31 Mayıs 2012 Perşembe

Uzatıyoorumm.. :)

Birkaç gündür düşünüyorum da neden bir blog açma gereği duydum. Uzun zaman önce bir bloğum daha olmuştu. Yazmaktan hoşlanırdım ama zaman içerinde kendimi zorladığımı hissederek kapatmıştım. Zorlayarak ta yazılmaz ki dimi.  Belki de kendimden fazla beklentilerim vardı. Sonuçta ben bir yazar değilim. Kendime bunu empoze ettiğimi fark ettiğimde yazdıklarımın yayın hayatına son vermiştim. Yazmayı hiç bırakmadım ara sıra açar yine yazardım o ayrı.  Hala yazıyorum. Hepsi bana özel o kadar.

Burası ise eski bloğumdan biraz farklı gidiyor galiba. Günlük gibi.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Siyah, Beyaz..


Eflatun rengi hoş bir renktir.. Hani sorarlar ya en çok hangi rengi seversin diye, garip ama genelde tereddüte düşerim her rengi severim ben.. Her rengin ayrı bir havası vardır.. Hava diyorum ama kastım yansıttıkları kişilikleri.. Bu soruya en güzel cevabı gardrobum yanıt verebilir sanırım.. En çok hangi renk kıyafetim var diye düşündüğümde öncelik kesinlikle "siyah"ta. Ardından beyaz geliyor. Ve cidden bu iki rengin tezatlığı ve asilliğini severim. Zaten telefolarımı seçerken özellikle beyazı tercih ederim. Hepsi beyazdı. Hali hazırda kullandığımkide beyaz. Araya karıştırdığım çok renk var ama en baskınları bunlar..

Nerden nereye altı üstü şarkı paylaşmak isteğiyle girdim buraya. :) Eflatun rengi ve okunuşunu sesli dile getirince hoşuma gitti galiba.. Daha önce paylaştım mı bilmiyorumhoş bir şarkı.. Az önce radyoda çalan parça..

Eflatun ve Burcu Güneş düeti... :)



Üzerine alınma senlik bir durum değil, insanları hep önemserim ben.


Üzerine alınma senlik bir durum değil, insanları hep önemserim ben.


29 Mayıs 2012 Salı


İnanmıyorum.. İnanmak istemişim sadece.. İnanmıyorum.. Bir daha asla.. VE ASLA.


28 Mayıs 2012 Pazartesi

Yarın ne olursa olsun, şu an bugünü yaşıyoruz...





Az önce biten uzun zamandır izlemek istediğim bir filmi izledim.. 
"One Day (Bir Gün)" 
Kitabı olan filmlerden. 
Masamda okunacakların arasında hala beklemekte. Bir türlü o kitaba sıra gelemedi ve filmi yapıldı.. 
Bu biraz tembellik sanırım.. Kitabı olan filmlerin öncelikle kitabını okumayı yeğeleyen biri olarak tembellik edip filmini izledim.
Genelde de karşıyımdır.. Kitabı olan filmleri izlersem kitabını okumam, okuduğum kitapların filmlerini de izlemyi sevmem.. 
Tam bir hayal kırıklığı olabiliyor çünkü.. Bu filmin kitabını okuyarak şu anki bana verdiği tadı bozmak istemiyorum. Rafa kaldırılması gereken bir  kitabım daha var.. Belki çok sonra okunmak üzere...
Nedense bu film hakkında yazmak istedim. Vizyona girdiğinde izleyememiştim. Bugünüme kısmetmiş. :)

27 Mayıs 2012 Pazar

Eksik Yanım..


Yarım bıraktığım yazılarım, hayallerim gibi hayatlarımda varmış..
Kocaman kayıp bir zaman.. Kaybedilmeye hazır olanlarsa pamuk ipliğine dizilmiş.. 
Yarım hayatlarım benim eksilmiş yanlarım..
Eksik yanım..
En çokta ona üzülür olmuşum.. Belkide yaşanabilseydi bu denli 'eksik' olmazdı.. 
Herhangi bir zaman unutulmaya mahkumdur.. O vakit 'o'da unutulurdu.. Unuturdum.. 
Unutmak istediğimden değil elbette ama bazen gerçekten zorluyor galiba. Unutsam diyorum.. Ama ne mümkün..
Hani hep bir ertelenmişliklerimiz vardır, onları elbet yapacağız içgüdüsüyle 'erteleriz' ya, unutamadıklarımıda erteler gibi yaşamaya başlamışım..
"Bugün değil yarın.. "
"Bügün unutma yarın unut.. Zamanı geldiğinde.."
Zamanı ne zamandır peki? 
Eksikleri yaşayıp tükettiğim vakitmi.. Yoksa yerine yeni, eskitilmeyi bekleyen yaşanmamış bir hayat geldiğinde mi..
Sizi bilmem ama bence, bunların ikiside değil.. Hatta bunun bir yanıtı yok.. Tüketmiş olduğum bir hayat ve tüketerek eksik olmasın diye beklemek.. Yada öyle olmasını ummak... Kulağa saçma geliyor..
Yoklar ve yokların içinde kayıplar..
Eksik yanlarımızı hep kendimizle başbaşa kaldığımızda hatırlarız.. Bu hayatımızın akışı içerisinde böyle oluyor.. Tabi benim gibi fazlasıyla didikleyen biri değilseniz.. 
Yaşayamadığınız 'eksik yanlarınız' adına kısa bir susuş molası verin.. Derin bir iç çekip onların hatırasına küçük bir gülümseme ekleyin.. Minik bi su damlasıyla buluşunca dudağınız kıvrımı bilin ki 'o' sadece sizin..
Eksik yanım.. Özlemişim seni..



25 Mayıs 2012 Cuma

Acımayın..


Öyle bir isteksizlik içerisindeyim ki şu an garipsedim..
Genelde uğraşacak birşeyler bulabilen ben şimdi ne fotoğraflarımla uğraşmak istiyorum ne biriyle konuşmak nede bunları yazmak..
Hasta olmamın etkisi de olabilir bunda. Su bile içmek istemiyorum çünkü ağzımın içinde acı bir tat var..
Suyu içtikçe hissetiğim o acılıktan dolayı susuzluk çekmek daha cazip geliyor..
Tıpkı hayatımın en sol yanında kalan, küçük kırıklıklarım gibi.. Onlarda benim hastalıklarım ve ben cazip olanı seçiyorum yine..
İzlenmeyi bekleyen filmlerim..
Kocaman bir dizi arşivim var.. Gidilmeyi bekleyen ve hiç adım atmadığım yerler, doyasıya haykırmak istediklerim var.. Dolu dolu hemde... Boğazımda takılan hayallerim...
Onlardan da kaçar gibiyim sanki..
Kaçmak..
Tamda bana göre..
En iyi yapabildiğim şeylerden biri.. KAÇMAK..

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !