24 Şubat 2013 Pazar

Lattenin (ikincisinde) kalplisi makbuldur =)



Hiç düşündünüz mü merak ediyorum bir insan kalbinin gerçekten bu şekildemidir diye.. 
Çocukken cidden böyle sanırdım.. 
Gerçekten bir kalbin nasıl olduğunu orta okulda okurken insan organlarını işlediğimiz bir derste öğrendiğimde ciddi bir hayal kırıklığı yaşamıştım..
İtiraz ettiğimi hatırlıyorum "Hayır o kalp değil ki" .. Evet, bana göre değildi...
Bizim bildiğimiz kalp ucu sivri oval bir açıyla çizilmiş, biri düz diğeri tersten olan ve kuyruğu olmayan "2" ile çizilirdi. 
Bu asla kalp olamaz öğretmenim !!
Hayatın tüm gerçekleri gibi buda gerçekti.. Benim bildiğim kalp bu değil.. Gerçek kalp koca bir taş parçasına benziyordu..
Peki hiç düşündünüzmü "2" ile çizebildiğiniz o kalbi ortaya atan kim diye..
Ben çok düşündüm ve bulamadım..
Googleda bulmam için ne yazmalıydım mesela.. Hepsini denedim ve bulamadı.. 
Öyle yada böyle birisi buldu çizdi ve herkesçe bilinen bir şekle sokuldu..
Yarımşar parçalar halinde iki yan ile.. Biri siz biri o ..
Tek bir kalpte iki kişi olmak..
Tabi becerebilirseniz...

23 Şubat 2013 Cumartesi

Acaba sende beni, benim seni özlediğim kadar özlüyormusun ?



Acaba sende beni, benim seni özlediğim kadar özlüyormusun ? --- Hoş .. Çok hoş.. :)




Mutlu, mutlu sabahlar...

Bu kış çetin geçiyor..
Geçen kışta böylemiydi acaba... ?
Evet, böyleydi ama anımsayamıyorum.. Her gün bittikçe biraz uzaklaştıkça unutuyorum..
Ama o ağır koşullar hiç bitmiyor.. Gün geçtikçe dahada dolanıyor ayaklarıma..
Nefes alamıyorum.. Hissetmek istemiyorum..
Endişilerim var bir yığın, tomar halinde.. Tek tek okunmayı bekleyen kitaplarım gibi..
Neşeyle alıyorum fakat büyük bir isteksizlikle erteleyip kenarı iteliyorum...
Ne istiyorumm..? Ne istiyorsunuz benden..
Sadece unutmak istiyorum.. Mümkün mü ? Mümkün ol lüften, lütfen !!
Kasvetli, biraz soğuk.. Güneş bulutların ardına bir saklanıp bir ortaya çıkan bir gün.. 
Tıpkı içimdekiler gibi..
Mutlu bir cumartesi olur umarım ki herkes için.. Ee benim içinde...

20 Şubat 2013 Çarşamba

" Anı toplayıcıları "



Anı toplayıcıları gibiyiz..
Her gün birer an yaşıyoruz.. Ama çoğunu kenarı atmak yerine orda yaşayıp tüketiyoruz.. Aklımıza gelmiyor bir daha, belleğimize yazmıyoruz çünkü onları.. Sıradan an'lar onlar.. 
Öyle an'lar da var ki hafızamızın en can alıcı noktasına mıhlanp kalıyor.. Sökmek istesek sökemiyoruz.. Gerçekten sökmek istediğimiz ise bir muamma..

- Anılar topluyorum.. Gittiğim her yerde attığım her adımda... Baktığım her yerde..
Hafızam bana oyun oynar gibi bir yığın an'ı önüme seriyor.. Dalga geçer gibi gülümsüyor, ağlıyor kalbimi hırpalıyor..
An'lar topluyorum.. Minik tebessümler, göğü kıskandıran büyük kahkalar var.. Kısa bakış anlarım.. 
Yazılarım var.. Duygularım onlarda var.. 
Fotoğraflarım var belleğime kazıdığım, belleğime hatırlatmak istercesine denklaşörümden ekranıma yansıyanlarım var...
Burukluklarım da var anılarımda.. Mutluluklar kadar hemde... Cümlelerimin sonuna eklediğim iki noktada, ardı arkasına sıraladığım üç noktada bile..
Artık keşkelerimde var, umutsuzluklarımda da sonsuz an'lar yüklü.. Kararsız, huzursuz anılarım hep orada...
Geçen senelerde bir sürü an'ı topladım... 
Hala topluyorum, önüme seriliyorlar öylece bakıyorum, bakıyorum... 
Sadece susuyorum..

"İçime sıcacık bir duygu yerleşiveriyor.. Suyu içtiğinizde boğazınızdan miğdenize kadar ki o anı hisseder gibi yavaşça iniyor belliğimden... Damarlarımde hareket ettiğini hissediyorum... 
Tüm vucudumun an'a duydugu o tepki içimdeki o ürperme, yüzümden enseme doğru dolanan o soğukluk,  kulağımdaki uğultuyla birlikte gözlerime doluyor.. Tüylerimi diken diken ediyor.. Sol yanıma vardığında kalbimde yeşeriyor tatlı yumuşacık bir sıcaklık..

Uzun değil, hiç uzun değil kısacık bir an.. Unutmaya yüz tutan belkide çoktan unuttuğum kısacık bir an.. Gelip yerleşiyor.. Kaçıyorum herşeyden ve herkesden.. Kimse almasın diye, dokunamasın döküp saçamasın diye..."

Ben anı toplarım.. An'ılar.. İyi, kötü hepsini toplarım.. Silemem, yırtıp atamam.. Kıramam..
Ben anı toplarım.. An'ılar.. Bir sürü an'ılar... Küçücükler ama benimler.. Benim olan tek şeyler..



19 Şubat 2013 Salı

"İnsan kendine ihanet ediyor."




"Konuşmamak ne iyi, bir bilsen.
İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor.
Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor."
—  Oğuz Atay

18 Şubat 2013 Pazartesi

Mesela, diyorum...

Olur mu sizede...
Hani bir an gelir değil dört duvar arasına sığışmak kendi kafanızın içine dahi sığamazsınız..
Hani bir an da olur ki feci bir ferahlama hissi ile aydınlanırsınız..
Duygularınız, içinde bulunduğunuz o dört duvar.. Öyle tanıdık gelir ki o dört duvar size, ilk hissettiğiniz gibi arkanıza bakmadan bırakıp gitmek istediğiniz o yerle aynı yerdir üstelik..
Hani hep o ilk 24 saat çok önemlidir ya, onun gibi bişey...
İlk 24 saat zorlar.. Zorlar... Zorlar...
Sonra o koma halinden yavaşça çıkmaya başladığınızda herşey berraklaşır, hafifler, dahada netleşir.. Huzur iner, karanlık sis kaybolurken ışık doğar birden.. O ışığın huzurlu kollarına atmak için can atar bir yan, bir yanda aksi yöne çekmek için elinden geleni yapar.. 
Dinerç gösterir bir yan, diğer yan çoktan pes etmş bayrağı indirmiştir oysa.. 
Ama bir tatlıdır ki o ferahlama hissi.. 
Hani sürekli kaşınan bir yaranın tatlı tatlı kaşınması gibi... Yaraya vereceğiniz zararı düşünmeden kaşırız kaşırız... Sonra mı yara büyür büyür... Geçmez mi elbet geçer fakat yeri hep bakidir.. Kocaman belli belirsiz koyu bir pembelik bırakır..
Öyle işte..
Hayat böyle nefes almaktan ibaret olsa keşke diyorum.. Nötr, sıfır his sıfır düşünce...
O ilk 24 saati hiç yaşamasak, mesela.. 
Atlattık bitti dediğin anda bir daha tekrarlamasa, mesela..
Mesela diyorum ki; o sise hiç dolanmasak bol ışıklı bol huzurlu olsa herşey..
Sıkıcı olsa işte böyle hayat.. 
Hep mutlu hep isteksiz.. 
Net bir şekilde.. 
Nötr olsa, mesela...
Mesela diyorum, sadece beden olarak yaşasak... İyi olmaz mıydı..?
 

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !