18 Mart 2014 Salı

Bir Tosbağ Hikayesi ..



Zamanın bir yerinde kimselerin el değdirmediği düşler varmış...
Senelerce yol almışlar, gitmiş gitmiş gitmişler....
Demir almak zamanı geldiğinde yalnız başladıkları yollarda yeni düşlerle tanışmışlar, kocaman olup büyümüşler...
Hiç yapılamamış, hiç söylenememiş onca düşe hep bir adım daha geri iterek doluşmuşlar ufacık bir arabanın içine..
Araba ufak, düşler büyükmüş..  Ama orada her düşe bol bol yer varmış..
İmkanlar kısıtlı, ama düşler sonsuzluk kadar mümkün gibiymişler..
Hep bir diğeri onun önüne geçmiş.. Geride kalan bir daha hiç sesini duyurup o arabanın içinde olduğunu anlatamamış..
Duymamışlar..
Yıllar geçmiş...
Demir pas tutmuş, yollar zorlaşmış.. Gidemez olmuş bizim ufak araba.. 
Küçülmüşler...
Yeni düşler uğramaz, eski düşler yapılamaz olmuş..
Araba kocaman ama düşler küçücük kalmış...
Çünkü, ufacık arabanın içindeki onca düş bir bir çekip gitmiş zaman içinde..
"Rüzgar uğultusu, derinden gelen bir kuş sesi.. İleride akan bir nehir, acı bir toprak kokusu..."

Düşler nede güzelmiş bir vakitler...
Varsın olamasınlar lakin yeşermek için küçük bir tohum, filizlenip büyüyen onca düş nede lazımmış oysa...
Durdurmamak gerek düşleri..
Hayaline dalıp saatlerce yazmak belki okumak yada gidip almak gerek...
Sizin düşler limanınızda neler vardı bir zamanlar..
Ben bir tosbağa binip gidebilmenin hayaliyle yanıp tutuşurken hangi ara vazgeçtiğimi hatırlattı bana rüzgar..
Hangi kuş fısıldadı kulağıma... Akıp giden nehire özendiğimde toprakla bütünleşemememin verdiği betonarmelikle ne zaman karşı karşıya geldim...
Hatırlamıyorum..
Zaman kırıcı çok, incitici... Unutturucu, zalim...


15 Mart 2014 Cumartesi

Seboreik Dermatit mi? Kendimi Pıçaklamak İstiyorum... :)

Başımda deli bir illet var...
Çoğu zaman bundan çok sıkılıyorum.. Üzülüyorum.. Nasıl anlatacağımı bilemediğim için herşey güzel herşey çok iyi gibi davrandım... Ama gel gelelim ki dışı sizi içi beni yakar hesabı var ya aynen o bendekide...
Uzun bir süredir Seboreik Dermatit adı altında lanetler ötesi bir hastalığın pençesindeyim.. 
Son 1 sene içinde olay çığrından çıktı.. Bıraksam terbiyesiz yayıldıkça yayılacak.. Fakat dedim ya illet lanett... Geçmiyor  tıpta bir tedavisi yok.. Ürünler fayda etmiyor..
Dünyaları döküp aldığım ürünlerde aynı şekilde..

Bi ara isyan bayranı çektim  "yeter ya doktorlarda bir halta yaramıyor ilaçlarda kremlerde.. Dolan öyle " dedim ama olmuyor dostlar olmuyor...
Deli bir kaşınma ve yanma hissi sizi sizden ediyo o derece feci...
Her yöntemden bir kuple denedim, onu içtim bunu sürdüm.. Onu yeme dediler yemedim.. Bunu içme dediler içmedim.. Ee öleyim ben o zaman...

Stresden dolayı insanların bi anlık buhranlı vakitlerinde bi anda yakalayan bir mikrop bu..
İlaçlar,şampuanlar kremler.. Türlü doktorlar...
Ama nette dolanırken bulduğum bir blog var ve oradaki kürü denedim.. 
Stresen uzak olmam elbette zor ama elimden geldiğince olaylara pozitif yaklaşıyorum.. Kabul çok inandırıcı olmadı bu ama durum bu "olmak zorundasın  Tubiiii" dedim... 
Her derde "Amaaann boşver olursa olur olmazsada koyuveririz gider" dedim.. Şimdilik bunada devam.... Her ne kadar beceremesemde... Bi aralar ne kadar duyarsız bi şahsiyettim halbuki şimdi halime bakınca üzüldüm be kendime valla yazık... :)

Neyse sözü uzatmaya gerek yok  küre gelelim... Ciddi anlamda etkili tek şart düzenli kullanmak..
Blogun linki; webseyyahi   .
Ve lütfen kürdeki malzemeleri görünce vazgeçmeyin... Bilinki işe yaramasa cidden bunları yazmadım.. Bu kesin bir tedavi değil elbette fakat rahatlamanızı sağlıyor.. İyleştiğinizi gördüğünüzde içiniz dahada ferahlıyor.. Mutlaka şiddetle ve şiddetle tavsiye ederim... Bu hastalıktan çok muzdarip kişiler var çok iyi biliyorum... Bu sebeple deneyin ne kaybedersiniz kii?

Ve ben ne kadar hala kendime bu hastalık temiz olmak yada olmamakla bir ilgili olmadığını tekrarlayıp dursamda insanlar tam aksini düşünecek diye ödüm kopuyor...
Sizde benim gibi düşünmeyin çünkü cidden  değil...  
Tek sebebi ne yazık ki STRES .. 
Bol stressiz günler diler gözlerinizden öperim.... :)

Dipnot: Şampuan olarak Selsun Blue ya başladım bu yazıyı okuyupta bu şampuanı kullanan varmı bilmem ama fayda edebileceğini ve bu kürü destekleyeceğini düşünyorum.. Dedim ya denemekte fayda var... (Kullanan bir kullanıcı yorumuda alabilirsem sanırım çok memnun olurum...)

YAZIYA DEVAM EDELİM BAKALIM... :)

10 Mart 2014 Pazartesi

Toz,duman..



 Bir avuç külün tozunu neyin günahı için savurur rüzgar ?..



1 Mart 2014 Cumartesi

Asosyalgil

Tanrım ufuletlerdeyim..
Haftalaradır kafamı dışarı çıkarmıyorum.. Mekinem paslandı vallaha... Havalar cayır cayır iken evde pinekle dışarısı buz kesmişken çıkmayı düşün.. Tanrım ne kadar şahaneyim..
İşin tersi internet aleminde de takılmaz oldum.. Kolumun aldında GEO dergileri evin bi köşesinden bi köşesine sürüklüyorum.. 
Onlarda yetmiyor gözüm başka dergilerde üstelik.. Tanrım durumum vahim.. :)
Bu pazar bi hava almak lazım bi nefes vermek gerek.. Titremek gerek artık soğukta...
İkna etmeli birilerini yalnızda olmazki... hiç yaniiii.... :)
Mutlu sabahlar.... ^_^ 

18 Şubat 2014 Salı

Mesela...Mesela...Mesela...

Güzel bir koku duyarsınız, mesela portakal....
Bir kelime geçer radyoda çalan şarkıda, mesela eşya...
Bir yudum alırsınız dumanı tüten kahvenizden, o acı tadı alırsınız mesela...
Gardırobunuzun köşesine sıkışmış bir bluz vardır, mesela uzun süre kokladığınız, yıkamaya kıyamadığınız...
Yazın soğuğu, kışın güneşin kavurucu sıcağını özlersiniz, mesela...
Mesela, ellerinize bakarsınız unutulmuşluğu hatırlarsınız.. 
Eski bir fotoğraf gelir kaybolmuş vakitlerden, sınıfın kapısında sarılmışsın arkadaşına yüzünde bambaşka bir gülücükle çocukluğu hatırlarsın mesela...
Uyursun, uçurumdan iterler seni irkilirsin mesela... 
Uyarnırsın, rüyaların ne kadar saçma olduğunu bir kere daha ispatlarsın gözlerini açtığın anda mesela...
Mesela...Mesela...Mesela...
Mesela, hiç olmamış gibidir ya öyle yaşarsın işte ömrünün son nabız vurumuna...


8 Şubat 2014 Cumartesi

Yalnızız, yalnızlar, herkes çok yalnız..

Yalnızlığa fazla alışırsanız ki şayet, kalabalıklardan korkar olursunuz...
Bi bakarsınız ki kendinizden bile kaçar olmuşsunuzdur...
Ee, sizi yalnız kalmaya itenler utansın..
Onlarda kalabalıkların içinde yalnızlıktan iliklerine kadar üşüyüp, kaskatı olmuş duygularında boğulsun...
Karlı bir kış günü, sıcacık yataklarında gözlerini açtıklarında güne, pencereden görünen karın, bakarken bile hissetiğiniz o soğuğu ile anlasınar ki; yataklarının içinin aslında ne kadarda soğuk olduğunu...
Her gün batımında göğün dansını izlerken, göremesinler sıcaklığını.. Hissedemesinler... 
Yanızlıkların içinde kimseye dokunamasınlar... 
Sevilmeden sevmeyi yaşasınlar.. Terk edilsinler.. Unutulsunlar...
Hatta, neyse boşverin...
En nihayetinde hepimiz yalnızız, korkağız... 
Çok soğuklarda görmüşüz geçirmişiz siz hiç bitmeyen kış gördünüz mü?

Azıcık gülücük iyi gider ne dersiniz? ツ

Ohh iyi bari daha varmışş....  ^__^

Mutlu sabahlar.... Bol gülücüklü günlere efenim... =)



3 Şubat 2014 Pazartesi

31 Ocak 2014 Cuma

Tanrım Kriiiiizzzzzz... :)

Tanrımmmm kış geri geldi.....
Bu sene kış çok çetin geçiyor çok :) inanılmaz ılık bir hava bol bol güneş sıcacık bir öğle sıcağı.. Tanrım daha ne isterim ben böyle bir kıştan..
Ama bi kaç gündür ısırıyor meret.. Nefes alırken bile burunumun direğini sızlatıp sulu sulu nemlendiriyor gözlerimi...
Akşam bi kuaföre uğrayayım genel bir bakıma aldım kendimi.. Ormana dönmüş (ki oraman dediğime bakmayın bende kaş yoktur aslında en büyük sıkıntımdır) kaşlarımı toparlattım... Vs.vs. bişiler işte :)
Hadi dedim tabanlara kuvvet yürü kızım hava güzel otur otur nereye kadar dedim.. Dönüşü tabanvayı kullandım ha gayret...

Demez olaydım eve zor attım kendimi.. Yol bitmek bilmedi... Buz kesti her yanım..
Şuan üzerimdekileri görseniz gülersiniz eminim .. Napim hasta olucam galiba ve olmamak için çok çaba harcamışken bu sene olmak yakışmaz bana diymi yaaa...
Bu sene rekor kırdım zaten hasta olmama rekoru.. Yanlış okumadınız aynen öyle oldu...
Ocak ayını bitirdik ve ben hala sapasağlamım..

Yediğim portakallar bana yol su elektrik olarak geri döndü galiba... Şükürler olsun yarabbimm :)
Buna çözümü buldum ama şu sinir harbi durumuna nasıl çözüm bulucam hiç bilmiyorum...

Geçenlerde kapıştık şirketimize yeni gelen, bir zamanlar eskimiş, yok biz öyle yapmıştık böyle yapmıştık naraları atan kendini müdür sanan pabucumun müdürü bile olmayan elemanla...
 Çok şükür adam bide ispiyoncu çıktı iyimi...
Dicem bu kadar mı korktun benden ama alakaya bir tere otu bağlayamıyorum... Neden korksun ki bebe..
İnsan mı yiyiorum ne yani bi de bana.. :)

Yok efendime söylim arkadaş kırılıyormuş konuşma şeklimden ne yapayım yılışık yılışık "ay tatlım bak bu böyle olacak sen böyle yapmışın.." yada "dostum bu olaya yeni bi bakış açısı getirmişin helal olsun ama böyle yapsan iyi olur.." mu diyim ne diyim... 
Yok efendim sertmişim... Adama bakın nasıl koymuşsa ona mesafem sıralıyorda sıralıyor.. 
Öyle konuşma-mışşş ... Hoopp..!!
Bir dur bakalım orada... Sen bana nasıl davranmam ne demem yada dememem gerektiği söylemeye hakkı hangi makamdan aldın? 
Herşey saygı ile ilgilidir... Kimseye olan saygımı ASLA bozmam ben... Ama bana saygısızlık yapılmasına da tahammül edemem...
Sussup onu pus pus dinleyip kafa sallıcağımı falan sandı galiba...
Egolu insanlara ayrı bir antipatim vardır kabul... Hele bir de erkekse eyvah eyvah hemen kaçın oradan.. 
Ama yapısal olarak bana nasıl davranılırsa bende karşımdakine öyle davranma eğilimde biriyimdir ben... Bakınız şimdi....
Adama akıl veriyormuşum buna alındığı besbelli... Birine iş öğretmek ne zaman akıl olduys... 
Üstüne bi bardak ılık süt lütfen....!! 
Adam akil insan gibi mübarek...
Cidden mübarek biri.. Nur inmiş yüzüne... Nurlar içide ofiste günün ortalama 4 saati elinde telefonla dolanıp duruyor.. Havalarda binbeşyüz, hasbammm... Duyumlarıma göre clans of clash da oynuyormuş günün büyük bölümünde.. Şahaneee dünyayı kurtaracak bizimkiii..       
İlk günden beri arıza.. 
"Ben şöyle, ben böyle... Bu böyle şu böyle.. Bunu yaptın mı şunu yaptın mı" diye tavırlar içinde olan biri bana bunları anlatıyor... İşi yapıp bitiriyorum saatler sonra "müdahale edim mi bi sıkıntı var mı?" diye soruyor... 
Höööööö...!!!
İçimdeki çıngar kız içerden bağırıyor "laaannn madem merak ediyon ne diye vaktinde ben yapim demiyon yok demiyon o zaman sanane be sananeee" de diye dürtüyor... Ama yok gene kibarlığı bozup demiyorum...
Şimdi gelde koparma kabloları telleri ... Şartel falan kalmadı o çoktan gümbürdedi...
Daraldım valahaaa... Kriiiiiiiiizzzzzz.... :)
Çekemeyen çok insan var beni hepsi ondan arkadaş.. :P Hepsi de erkek asdksf :D
Önüne gelen bana çatıyor... Çat çat lafımı esirgemiyorum diye sanırım.. 
Ne yaparsınız her kadı kıznın bile bir kusuru varmış... Ben de böyleyim... Beğenen beğenir beğenmeyenede koca bi SANANE dir... Okadar..... 
Daral geldi valla... Bıktım beni çekemeyen erkeklerden kendini büyük gören zihinsel özürlü tiplerden... Yetti vallaa...
Hadi şimdilik eyvallah.... :)


25 Ocak 2014 Cumartesi

Kıs-kan-dın mı :)

Kıskançlık... Çok garip bir duygu.. 
İnsanın içinde bir anda en sevdiğiniz insana karşı öfkeyi tetikleyen, tüm herşeyi yakabileceğini hissettiren, o gücü içinize işleyen bir duygu...
Bazende sadece kırgınlıkları yerleştirip, hiçlik duygusunu iyiden iyiye oturtuyor içinize biryerlere...
Kıskanç bilmez beni kimse.. 
"Kıskanmam ki ben" derim.. Ama içim içimi yediğimi kim bilebilir ki?
İhtimal vermesemde arasıra işte deli gibi öfkeye kapılıyorum.. Kızıyorum.. Sonunda ağlamaklı olup susuyorum.. Küsüyorum...
Kıskançlık hoş birşey değil aşırısı yada aşırı olmayanı yok bu duygunun.. Herkeste bir parça bile olsa var... Ufacık...
Her insan kıskanır ama her insan ben gibi yapmaz sanırım... Galiba...
Kimbilir bazen arada bir de olsa göstermek gerek onu, zihnimde beni yiyip bitiren o duyguyu...
Gururum olmasa belki de... Gurur daha baskın daha otoriter...
Küstüm, kırıldım yine hepsi bundan ibaret işte... 



20 Ocak 2014 Pazartesi

Sizlere sesleniyorum Dünyalılar ben dostum, dost....

Bugün yine aynısı oldu..
Herkese bir garip geliyorum.. Halbuki bende herkes gibiyim.. 1 tane ağzım bir tene burnum 2 gözüm ve kulağı var.. Parmaklarımın toplamı (ayak dahil) 20 tane..
Kaşlarımda yerli yerinde duruyor...
Herşey normal ve düz.. Bir insan vucudu formundayım.. Belki sadece baskülde vucudumda bulunan yağ kitlerinin fazla olması sebebiyle ağır basıyor olabilirim... Gerçi oda kemiklerimin iri olmasındandır eminim :P :)
Garipsin, tuhafsın, farklısın, aslında çok siniz bozu bir karakterin var... (Yok artık)
Ne kadar güzel tabirler dimi.. Gelin bide bana sorun onu..
Bunları açıklayamıyorum ve kimseye normal sıradan bir insan olduğumu hatta eminim sizden çok daha aptalım dediğimde bana kimse itibar etmiyor...
Bi kere sinirliyim.. Çok fazla hemde.. Rivayetere göre triottenmiş olsun arkadaş sinirliyim hemde çok..
Öfkem çoğunlukta hep bana zarar veriyor mesela.. Çevremde kim varsa yıkıp geçiyor.. Hop bi bakmışım heryer toz duman..
Çok zayıf bir genel kültürüm vardır... Hani derler ya çok gezen mi çok okuyan mı diye.. İşte ben ikiniside yapıyorum ama hala sıfırlarda geziyorum... Unutuyorum napim.. 
Yeri geldiğinde bir fil hafızası gibi olan beynim unutuveriyor bildiğim herşeyi...
Mesela en sevdiğin film, en sevdiğim şarkı, en sevdiğim bir mekanım, bu en sevdiğim en'lerim yok.. 
Olmak zorundamı yahu... (Aslında bi kaç tane var ama çoğu zaman unutyorum özellikle filmleri ^__^ )
Tuhaflık konusuna gelince konuşmam insanlara tuhaf geliyor olabilir kabul ama bence tuhaf değil.. 
Feminist bir yapım var, konuşmalarım dik.. Bildiğim ve inandığım herşey adına sonuna kadar savaşmaya, diretmeye hazırım.. İnatçıyım bu konularda.. Lafımın üstüne laf söylenmesine deli olurum.. Son sözü diyen hep ben olmalıyım.. O taşı gediğine ben oturtmalıyım.. Yoksa içim içimi yer sonunda patlamaya neden olur..
İşte bu bir tuhalık değil..
Saçma takıntılarım, doğama aykırı hobilerim, ölüm şekillleriyle ilgilide değişik fobilere sahibim..
Tırnak uzatamam.. Çünkü hep kırarırım... 
Sürekli üşürüm...
Hastayım.. Hep ama hep hastayım bi yerlerim mutlaka acır, sızlar.. Grip, nezle olmasamda illa bi şekilde bi hastalık çıkarabilirim kendime... 
Vs. vs. vs.... 
Bu uzar gider...
Bunlar benim.. Ki daha fazlası ile ama bu beni normal biri yapmaz mı? Herkes böyle sende öylesin..
Neden tuhafım değişiğim uzaylı muameli görmekten cidden sıkıldım..
Kendimi Alf gibi hissediyorum..
Hu Huuuuu.....! 
Sizlere sesleniyorum Dünyalılar ben dostum, dost....




18 Ocak 2014 Cumartesi

Kurt Seyt & Shura



Eline ne zaman geçeceğini bilmediğim bir mektup daha yazıyorum. 7 ay geçti. çiçek açan bahar,kuru yaz,sarı yapraklar şahidim;seni çok özledim aşkım. sitem etmiyorum,nasıl şartlarda olduğunu tahmin ediyorum. Ama keşke senden bir haber alabilsem… Kalemin ucundan çıkacak leke gibi tek bir noktaya,eline bulaşan mürekkebin izine bile razıyım. 
Kurt Seyit,sevgilim… 
Seni tarifi mümkün olmayan bir aşkla seviyorum. bütün dualarım senin için. 
Şura'n

Selametle...


Tan ağarır gün, doğmaya başlar...
Güneş bulutların ardından yavaşça belirirken göz kırpar gibi ışıklarını vurur gökten yere doğru...
Derin bir  nefes çekercesine yavaşça gülümser tüm dünyaya...
Gögsünü kabartır yükseldikçe göğe..
Kızıl-sarı elbisesini giyer.. Gözleriniz kamaşır..
Huzurun ilk adıdır bu.. Gün batımı  gibi dertli, ağlamaklı değil.. Veda değildir.. Merhabadır.. Hoşgeldindir.. Kocaman bir kucaktır...
Kalkın der...
Uyanın...
"Gün doğdu.. Herşey gitti, bitti haydi ben yeni bir güne getirdim size" der...
Çoğu vakit hazır değilizdir aslında.. Bazen hiç gün doğmasa keşke zaman geçmese diye kaç kere dua etmişimdik kimbilir...
Bir zamamanlar da tam tersini..
Kelimelerim tıkandı mesela artık.. Mesela yazamaz oldum olup olamayanları.. Mesela bakamaz oldum artık.. Göremez oldum baktığım yerdekilerin derinliğini... Mesela ağlamaz oldum.. Sevmez oldum.. Sevilmez oldum.. 
Meselalarım çoğaldı mesela...
Yalnızlığa alışmışlık gibi alştım gün doğumuna, vedalaşmasına...
Aslında öyle oturup keyifle bile izleyemedim ya doğuşunu ondandır belki tutukluğum, içimdeki koca boşluğum...
Tutamadım ki hiç elinden.. Kucaklayamadım ki...
Herşeye rağman bir gün bitiyor bir gün doğuyor.. Takvim yapraklarını koparmaktan başka çare kalmıyor insana..
Olsada bulamıyor işte... Diyemiyor... Göremiyor...
Kör, sağır ve dilsizim son sıralar...
Bundandır işte içimdeki kışın hiç bitmeyişi...
Tüm umutlu dileklerimle, gününüz aydınlık olsun...
Selametle...

6 Ocak 2014 Pazartesi

Asdfghjkl .. ! ( Anca bu kaldı elimizde ) ツ

Gözlerim yanıyor..
Yana yakıla bağırıyorlar buradayız biz diye..
Hayatta kendine işkence çetirmeyi seven bir karakter olarak gözleriminde kendince isyan edişi beni şaşırtmadı doğrusu..
Gün bitiyor..
Günle birlikte bitip gitmeyenlerse beynimin içine kazılı bir şekilde yeni bir güne doğru ilerliyor..
Saatler bilmem kaçının kaçıncı dakikasının sanisesin iken bile..
 

3 Ocak 2014 Cuma

Mutluluk Üreten Banner Kampanyası: Bu Kızı Güldür!


Dünyanın önde gelen yaşlı/hasta bezi ve hijyen ürünleri markası TENA, 1 Ekim 2013 Dünya Yaşlılar Günü’nde tüm Türkiye’nin sesini huzurevlerindeki yaşlılara ulaştırmak ve onları hatırlamamızı sağlamak için bir interaktif banner kampanyası gerçekleştirdi.

Gün boyunca www.hurriyet.com.tr'de ve www.herzamangenc.com'da gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projesinde; yaşlılarımızı her zaman hatırlayamayan, onları ziyaret edemeyen bizlerin, huzurevlerinde yaşayan yaşlıları bir “tık” ile araması sağlandı. Dünya Yaşlılar Günü’nde yapılan bu sürpriz ile mobil teknolojinin gücü, onu çok fazla kullanmayan yaşlılarımızı mutlu etmek için kullanıldı.

Kampanyanın tanıtım filminin, iç ısıtan ve yüzünüzü güldüren sahnelerine bayılacaksınız:

1 Ekim tarihinde reklam bannerlarına tıklayanlar, açılan ekrana cep telefonu numaralarını girerek, saniyeler içinde çalan telefonlarının diğer ucunda bir huzurevi sakininin sesini duydular. Tüm Türkiye, telefon numaralarını bilmese de ruhu hala genç olan bir çok büyüğümüze anında ulaşarak, onları bu özel günlerinde mutlu etti.

Büyüklerimizi hatırlamak ve onlarla ilgilenmek konusunda ortaya koyduğumuz, iş yoğunluğu, yaşam mücadelesi, trafik gibi tüm bahaneleri ortadan kaldıran bu kampanya, 2013 yılı Mediacat Felis Reklam Ödülleri’nde 2 kategoride ödül alarak, sosyal sorumluluk alanındaki yılın en dikkat çekici projelerinden biri olduğunu kanıtladı.

Siz de bu sosyal sorumluluk kampanyasına destek olmak ve Huzurevlerini aradığımızda yaşlılarımızın yüzlerinde yaratabileceğimiz mutluluğu herkese anlatmak için kampanya videosunu #bukızıgüldür hashtagi ile paylaşabilirsiniz.

Bir boomads sosyal sorumluluk içeriğidir.

 

Gözlerimi Yumdum...

Bir şarkı takılı kalır dudaklarımda..
Bir damla gözyaşı düşer önümdeki deftere..
Mürekebine bulaşır, yazı dağılır..
Elime bulaşır, elimden kazağıma..
Lekesi kalır bir müddet..
Ne elimden silinir ne kazağımdan..
Defterimde ağlar gibi bakar bana bir kaç kelime sadece..
Bir kaç kelimeydin benim için sen sadece..
Dağın ardına göremediklerimlerim kadar uzak, önüme düşen bir damla kadar yalındın oysa..
Neyse zaten sadece hepsi birer kelimeden ibaret değilmiydi..
Hiç birşey ben için, sen için değildiki..
Öylece, kirli bir sayfanın temiz arka yüzü kadar boştu işte..
Kalın çerçeveli, ağır tel örgüleri olan..

 

1 Ocak 2014 Çarşamba

Mutlu Yıllar..

Ne yaptım diye düşünmez insan neden diye sorar.. 
Ama yanlış bu..
Neden değil doğru soru ne yaptım olacaktır.. 
Hiç bir zaman olanları değiştirmezsiniz.. Olan olmuş kırılanlar çoktan saçılmıştır.. 
Mümkün mü eskisi gibi olması bir daha .. 
Olsaydı böyle olmazdı..
Insan ne yaparsa kendine yapar..
İyide kötüde.. 
Şimdi mutlu yıllar .. 

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !