18 Şubat 2013 Pazartesi

Mesela, diyorum...

Olur mu sizede...
Hani bir an gelir değil dört duvar arasına sığışmak kendi kafanızın içine dahi sığamazsınız..
Hani bir an da olur ki feci bir ferahlama hissi ile aydınlanırsınız..
Duygularınız, içinde bulunduğunuz o dört duvar.. Öyle tanıdık gelir ki o dört duvar size, ilk hissettiğiniz gibi arkanıza bakmadan bırakıp gitmek istediğiniz o yerle aynı yerdir üstelik..
Hani hep o ilk 24 saat çok önemlidir ya, onun gibi bişey...
İlk 24 saat zorlar.. Zorlar... Zorlar...
Sonra o koma halinden yavaşça çıkmaya başladığınızda herşey berraklaşır, hafifler, dahada netleşir.. Huzur iner, karanlık sis kaybolurken ışık doğar birden.. O ışığın huzurlu kollarına atmak için can atar bir yan, bir yanda aksi yöne çekmek için elinden geleni yapar.. 
Dinerç gösterir bir yan, diğer yan çoktan pes etmş bayrağı indirmiştir oysa.. 
Ama bir tatlıdır ki o ferahlama hissi.. 
Hani sürekli kaşınan bir yaranın tatlı tatlı kaşınması gibi... Yaraya vereceğiniz zararı düşünmeden kaşırız kaşırız... Sonra mı yara büyür büyür... Geçmez mi elbet geçer fakat yeri hep bakidir.. Kocaman belli belirsiz koyu bir pembelik bırakır..
Öyle işte..
Hayat böyle nefes almaktan ibaret olsa keşke diyorum.. Nötr, sıfır his sıfır düşünce...
O ilk 24 saati hiç yaşamasak, mesela.. 
Atlattık bitti dediğin anda bir daha tekrarlamasa, mesela..
Mesela diyorum ki; o sise hiç dolanmasak bol ışıklı bol huzurlu olsa herşey..
Sıkıcı olsa işte böyle hayat.. 
Hep mutlu hep isteksiz.. 
Net bir şekilde.. 
Nötr olsa, mesela...
Mesela diyorum, sadece beden olarak yaşasak... İyi olmaz mıydı..?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !