Bir Kuple 'Ben'den etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bir Kuple 'Ben'den etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2012 Pazar

Sustum....


Bir hafta daha bitti.. 
Günler 'akan su misali' hızla geçip gidiyor.. Farkında olarak yaşamaya çalışırım çoğu zaman ama şu sıralar daha bi farkında yaşıyorum galiba.. Daha çok soruyorum kendime 'kimim' 'ne için yaşıyorum' diye.. Anlamsız bir yaşamı kürekliyorum.. Amaçsız yaşayan varmıdır benim gibi başka.. (Uzun zamandır böyle yaşıyorum ben) Bir kişi tanıyorum sanırım.. Hayatıma bir o kadar uzak ama bir o kadar da yakın duran.. Elbet yine kesişir birgün yollarımız.. Özlediğim sohbetimize...
Neyse..
Zamanı durduramıyorum.. Hızla akıyor ve her geçen gün yaşayamadıklarıma hayıflanıyorum.. Yapmak istediklerimi ağırdan almış olmam benim kaybım.. Henüz yapamadıklarımsa büyük pişmanlıklarım olacak.. 
Bi yerden başlamalı.. Mutlaka hemde..............................

Beklemek...


Beklemek...
Günlerce, saatlerce, dakikalarca...
Sadece beklemek..
Susarak.. Dinleyerek..
Bekle..
Gelmeyeceğini, aramayacağını bilerek yinede bekle..
Seni beklemek bile güzel..
Hayaliyle, umuduyla bekle..
Seni sevmek gibi beklemek..
Beklerken seni sevmek..
Bilsemde beklememem gerekiğini yinede bekleyebilmek, seni sevmek..

11 Mayıs 2012 Cuma

Kabul Ettim Gitti..


Kabullenmek bazen ne kadar da zor oluyormuş.. Uzun zaman olmuş kabullenip susmayalı.. 

Kabul ediyorum, yenildim.. Çünkü zayıflıklarımdan kaçarak sanki hiç canımı acıtamayacaklarını düşünerek hatta uygulayarak yaşadım.. 

Kabul..

Koca bir yalan bu.. Kabul ediyorum, kendime yalan attım.. Umursamazsam daha mutlu olacağımı fısıldadım.. Sevmezsem daha huzur içinde yaşayacağımı anlattım, masal misali... 

Aşk'ın koca bir yalan, aşksız bir hayatın sevecen yüzüne inanırdım kendimi...

Kabul..

Bunların hepsi saçma.... Bende saçmapan şeyler yaptım.. Kabul ediyorum, Aşk'a inanmamakla kendime yapabileceğim en büyük saçmalığı yaşattım.. Varlığını bile hissedemediğim soyutluk kavramının içinde olur olmaz sıkışıp oracıkta pes ettim...

Kabul..

Ben Aşk'ı yaşamakla kendime en harika duygusuyla, en acı duygusu arasında kaybettim... 
Berrak, durgun bir su kadar saf'ça yürüdüm.. Takılıp düştüm.. 

Kabul..

Ben zaten yorgun ve zayıftım.. Kabul ediyorum ki, ağladım... Nefesim kesilene kadar, uzun uzun yumdum gözlerimi... Kalp atışlarımda hissettim, tüm bedenimde...

Yırttıp at o sayfayı, sil bir damla kurumuş gözyaşını.. Unutma !! "Her bitiş yeni bir başlangıcı müjdeler.."

Kabul edin..

Buda koca bir YALAN...

10 Mayıs 2012 Perşembe

Başlık Sıkıntısı Yaşıyorum :)


Çok enteresan insanlar var. Hani hep deriz ya "kimseyi kendin gibi sanma" hakikatten de öyle. Milyonlarca insan var. Bu milyonlarca farklı karakter anlamına gelir ki bu durumda bu tip insanlarla karşılaşma olasılığınız dahada artar. Olasılık hesaplarına girmek şuan benide o kategoriye sokacak. Zaten yeterince tuhaf biriyken ilaveten bunuda eklemesem hayrıma olacaktır. :) 

Hastaneler özellike devlet hastanelerinde o kişileri bir arada toplanmaları bana şu hissi veriyo;"seçmece bunlar":) Kesinlikle öyle... Her gittiğim hastanede, kıyıda köşe pusuda ayak üstü seni sorgulamaya hazır tipler vardır... Kendilerine özgü bir sorgulama şekliyle sen farkında ol yada olma ister istemez anlatma durumnda kalır ve eğerki kalabalıksa biraz daha zorlarsanız akraba bile çıkabilirsiniz. 
Bu kuyruklarda o kadar dert, o kadar keder varki insanlar artık değil normal olamak, "normal" kelimesinin kendilerinde birleştiğinin bilinci ile yaşıyor. "Normal Abi" Türkiye burası. 

Bugünkü teyzeler sanki doktora değilde güne gelmiş gibi bir hal içerisinde tüm hastaların hastalıklarından tutunda, tedavi sürecine kadar, akrbalarının başına gelen ve kullanmak üzere tavsiyeler verdikleri gibi gayet rahat bir tavırla sormaya anlatmaya çekinmediler. Böyle olmasalar zaten nasıl geçer ki vakit. 

Hastalara acil şifalar dilerim. Her gittiğimde şükrederim halime ufak tefek kontrollerin dışında doktorları aşındırdığıma.

....................


Hüzünlü bir güne adım attıı İzmir.
Sıkıntılı, üzgün gibi.. Ayrılığın son demlerini üzerinden atmak istercesine, öfkesi ve hüznüyle vuruyor karayel'ini insanın iliklerine işleyene kadar.. Veda etmek zorunda olduğunu kabul etmemecesine, inatla dökmüyor gözyaşlarını toprağa.. Ara ara birer damla düşüyor, yavaşça süzülerek.. Hissetmemesi için tutuyor.. Öfkesi arttıkça kara bulutlar giriyor araya..

" Durma.. "

 Haydi, durmanın kime ne faydası var.. 

Vedaların hangisi kolay olmuşki bu olsun.. 

"Yaşa" doyasıya yaşa... İçini kanatanı çıkarana kadar.. Toprağa kavuşsun berrak damlaların.. 
Benim için yağ.. Veda etmek zorunda olanlar için.. Kasvetinle, tüm öfkenle... Dökülsün, saçılsın her yana tüm vedalar.. Bir damla süzülsün yanağımdan.. Yine sevmeyeyim yağmurunu.. Ama sen yinede dökül.. Saçlarım bozulana kadar, seni farkedene kadar... Durma haydi, ne bekliyorsun...

Özledim..



Akmayı bekleyen  bir damla göz yaşı..

Sonsuzluk gibi bir yalnızlık..

düğümlenen sözcükler..

Söylenemeyen duygular..

Vakitsiz gidişler..

Anlatılması güç yaşanmışlıklar.. 

Korkular..

Bitmeyen.. Hiç bitmeyen bir sıkıntım var…

Hatırlanmamalılar… 

Özledim..

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kadere inanır mısınız?


Kadere inanır mısınız?
Bazen akıl almaz zamanlarda aklıma gelir o an’ım.  Kader diyerek geçmek kolaydır. Ama bana en zor gelen bunu kabullenerek kendimi avutmak.
Kadere sığınmak avunmaktır çünkü. Var olan kaderimizi yine kendi ellerimizle, kendi isteklerimizle çizmiyor muyuz?  ‘Bugün,  her gün kullandığınız yolu tercih etmemek elimizde değil mi?’ bunu bilir iken neden hayatımızı daha zorlaştırarak yaşarız.
Tercihlerimizi doğru kullanmadığımız için… Öyle ya da böyle kendi isteklerimiz doğrultusunda veyahut çevremiz, ailemiz vesilesiyle yön rüzgârımızı belirliyoruz.
Buda kader dimi…
Seçebilme özgürlüğü arzusu ile yanıp tutuşurken bir yanım, bir yanımda kendi ve başkalarının tercihlerinin kaderini yaşamalısın diyor, elin mahkum. Kader mi? İnanıyorum kadere… Önüme çıkan fırsatlara, insanlara, yazabildiklerim ve yazamadıklarıma… Avunmak değilmi sonuçta...
Bazen yapma be kader dur diyesim geliyor… Diyorum da aslında ama “O” diyemiyor…
Bu sefer “ben” diyorum ki, Kader..


Susamak kadar, 
Nefes almak almak kadar,
Gözlerimin her  hareketi kadar...
İçimdesin.. Her iç çekişimde..



8 Mayıs 2012 Salı


Tepkisizliğine karşı bu tepkim.. İki nokta kadar ucu açık..


Umursamadan, düşünmeden yaşayabilmek bir mezihet bence. Bunu yapabiliyorken şu sıralar yapamamak ağrıma gidiyor. Heleki karşınızdaki kişi bunu çok iyi yapabiliyorken.

Sıfırdan başlamak her sabah... Bu çok fena malesef...


5 Mayıs 2012 Cumartesi

Yoklar ve sanırım yoklarda içinde kayıp..

Kendinizi tanıyamadığınız an'larınız olurmu?
Ben ne yapıyorum diye durup düşündüğünüz dakikalarınız?
Hayat tuhafsın..
İnsana neden olmucak şeyler yaptırtabiliyorsun..
Yoksa seni boşuna mı suçluyorum..
Evet suçlu benim..
Suç varsa eğer..
Ama bir tek ben suçlu değilim..
Ne kadar huzurunu verir bunu bilmek şuan bilemiyorum..
Tıpkı şuan bunları yazabilmenin huzuru kadar doldururmu kalbimi..
Huzurum neredesin?
Özledim seni.. Dön artık gerii..

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Hayat acımasız diyesim geliyor.. Ama hayatı acımasız yapanlar yine biz değilimiyiz? 'Evet.. Çoğu zaman.. Acımasız(ız)..

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !