sabahın 6'ısndan beri sokaklardayım..
Yok abi olmuyor işte ! İtelesemde kakalasamda olmuyor!
Annem "olmuyor" dediğimde "sen istesen yaparsın olmuyor diye bir şey yok" der.. 
Anam canım anam istemesem neden yapayım demi neden zorlayayım.. 
Olmuyor arkadaş !
Ne yaparsanız yapın bir kere şu Dünya'ya şanslı geldiyseniz hiç çalışmadan sadece sallamasyon bir sonavdan 90 ile geçer bir diğeri şanssız olduğu için çalışır ve 49 da kalır ! 
Olay tamda bu kadar basitir işte..
Olmadı gene .. Mevzu ders değil yanlış anlaşılmasın sadece bir karşılaştırma hepsi o..
Pes etmiş değilim.. Daha uğraşacağım orası açık ve net...
Fakat kolayla pes eden biri değilimdir sonuna kadar giderim ancak olmuyorsada bir yerde frene basar park ederim işte... 
Hadi bakalım sevgili "HAYIRLISI" kardeş beni ne zaman bulacak bu HAYIR'dan türeme olumlusu olan HAYIRLISI .. ! 
Fazla bekletme ben sabırsız biriyim...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Ağlamasak bile gözleriniz dolduğunda da neden burnumuz akar ? Mendil lütfen !




Bazı zamanlarda "STOP" düğümesine basıp o anda; 

Ne kadar hızlı akıp gitmişsin be hyatım, ömrüm. çocukluğum.. 
Bu kadar hızlı bitecek ne vardı sanki ne acelen vardı ki nereye yetiştirmek için didindin durdun.. 
Sankı çok mu matah birşey bu büyümek zamanı eze eze bitirmekte bizi ite kaka buralara getirdin.. Neler yaşadım bugüne kadar neleri geride bırakıp nelerle uğraştırdın koca bir 26 sene..
Daha dün gibi gözümün önünde geçmiş onca vakit.. Tek gayet okul ve oyundu..
Şimdilerde birikmiş taksitler, ödenecek faturalar.. Geride bırakılan kırık kalpler, unutulmaya yüz tutmuş nice fotoğraf karesine sığmış anılar.. Ve kırılmış bir kalbim var..
Unutmak ve unutmamak arası gelip giden duygular karmaşasında aklımda, kalbimde birikmiş tonlarca ağırlığındaki düşüncelerimle yaşayıp gidiyorum..
Sanki Dünya'ya gözlerimi böyle açmışım ve ben o gözleri tamamen kapatana kadarda böyle kalacak gibi hissediyorum.. His değil bu biliyorum..
Ne yazıkki yaşım ilerledikçe takıntılarım olmaya başladığını fark ettim.. ( Anneme mi benzmeye başladım ne ? )

Galiba arada yapmak iyi bu tuşa basıp bunları.. Bir çok kişi böylemidir acaba benim gibi.. İçimde barındırdığım o komik melankolikten böyleyim.. Kötü müdür bilmem ama her an buna hazır ve tetikteyim işte..
Hayatımla ilgili yazdığım tek şey sanırım hislerim ve duygularım.. 
Zaten bunların tümü ben değilmiyim ? Ne yaşadığımın önemi var mı ki ?
Bilmem buradan baktığımda kendimce "şimdilik" bir önem yükleyemiyorum buna..
İleriki zamanlarda belki..

Çocukluk arkadaşım canım dostum ( deyimi yerindeyse kankam ) bir önce gün güzel bir merasim yaşadı.. Kendi tabiri ile "100 yıllık bir ömür hayal edersem ilk 25 liğim im finalini en mükkemel haliyle yaşadım ben" ondan önce bu anı ben planlamıştım fakat kısmet bana değil ona'ymış.. :) 
Ben o treni çoktan kaçırdım..
Yalnızlığa giden trene binmiş olmam benim seçimim olması gerekeni o an karar verip ypmak gerekir bende onu yaptım ve hiç pişman olmadım..
Napim kahrolası bir duygusallık sarıyor beni hep.. Koparamıyorum bunu ama eğer bunuda yitirirsem tam bir odun olurum herhalde en güzeli ağlayan zırlayan ve bir çok konuştuğum beni tanımayan kişilere göre felsefe yapan bir tip olarak mutluyum.. Karmaşık konuşmayı sevmem hatta beceremem de sade ve yalın anlatmayı severim esasen buda tam bir patavatsızlıktır ama anlaşılmaz olmaktansa böyle olmayı yeğelerim..


Sözün özü; ogün o terasta doğup büyüğüm o eve bakıp o balkon ve sokakta, durup baktığım o terasta geçen onca anıya o günkü anıda dahil olacakmış.. Önümzdeki anılara bakıcaz artık.. 
Çoculuğum, dostum canım kardeşim bir ömürde her daim böyle güzel gülümsesin gözlerin..

Mutlu günler dostlar gene doldurdum sayfayı... :)

16 Mayıs 2013 Perşembe

Şöyle bir düşündüm de !




Ben bayadır şarkı paylaşmamışım hatta bu ay çok az ilgi göstermişim sevgili Blog'um sana :)
Günün anlam ve önemine layık ( esasen ruh halim ) olan şarkı..

Feridun Düzağaç - Senin yüzünden adlı şarkısı.. 

Bu adamı ciddi ciddi seviyorum.. 

Ama ben nedense pek Türkçe şarkı dinlemiyorum gündüzleri çalan radyom dışın fakat paylaşımlarım hep Türkçe yönünde.. Garipsedim telefonumdaki müzik listemi yenileme vaktim çoktan gelipte geçti fakat "ESKİLER GÜZELDİR" presibim ile halen çekişmede olduğum için erteliyorum... =)



(Bu arada Muyap'ın eklediği video kliplerden eklemeye özen göstereceğim.. Yeni telif hakları ile ilgili çıkarılan değişikliklerden bilginiz varmıdır bilmiyorum fakat artık Tv'nizden kaydedip Youtube ekleyeceğiniz her klibe daha dikkat ve özen göstermek zorunda bırıkılıyor insanlar ve telif hakları gereği kaldırılabiliyor.. Olması gerekende bu esasen fakat ben klipler için bunu saçma buluyorum.. Şarkıların mp3 indirilmeleri kesinlikle denetlenip yasaklanmalı fakat klip -Yapmayın lütfen ' Sanki kipteki ögeleri, kişileri hatta konusunu mu çalacağız ! Yok artık ! )

"Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir."




Kendimi tek bir şey üzerine odaklanmamam gerek düşüncesiyle hareket ediyorum.. 
Bu da düşüncelerimin yayılmasına ve üstten bir bakış açısı olarak kalmasına sebep oluyor..
Aslında bunun benim için ne kadar köreltici bir durum olduğunu anlamam çok uzun bir zamanımı aldı lakin bunu halen yapmaktayım..
Dinlediğim şarkılar bile  yozlaştı bunu hissediyorum.. Dinlerken hissizce dinliyorum.. Duygu kırıntısı olmadan..
Yazarken kendimi dile getiremiyorum sanırım.. Sanırım..
Böyle hissediyorum son günlerde yine.. 
Kaçar gibiyim içine düşebileceğim o ışıklı ama derin kuyudan..
Halbuki bundan memnunum ben.. Bunu istiyorum çünkü..
Umud etmekden ziyade yaşama belirtisi göstermek benim için.. Bunu gördüm, dokundum ona karanlıktaki o berraklığa..
Bitkiler gibi sadece oksijen alıp vermek değil..
Nefes almak havayı solumak değil.. Ruhunla soluyabilmek, öyle değil mi ?
Eskisi gibi olmaz elbet hiç birşey ne demişti üstad;   

"Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…"  

O çiçeklerle dolu yüreğim..   

"Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. " 

Bu hislerle devam etsem işte .. Karalamadan, silmeye uğraşmadan.. 
Buruşsun, köşeleri yıpransın, kimi yerlerde silinmiş yerler olsun izleri belli belirsiz.. Yırttık yerleri özenle bantlanmış.. Yıllar onada acımamış ama hala buradayım diye haykırarak dursun..
Ey zaman ! Elini çek yüreğimden ve duygularımdan... 

Zaman herkese getirmesini istediği getirsin.. Birgün, çok ilerde bir gün diyebilin ki; hayat değil zaman sen nelere kadirsin, neler içinde sürükledin beni bilinmez bir avuçluk sevdalara.. Sevdim seni yeri geldi küfrettim sana.. Ama kızamadım işte sana kendimden başka.. "

Gününüz gerçeken güzel ve aydınlık olsun.. 
Bugün kandil.. Elinizi açıp dua edin tüm inancınızla tüm kalbinizle..  
İnançla dilenen dilekleri kullarından esirgemezmiş Allah ..
Kimbilir özlediğiniz yanınızda durur özlediklerinize kavuşursunuz..
Tüm kalbimle istiyorum ki; yüreğinizin istediğini Rabbim yanınıza layık eylesin...

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !