15 Kasım 2012 Perşembe

Başlık yok.. Yok..


Şu sıralar fazla yorgunum.. Çok fazla..
Çok üşüyorum.. Çok düşünüyorum.. 
Hergün yazmak istiyorum aslında.. Hergün..
Duygularımı, hislerimi yitirmiş gibi hissediyorum..
Onların katilide oldun zaman.. Yada...
Biri oldu, duygularımın tüm neşemin katili.. Hüznümün, huzurumun...
Birşey oldu.. 
Hava serin oldukça.. Şikayet etmeye  hakkım yok.. Türkiye'nin bir çok yerini sel ve kar altında iken..
Güzel İzmir'im ısıt içimi.. Katilimin benden aldıklarını geri ver güzel güneşinle..
Gününüz apaydınlık olsun.. En en güzelinden.. 

10 Kasım 2012 Cumartesi

SARI SAÇLIM MAVİ GÖZLÜM !!



Saat 09.05 .. Herkes esas duruşta.. Koca bir Milletin kaderiniz baştan aşağı değiştiren bir LİDER .. 
Düşünüyorum da Tv ekranlarında konuşulanları, haber ajanslarında dinlediklerimi.. 
Tüylerim ürperiyor...
Bu milleti bu kadar zehirleyen ne diye ? 
Tarihi bu kadar çabuk yok saymalarını sağlayan ne diye..?
Rahatlık.. Bu kocaman yürekli bir adamın, tüm hayatını bu millet için adamış bir LİDER'in onlara miras bıraktığı rahatlağın getirdiği tek sonuç..
Düşünüyorum da... Bu milleti canı pahasına ayağa kaldıran, bu milletle omuz omuza savaşan bu ADAM'ın suçu ne? 
Kahraman olmak mı? Tarihe adını yazdırmak mı? 
Dünya liderlerini dize getirip saygıyla bu milletin önünde eğilmelerini sağlamak mı?
Yoksa sadece kendi dilimizde, kendi dinimizi özgürce yaşayabileceğimiz, fikirlerimizi, isteklerimizi özgürce dile getirebileceğimiz, demokrasinin olduğu özgür bir ülke mi yaratmaktı ?
Hasta mıydı sizce bu LİDER.. Neden yapsın ki bunları.. Neden umutlarından, kendi hayatından tanımadığı bir yığın insan için neden bu kadar uğraşsın..
İŞTE! Siz sürekli konuşup durup, sürekli eleştirdiğiniz o LİDER'in bırakmak istediği tek şey buydu..
Bence hastaydı.. 
Milletine, topraklarına düşkün bir hasta... 
Hastalıklı fikirlere, ezilmemeye karşı hastalıklı gibi bağlanmıştı.. 
Tek derdi buydu.. Tek derdi bu MİLLETTİ...
Refahımız, huzurum içindi herşey..
Şimdi bakıyorumda, bunca şeyi bu kadar insan için uğraşıp didinip halkla milletle omuz omuza savaşmış, baba,oğul, eş, çocuk kanlarını dökerek bırakmış olan bu MİLLET ve ADAM GİBİ BİR ADAM'a bu denenler bu yapılmaya çalışanlar reva mı?
Çok kızıyorum.. Çok alınıyorum.. 
İnsan hiç tanımadığı biri sever mi? Tartışmayacağım, açmayacağımda.. 
Öyle bir sever ki.. Öyle bir minnet besler ki...
Kıymetini bilene elbette...
Çok isterdim o dönemde doğmuş olmayı, yaşamayı.. Tüm bunlara bende katkıda bulunabilmeyi..
Çok isterdim çok..



ATA'M SEN HUZURLA UYU.. HER NE KADAR HUZURUNU, MİRASINI BOZMAK İSTESELERDE, SEN YİNEDE HUZURLA UYU.. BU MİLLETİ BİR SEN BİR ALLAH BİLİR.. 
BİZ İSTERSEK TARİHİ YENİDEN YAZABİLECEK BİR MİLLETİZ.. 
BİZ SENİNLE YETİŞMİŞ ÇOCUKLARIZ..  
BİZ CUMHURİYETİN EVLATLARI, ATATÜRK'ÜN EVLATLARIYIZ.. 


5 Kasım 2012 Pazartesi

Acı çekmek nedir size göre?

Acı çekmek nedir size göre?
Hastalanmak ve onun verdigi ızdırabı yasamak mı..
Yoksa Sevdiginiz kişiyi kaybetmek mı.. İnsan sevdiğini çeşitli sekillerde kaybedebilir.. Ölüm yada bir gidiş.. Terk ediliş.. Sevmeme veyahut unutma...
Elimiz kesildiğinde de acı çekeriz.. Bisikletten düştügümde korkundan aglayamazdim annem kızar da bir daha binmeme izin vermez diye.. Acı çekerdim dişlerimi sıka sıka..
Kaybetme korkusu.. Yoksa bu korku mu en buyuk acı.. Gozlerimden yas gelene kadar hickirmadan, sesizce aglamak.. Kaybetmek sevdiğin bir şeyi yada birini..
Ama bence en buyuk acı birini taniyamamia olmak sanırım.. Auan boyle hissediyorum.. Onca sene.. Onca an ve gün.. Bosaymis.. Kendimi tanıdığım kadar emin olduğunuz biri üstelik bu kişi... Bence en buyuk acı bu..
Ben bunu hissediyorum suan.. Ne migde ağrımı nede kalp acımı... Sadece bunun için acı hissediyorum...

4 Kasım 2012 Pazar

Yanılmak , iste o çok beter birsey ..

İnsanlarin nezdinde değersiz olmaya alıştım galiba.. Ve benim için sevdiğim insanlar değerlidir.. Sadece onların gözündeki değerim önemli.. Onun dışında baskaları tarafından değerli yada değersiz olmam cokta umrumda degil.. Yazma nedenim ise hep yanılıyor olmam sanırım.. Ben, kimseye güvenmeyen ben.. Bazen güvenmiş olup yanılmaktan ötürü kızıyorum ve alınıyorum iste.. Çabuk kırılıyorum galiba..
Hasta olarak girdiğim güzel bir pazar sabahından herkese günaydın diyorum.. Siz siz olun benim gibi yanılmayın..

1 Kasım 2012 Perşembe

AH BU BEN...



NE ZAMANDIR ŞARKI PAYLAŞMADIĞIMI FARK ETTİM..
AZ ÖNCE RADYODA ÇALAN HOŞ BİR SES, GÜZEL BİR ŞARKI..
"AH BU BEN NERELERE GİTSEM.. SAKLANSAM BİR YERLERE HAYALLEREMİ DALSAM.."

31 Ekim 2012 Çarşamba

Günaaaydııınn....... :)


Ya hani böyle bir şey olur bir insanın içinde.. Öylece oluşan bir his.. 
Altıncı hissi olduğunu söyleyen insanlara inanmam ben aslında, özel güçleri olan hislere sahip, iyi fal bakıp tutturabilen kişilere.. 
Ancak bazende öyle oluyor ki hayrete düşebiliyor insan ama bunu şu altıncı his olayına bağlamak daha mantıklı geldiği için inanmasamda ona bağlayabiliyorum.. Ama hala inanmıyorum..
İnsanları gözlemleyebilmekle alakalı bir durum kesinlikle.. Nedendir bilmem ama bende de buna benzer bir algılama  yeteneğim olduğuna inanmaya başladım..
Öyle bir şey hissediyorum ki, şöyle olacak dediğimde yanılmamak beni şaşırtmıyordu eskiden.. 
Artık şaşırıyorum.. 
İnsanları daha iyi tanıyorum belkide ondandır.. Belkide sadece atıyorum ve tutuyordur.. Kimbilir..
Fakat bildiğim birşey var ki, bu ön sezilerim ve tespitlerim sadece havada kalıyor... 
     "Sakal mı bıraksam acaba?  =)  "
Alakası ne der iseniz; hani atalarımızın bir sözü var ya "sakalım yok ki dinlensin.." Galiba sakallı kişiler daha dinlenir kişilermiş o devirlerde.. Şimdiyi düşündüğümde pekte öyle olmadığını diyebilirim..
Her neyse sonuç olarak sakalım olsa dinler mi herkes beni düşünmeden edemiyorum ara sıra işte.. =)
Saç, sakala bağladım yine sonucu... Buda güzel...
Keşke arada yanılsam şu düşüncelerimde diyorum, diyorumda olmuyor ki işte...
Sağlık olsun yapacak bir şey yok...
Mutlu sabahlar.... :)      
                 ----sanırım eski yazılarımda daha yaratıcı günaydınlarım var----  =)


30 Ekim 2012 Salı

İsimsiz Konu... Konu Tükendi...




Yunus Balıkları neyi temsil eder bilirmisiniz?
Pranha ( Hayatın nefesi), Özgürlük, Harmoni, Değişim, Bilgelik, Güven..
Bir balık sadece diymi.. Sadece balık.. Keşke bir balık kadar basit olsa herşey.. Anlattıkları kadar sağlam.. Haykırırcasına..

26 Ekim 2012 Cuma

Günaydın demeliyim galiba.. Günaydın..


Yaralarımı sarar mı başka bir kalbin yaraları..
Susturur mu konuşup duran tüm kelimeleri..
Ansızın çıkıp gelenleri silip götürür mü tüm hepsini yenileri..
Öğrenmek istemiyorum..
Bu halimin tümüyle değişmesine neden olabilecek hiçbir şeyi bilmek istemiyorum..
Yaşadıklarımdan ve yaşıyor olduklarımdan memnun devam etmek istiyorum..
Uzakta ama hep yakınımda iken..
Bunu istemiyorum..
Hep duygusuz, sert, umursamaz görünmeyi istiyorum..
İstememeyi, bunuda istiyorum..
Ağlamamayı.. Sadece susup seyretmeyi istiyorum yobazlamış hayatları...

BİR DİPNOT!!

KENDİMLE FAZLA VAKİT GEÇİRMEMEM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM..
HAKSIZMIYIM?

Uyku tutmadığında ne yaparsınız_? "not: saat 03.11"


Uyku tutmadığında ne yaparsınız_?
Benim gibi saatlerce TV ekranındaki bomboş bir filme bakıp hiç birşey anlamadan öylece izlermisiniz hiç_?
Peki ya saatlerce hatta günlerce bir türlü bitiremediğiniz kitaplarınızın sayfalarıyla oynarmısınız_?
Benim gibi koca bir kitap ayraçı koleksiynunu tek tek sıralayıp sonrasında darma duman bir şekilde tıkıştırımısınız bir rafa_? 

-neleri dillendirebilirim. neleri yaptırtabilir bu uyku/suzluk bana._-

Gamsız ve kedersiz görünmek için olmadık şeyler, olmadık insanlarla zaman geçirebilirmisiniz_?
Başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınızı sorgularmısınız_? 
Belki de sadece yastığa başınızı koydduğunuzda değil, her nefes alışverişinizde bunun hesabıyla yüzleşmeye çalışıp yanıt ararmısınız benim gibi_? 
Kirletirmisiniz hayallerinizi gerçekliklerinizle_?
Umudu çoktan yitirdiniz mi diye sordunuz mu kalbinize_?
Bunlara, her uyku tutmadığında bozuk bir plak gibi takılıp kalırmısınız_?
O plağı her seferinde tamir etmeniz gerektiğini hatırlatırmısınız kendinize_?
Duvara asılı bozuk bir saat gibi olduğu yerde sekmesine izin mi verirsiniz her seferinde.._?
Konuşup durur mu kafa sesiniz hep ve daima sizinle_?
Özler mi oda_?
Gecenin bu saatinde özlediğiniz bir sohbeti arar mısınız peki bilgisayar ekranınızda_? 
Öylece bakıp, sadece bakıp.. 
Sadece tanıdık bir sohbeti bir o kadar uzak, bir o kadar yakından hissedebilir misiniz benim gibi_?
Anlaşılmayı bekler misiniz_? 
Yoksa sadece  kendi kendimi anlamam yeter mi sizce_?
Bunun cevabını biliyorum sanırım..
Yetmiyor.. Yetiremiyorum.. Gidemiyorum bir adım öteye.. Olduğum yerde sekmekten ve aynı sayıları tekrar başa sarmaktan bıktım.. Yoruldum yordular beni..
Dönüp durmaktan.. Durduğumda kendimi hep aynı noktada bulmaktan yoruldum.. 
Yetiremiyorum anladığım beni kendime.. Kendimi anlayamıyorum..
Kelimlerimi düşünüş şeklimi..
Ukalalığımı ve utangaçlığımı..
Güçlü değilim.. Hiç hemde hiç.. Bunu bilmek kadar bilmemekte istiyorum işte ben..
Korkuyorum.. Yitirmekten.. Kaybetmekten.. Yorgun düşüp tekrar herşeyi mahvetmekten..
Yalnız kalmaktan.. Yalnızlığımı sevmekten korkuyorum.. Ben sevmek istemiyorum..
Sevmeyeyim hiç birşeyi ve hiç kimseyi.. Hiçlikte kalsın yine hepsi.. Hiç olarak anlamlılar bende ve benliğimdeki bensizlikte...
Ben bilmiyorum neyin neden olduğunu ve neden bu denli saçmalayıp deli gibi içimdeki herşeyi dökebilme istediğini..
Bilmiyorum hiç'likten başka hiç birşeyi, bilmiyorum..
t.a.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Sus .

Uzun çok uzun geliyor ara sıra .. Küçük bir dokunuşla susturup, büyük bir umutla bekleyesim geliyor .. Gelip içime yerleşiyor iste .. Kim duyar yada kim önemser kime ne ifade eder tüm bunlar bilmiyorum .. Ne olacağını, neden olmadıgını hiç sorgulamadan.
Sus. Sadece sus. Anlayan anladığını anlamalı.

20 Ekim 2012 Cumartesi

Mutlu günler...


Son iş günüm.. Uzun bir bayram tatili bekler beni.. Evde kendim ile geçirebileceğim sessiz bir bayram olmasını diliyorum..
Umarım öyle olur..
Mutlu sabahlar... =)

16 Ekim 2012 Salı

BİR BEN VAR BENDEN İÇERİ ..


Duygusalmıyım değilmiyim bunu irdelemeyeceğim.. 
Bunu neden dedim peki.. Yazıyorum, hüznü yazıyorum aşkı ve kaybedilmişliği.. Filmleri, iyi geceler dilemeyi.. Sabahların güneşin doğumunu, batışını.. Mutluğu ve mutsuzluğu.. Yazıyorum hiç durmadan.. Tuşlara basarak yada basmadan.. Kalemsiz.. Konuşuyorum hiç susmamacasına.. Hiç hemde.. Öfkeliyim.. Çok öfkeli.. Nefret edemiyorum, kimseye de kıyamıyorum... 
Bu bir duygusallık mıdır peki.. Kanımca kararımca benim fikrimce.. HAYIR!
Dile geliştir bu sadece.. Ben'im dir demektir bu. BEN!

Ben benim ve beni ben yapan herşeyle gayet mutlu ve iyiyim.. -her ne kadar çevrem aksini düşünsede-
Fikirlerimle, duruşum ve bakış açımla.. Feminem'liğimle..
Okumayı.. Kulaklığımı takıp dakikalarca belki aynı şarkıyı onlarca yüzlerce kez dinlemeyi.. Yazmayı..Saçmada olsa melankolikte.. Aşkta koksa, öfkede.. Ağlamayı, ağız dolusu kahka atmayı.. Bağırarak konuşmayı.. Seviyorum.. Beni ben yapanları seviyorum..
İnsanın özünün kendisini ortaya koyan bunlar değilmidir.. İnsan sevmeli kendi..
O kadar boş geliyor ki bazen bazı şeyler.. Çevremde en yakınlarım mutluyken onlara bile hissettirmeden düşündüğüm o geçicilik duygusu.. Mutluluk kalıcı olmaz mı.. 
Neden endişelenirim hep bilmiyorum.. Sevdiğim değer verdiğim için diyip savuyorum düşünceleri içimden.. Gidiyorlar mı peki? Elbette HAYIR!
 Bomboş gibi.. Gereksiz, luzumsuz.. Boş işte..
Geçici.. Üflediğim bir toz gibi.. Savrulup yitip giden toz zerecikleri... Tıpkı öyle..
Benim mutluluklarım gibi.. 
Üflediğimde uçup giderler...
Düşünüyorum işte.. Böyle hissediyorum.. Buda benim.. Ben'i seviyorum ben.. Ne yaparsam yapayım bu ben'im.. 
Mutlu olsun diyorum üfleyince uçup gitmesinler... Benim gibi olmasınlar..

Hayat herkese mutlulukları kalıcı versin.. 
Toz tanesi kadar ince, minik çakıl taşları kadar da yıkıcı olmasınlar..
Deniz kumu gibi olsun mutluluğunuz.. 
Yığınlarca.. Üflesenizde, silkinsenizde illa yapışıp kalırlar bir yerlere..
Hem deniz kokusu getirsinler size.. 
Soluklayın.. Huzurla dolun.. 
Dalgaların sesini getirsin.. Oturup onu dinleyin..
Şimdi deniz kokulu mutluluklarınıza uğurlayın tüm benliğinizi..
Küçük bir mutlulukla, tebessümle uykuya dalıp gidin...
Mutlu çok mutlu rüyalarda karşılaşmak dileği ile..
t.a.


15 Ekim 2012 Pazartesi

Sabredenler Hep Murad'ına Erermiymiş...


Bazen sabredemiyorum..
Hani insanın içine oturmuş birşey vardır ya.. 
Ne yaparsan yap çıkmaz.. Kalkmaz yerinden.. Kaldıramazsın zamk ile yapıştırılmış bir ağırlıkla günler aylar belki yıllar geçirirsiniz ya..
Bağırsanız çıkarmak istesenizde çıkmaz.. 
Çıkacak gibi olsa yakar... Çıkmazsa da yakar..
Görmemezlikten geliriz her daim gerilere saklarız pamuklar içerisinde.. Birgün bir çatlaktan sızı vermesin diye yenilerini ekleriz üzerlerine..
Ekleriz... Ekleriz... Ekleriz...
Diyorum ki; eklemesem.. Bıraksam, düşünmesem öylede yakacak böylede.. Hangisi daha kötü deneyerek bulsam.. 
Dağıtsam, dağılsam.. 
Dağılsa herşey.. 
Toparlayamasam öylece serilse her yana...
Öylece baka kalsam, o kadar yığıntının arasında tek başıma  sadece bir 'ben' ile oturup seyretsem.. 
Odam kadar dağılsa, masam kadar darma duman olsa.. 
Issız bir sokakta, gecenin zifiri karanlığında uçsuz bucaksız bir yolda kaybetsem herşeyi.. 
Bulmak için uğraşsam..
Sessizce fısıldam yine her kaybettiğimi bulmak için sayıkladığım o melodiyi...
   "Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi....!!!"
Bulabilirmiyim dersiniz böyle yapsam..
Çıkarken ne kadar acıtmış olur o içime oturmuş olan şey... 
Onu bulup oradan çıkarsam..
Sabredip beklemelimiyim peki.. Hangisi daha kolaydır...
Düşünmemek mi hissetmemek mi..
Düşünmese insan, hisseder.. 
Hissediyorum.. Ta yanıbaşımda ki o kocaman şeyi...
Sızıyor bir şekil, tüm iliklerime kadar saçılıyor nefesi, yokluğu kadar varlığı..
Yokluğu kadar varlığı...
Bir iç çekiş kadar kısacık bir anda.. Oracıkta ta içerde...
Ah bir kalksan oradan.. Bir bıraksan beni..
Dur!
Vazgeçtim.. Kal oracıkta hep..
Hatırıma düş, sız yine hislerime.. Tüket yine beni o ağır nefesinle..
Ama hiç unutturma bana hiçbirşeyi.. Hiç..
Unutkanım ben. Çok fazla. Çok.
t.a.

14 Ekim 2012 Pazar

Elveda..

Rahatlamam gerek..
Sakince düşünüp sadece rahatlamam gerek..
Geçmeliyim herseyi, unutmalıyım değil bırakmalıyım..
Bırak... Gitsinler... Bırak...
Sonunu görmeden, aldırmadan...
Bırak.. Hadi..
Şimdi, sımsıkı yum gözlerini..
Uykuya teslim ol.. Usulca gönder öpücüğünü kömür karası semaya..
Sessizce, elveda de.. Elveda..

12 Ekim 2012 Cuma

Gününüz aydınlık olsun.. :)

Yazmak istedim sadece..
Bir kelime dahi olsa..
Gününüz aydınlık olsun.. :)

10 Ekim 2012 Çarşamba

Butterfly...


Bazen öyle ağlamak istiyorum ki gözlerim şişene kadar böyle..
Öyle kahkahalar atmak istiyorum ki karnıma ağrılar girene kadar böyle..

İnsanların garip istekleri olur..
Bense şuan deli gibi bu serin havada bir battaniyeye sarılıp yıldızları seyretmek istiyorum..
Kulağımda hoş bir melodiyle mesela..
Yada rüzgarın ve yaprakların şarkısıyla..
Hoş olmazmıydı?
Bence harika bir fikir.. 

O kadar uzun ve uzun bir zaman olduki .. Oturup geceleri yıldızları tek tek saymayalı..
Tek tek isim takmayı, derinliklerini hesap etmeyeli..

Sahi ne kadar olduki.. 
Sahi ben ne zamandır nefes alır oldum..
Sahi sen ne zaman çekip gittin..
Ne zaman yıkıp geçtim herkesi..
Ne zaman bu kadar yalnız kaldım...
Hangi ara geçti bunların hepsi..
Ne zamandı asıl vakti.. 
Ne zamandı ? 
Hangi zamana saplanıp kaldım uzun seneler... Nerelerdeydi şimdiki zamanlarım..
Geri sayamadım, geri dönemedim..
Tutamadım.. Cesaret edemedim.. Etmelimiyim?
Acı mı çekmeliyim..
Umutusz bir vakayım..
Çok.. Hemde çok..

9 Ekim 2012 Salı

Nokta (.)


Ben çok "aptal'ım" .........
Artık insanlara güvenmeyi ve inanmayı bırakmak zorundayım(.)
Beklentisiz yaşamımı, kendimle devam ettirmeliyim(.)

Şu günden itibaren..
Başka (,) virgüller eklemeden (.) noktalıyorum hepsini(.)

Yeni bir paragraf değil, yeni bir başlıkla başlıyorum.
Başlıksa sadece "BEN" !!

Günaydınlar dilerim.. Yeni kararlar ile başlanmış yeni bir günden..
Mutlu günler..

8 Ekim 2012 Pazartesi

Uzaklar.. Yalnızım.. Bir ben.. Sadece ben..


Zamanı durduramıyorum..
Dur diyemiyorum..
Dur be dur.. Geçip gitme artık..
Sürükleme beni ve hayatımı peşinde.. Sürüklenmeme izin vermeyin lütfen..
Bazen çok ağır geliyor, çok fazla..
İsyan bile edemiyorum.. Sesim çıkmıyor.. Düğümleniyor, kararmış kalbim, buğulanmış gözlerime doluveriyor..
Susturma beni zaman.. Sesimi, soluğumu alma benden..
DUR! 
Lütfen DUR!
Kelimelerim, var olan cümlelerim.. Geri dönün durdurun herşeyi.. 
Saplanıp kalayım o zaman(a).. 
Kayboldum bulamıyorum dönemeci(mi).. 
Nerdesiniz? Ne istiyorum, ne istiyosunuz..
Zaman dur artık, bulmalıyım yolumu.. Çok uzaktayım çok..
Sessizlik lütfen.. 
Dönene kadar uyumalıyım, yolu görmeliyim.. Uyandığımda orada olmalıyım..
Durmalı.. DUR! Lütfen..
Bir ben.. Sadece ben.. Ve ben..

6 Ekim 2012 Cumartesi

Kıskancım var mı itirazı olan?


Sabah sabah kendimde rahatsız olduğum bir durumu dile getirmem gerektiğini hissettim..
Kıskançlık duygusu..
Kıskandığım kişi ise en yakın dostum.. İnsan dostunu kıskanırmı kıskanabilir..
Kıskançlığımı dile getirip belli eden bir karaktere sahip değilimdir ancak bende bir kırgınlığa sebep olduğunu keşfettim zaman içinde.. Kendi kendime küsüp tekrar barıştığımı bilirim..
İtiraf ediyorum ben inanılmaz kıskanç biriyim. Abimi bile anemden hala kıskanırım mesela..
Hadi belki bunu anlayabilirim annesini kimse paylaşmayı istemez fakat peki ya dostu için ne demeli?
Üstelik dostumu kıskandığım kişide hiç tanımadığım biri.. İleride hayatını paylaşma olasılı yüksek birisi.. Ne kadar tanısamda değişmeyecek bu durum bunu iyi anlıyorum ve tanıyorum kendimi..
Onun mutlu olmasını tüm kalbimle istiyorum ama sanki ikinci plana atılmışım gibi bir hisse kapıldığım anda anlık küslüklerim, kırgınlıklarım olur.. Gereksiz ve fazla gereksiz.. :)
Halbuki böyle birşey söz konusu bile değil. Kardeşim gibi olan biri, her anımda her dakkikamda yanımda hissedebildiğim biri nasıl olurda unutur beni. diymi..
Ömür boyu kalbimden dileyebileceğim hep gülümsemesi olacak.. Ve hep dostum olarak kalmasını dileyebilirim..
Bazı insanların eksiklikleri hissedilir.. O'da onlardan.. 
Seni çok seviyorum dostum.. İyiki hayatımdasın iyiki benim dostumsun... İyiki bana her ne olursa olsun katlanıyorsun.. İyiki işte , iyiki yahu :))
Sakın ola ki beni es geçmeyesin, bak anlattım ben böyle biriyim.. Bunuda anlarsın sen bilirim ben senii... :)

Günaydın cuma-r-tesi :)


Uzun zamandır cumartesiler çalışmıyordum.. Kışın geldiği göstergesi.. Gün ışığın faydalanma zamanı..
Cumartesi gününde mutlu sabahlar dilerim.. Bugünü cuma varsayıyorum daha çabuk bitip gitsin diye..
Günaydınlar..

4 Ekim 2012 Perşembe

Özlemek ne demek öğrettin bana...


Özlemek, özlemek...
Eski güzel günlere özlemle, büyük bir arzuyla özleyerek dönebilmek.
Zamanı tutmak o vakitte.. Geçmesin bitmesin.. Eskimesin, eski olmasın.. Anı olarak hatırlanmasın..
Bu çok garip, inanılmaz derecede hemde.. 
Anlamakta zorlanıyorum arasıra.. 
Arasıra işte..
Hayatımdaki sevdiğim insanları kaybetme korkum daima vardır ama hiç düşünmem bunu hiç hemde..
Sanırım kaybettiğim en en anlamlandıramadığım kaybım sevgili canım mı canım olan Anneannemdi.. 
Küçüktüm.. Küçük derken ilkokul 4 yada 5. sınıftaydım tam hatılamıyorum.. 
Saf ve inanılmaz yardımsever biriydi.. Torunlarını ayırt etmez hepimizi çok severdi.. Bizlerde onu..
Onun özlemini hissederim bazen.. Evine gittiğimde kapıyı her defasında açacak, boynumuza sarılıp sımsıkı saracakmış duygusuyla büyük bir istekle beklerim o zor açılan koca demir kapının açıldığını dile getiren sesini..
Özlem böyle bişeymi?
Sadece bir an mı?
İçimde o ara ara beni yoklayan his.. Özlemek mi?
Kendim için bile zor biriyken neden oturupta dahada zor şeyler için kafa yorarırım, soruyorum sana ey "ben" ..?
Bunca işimin arasında benim derdim ne?
Neden orada duruyor o minik belli belirsiz düşmek ve düşmemek arasında bekleyen bir damla gözyaşı ? Neden oradasın? 
Neyi özledim neyi... ?
Çocuk olmayı özledim.. Sadece oyuncak hayali kuran beni.. Tek derdinin istediği o oyuncakları aldırmak için uğraşan "ben"i..
Daha kolaymış sanırım çocuk olmak..

Kimse anlamıyor beni, 'neden' yazdığımı..
Kimse merak etmiyor 'neyi' yazdığımı..
Belkide kimse 'bilmiyor' yazdığımı..
Bende bilmek, öğrenmek istemiyorum bunları..
Susup, şarkılarım eşliğinde sadece yazmak istiyorum..
Geriye dönüp okumadan, silmeden bir kelimesini dahi..
Yenilere sarılmalıyım, bol bol alışveriş yapıp özlemekten vazgeçmeliyim..
-miyim? ...

t.a.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Günaydınlar..

Yarım kalmışlar kadar bitmişleride yad etmeli...
Özlediğim bitmişlerimde dahil hepinize mutlu günler..
Gününüz apaydınlık olsun şimdiki gibi..

2 Ekim 2012 Salı

Tik tak.. Saat 00.30..


Bazen insanların zekasına hayranım.. Şöyle bakındığım vakit o kadar enteresan karitatürler, yazılari fıkralar görüyorumki.. Bunları illaki birileri yazıyor dimi.. Kim peki ? Valla kimdir necidir neyin fesidirler bilmiyorum ama her neredelerse eğer harikalar.. İnsan bazen böyle saçma sapan şeylere gülmek için nasıl zaman yaratabilirlerdi..

Bir kaç örnek sunarak yazımı noktalayarak .. Kısa bir gülücük molasıyla kabusuz bir rüya diliyorum herkese.. Kabussuz diyorum çünkü son zamanlarda gördüğüm rüyalar pekte iç açıcı değiller...
Huzurlu uykular. :)
___
Fiat Albea, bir Trakyalı tarafından satış odaklı bulunmuş bir isim gibi. Ne duruyosun, albeaaaaa :)))):)
 
Seni Seviyorum Demek Kolay Yiyorsa 10 Kere Mor Vampir Desenize :)
 
Google'a "zerg rush" yazın ve 5 saniye bekleyin..
Sonra gelen o lara tıklayarak yok etmeye çalışın :P
 
Ayrıldığında "boşver kanka, sana kız mı yok?" şeklinde teselli ettiğimiz arkadaşımız 6 senedir sevgili bulamadı. Harbiden yokmuş .
 
Hakim Temel'e sorar :
- Temel, davacıyı merdivenden ittin
mi ?
Temel :
- Sadece bir basamak ittim,
diğerleriden kendisi düştü : ))
 

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ne eski bir dostuz, nede arkadaş.. Neden vereyim ki sana selam............................


Ne eski bir dostuz, nede arkadaş..
Neden vereyim ki sana selam............................

Ah ! Ne güzel olurdu be..


Sessiz sedasız çekip gidesim var şuan.. Tam şimdi.. 
Tüm caddelerde şu saatte şuan uzun uzun yürüyesim var..
Tek başıma.. Ben ve bendekilerle..
Ortalama 3 sene oldu sanırım bunu yapmayalı..
Gecenin bir yarısı serin bir İzmir gecesinde yürümeyi..
Karanlıktan korkmam, böyle ılık hafif ürkütmeyen bir rüzgarda sokak lambaları araba ışıkları eşliğinde ağır adımlarla yürümekten ise hiç korkmam...
Çok keyif vericidi.. Adımlarımı her attığımda kulaklığımdan içime akan o güzel tınılarla tekrar ederek sayıklarım her bir sözünü..
Hiç bitmesin o yol derim.. Her insanın varacağı bir yer vardır..
Hiç varamayım o yol uzasın gitsin derim.. Bazen yakın olduğuna hayıflanırım.. Keşke daha uzun olsaydı diye söylenir durur sonunun gelmeyeceğini düşlerim..
Öyle kalabalıkları sevmem.. Hani kordondur, alsancaktır değil... Bildiğiniz ara sokaklar..
Sokakların yaşanmışlıkları bambaşkadır.. 
Sessizlikleri o loş ışıklarda dile gelir gibidir..
Haykırılar sanki tüm yalnızlıkları, hüzünleri ve tüm neşeli kahkahaları..
Şimdi öylesine yürümek vardı işte.. 
Çanta olmadan, telefon yada para hiçbiri olmadan.. Sadece müzik  eşliğinde.. 
Ellerim cebimde.. Bu şekil sokakları arşınlamak vardı ya..
Ah ! Ne güzel olurdu be..

29 Eylül 2012 Cumartesi

Kırdım sizleri...

Hırçınım son zamanlarda.. Tavırlarıma, söylediklerime hayret ediyorum..
Bir an geliyor bambaşka bir ben oluyorum..
Aradan geçen vakitte ben ne ne yaptım öyle diyorum..
Sonra da üzülüyorum kalp kırdığım için.. 
Bugünde bir kalp kırdım sanırım.. Ve nasıl ne şekilde diyeceğimi bilemiyorum..
Elim telefona gidiyor kısada olsa bir cümle yazmak için, velakin ya tekrar yaparsam diyorum aynısını..
Garip dimi.. Bencede..
Bu pişmanlık mı yoksa vicdan azabımı çözemedim henüz onun idrakına varmış değilim..
Bildiğim tek şey ben son zamanlarda çok az özür diler çok fazla kalp kırar olmuşum..
Afedin beni dostlar.. Olduğumdan biraz daha hırçım o kadar..  
Yarın önemli bir gün.. Sakin kafayla düşünmek gerek nedenini, niçinini...
Mutlu uykular...

Beklemek mi Beklememek mi?

Beklemek kadar beklememenin de zor olduğunu fark ettim..
Son zamlarda beklemiyorum.. Beklememekte zormuş be arkadaş..


27 Eylül 2012 Perşembe

Huzur'un kapısını gördünüz mü? Ben gördüm..


Kapı kapanmışsa bir kere, geri dönüş  varmıdır o kapıdan içeriye..
İster mi bunu kapıyı kapatmış olan..?
Peki ya ardına bakmadan çekip giden..?
Nedenler ve sonuçlar baki tutar mı hapsedilenleri o kapının ardında..
Gördüm.. İzledim kapının iki yanında olupta olamayanları..
Kapılar kapanır bazen açılmamak üzere..
Çekip gidilir hiç dönülmemecesine..
Hiç olmamamış varsayılır, diğer kapılar çalınır... Çalınır..
Döngüsel işte.. 
Dünyada böyle değilmi sürekli tekrarlamıyormu döngüsel hareketlerini.. Tüketmiyormu kendini.. Tükenmesine neden olmuyormu insanoğlu.. Herşeyi tükettiği gibi..
Beklemeli.. Kapatmamalı belkide.. 
Eskide olsa taşları, yıpranmışta olsa paspası... 
Kapatmamalı bence o tahta kapıyı..
Sevinmeli belkide eski diye paspası.. 
Yaşanmışlıkları, iyi kötü hiçbir anıyı silmeme adına olmalı bu seviç, bu hüzün.. Dökülmüş gözyaşı..

            Sevdiklerinize zaman ayırın... Sevdiğinizi söylemeyi ihmal etmeyin..
            Terkedilmiş bir ev gibi terk etmeyin sizde onları...
            Ben bu gece, bu evin kapısından gireceğim.. Olmak istediğini düşleyip öyle uyuyacağım... 
            Huzurlu bir uyku diliyorum...
t.a.

25 Eylül 2012 Salı

İyi ki geçiyorsun zaman. Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın. .

İyi ki geçiyorsun zaman.
Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın. .

- HZ Mevlana

Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer...


Çok hoşuma giden anlamlı bir yazı paylaşmak istiyorum.. Ve bende sizlere aynı dileklerle karşılık vermek istiyorum.. Yazı Emma Bombeck'e ait..  Kanserden Ölmeden hemen önce yazmış... Ve iyi yazmış.. Kendinizden parçaları içinde bulacağınıza eminim..


"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah'a şükredin..
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.. "

Sonbahar Günaydını :)

Bu havaları seviyorum galiba..
Ne çok soğuk ne çok sıcak.. Hafif serin esen rüzgarda ince bir triko ceket, öğlene doğru askılılarla gezebildiğim şu nadine hoş havalar..
Sonbaharın tadı bir başka.. Keşke hiç kış gelmese, hep son'baharı yaşasak.. :)
Sonbahar diyince aklıma "eylül ayı" ile ilgili yazacağım geldi.. Şimdilik yine erteleyeceğim.. Daha uzun geniş bir zamana.. 
Mutlu uyanmışsınızdır umarımki... Mutlu sabahlar, güzel bir sonbahar günü geçirin keyfine vararak... 
Günaydın... :)

Umut yok ki !!


Bu gece uyumak istemiyorum nedense.. 
Uykusuz gecelerime istemli bir uykusuz gece ekleme arzusu ile dolu içim.. 
Uyumayıp ne yapacağım peki ? 
Baş ucumda bitirilmeyi bekleyen 3 kitabım var.. Aylardır bir sayfa dahi okuyamadım doğru dürüst.. 
Aklım, düşüncelerim başka yerdeymiş gibi defalarca baksamda o satırlara  gitmiyor bir noktadan sonra..
Aklım, kalbim ne istiyorsunuz benden ? Ne alıp veremediğiniz var şu zavallı "benden" ?
Nerede neyi yitirdiniz de bende arıyorsunuz bitmişlikleri..
Değer mi peşine düşmeye ? 
Umut yok ki !!
Rahat verin bende ki ben'e .. Durulmaya, berraklaşmaya ihtiyacım var en saf haline dönene kadar...
Akıntıya kapılmaya, kendimi teslim etmeye ihtiyacım var huzur nehrinde...
Derin soluklar almalıyım, uzun uzun bakabilmeliyim göğe... 
Gecenin zifiri karanlığında Ay Işığı ile aydınlanıp, bulmalıyım Kuzey Yıldızını..


"Bir zamanlar aşık ama hasret çeken bir gönül,
Her gece deniz kıyısında atarmış.
Ay ışık tutarmış, dalgalar şarkı söylermiş.
Bir gece o aşık uzanmış gökyüzüne bir yıldız tutmuş.
Tutup göğsüne koymuş.
Bir öpücük kondurup salıvermiş sonra.
Yıldız kaymış kaymış ve geldiği yere konmuş.
Aşkla, hasretle dolan yıldız öyle bir parlamış ki
O geceden sonra bu yıldız yol gösteren olmuş."


Veda etmeliyim eskileri dizerken rafa.. Tozlanmalılar, yıllanmalılar ki anlamını yitirmesinler, bendeki "ben" ile kalıp bitip gitsinler...
Temizlik yok. Silgi yok. Karalamak yok.
Sadece kalın yapraklar ve silinmeye yüz tutmuş sayfalar var..
Umut yok !! Yok çünkü !!
Ne sen için, ne ben için..
Nede gökteki kuzey yıldızı için..
Yön şaşmış, kuşlar yiyip bitirmiş ekmek kırıntılarını.. 
Hiç olmadı ki "UMUT" hiç..
İşte yine koca bir hiç...
Varmı daha ötesi.. Bulan beri değil lütfen geri dursun benden ileri...

24 Eylül 2012 Pazartesi

Nedir güzel yapan bugün İzmir'i ?


Bugün dışarıdaki manzara karşısında nutkum tutuldu.. 
Nedir güzel yapan bugün İzmir'i ?

Etrafta inanılmaz bir berraklık var ancak çevrsini öyle bir sis kaplamış durumdaki inanılmaz güzel bir manzara oluşturmuş..

Sanki gün, ışıklarını kısmış gibi.. Ayılamamış daha ışıklarını kısıp ayılmak için bekler gibi.. 

O mahmurlukla sessiz sedasız etrafını izliyor.. Lakin artık uyanma vakti...

Benim görebildiğim gibi görebilmenizi dilerdim..

Mutlu günler..

23 Eylül 2012 Pazar

Beni Unutma ( Çiçeği )



Bugün bu sayfada olmamın sebebi bir film..
Az önce sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlediğim..
İzlediğim filmler hakkında yazma gibi bir huyum yok.. Çok beğenmediğim taktirde elbette..
Bilemiyorum bir çok kişi izlemiştir bu filmi ama ben henüz yeni keşfettim..

Yönetmeni, Özer Kızıltan
Oyuncu kadrosuda oldukça iyi.. Ve kesinlikle oyunculuklarıda..
Ama benim yazış nedenimse tabikide oyuncuları yada oyunculukları değil.. Yazdıkça başka şeyler geliyor aklıma ama bu filmin bende bıraktığı etkiyi, içimde yazmak için ayırdığım notlarını kimsenin silip almasına izin vermek istemiyorum...

Bir filmi izlemeden önce mutlaka yorumlarını okumak istemli bir harekettir bende.. Ancak bir kriter asla değildir..
Arkadaş tavsiyesi olması elbet büyük bir etkendir fakat birde işin iç yüzü olarak, film kendini izlendirebiliyor ise o andan itibaren benim gibi "neden daha önce fark edemedim" diyebilirsiniz.. Beğenmeyip yarıda izlemeyi bıraktığım çok film var.. Neyse....

Biz deyimi yerindeyse "kadın milleti" olarak ağlamayı severiz ya hani.. Acıklı mutlu biten klasik Türk filmlerini her defasında izlerken, her cümlesini dahi bilsek yine ve yine izlerken ağlarız ya.. Öyle birşey bizim için ağlamak bir filmde... 
Anı'nın tüm detayında buluruz kendimizi.. O içindeki saf aşkı yakalayabilmek içindir belkide.. İnanmak istediğimiz içindir kimbilir belkide...
Bu film için okuduğum yorumlar benzer bir filmden uyarlanmasının dışında Olası bir Türk filmi yakıştırılması yapılması..
Çalıntı demek istemiyorum "uyarlama" demek daha doğru.. Evet belki bu film bir uyarlama da olsa bir emek var içinde.. İnsana verilmesi gerken anektodları, sevgi dolu ufacık berrak damlacıkları var..

21 Eylül 2012 Cuma

Bugün iyi olmak için, aklı salim düşünmek için sebep arıyorum...

Bugün iyi olmak için, aklı salim düşünmek için sebep arıyorum...

İSTENMİYORSUN(UZ) !!!

Harika bir gün..
Öyle harika haberle başladım ki tüm enerjim sıfıra indi.. 
Anlamıyorum değil anlıyorum.. Her insan kendi işine geleni yapıyor.. Onun için mühim olan kendi çıkarı çünkü.. 
Karşıdakinin kim olduğu önemli değil.. Kime ne anlattığı önemli.. Çıkarlar söz konusu olunca değil dost eş akraba babalarını bile tanımazlar..
Anlatamıyorum.. Susuyorum karşısına çıkmıyorum ama neden sürekli peşimde.. 
Bırakın artık yakımı.. İSTENMİYORSUN(UZ) !!!
Böyle bir günden Günaydın diyorum yinede.. Güneş her gün yeniden doğup batıyor... Hergün değişiyor gün...
Kasvetli günden günaydın..Adetten işte..

19 Eylül 2012 Çarşamba

İyi Olabil(-mek) (-miş) Tüm Mesele(miz) ...

İyiyim, iyiyim, iyiyim ve yine iyiyim.. Çok iyiyim, çok iyiyim, ve çok çok iyiyim..
Desem buna inanır mı içim.. 
İçim inansa, aklım kabul etse inanır mı buna kalbim..
İnandırabilir miyim ona iyi olduğumu.. 
Herkes inansa bi o inanmaz işte buna...
"Görünen köy klavuz istemez" der büyüklerimiz ya hani.. O misal işte.. 
Klavuzum da, terazim de işte o..
Hayat devam ediyor her şekilde.. Gülerek eğlenerek..
İyiyim evet.. Gerçekten ama bazen işte.. 
O "bazen" yok mudur insan içinde dolanarak peşinden sürüklediği o "bazen" ..
"Bazen" dedirten herşeyde iyi olabilmek.. Olabilirliğini düşünmeden "olmuyor işte" demek..
-mek , -mek ...
Emekleyerek kendini iyi etme çabalarına teşvik etmek..
Gerekirse gidip almak için ezip geçmek..
Maskeyi takıp sadece içmek.. 
Unutabilmek için dipine kadar inebilmek... 
İçini doldurana kadar, saf iyilik için uzun uzun soluklayabilmek...
ve işte yine -mek -mek ..
İyi olabilmek için-miş bu -mek ler... peki ya bırakılmış olan -miş ler.. 
Zaman geldi ve -miş lere düştü iyi olabilmek..
İyiyim... iyiler... iyi.. 
İyi olabil-mek-miş tüm mesele... -mek ler -miş ler sadece birer ek-miş ler..
Önemsiz birer ek... 
Tıpkı ben gibi, tıpkı sen gibi, tıpkı orada o noktada duran herkes gibi.. 
Bu saçma cümleleri okuyanlar gibi..
Önemsiz birer ek-miş(iz) ..

 

18 Eylül 2012 Salı

Alındım sanıyorum ki.. Alınmama değmeyecek birine hemde.. Bir HİÇ'e !!

Bugün şunu çok iyi anladım, ben insanları olması gerektiğinde "daha" fazla değer veriyorum.. Sonundaysa hayal kırıklığına uğrayıp şaşıran hep ben oluyorum.. 
Neden şaşırıyorum ki buna..
Hak'ediyorum ben bunu.. 
Biz bizeyiz dimi.. 
Deyimi yerindeyse "benden de bi cacık olmaz" cidden..
Bu lafı kim demiş ise tam bana göre şuan... 
İçimde kalmasın dökülsün o da.. Bilinsin, bileyim. Bileyim ki olmadık kişilere olmadık değerleri vermeyeyim..
Diyorum diyorum ama yine değişmiyor.. Huylu huyundan vazgeçmiyor he..
Vazgeçebilsem keşke.. Tüm geçmişimde silip atacaklarım var.. 
Nerde bende o yürek, o cesaret.. O istek..
Bencilce ve ukalaca olabilir belki ama şuna eminim ki benimle dost olmak, her insana masus birşey değildir.. 
Kendini beğenmişlik değil bu kesinlikle.. 
Ben sevdiklerim için gözümü bile kırpmam.. Ne olursa her daim her zaman orada olurum, yanlarında ellerini tutuyor oluyorum.. 
Bunu kendimi övmek içinde söylemiyorum.. Ben en çok kendimi yerden yere vuran biriyken üstelik.. 
Bu ne haddime düşer..
Kendimi mi övdüm belkide ama ben gerçekten ben BUYUM. 
Benim dostum olabilmek bir ŞANSTIR bir kişi için.. 
Öyle yada böyle ne düşünürseniz düşünün..
Alnganım, kırılganım.. Değil iki sene iki aydır tanımış bile olsam, eğer ki ben bir kişiye o değeri vermiş isem bu bir FARKtır. 
Değerini bilene tabi...
Üzgünüm.. 
Yanıldığım için değil, verdiğim değer için..
Kimseye olması gerektiğinden fazla değerle ödüllendirmeyin.. 
SAKIN DİYORUM..

17 Eylül 2012 Pazartesi

Garip mi? Garip..

Şu sıralar çok garip bir hissiyat içerisindeyim.. Tarif edemiyorum bir türlü.. Korku değil bu hüzünlü, seviçli bir karışım.. Tabirim bile çok garip oldu.. Sevdiğim dostlarımı yitirmekten korkmak mıdır yoksa bilemiyorum.. İnsan dostlarını nasıl kaybeder.. Ya dostu değildir zaten yada dostuna dost olmadığını gösterdiğinde bir insan.. Bunların ikiside söz konusu değil ama bişi oluyor ve mesafer bir anda uzayıveriyor...
Aslnda buda benim hüsnükuruntum bunuda biliyorum.. Ama öyle hissediyorum ve bu beni sanırım biraz durgunlaştırıyo... 
Zaman sen nasıl birşeysin.. Sürekli akıp geçiyosun... Seni tutabilene helal olsun diyeceğim ama öyle biri yok..
Günaydın hüzünlü günüm.. Gününüz aydınlık olsun...

16 Eylül 2012 Pazar

Gelse ne fayda.. Gelmese neye fayda...

Yeter mi seni bana anlatmaya şarkılar...
Duyduğum müziğin hoş sesleri arasında çıka gelir misin odama.. Rüyalarıma.. Yastığımın sol yanına süzülmüsün usulca.. Yavaşça elimi tutup fısıldarmısın beni sevdiğini...
Baktığım boş çerçevede belirir mi siluetin...
Bakabilir misin yine bana uzun uzun. .Binlerce kelimeyi sığdırabilir misin o çerçeveye..
Hüzünlendirir mi beni bulutlu havalar yine.. 
Yağmurlar hatırlatır mı yine seni bana.. Toprak kokusuyla gelirmisin yürüdüğüm boş sokaktaki köşe başına..
Gelme.. Gelmeni istemem bana böyle.. 
Ne şarkılar, ne boş çerçeve... Yağmurlar mı? Onlar en büyük günahkar..
Tek bir nokta kadar (.) keskin ve sert.. Gelme sakın.. Ne düne ne bugüne..

Çok mu şey istiyorum..?

Çok mu diyorum.. Çok mu şey istiyorum..?
Hayattan, insanlardan ve kendimden..
İstememek mi gerek yoksa..?
Soluk almak kadar basit değillermi..?
Çok mu şey istiyorum kendimden..?

14 Eylül 2012 Cuma

Şimdi kelebeğin öleceğine mi üzüleyim yoksa seni aklıma tekrar soktuğuna mı bilemedim ?

 
Bir kelebeğin ömrü kadar kısaydı sevdalarımız. Ne sen bunun farkındaydın, ne de ben..

- Değerini bilemedik.

Artık ne zaman bir kelebek görsem sen geliyorsun aklıma. Şimdi kelebeğin öleceğine mi üzüleyim yoksa seni aklıma tekrar soktuğuna mı bilemedim ?

Uğur KİŞİN
 
 

Başlık mı? Ben başlık kullanmam..


Düşünüyorum.. Düşünüyorum.. Düşünüyorum.. Ve düşünüyorum..
Sonunda ne mi oluyor.. Yine HİÇ.. 
Düşünüyorum ve düşüyorum..
Hepsi bu kadar..
Mutlu sabahlar...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Viola De Lesseps, Shakespeare in Love




Sen benimdin, rüyanın görkemiyle doldum. 
Ben rüyada sultandım, uyanınca hiç oldum. 

(Viola De Lesseps, Shakespeare in Love)

Şu bazenler yok mu... Peki ya keşkeleri ne yapmalı ? Siz ne bela bir çiftsiniz...


Şu bazenler yok mu... Peki ya keşkeleri ne yapmalı ? Siz ne bela bir çiftsiniz...

9 Eylül 2012 Pazar

HİÇ!!

Denemek gerek..!
Aşık olmayı..
Değer vermeyi..
Kalabilmeyi bilmek gerek..
Kalabilmek için göze almak gerek..

Denemek gerek..!
Vedaları kısa tutmayı,
Ağlamamayı,
Gidebilmeyi...
Veda etmemeyi denemek gerek..
Hiç olmamış gibi görmek.. Göstermek.. Hissetmek gerek..

Denemek gerek..!
Susmayı..
Konuşmayı..
Bağırmayı.. Kısılana kadar, boğazınız yanana kadar hayırmak gerek...

Denemek gerek..!
Uzunca yürümeyi, öylesine ama amaç gütmeden.. Uzunca..
Durmak gerek bir köşede...
İzlemek gerek koşuşturan hayatı.. Hızla akıp giden elle dokunabildiğin anları..
Dokunamamayı düşlemek.. 
Uzunca yazamamayı.. Yazmayı..

Denemek gerek işte..!!
İyiki yada keşke için..
Evet için...
Hayır için...
Kendim için..
O'nun için..
Şarkılar için..
Küçücük bir umut için..
Umutsuzluktaki umut için..
Yada.

Yada'sı yok.. Koca bir HİÇ İŞTE.. 
Her zamankinden olsun.. Sadece HİÇ.. HİÇ...


Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !