4 Eylül 2012 Salı

Eylül Tebessümü :)


Bir kaç gündür takılıyor gözüme sitelerde.. 
Eylül ayına girdik.. 
Eylül ayının anlam ve önemiyle alakalı çok düşünce ve yazı gördüm.. 
Ben de yazmak istedim bir iki kelime ama eylül ayının bende herhangi bir önemi, anısı yoktur.. Sonbahar mevsiminin kışın geldiğini söyler sadece.. 
Ayrılıkların ayı derler Eylül için.. Neden öyle derler her sevgili eylül ayınımı bekler ayrılmak için.. Eylül'ün ne suçu varki..
Uzun bir konu, kahvemi yudumlayıp uzunca yazmak isterim. Enteresan tespitlerim var bu konuda ama daha uzun geniş bir zamanda devam edeceğim.
Güzel bir İzmir sabahında, sıcak bir Eylül gününden Mutlu Sabahlar Dilerim...

Döktüğüm taşlar..


Sabah büyük üstadın bir şiiriyle açılış yaptım haftaya.. Sadece çok doğru geldi bana o dizeler.. Paylaşmak istedim tekrar tekrar dönüp baktığım blogumda..

Bazen sizlere de olurmu bilmem ama bugün sanki  günün sonunu hissettim gibi..
Eski defterler açıldı ortaya, kırılanlar tekrar kırıldı saçıldılar dört bir yana.. Toparlanmayacak hiçbir zaman.. Kırılmış bir bardak nasıl tekrar bir araya gelmeyecekse onlarda öyle kalacak..

Hayatında olmaması bile olası olmayan birinin varlığını insan nasıl olurda yokmuş gibi unutabilir.. Tamam unutmak değil belkide üzerini örtmek diyelim..
Anlık unutma anlarım onlar.. 
Zamanlarım.. İşte vakitleri, öyle işte zamanları... Unutmak isteme vakitleri...

Hiç unutmayacağım.. İnsan kendini bile tanıyamaz derler.. Ama hiçte yabancı sayılmayız kendimize.. 

Nefret edemiyorum.. 
(İşte bahsettiğimde bu, insan kendini ne kadar tanıyamasada asla da yabancı olmaz.. Ne kadar istesemde, nefret edememem gibi. Kendinize yabancılık hissetmeyin..)

Nefret edemiyorum..
Bir şekilde kalbimin en derininden gelen bir dürtüyle yapıyorum.. 
Affetmem çok güçttür birkere kızdığımda.. Ama asla nefret değil bu..
Belki nefret edebilsem daha kolay olacak.. Şuan olduğumdan daha acımasız olurum belkide..
Oturup ağlamak istesem onu bile yapamıyorum.. 

Hayatım ve aldığım her nefes değerli.. Kendimi ve zamanımı geçmişin döküntülerinde heba etmelerine ASLA izin vermeyeceğim..
SİZDE VERMEYİN!!


3 Eylül 2012 Pazartesi

Ben sana küstüm!


Küsmek nedir bilir misin?

Küsmek dürüstlüktür.
Çocukçadır ve ondan dolayı saftır.
Yalansızdır.

Küsmek; ‘seni seviyorum’dur.

Vazgeçememektir.
Beni anlatır küsmek.
Kızdım ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
Küsmek, sevdiğini söyle demektir.. Hadi anla demektir.
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır.

Yani, diyeceğim o ki:
Ben sana küstüm.

Nâzım Hikmet Ran


-Mutlu Günler...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Belkide 'O' dur !

Sessiz adımlarla yaklaştı..
Banka O'nun yanına oturdu..
Karşıda dalıp gittiği boşluğu seyretmeye başladı, O'nun gibi..

"Ne hissediyordu, hangi hayallere dalmıştı..
Saatlerdir öylece izliyordu sadece..
Belki hiç gidemediği yerlerde şuan.. 
Söyleyemediği kelimeler, hiç duymadığı şarkılarda belki..
Belki de kimsesiz..
Yokluğun içinde kaybolmuş bir hiç..
Belkide kocaman kalabalık bir yerde..
Çocuk sesleri, kahkaların arasında sevdiği insanlarla belkide...
Belki bir hastahane koridorunda.. 
Elinde bir kağıt, diğer yanında toparlayamadığı duygularında..
Yapıp yapmama arasında bir yerlerde belki de..
Sonunu düşünmeden yapamadığı herşey gibi, sıkışıp kalmış düşüncelere..
Akıp giden cadde de yetişmeye çalışmakta gitmekte olduğu bilinmezliğe, belki de orada...
Anlamlandıramadığı herşeyin içinde..
Belki de koca bir okyanusda..
Kıyıya vuran dalgaların sesinde..
Küçücük bir çakıl taşı belki de.. Milyonlarca taşın arasında bulunmayı bekleyen parlak bembeyaz bir taş..
Küçük bir kuştur belki de.. Özgürlüğe kanat çırpan.. Küçücük bedenine rağmen hayata meydan okuyarak göğe doğru kanatlarını var gücüyle çırpan..
Kırık dökük bir sokak lambasının loş aydınlığında.. Kendi gölgesinde gördüğü izlerde.. 
Sonu görünmeyen loş bir sokakta.. Gece kuşlarının sesleri eşliğinde uzun bir bekleyişte...
Uzun bir gecenin bitmek bilmeyen rüzgarında.. Estikçe içini ürperten korkularında.. Cama hızla vuran 'O' seste..
Belki de sadece tek bir yerde.. O'nun yanında.. Tüm dünya sadece 'O' belki de.. O'da onun içinde ufak bir inci.. Çıkmaya çalıştıkça daha çok dolanan, daha derinlere düştüğü bir yerde..
Belki de... Belki...
Nerdesin sen ey gizemli..
Her nerdeysen, belki.... Belki... Yanıbaşındayım(dır) belki..."
t.a.

Aklıma gelme diye dinleyemediğim şarkılar var benim...


Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda.. Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra....

Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda.. Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra....

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !