22 Temmuz 2014 Salı

Seboreik Falan Yaşayıp Gidiyorum .. :)

Ramazanın son günleri..
Bu sene yaz tatili yapamadığıma göre bayram bunun için ufak bir kaçamak olanağı sağlayacak tabi şu üzerimdeki bitkinlik ve yılmışlık hissini bu süre zarfında üzerimden atabilirsem..
Son zamanlarımı malesef böyle geçiriyorum..
Fazla mutsuz fazla yılmış..
Yapmak istediğim çok şey var fakat vakit tamam ama nakitte sıkıntı var.. Allahım sen benim banka hesabıma zeval verme.. Hazıra dağ dayanmıyor..
Üstüne birde nişan teleşı çıktı gerçi pek elimi sürmüyorum çünkü sesimi çıkardığım an abimle kapışıyoruz..
Nişanlanan hayır, hayır ben değilim tabiki de sevgili abimmm :)
Evlensede kurtulsam.. Gerçi evde varlığı yokluğu belli değildir sanırım buna benden çok annem içerleniyor.. Yani ha evlenip gitmiş ha evlenmemiş benim için ikisi de aynı annem içinse çok daha dramatik bir durum  neyse..
Konumuz seboreik...
İlk yazımı mart ayında diğerini mayısta yazmışım...
Ay oldu temmuz..
Değişen bişi varmı derseniz şöyle bir anektot eklemem gerek yaz olduğu için düzenli kullanmıyorum dışarıda olduğum için çoğu zaman geç saatlerde uygulamayı yapmaya üşüniyorum..
Ama genede arayı 2-3 günden fazla açmadım...
Gerçi sonuç gene değişmiyor.. Kulanmadığım zamanlar biraz daha fazla kaşınma oluyor ve kızarıklıklar artıyor..
Kullandığımda ise bunlar azalıyor..
Üstelik deniz suyunun ve akabindeki güneşte pek faydalı olmadı o açıdan da pek ümitliydim fakat malesef ümitler gen eçıkmaza bağlandı...
Gerçi eklemem de fayda var.. Yaz ayından dolayı mı yoksa ilaçtan mıdır bilmem ama belirli bölgelerimdeki şikayetlerden kurtuldum şuan tek alanda vergitmeye niyetim yok dercesine zorluyorlar beni..
Doktor kontrolü için çoktan geciktim onuda biliyorum en yakın zamanda uğramam şart..
Kafama takmıyorum artık onla  yaşamayı öğrenmem gerek bu net.. 
Hiç düzelmeyecek ama inatla kullanmaya devam edip o rezil kokuyu çekiyorum...
Boşa dememişler umut fakirin ekmeği belki, işte, olur yani bir gün... Diymiiii yaaa...
Gününüz aydınlık olsun efenim.. Sizde benim gibi işinin başında ekranın karşısında uyuklamay devam edin...
Sabahlar nede uykulu.... :)

11 Temmuz 2014 Cuma

Twitter Ağası :)

Geçen gün internet haberlerinde gezerken gözüme bir haber takıldı.. 

"Twitterın kralı benim!" diye bir başlık atılmış..
Merak ettim ufak bir göz gezdirdim 17-18 yaşlarında bir genç.. 
Türkiye ve Dünya gündemlerine trend topic olarak yerleşmiş zamanında.. Kendi ismi ile.. 
"Takip edeni takip ederim" çılgınlığını da kendi başlattığını dile getiren üniversite öğrencisi olan bu genç dakikalar için gündem yaratabiliyormuş.. (Çok lazımmıydı sankiii)

Hesabını inceledim ve sırf meraktan takibe aldım.. 
Aldığım an itibari ile takipçilerim olmaya başladı.. Kaç kişi geldi hesaplayamadım çünkü kendi takipçi sayım kaçtı inanın onu bile bilmiyorum..
Kendi halinde isyan sesini Twiter da abuk sabuk yazarak dile getiren ben gibi biri için çok mühim bir sayı değil bu..

Neden yazma gereği duyduğumsa şu; şimdi bu arkadaş bir yazı yazıyor "RT yapan kazanır" şeklinde.. Ve bir yığın insan kalkıp retweetliyor...
İtiaf edeyim bir an için "laaa ne kazanıcam acabaaa" diye aptal bir tepki oluyor insanın kafasının içinde "Salak ne kazanabilirsin ki hakkatten ya malmısın" diye geçiyor ardından ve kendimden iğreniyorum böyle anlarda..

Attığı diğer normal sayılabilecek  olan twitler içinse, çokta zekice ve mizah duygusu ile yazılmadığını diyebilirim.. Ki son dönemlerde Twiter sadece mizahi bir eğlenceyken baktığında onca takipçisi olan birinin sağlam br mizaha sahip olduğunu düşündürüyor..

Twiter da öyle  fenomenler varki adam senin kafanın içinde dönüp dolaştırdığın bir şeyi öyle bir dile getirmişki "benim neden aklıma gelmiyo böyle şeyler hay ben... Çok iyi ama yaaa" diyerek çocukluğunuzda düştüğünüz bir anda mizah duygunuzuda orada düşürdüğünüzü dile getirip kendinize, bi nevi telklin ederek devam ediyoruz... Ben bu "kazan" olayını henüz RT ederek denemedim fakat ne kazanmayı umduklarını tahmin etmek zor değil..

Tabi asıl kazanan o kadar takipçiyi bu yöntemle elde etmiş olan o hesap sahibi..
Reklam teklifleri aldığını dile getirmiş zaten.. Seçiciyim demiş ama belli ki hesabından epey ciddi paralar kazanıyordur.. (İşsizlik abiii zor bunlar, zor.. Ama adam kazanıyo işte aah ahh. :) )

Yani sonuç itibari ile bazıları bu yönde beynini çalıştırırken bazılarıda "abiiiiii on milyon takipçim oldu" demek için bunu yapıyor..
Ne yaparsınız hayat böyle böbürlenip, hava atmaya bayılıyoruz.. Kanımızda var..
Böyle düşünenler üzerinden de prim yapıp cukkayı doldurabilenlerde asıl günün bonusu olarak en başa yerleşiyorlar...
Ve kesinlikle HELAL OLSUN...

Bir düşünün Ankara'nın Belediye Başkanı olan Melih Gökçek'te doğal mizahıyla, fazla aceleci olması üstüne de hep açık olan caps lock tuşunun ve  gerek başkalarının da  katkısıyla tüm Türkiye'yi geçtim Dünya'ya ün saldı.. Yaptığı gaflarla adından söz ettirmeyi becerebiliyor işte...

Darısı bunu başaramayanların başına... :)

İlginç not: Google en büyük arama motorlarından biridir ve google amcaya twiter agası diye yazarak görsellere tıkladığınızda çıkan kişinin bizim twiter ağamız olduğunu göreceksiniz... Ve kraliyet sistemi bizde olmadığını da varsayarak; bizim kralımız yok ama ağamız tek.. :)

Upss birde adı duyulmamış bir kral olurmu hiç :) Hiç yaniiiiiii :)

Mutlu günler.... 


10 Temmuz 2014 Perşembe

Kötülerin Zaferi:Yaprak Dökümü

Mevzumuz tatil.
Malum yaz geldi ve geçiyor. 
Her sene dolu dolu tatili yaşayan ben henüz değil ayağımı suya sokmak, bi tuzlu su olsun bi klor kokusu falan solumuş değilim..
Güneşin tenimi yakışını çıktığım alışverişte hissettim sadece..
Şimdi....
Her sene düzenli gittiğimiz tatilimin içine turşu suyunu sıktı arkadaşın biri..
Onun kadar yüzsüzünü daha tanımadım sanırım hayatımda..
Gerçi böylelerinin yüze ihtiyacı yoktur. Sadece laf ebeliği yapıp çıkar düşünmekten başka bişi bilmezler.. He bide arkadan atıp tuttar sonra can ciğermişiz gibi hala senle muhatap olur..
İyi mi ettim kötü mü bilmem ama yaptığım onca hazırlık ve alışverişe rağmen gitmeme kararı aldım.. 
Gene kötüler kazandı yani..
-Kötülerin kazanmadığı bir dünya varmı? Filmler ve diziler dışında-
Bütün hevesimin içine ettiler.. 
Belkide böylesi daha iyi olmuştur.. 
Bazen bişeyler için farkındalık gerekir ya böyle durumlar en can alıcı sahnelerdir.. Beyin bu bedava nasılsa çalışır durur.. Düşündükçe seni kemirir bitirir..
Önce arkadaş ayrımcılığı mı yaptırıcam diye geçirdim içimden..
Hoş "o geliyorsa ben gelmeyeceğim" dediğimde aldığım "tamam" yanıtı hayal kırıklığına uğrattığı için ne düşünüp ne düşünmeyeceğimi kestiremiyorum..
Bende her insan kadar bir ısrar belirtisi görmek istedim açıkçası.. O 'tamam' öyle bi tokat attı ki yüzüme hani ayrımcılık dedim ya 'b.k yaptırırsın aptal tuba' dedirtti bana.. 
Senelerdir aynı kadro ya bi kaç kişi dahili ile gidilecekti.. Tamam iyi hoş ama neden sen varken sevmediğin birinin daha davet edilip otelin ödemesi yapılacağı zaman geleceğini öğrenmiş olmam yani bu benden gizlenmiş ki kasti olmadığına eminim fakat davet edenin de beni göz ardı edip kenarı itmesi ne demek oluyordu?
Çünkü ortada bir tercih var zaten oda benden yana değil.. Mevzu açık ve net haliyle..
Zaten ikimizin de bu tatile davet edilmesinden belli değil mi ki? 
Daha ne kadar belli edilebilirdi sorarım kendime..
Hala kafamda bunu evirip çeviriyorum..
Kimseye prim verip ardından söylenmekte istemiyorum.. 
Sadece sinir olmakla yetiniyorum işte..
Tek kelime etmedim zaten etmemem için kafama bişiler fırlatıldı daha ne olsun..
Önemliymişim, beni severmiş, hep yanımdaymış bla bla bla..
Evet gördük hep benlemiş..!!!
O TATİL BENİMDİ!
Söylenmek ve beddua etmek istemiyorum fakat itiraf edeyim eğlenmelerini de hiç istemiyorum.. Bunu neden gizleyeyim ki istemiyorum işte!
Bana bunu yaptılarsa bende benim canımı sıktıkları gibi onlarında tatillerinde canları sıkılsın istiyorum..
Dualarım tutsaydı zaten ohooooo şuan Afrika Çöllerinde olurdum.... (Afrika Çölleri mi? oda nerden çıktı mı? Her insanın uzun hayalleri vardır. Oradan bir yerlerden  ^^ )
Fesat biri değilim ama evvel zamanında demişimdir mutlaka kinciyim diye napim..
Canımı yaktıklarında dişlerimi çıkarıyorum işte..
Kendimi şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi hissediyorum.. Burukum, kırgınım.. Ve yine kimse farkında değil..
Herşey her zaman olduğu gibi yani..
Hiçbirşey düz değil.. 
Eğri büğrü yaşamaktan yoruldum..
Eski yıllarımı özlüyorum..

Bu senede böyle sevimsiz bir yıl oldu.. Bir senem iyi geçse diğer sene illa bozuk süt kokusu yayılıyor etrafıma..
Ve bu sene yaprak dökümü senesi oldu.. Bakalım daha neler olacak... Hadi hayırlısı...


 

8 Temmuz 2014 Salı

Yabancı



Hayata, herşey yabancılaştığında; tek tanıdık yüzün aynada  bakan bir çift gözün olduğunu gördüğünüzde  onlarında yabancı olabileceği şüphesine düşüyormusunuz?

Madem yabancıyım artık herkese, yabancı olan kendimi, gözlüğümü, kitabımı, makinemi ve şapkamı da alıp gitsem ya şuralara bi yere.. Belki çay demler birisi içeriz karşılıklı iki yabancı...




30 Haziran 2014 Pazartesi

3-5 Esneme molası.. :)


Uykulu pazartesiler..
Döngü hiç bitmiyor sanki sürekli dönüp dolanıp gün gene pazartesiyi gösteriyor..
Hayatımı öyle hunharca yaşadım ki boşa silip bıraktığım milyonlarca pazartesinin sitemsizliği vurdumduymaz uykusuzluğu mu beni alaşağı edecek şimdi..
Malesef teslim oldum bile.. :)
2 saatlik uykuyla halüsinasyon görmüyorsunuz fakat takıntılarınızı yendiğinizi hissettirebiliyor.. :)
1 güncükte olsa... :d
Uykusuz pazartesiler... :)

 

23 Haziran 2014 Pazartesi

20 Haziran 2014 Cuma

DERSİMİZ; DOSTTAN SINIFTA KALMAK..


Evet bugünkü konumuz insanların ne kadar da basit oldukları... Tam kelime bu değil aslında ne kadar 'aptal' olduğum olacak o..

27 senelik hayatınız içinde 21 senelik bir arkadaşlık edinmek değilde "seçtiğim kardeşim" dediğiniz insanın aslında sizin yerinizin onun gözünde "0" olduğunuzu anlamanızın aptallığı...
Basit demek aşağılamak gibi olur ki kastım bu değil kastım kesinlikle.. bunun yanı sıra, 1. benim karakterime uymaz 2. de onca sene dost diyip yiyip içtiğiniz ayrı gitmeyen bir insana haksızlık etmiş olursunuz..
Her ne kadar artık durum farklı bile olsa..

Hayatta hiç haklı olduğumu iddaa etmedim.. Hatalarımı kabul edip özür dilemeyi bildim yeri geldi haklı iken bile o özürü karşımdan esirgemedim.. Belki çok direttiğim zamanlar olmuştur.. Kendimi haklı çıkarmaya çalıştığım vs. nacizane bende bir insan olduğuMu hatırlatmak isterim kendime..  Hiç demem doğru kaçmıyor sanırım iddaa etmemeye özen gösteriyorum demeliyim..

Bazı şeylerin cidden insanın canını yaktığını, canım-cananım dediğinden geldiğini görünce insan sormuyor değil işte; "bundan çıkaracağın ders nedir?" diye..
Ders mi? 
Ders falan yok.. İnsanoğlu olarak ders almayı asla öğrenemeyeceğiz.. Öğenebilenler zaten şuan mutlak huzura ermiştir eminimki..
Fakat ders çıkarmam gerekirse şu ki;  "ben çok aptalmışım" olabilirim.. 
Öyle saçma sapan şeylere küsülen biri haline geldim ki sürekli özür dileyen biri haline geldim.. Konuşmak, anlaşmak gerek taraftarı oldum hep.. 
Alttan aldım..
Bana küsen her kimse konuştum zorladım.. Kırdımsa özür diledim.. Kırıldımsa hiç özür almadım fakat karşılık hiç beklememiştim zaten..

Herşey hep bir şekilde yoluna girdi...

Ama bu sefer öyle olmadı.. 
Olabileceğinide hiç sanmıyorum.. 
Hatalarım yokmu.. Elbette var.. Ama ben hatalarımı bildim özür diledim ki bu hatalar hep bilmeden karşımdaki insana yaptığım şeylerdi..
Sonra mı...
Sonrası da yok..
Sonrası bir dizi bispet politikası işte.. 
"Abarttın Tubi" dedim hep.. Çevremdekiler "çok açık bunu görmüyormusun" dediler.. 
"Yok" dedim "öyle belki ama olsun" dedim.. 
"Değildir" dedim.. Lakin öyleymiş..

Düşünün; tüm hayallarinizin ortak olduğu, saatlerce herşeyden konuşabildiğiniz.. 

Aynı odayı, aynı acıları çektiğiniz.. Beraber eğlendiğiniz, doyasıya olan kahkahalara doyamadığınız biri.. 

Sevgilinizden çok onunla konuşup tek bir gün bile sektirmeden mesajlaşabildiğiniz oda yetmeyip mailleşerek gününüzü yanyanaymış gibi geçirdiğiniz...

Günaydınla başlayıp, iyi geceleri onla paylaştığınız..

Evlenirken yanında olacağınız.. 

Teyze olamayacağım diye hayıflanırken onun çocuklarının kendi teyzesinden farksız olacaktınız ya, öyle biri..

Yaşlanırken bile hiç bitmeyen sohbetler yapıp dedikodunun dibine kadar vuracağınız..

Kırışıklıklarınızı konuşup, eskiyi yad ederken gözlerinde o hatıraları görebileceğiniz..

Gözünüzden akan her damla anında ona konup, defalarca aynı şeyi anlatsanız bile sizi özenle hiç sıkılmadan anlatacağınız... 

Tek gözyaşına dünyayı yakabileceğiniz biri..

Mesela anne ve babanızın ayrılacağını öğrendiğinize, "belkide bu şehirden götürülebilirim, bir daha göremem" diye aklınıza ilk  gelen kişi olup herşeyi bırakıp boynuna sarılıp ağlayarak herşeyi anlattığınız sonra beraber ağlayarak "haksızlık bu" diyerek ağlamaya devam ettiğiniz.. 

Gözyaşınız gözyaşına karışmış biri..

Herşey gibi geliyor diymi...

Evet o herşey dediğiniz biri bir gün evlenme kararı alıyor.. 
Sevgilisini size anlatmıyor.. Evine tanışmaya geldiklerini size söylemiyor.. 
Öte yandan siz bunu başkalarından öğreniyorsunuz ve anlıyorsunuz ki hayatının yarım asırından fazla hayatınızda olan kardeşiniz bir zamanlar ardından laflar edip şimdilerde can ciğer olduğu insanlarla paylaşabilecek size diyemeyecek kadar yoksaymış sizi..

Sanırım gene abartıyorum.. Ve birazda çocukca kabul ediyorum..
Ama bu sefer çok incindim, kırıldım.. 
Küstüm.. 
Öyle ki toplayamıyorum.. 
Sessizliğe büründüm..

Sonra.... 

Sonra o biri tarafından, 'bir nasıl siliniri' öğretiyor bana.. Bir kişiyi tüm sosyal ağlardan silerek bitirilebilir hareketi ile karşılaşınca farkına varıyorum.. Bir insan böylelikle silinip bitiyo...
Çocukça.. 
He bu arada unutmadan, aptal olduğumuz şu dönemlerde akıllı telefonlarımızdaki rehmerden de engelleyip silerek iş nihayetine eriyor...
21 seneyi bir tuşa basıyorsunuz, arkadaşlıktan çıkar diyerek silebiliyorsunuz..
Öfkelendim.. 
Kendime iyice kızdım ve dedim ki "birlikte olan her fotoğrafını, her anını sil" dedim.. 
Silmeye sabrım yetmedi... 
Öfkem iteledi.. 
Ama baktım ki geçen herzamanım hiç onsuz değilmiş.. 
Tuşla siliniyor fotoğraflar, yazılanlar fakat kalpteki hatırdakileri silmek için bir tuş olmadığını fark edince, tuşta anlamsız geliyor bunları yazmakta...

Neyse.. Napalım sağlık olsun..
Hayatta kardeş-dost silmek; bir kere bile "neden" diye soramayacak kadar egosal hareketle bir tuş ile olabiliyorsa.... 
EYVALLAH...

Tüm hayatlarımızı sosyal medya içine sığdırabilmiş ve bir telefonu çok görüp "hayırdır ne oldu neden bana cevap vermedin?" denmek bu kadar zorken, insan silmek neden zor olsun ki ir tuşla..

Aylardır hayatımda olmayan biri oysaki ama gene üzülmüşüm ki bunları yazmak istedim.. Yazma nedenim gene aynı... HİÇ UNUTMAMAK..









18 Haziran 2014 Çarşamba

Kaba-ca Takılıyorum..


Çok takılıyorum sanırım insanların konuşma ve hitap şekillerine..
Bi çok kişiden uzak bir noktada bu işi yapmam gerekirken ki kastım kesinlikle yaptığım iş ile alaklı, muhataplarım departmandakiler, müdür ve patron üçgeni olmalı aslında..
Ama yok, bana öylesi denk gelmez zaten gelsede bende bi ters etki eder olmaz o iş yani...
Şimdi bunu okumuş/okumamış insan kategorisi yaparak ayırım yapmak istemiyorum.. Yaparsam hem okumuş hem okumamış odunların kabasallaşması evrensinde erişemeyenlere hatta yanından bile geçmeyenlere haksızlık olur..

Ki yapmam mümkün değil.. Nice üniversite bitirmemiş ve kibar insanlar tanıdım arada da olsa hala tanıma şerefine nail oluyorum..

Adam bilmem ne okulun falanca bölümünü bitirmiş zilyon yıldır çalışmakta ve godoman müşterilerle abi-hacı tarzı konuşmalar yapacak kadar samimi iken bunu sebeplere bağlamam gerekir diye düşünüyorum..

1.Okul bitirmemiş demek -ki adam boru değil okumuş be okumuş...
2.Karşıdaki adam da bunu hacısı-abisi gibi gördüğü için. (Aslında çok saçma bir sebep oldu insan anca çok samimi olduğuna böyle demez mi ya yoksa ben mi yanlış yapıyorum.. Hem nerden biliyorsun belki cidden de samimi birer ikili beşli falanlardır..)
3.Karşıdaki adamda sinir oluyordur belki ama belli edememe durumu vardır. Kibardır, ince fikirlidir belki kalp kırmak istemiyordur vs vs. (Çok polliyanacıdır nerden bilicen)
4.Yada oda onun gibidir. O sebeple senin gibi eften püsten kabalıklara dikkat etmiyor hatta fakında bile değillir.. (Dedim ya işte aynılar tencerenin kulbu gibi. .Kapak gibi, kapağın tutacağı gibi.. )

Kaba ama işte..
Ne yaparsan yap kaba.. İşçi adam yaparsa eyvallah der geçersin bilirsin adam zaten o ortamda öyle olmasa bile öyle olan bi yığın adamla içiçe.. Zamanla diline bulaşmış işte.. Sap sapa napacaklardi sanki ..
-Ademcimmm oradan uzatıverirmisin vidaları?
-Tabii kiii Mahmutcum başka bişide lazım mı vermemi, istermisin?
Valla aralarında dedikodu çıkan animalllah!
Adem ve Mahmut arasındaki dedikodu zirve yaptığında ortalık karışır kan çıkar biz Türk milletiyiz hiç dedikoduyu sevmeyiz tövbeee...
Bide odunsu tipler var.. Hani ağaçla uzun bir konuşma yapsanız size kibar bir dille yanıt vereceğini düşünür umud eder tüm kalbinizle olacağına inandığınız an tos diye bi ses gelir...
'neee?'
'baksana nokta nokta işin bilmem nesi için gelenlerin faturasında malzeme kaça gelmiş?'
'Sende falancanın numarısı vardır versene?'
'Sen bilirsin.. Sen yaparsın al hatta yap...'
 Hööööööö.....
Sonu mu sinir harbi elbette.. Alacan odunu eline bi güzel terbiye edeceksin böylesini.. Hoş odunu odunla terbiye etmekte ayrı bir marifet...

Neyse...

Sonuç olarak, yok öyle bir dünya işte...
Neymiş efendim herkes biribirine kibar olacak, kibarlığın dozunu yılışıklığa vurup "aaa ne zaman ıslatıyoruuzzzz" tarzı iğrenç espiri kategorisine bile girmeyen cümleler kurulmayan, elini kolunu sallayarak gelip yaptığınız işin içine eden kafanızı bilmem kaç kez kurtlanmasını sebep olmayanların olmadığı bi işyeri?
Çok hayalperestim..

Çok uluslu şirketlerde bile bu tiplerin daha evrimleşmiş türleri mevcut ki bu tipler daha bir tehlikeli kımıl zararlıları haline geliyorlar.. Okumuş kabalar daha bi iticimi ne?

Yaşlanıyorum sanırım.. Yaş geçtikçe böyle şeyler daha çok gözüme batar oldu.. Çok detaycı olmadan görmemezlikten gelmek lazım.. He yapamıyorsanda suya anlat suya.. Annem öyle derdi her kötü rüyadan sonra 'suya anlat kızım' diye kötü pis düşünceleride anlatırsam geçer belki.. 
Yaş erişti kemale ama hala nelerle uğraşıyorum sen akıl fikir ver Allahımmm.. :)
Napsın yani adam 'versene' 'baksana' demiş ne var yaniii bu kadar sinirlerini hoplatacak neeee..

NOT: Kaba erkek ultra itici erkek.. Bu tip erkeleri dinlerken gözlerimin kısıldığını kaşlarımın yarımşar bir kavisle hareket ederek tek gözümün attığını hissetmeme neden oluyorlar  :)

17 Haziran 2014 Salı

13 Haziran 2014 Cuma

Her gece aklımda sabahlıyorsunuz, sahi siz ne iş yapıyorsunuz?



Her gece aklımda sabahlıyorsunuz, sahi siz ne iş yapıyorsunuz?


ANLAMSIZLIK.

Geride bırakılmış hissi; tuhaf çok tuhaf..
Gözleriniz yanıyor, kalbiniz sanki burnunuzda atıyor gibi sızlıyor.. Ürperiyorsunuz.. Vucudunuzda bulunan her tüye kadar hareket ediyor hücreleriniz.. 
Başınız, başınız hep dumanlı oluyor.. 
Hani takılma derler ya takılmıyorsunuz sadece nedenini düşünyorsunuz..
Neden bunlar bana yapıldı
Neden farklı olamadı
Herkes çok şanslı iken neden olmadı ben o şansı hak etmiyormuyum?
Mutluluk suç mu?
Neden düşler hep rüyalarda?
Uçuşan toz zerrecikleri kadar bile mutlu olamamışken onca zaman neden.. 
Zihnimdeki herşeyi öldürmüş, katilini hapsedip huzurla uyuyacakken hala nefes çekimi kadar yakın, sıcaklığı ensemde.. 
Çok yakında, uzansam erişecek gibiyim ama milyarlarca yılın içine hapsolmuş bir silüette.. 
Neden herşey bu kadar film karesi edasında..
Karmaşık olan hayatın kendisi değil, karışıklığa neden olan anlamsız hayaller...
Hayatın tek suçu; susmak!
Hayatta tek suçum; hayal edebilmek..
Bu yazıda ki saçma olan herşey çok ama çok anlamsız, sapanıylada saçmasıylada duygusuzca yazılmış her satırı işte anlamsız, çok anlamsız..

3 Haziran 2014 Salı

Soluk Benizli -_-

Bugün aynanın karşısında uzun uzun baktım kendime..Yüzümdeki izlere.. Mimiklerime karışan çizgilere.. 
Bundan on sene önceki halim aklıma düştü işte.. Ne de güzeldir kaygısız tasasız olmak.. 
Yüzüme düşen senelerin izleri öyle dokundu ki bir an.. Çok yaşını almış biri değilim kabul fakat artık genç hiç değilim..
Fiziksel olarak düşünsel olarak öyle çok yer değiştirdi ki dönüp baktığımda kendimi tanımakta güçlük çekiyorum..
Zamanı tüketiyorum.. 
Ne için? Ne içinden çok nasıl demek sanırım doğrusu.. Koşar adımlarla yaşamayı bırakalı asırlar geçmiş gibi..
Ertelediğim, kaçırdığım, elinden tutumadığım herşey o aynadan bana bakıyordu.. Her noktasına yerleşmiş gibiler..
Yorgun yüzüm.. 
Hiç yerinde olmayan ama git gide dahada kötüye giden soluk bir renkte.. Ağır makyajlar yapmam düzenli bakımlar vs. fakat sanırım artık gerekiyor..
Bu yaşlanma psikolosinden çok elde edemediğim bir çok şeyi yitirmiş olmaktan kaynaklanıyor..
Öyle yada böyle... Sonuçta zamanı durduramamak, işte o beter bişey...

1 Haziran 2014 Pazar

Gül Kokan Rüzgarlar

Gün gelir bitti dersiniz.. Unuttum, herşey öyle saçmaymış ki öyle aptalcaymış işte.. 
Neden ağladığınızı, her yağmur yağdığında neden biraz daha fazla onu düşlediğinizi. İçinizde olan her zerre özlem duygusuyla ona kaydığınızı ve her "özlemek"dendiğinde onla bağdaştırdığınızı bir türlü anlam yükleyemezsiniz.. 
Hayat öyle tek düzedir ki onsuz, rahat acısız.. Düşsüz.. 
Bunların hepsini hatırlamakta zorlanır ve huzurlu olduğunuzu sanırsınız.. Öylemisiniz gerçekten?
Yağmur damlasının yere düşerken ki hüznü kadar sizi ağlatabilecek başka birşey olmaması gibi bittmiş midir ? 
Herşey güllük gülistanlık falan dünyalık tüm mutluluklar sizinle mi? 
Evet herşey öyle saçma ve aptalcaymış ki, yine o aptalca salaklıkların peşine düşmemek için kendinizi avutuyorsunuz..
Uğraşma..
Çünkü öyle bir dünya yok.. 

30 Mayıs 2014 Cuma

Baş Belası Seboreik!

Baş belası benim gibi değilde başlıktaki arkadaş için tümden geçerli bir hitap oldu artık benim için...
Cidden çok illet bir hastalık ve ne yazıkki hala geçiremedim.. Hoş geçmesini beklemiyorum geçmeyeceğini gayet iyide biliyorum ama fakat artık en azından kaşınmasan be meret diyorum, yok inat.. Katır inadından beter bir inat... O katırsa bende keçiyim arkadaş.. 
İnadım inat en azından bana neyin iyi geldiğini bulacağım..
Gelelim bir önceki yazıda yaptığım kür.. Tamamen fos çıktı.. Sadece bir süre rahatlama oldu sadece.. Uygulamaya devam ettim 2 ay aralıksız her gün.. Tam bir işkence..
Ama sonuç kötü ne yazıkki .. 

Ne mi yaptım.. 
Bir İnce Ses ogün bir tavsiyede bulunmuştu o ürünleri bulup aldım.. Maliyet olarak ciddi bir rakam fakat çözümü ne olursa olsun değecekse almam farzdı.. ( Kerastase Dermo serisi...)
Aldım hatta 2. seti aldım.. İşe yaradı mı malesef yaramadı... :( 

Üstelik çokta ümitli idim.. Fakat şampuan ve serumu hala kullanmaktayım ara ara..Özellikle sarımsak ve çörek otu kokusundan sonra çok demiştim kendime bu şahane koku keşke tutsaydı.. Neyse denemeye devam dedim... Meğer daha beteri sırada imiş... :)

Ege üniversitesi Hastanesinin yolunu tuttum geçenlerde.. Çok ısrar ettiler birde orayı dene diye.
Gittim... Bu kokuların yanına birde kül kokusu ekledim.. Gerçi hala karar veremedim.. Mazot gibide kokuyor kurum gibi de.. Hatta kendimi sigara içmiş gibi hissediyorum... 
Hani uzun süre şişeyi koklasanız kafa yapacağına eminin :)  İlac bir karışım simsiyah ve çok kötü kokuyor.. İçeriğinde katran ve kül olduğunu sanıyorum (ve tabiki alkol) bir çok okuduğum sitelerde tedavi amaçlı bu ürünler verilmekteymiş zaten..

Önce bu karışımı yapacak bir eczane buldum sonra denemeye başladım...
Evet, 20 güne yakındır kullanmaktayım.. Durum mu; hafif bir azalma var gibi fakat deli gibi kaşınıyorum.. Kokusuda cabası.. Ne kullanırsanız kullanın çıkmıyor.. Saçlarınız benim gibi uzun ise zaten salmanız mümkün değil.. Çünkü kokudan miğdem altüst oluyor.. Şişeden kokladığınızda daha katlanabilir gibi duruyor aslında kokusu ama sonrasında nedense şekil değiştiriyor...

Benim gibi kış aylarında saçlarına koku sinecek diye gece sokağa çıkmayan, çktığında ise şapka ve kapişonlu switler ile gezen biriyseniz ki nasıl göründüğüme hep dikkat etmişimdir fakat koku sinmesin diye türlü kılıklara giren ben gibiyseniz; açıklıyorum ki bu size verilmiş bir ilahi adalettir.. :) Yanımda sigara içilmesinden dahi hoşlanmazken bu bana reva mıdır bilemedim.. :)

Koyu renk kıyafetlerimi bu sene dolapta ayrı köşeye koydum.. Ne kadar sevsemde onları bu yaz hatta geçiremediğim tüm günler boyunca giyemeyecek olmam çok can sıkıcı..

Bunları yazma gereği duymuş olmam ise bu hastalık için uğraşan çok insan var.. Günlerce araştırma yaptığımı bilirim okuduğum yorumlar gördüğüm fotoğraflar karşısında tam anlamıyla dehşete kapılmıştım.. Ki durum hala aynı...

Neyse uzatmaya gerek yok.. Bu kür şuan için oldukça ideal.. Kokusu dışında.. :) 10 günlük bir süreç demişti eczacı fakat doktor bir süre belirtmedi 3 ay sonra kontrole gideceğim.. Bana yazdığı reçete ayrıca zeytin yağlı bir karışım var vucuda sürmek için fakat o konuda pek sıkıntım olmadığından kullanmıyorum..

Şampuan olarak Kerastase Dermo ile yıkayıp duruluyorum sonrasında doktora işe yaramıyor dememe rağmen yazmakta ve kullanmam konusunda ısrar ettiği Ketoral'i kullanıp 6 dk. bekletiyorum.. Bu karışım  da (pis kokulu karışımı) ortalama 4 saate beklet dedi.. 
Çeşitli işkence şekilleri olarak bunuda listeye eklemeliler tam bir eziyet..
Belirtmem gerekirse 4 saat bekletemiyorum.. Eve zaten adım atmam yemeği mi yiyip şöyle ayaklarımı uzatmam demek 9.30 dan önce olmadığı için 2-3 saat tutup yıkıyorum.. 
Uygulamayı yaparken eldiven kullanıyorum çünkü ilk gün ellerimi mahvetmişti.. Kurttu ve kabuk kabuk yaptı..

Yardımı olur diye reçetenin fotoğrafını ekliyorum.. Ne kadar kulaktan dolma şeylere inanmasamda çare olmayınca insan deniyor işte.. Yapacaksanız doktorunuza gösterip kullanmanızı öneririm...

Happy days...  :)


Not: Yazım hataları var ise affola çok kısıtlı bi vakitte öğlen arasında yazıp yayınlayamamıştım :)  


HAYDİ PES ETMEK YOK DEVAM MI? 

29 Mayıs 2014 Perşembe

Boş Otururken Gülenler Kulubü. :)


Çoktan boşladım...
Abuk sabuk yaşamak diye buna deniyor sanırım.. 
Bazen istediğiniz gibi yaşamamak gerekiyormuş öyle olduğunda hayat baya bi tuhaf hal alıyo..
Azıcık büyük sözü şartmış arkadaş.. :)

NOT: Bi yazının devamı mışşş gibi oldu ama kafamın içindekinin devamı sandımcaa.. :D

19 Mayıs 2014 Pazartesi

İçimin Karası




Hayat pamuk ipliğine bağlı.. İpimiz de bazen bizim bazen başkalarının ellerinde..
Garip olansa bir gün yanınızda olan diğer gün yanınızda olmaması.. 
Ölüm gerçeğimiz.. 
Para kazanmak gerçeğimiz..
Çalışmak zorundayız.. Acı çekmek zorundayız...
Canımız yanar.. Ama sanırım en çokta ölümün acısı değilde laflar yaraya basar tuzu.. Daha da yanar işte can...
Söyleyecek tonlarca lafım var.. Tonlarca ağır basan bir suskunluğum...
Ağlıyorum, dua ediyorum... Öfkemi bastıramıyorum...
Kendime de yediremiyorum... Elimden neden bişey gelmez diye deli oluyorum.. İki paylaşım yapmakla neyi değiştiririm ki neye faydam olur..

Yaşamak bu kadar ucuz olmamalı.. 
Yaşamlar bu kadar çabuk sönmemeli.. 
İnsan hataları üzerinden 'kader' vurgusu yapılmamalı.. 
'Aklını kullanan hayatta kaldı' diyememeli kimse.. 
'Kimseyi oraya zorla sokmadık çalışması için' dediğinde biri utanmalı, biraz olsa yüzü kızarmalı ve özür dilemeli..
'Fakire dağıtılan kömürü zengin mi çıkarsın' denebiliyorsa... 
100-150 sene önce olmuş vakalar ile lıyaslanıyorsa...
Sedye kirlenecek diye çizmelerini çıkarmayı teklif edecek kadar asil olan insan gibi insan olan hiç kimse için bu hayat bu kadar ucuz olmamalı...

Sadece insan soruyor be arkadaş.. Şaşıyor.. Neden o bir damla gözyaşını çok gördünüz kendi canınıdan olan insanlara diye.. Herşey bi yana bırakıp, neden diye soruyor işte.. Biz çoluk çocuk içimiz cız ederken, gözyaşımızakıp giderken diyorum işte ben mi çok duygusalım yoksa çok mu abartıyorum?
Bilmiyorum...
Rabbim yanına aldı sizi.. Huzur içinde uyuyun bizi bekleyin kardeşlerim.. Adelet bir gün tecelli edecek.. İlahi adelet elbet yerini bulacak...



#SomaKarartılmasın

 
 

2 Mayıs 2014 Cuma

Aşk :)

Dünü tarihime not düşüyorum...
Diyeceklerim mi? 
Herşeye rağmen çok mutluyum.. Tarifi yok... :)

Yeni bebeğim hayatıma hoşgeldin :)





1 Mayıs 2014 Perşembe

KIRILDI



SADECE TEK KELİME İFADE EDEBİLİR HERŞEYİ.. 

ÖYLE UZUN UZUN YAZMANIZA GEREK YOKTUR HİÇ..

KAFA YORMANIZA, DOĞRU CÜMLELERLE BİTİŞTİRMENİZE..

BİR BAKIŞA BİR KELİMEYE BAKAR,  KELİMELERİN HEPSİNİ TOPLASANIZ TEK BİR KELİME KADAR ÇOK ANLAM İFADE ETMEZ..

CÜMLELER DEĞİL TEK BİR KELİME..

14 Nisan 2014 Pazartesi

Işıkları... Şey! Kim kapattı ?




Geçiyor arkadaş! 
Herşey birgün geçiyor ve sonunda bitiyor..
Bugün kışlıklardan kurtulamadığımız, yazlıklara olan özlemle giydiğimiz kıyafetler kadar tedirginlik bırakarak geçiyor..
Sonra ne tedirginlik ne tereddüt kalıyor geriye.. İşte o zamanda bitiyor.. 
"Geçmek" ve "bitmek" aynı değil.. Çok benziyorlar birbirlerine ama değiller işte..
Geçmek anlık bitmek sonsuz..
Herkes gibi herkesin hayatından geçeriz geride bir gölge bile bırakmadan bitip gideriz...

9 Nisan 2014 Çarşamba

Nisan geldi...

Nisan geldi...
Günaydın ayın 9'u oldu bile... :)
Sevmiyorum seni Nisan.. 
Güneşi yazı getirsende bana sevemiyorum seni işte Nisan...
Aslında hatırlayamadığım bir ton duygum bile körelmişken sana olan sevimsiz bakışımı değiştiremiyorum..
Ama geriye dönüp baktığım yeri olmayan öyle çok taş varki.. 
(Aslında sevilesi bi çok sebep, sevmemek için tonlarca neden hala var...)
Kimileri kırılmış atmışım, kimileri sessiz sedasız gitmiş kimileride yer değiştirmiş.. 
Ne garip, oysaki bazı şeyler hiç değişmezmiş gibi gelir insana..
Heraklitos, "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" demişti...
Hayatta kalıcı olan ne kaldı ki.. 
Bi avuç toz, bir bardak soğuk su...

7 Nisan 2014 Pazartesi

Ivırı Zıvırı, ArkadanDolanbaçlısının İki Yüzlüleri..


Üzerine düşünmek değil yazmak bile önemsemenin getirisi...
Doğru insan yok.. Ne sevgili, ne dost, ne arkadaş... 
İki yüzlülük hak, kazık atmak müstehak...

Adam olaydında attırmayaydın diymi ya...
Yeni mi öğrendin "bu devirde babana bile güvenmemen gerektiğini.."
Hiç işte hepsi ıvır zıvır laf, bi çuval patates falan işte..
Tükürmüşler, yalamışlar çok mu yani..



2 Nisan 2014 Çarşamba

Arkadaş Değilmiş Dostmuş Ne Varmışki...

Dostlarda gidermiş bir gün ..
Dost olmaları mühim değilmiş anlayacağınız..
Onlarda sizi satabilirlerlemiş bir gün..
Bi bakmışsınız iki yabancıdan farksız olabilirmişsiniz..
Onca paylaşılan şeyler, onca zaman omuz omuza geçen yıllar koca bir yalan oluverirmiş...
Sonra hiç bir şey olmamış gibi hala gülümsenebilirmiş yüze..
Ne tek kelime edebilirsniz bu durumda nede tek kelime edilir yüzünüze..
Yani anlayacağınız dostlar, arkadaşta, dostta koca bir yalanmış...
Tüm gerekçek yalnızlık...
Haydi şerefine tek dostum, yalnızlık...

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !