9 Eylül 2012 Pazar

Open up!!!

Bir insan aynı anda kaç bin tane düşünceyle boğuşabilir, sorarım bunu size..?
Basite indirgemek gerek sanırım kısa ve öz olmak gibi.. İşte o zaman belkide özet geçebilir insan aynı anda kafasının içinden geçenleri.. Çok saçma sapan yerlerde milyonlarca düşünceyle didişirken, öyle anlarda da susup kalıyorum ki kendime hayret ediyorum.. Dur duraksız konuşan bir iç sesi, üstelikte kendimin olan bir iç sesi nasıl oluyorda kontol altına alamıyorum.. İşin özü ve sırrıda sanıyorum ki burada.. 
Onu kontrol edebildiğim vakit kabuğunu tamamen kilitlemiş biri olacağım.. Ne giren nede çıkan olabilicek.. 
Aslında birgün bunuda deneyip görmek gerek... Faydasınıda, zararınıda.......

8 Eylül 2012 Cumartesi

Sen en en eeen güzelsin...

Son zamanlarda aynı şarkıları sürekli dinlemek gibi bir adet edindim.. Garip bir şekilde bıkmadan dinliyorum.. Sonra bir anda başka bir şarkıya atlıyorum ve böyle sürüp gidiyor..
Az önce fark ettiğim bir şarkı bu..
Yalın-Sen en güzelsin
Uzun zamandır Yalın dinlemiyorum.. En son bir kaç albüm çıkardı.. Pek severdim kendisini.. Ne olduysa bir anda dinlemeyi kestim.. Belkide alıp götüremediği veyahut zaten kendimde olmadığım vakitlerdi...
Bu şarkısını çok başarılı buldum.. Sözleri müziği, çok hoş.. 
Tatlı talı uyuyun bu şarkıyı dinleyerek.. Ben öyle yapacağım..
İyi Uykular.. :)




7 Eylül 2012 Cuma

Sıkıntılı !!!


Hoş bir melodi.. Güzel bir gece.. 
Sıraya dizilmiş hayaller.. 
Kayan yıldızlarda bırakılmış umutlar...
Kapının ardında bıraktığım arzularım..
En az yazabildiklerim kadar güzel olan hatıralarım...
Düşünüyorum.. Ne demeliyim , nereden başlamalıyım.. 
Hangi tuşa basarsam geri sarabilirim.. Hangisi hızla ilerletir...

Bazen öyle vakitlerde aklıma takılıyorki bazı şeyler, elimde kağıt kalemin olmadığına hayıflanıyorum.. 
Sonra toparlayamıyorum zaten.. Hatta öyle oluyorki sayfaya uzunca bir süre bakıp kapatıyorum.. 
Tıkıldım kaldım bu cümlere işte.. Yazmak istiyorum deli gibi.. Ama olmuyor bu gece sanırım.. Belki başka bir gece.. Başka bir duyguyla...
Salıcakla kalın... Mutlu rüyaların hepsi sizin olsun... 
Masalınızın baş kahramanı olarak dokundurun sihirli değneğinizi etrafınıza, bencil olmayınçevrenizdekileride büyüleyin.. Mutluluğunuzla, mutlu sonlarınızla.. Küçük bir dokunuş sadece... 
Bu gece rüyanız mutlu olsun..

6 Eylül 2012 Perşembe

P.S. I Love You



Bazen hoşçakal demen gereken zamanlar vardır. Acıtmasına rağmen denemeyi öğrenmelisin. (Gerry, P.S. I Love You)

Küçük, hoş bir nostalji.. :)

Özlemek nedir diye düşünüyorum... Derinden hissedemediğim bir duygu, yabancı olduğum... ama bazen işte......
İçime bir yumru oturuyor sanki... 
Duymak istemediğim.. Yazamadığım, silemediğim, unutmadığım herşey için çekip atıyorum içimden... 
Farklı bir anda, farklı bir yerde olabilmek varken.. Olduğum yerde "ben" olmak ağır geliyor o zaman... 
Derin bir iç çekip duraksıyorum... 
Sizde "ben" olsanız yılardınız... Kimbilir belki oracıkta bırakıp kaçardınız...
İçi dolu cümleler sarf edecek değilim.. O konumda hiç değilim şuan...
Küçük bir nostalji gecesiydi.. Gayet verimli.. 
Zamanında özlenmişlikler serildi sırayla önüme.. Seçtim sanırım tek tek..
Değerimin değersizlikle ölçüldüğünü kendime hatırlatarak, toparlıyorum serilenleri... 
Seçen seçti, isteyen çoktan alıp gitti.. Geriye küskünlüklerim kaldı elime her zamanki gibi, olması gerektiği gibi...
Huzurlu bir uyku diliyorum... Serin bir gece, bol yıldızlı... Ay dede de eşlik etsin yalnız olanlara, yalnız olmadıklarını hatırlatmak amacıyla...
Derin bir nefesle huzuru soluyun içinize... Ruhunuza deysin...
İyi geceler, tatlı rüyalar..................

4 Eylül 2012 Salı

Eylül Tebessümü :)


Bir kaç gündür takılıyor gözüme sitelerde.. 
Eylül ayına girdik.. 
Eylül ayının anlam ve önemiyle alakalı çok düşünce ve yazı gördüm.. 
Ben de yazmak istedim bir iki kelime ama eylül ayının bende herhangi bir önemi, anısı yoktur.. Sonbahar mevsiminin kışın geldiğini söyler sadece.. 
Ayrılıkların ayı derler Eylül için.. Neden öyle derler her sevgili eylül ayınımı bekler ayrılmak için.. Eylül'ün ne suçu varki..
Uzun bir konu, kahvemi yudumlayıp uzunca yazmak isterim. Enteresan tespitlerim var bu konuda ama daha uzun geniş bir zamanda devam edeceğim.
Güzel bir İzmir sabahında, sıcak bir Eylül gününden Mutlu Sabahlar Dilerim...

Döktüğüm taşlar..


Sabah büyük üstadın bir şiiriyle açılış yaptım haftaya.. Sadece çok doğru geldi bana o dizeler.. Paylaşmak istedim tekrar tekrar dönüp baktığım blogumda..

Bazen sizlere de olurmu bilmem ama bugün sanki  günün sonunu hissettim gibi..
Eski defterler açıldı ortaya, kırılanlar tekrar kırıldı saçıldılar dört bir yana.. Toparlanmayacak hiçbir zaman.. Kırılmış bir bardak nasıl tekrar bir araya gelmeyecekse onlarda öyle kalacak..

Hayatında olmaması bile olası olmayan birinin varlığını insan nasıl olurda yokmuş gibi unutabilir.. Tamam unutmak değil belkide üzerini örtmek diyelim..
Anlık unutma anlarım onlar.. 
Zamanlarım.. İşte vakitleri, öyle işte zamanları... Unutmak isteme vakitleri...

Hiç unutmayacağım.. İnsan kendini bile tanıyamaz derler.. Ama hiçte yabancı sayılmayız kendimize.. 

Nefret edemiyorum.. 
(İşte bahsettiğimde bu, insan kendini ne kadar tanıyamasada asla da yabancı olmaz.. Ne kadar istesemde, nefret edememem gibi. Kendinize yabancılık hissetmeyin..)

Nefret edemiyorum..
Bir şekilde kalbimin en derininden gelen bir dürtüyle yapıyorum.. 
Affetmem çok güçttür birkere kızdığımda.. Ama asla nefret değil bu..
Belki nefret edebilsem daha kolay olacak.. Şuan olduğumdan daha acımasız olurum belkide..
Oturup ağlamak istesem onu bile yapamıyorum.. 

Hayatım ve aldığım her nefes değerli.. Kendimi ve zamanımı geçmişin döküntülerinde heba etmelerine ASLA izin vermeyeceğim..
SİZDE VERMEYİN!!


3 Eylül 2012 Pazartesi

Ben sana küstüm!


Küsmek nedir bilir misin?

Küsmek dürüstlüktür.
Çocukçadır ve ondan dolayı saftır.
Yalansızdır.

Küsmek; ‘seni seviyorum’dur.

Vazgeçememektir.
Beni anlatır küsmek.
Kızdım ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
Küsmek, sevdiğini söyle demektir.. Hadi anla demektir.
Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır.

Yani, diyeceğim o ki:
Ben sana küstüm.

Nâzım Hikmet Ran


-Mutlu Günler...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Belkide 'O' dur !

Sessiz adımlarla yaklaştı..
Banka O'nun yanına oturdu..
Karşıda dalıp gittiği boşluğu seyretmeye başladı, O'nun gibi..

"Ne hissediyordu, hangi hayallere dalmıştı..
Saatlerdir öylece izliyordu sadece..
Belki hiç gidemediği yerlerde şuan.. 
Söyleyemediği kelimeler, hiç duymadığı şarkılarda belki..
Belki de kimsesiz..
Yokluğun içinde kaybolmuş bir hiç..
Belkide kocaman kalabalık bir yerde..
Çocuk sesleri, kahkaların arasında sevdiği insanlarla belkide...
Belki bir hastahane koridorunda.. 
Elinde bir kağıt, diğer yanında toparlayamadığı duygularında..
Yapıp yapmama arasında bir yerlerde belki de..
Sonunu düşünmeden yapamadığı herşey gibi, sıkışıp kalmış düşüncelere..
Akıp giden cadde de yetişmeye çalışmakta gitmekte olduğu bilinmezliğe, belki de orada...
Anlamlandıramadığı herşeyin içinde..
Belki de koca bir okyanusda..
Kıyıya vuran dalgaların sesinde..
Küçücük bir çakıl taşı belki de.. Milyonlarca taşın arasında bulunmayı bekleyen parlak bembeyaz bir taş..
Küçük bir kuştur belki de.. Özgürlüğe kanat çırpan.. Küçücük bedenine rağmen hayata meydan okuyarak göğe doğru kanatlarını var gücüyle çırpan..
Kırık dökük bir sokak lambasının loş aydınlığında.. Kendi gölgesinde gördüğü izlerde.. 
Sonu görünmeyen loş bir sokakta.. Gece kuşlarının sesleri eşliğinde uzun bir bekleyişte...
Uzun bir gecenin bitmek bilmeyen rüzgarında.. Estikçe içini ürperten korkularında.. Cama hızla vuran 'O' seste..
Belki de sadece tek bir yerde.. O'nun yanında.. Tüm dünya sadece 'O' belki de.. O'da onun içinde ufak bir inci.. Çıkmaya çalıştıkça daha çok dolanan, daha derinlere düştüğü bir yerde..
Belki de... Belki...
Nerdesin sen ey gizemli..
Her nerdeysen, belki.... Belki... Yanıbaşındayım(dır) belki..."
t.a.

Aklıma gelme diye dinleyemediğim şarkılar var benim...


Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda.. Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra....

Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda.. Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra....

Mağrur....

Gururlu olmalı "İnsan" dediğin.. Gururu için ayaklar altına sermemeli "Onurunu" ..
Başı dik, mağrur olmalı "İnsan" dediğin..
Her zaman adımları sağlam ve duruşu olmalı..
Öğrenmeli alacağı dersleri, yapmamalı tekrarını hatalarının..
Öğrenmeli, gururlu olmalı..


Keyifli günler.. :)

İnsanın "keyfi" olmalı.. Keyfinin kahyasıda paşasıda olabilmeli.. (Bu özelliğimi seviyorum..) Keyfime düşkünüm, paşada benim kahyada..
Keyifli günler.. :)

28 Ağustos 2012 Salı

Gün-ay-dın.. !! =)


Bugün tam anlamıyla sakatlamış durumdayım kendimi.. Ayak parmağımı havuzda duvara çarptığım için şişti, morla siyah arası bir renge büründü.. Yetmedi el parmağımıda yaktım.. Fena derecede acıyorlar.. Hava bulutlu ve sisli.. İzmir'de kasvetli yani.. Bugün böyle bir gün ama ben yinede mutlu uyandım.. Küçük bir tebessümle gününüz aydınlık olsun.. :)

Hangi kışın karını Haziran'a sakladın?

Hangi kışın karını Haziran'a sakladın? Hangi beyazlıkla yüreğini akladın? Ben veremezken seninle yaşananların hesabını kendime, sen kendini kendi gözünde nasıl bağışladın? Zamanın sihirli silgisini hangi elinle yokladın? Sahi hep parmaklarımın arasındaydı parmakların... Hangi vakit becerdin de iki ayrı yüzü, iki yüzlülüğü avuçladın?

Funda Bilgen Bilgili



25 Ağustos 2012 Cumartesi

MUCİZE .!

Haykırırcasına bağıran suyun sesi..
Kıyıya vurdukça milyonlarca su damlacığı..
Alıp götürmüyormu insanın içindeki huzursuzluğu..
Huzurla dolu vermiyor mu yürek..
Koca bir hüzün oturmuyor mu sol yanınıza..

İstemsiz gülümsüyor, yıldızları seyrettirmiyormu..
Sessizlik kadar, gürültüyüde dinlettirmiyor mu..
Bir damla gözyaşı kadar çoğalmuyormu duygular..
MUCİZE .! BU OLSA GEREK...

20 Ağustos 2012 Pazartesi

hayallerin gündoğumu...


hayallerin gündoğumu... kimin için nasıl aktığının önemi yok zamanın.. hayatın tam can noktasında her daim... birlikte huzur ve huzursuzlukların eşliğinde geçinip giderler... bir gün olabilcek umudunu taşıyarak... tüketerek tüm zamanı...






Ben Sen O . . .


O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerinide…

Nazım Hikmet - Ben Sen O



Sokak Çocuğu - Bedirhan Gökçe -




Sayfa no? Yok
Cilt no? Yok
Hane no? Yok
Ana adı?
Ben sokak çocuğuyum abi

Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan
Bilyelerini rüyalarında unutan
Ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya
O benim işte , o benim abi
Sahi, bir annem olmalıydı değil mi?
Ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
Sahi abi, tadı nasıldı anne sütünün?
Anneler nasıl okşar çocuklarını
Anne kokusu nasıldır kimbilir?
Ana ha?
Bir anne çizebilirmisin benim için
Karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
Unutulmuş çocukların ürkek avuçlarına bir anne
Ve yanına beni eklermisin abi?
Tıpkı sulu boya resimlerdeki gibi
Sımsıcak…
Sahi abi, senin gözlerini kesmiyor değil mi
Bir köprünün soğuk gergin ve karanlık bedeni …
Sahi sen hiç seyrettin mi ay dedeyi bir köprünün altından?
Üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken?
Abi sen, abi sen? boşver…
Gel boyat istersen ayakkabılarını
Ben, aha şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyırom yaşama
Gel boyat ayakkabılarını
Boyat da resmi çıksın
Dostun, düşmanın tüm kaldırımlara

Bir kuş kadar olmak zordur !

Bazı insanlar için söylenen bir cümle vardır "kuş beyinli" tabiri... Aslında bu tabir kuşlar için bir aşağılamadır.. Bir kuş ne kadar akıllı olabilir diye oturup düşünmeyin bir tane besleyin.. Yada belgesel izleyin.. O insanlara kuş beyinli demek hakaret yada küçük görmek değil.. Aksine bence iltifat etmektir..
Behlül.
 
 
 

19 Ağustos 2012 Pazar

Bayram Gelmiş .. Haydi Uyanınn..


Bügün bayram...
Eskiden olsun, çocukken yani bugünü heyecanla bekler yeni kıyafetlerimizi giyebilmek için heyecanla günleri, saatleri sayardık..
Sabah erkenden yatağımdan fırlar hemen giyinirdim.. Eller öpülür ziyeretler yapardım.. Ee malum hangi komşu para veriyor ise önce onlar ziyeret edilirdi.. Gelen gidenler ziyeretler günlerce sürerdi.. Yine ilk günkü heyecan hep baki kalırdı...
İnsan büyüdüğünde ise bu çocuk telaşını, sevincini bir kenara bırakıverir... Şimdilerde bayramlar bizim için sadece tatil demek.. Uzaktan bir kutlama ile yapılan günler haline geldi..
Bunları yazıyorum, farkındayımda ama o çocuk sevincimi içime yerleştiremiyorum.. O çoktan mazide kalmış hoş bir hatıra olarak..
Neyse en iyisi iyice dinlenip sürekli aynı cümleleri tekraladığınız bayram günüme başlasam iyi olacak...
Herkese mutlu, huzurlu nice bayramlar diliyorum.. Sevdiklerinizi bol bol öpün.. :)

15 Ağustos 2012 Çarşamba

14 Ağustos 2012 Salı

Mutlu yaşlar...


İçimde tarifsiz bir duygu var.. 
Bir yanım buruk, bir yanım doyasıya neşeli.. 
Ben bu sene farklı hediyeler aldım.. Çok daha özel, çok daha içten.. 
İnsan hatırlanmak istiyor demiştim.. Her zaman hatırlanacağımı biliyorum.. Dostlarım, ailem.. Hiç bir zaman yalnız değilim.. İyi ki varlar..
Geçen seneden bu yana çok daha farklıyım, çok kısa zamanda büyük değişikler oldu hayatımda.. Sonlandıramadığım bitmişliklerimi sonlarndırdım ve başlamamış bitmişlerimle birlikte, sayfaları toza bulanmış bir deftere yazıp en üst rafa kaldırdım..
Yeni insanlar kattım yaşamıma.. Bana değer katan insanlar.. 
Yeni alışkanlıklar edindim.. 
Tekrar yazmak gibi.. 
Küsmüşlüğümü bozarak yaptım bunu.. Başka bir küsmüşlüğün vasıtası ile... 
Daha cesur, daha sağlam durabileceğimi öğrendim.. İstersem gerçekten yapabileceğimi unuttuğumu farkettim.. Başardım..
Kulağımı müziklerimle, ruhumu kitaplarımla doldurdum.. 
İçimdeki sevgiyi dostlarımla, ailemle özenle işledim.. Onların sevgisiyle, desteğiyle doldum.. 
Nefes alışımın değerini dahada iyi öğrendim.. 
Onu dinlemeyi.. Anlattıklarına kulak verip sukunetle beklemeyi, sabretmem gerektiği gördüm.. 
Kaybettiğim sabrımı, gereksiz sabır gösterdiklerim arasına çizgiyi çektim..

12 Ağustos 2012 Pazar

Bugün değil, Yarın benim doğum günüm...


Eskiden ne çok heyecanla beklerdim "o" günü.. Yazının başlığındaki "o" gün...
Neden bu kadar heves ve heyecan duyardım.  Çocukken sanıyorum ki hediye almak, pasta yemek, arkadaşlarınla daha uzun oyun oynayabilmektendir... Şimdilerdeyse ne o çocukça hevesim nede isteklerim var...

Yaklaşık 10 saat sonra gün bitecek... Tarih Ağustos ayının 13. gününe girecek.. Ortalama bir hesapta 16 saat sonra 24 sene önce yaşanmış bir günü 25. senesinide yaşayacağım..
Her doğum günlerinde o Teoman'ın meşhur şarkısı gelir aklıma.. ( "Bugün benim doğum günüm" ) 

-Ee , ne var yani doğum gününse.. Doğmakla iyimi yaptın... Ne vardı da geldin kocaman bir boşlukta asılı bir dünyaya... Çok büyük bir heyecan haydi durma, kutla...

Artık çocuk değilim.. Artık sadece oyun ve hediyeleri düşünmüyorum.. Artık pasta yemekte cazip gelmiyorum.. 
Klasikleşmiş olarak yaşlanıyorum demeyeceğim.. Zamanın akmasından hiçbir zaman hoşnut olmadım belki ama bu kesinlikle yılların bana getireceği yaşlanma duygundan değil, bir kaç kırışıklık bir kaç beyaz düşmüş saç değil.. Her an kaçırdıklarım yüzünden.. 
Son bir iki senedir doğum günümden kaçmak gibi bir duyguyla yaşıyorum.. 
Yaşamak çok güzel, nefes alabilmek, doğanın akışındaki tüm sesleri güzellikleri görebilmek... Bunların hepsi kutlanmaya değer.. Doğmuş olmayı kutlamaya değer.. Ama ...
Ama'sı'nı bilmiyorum...
İçimdeki ölmüş olan çocukluk heyecanımı yitirdim galiba..
Sağlık olsun.. Tekrar başka bir zamanda, başka bir günde... Kim bilebilir ki belki tekrar sana kavuşurum...
Adettir, en yeni yaşıma, mutlu bir sene daha diliyorum.. Belki bu sene sana daha iyi gelir yeni yaşım...

Ben bilirim... Bilmek istemiyorum...!


Yalnızlığın kokusunu bilirmisin? Hani bir eli tutarken bile alabildiğin o kokuyu..
Ben bilirim.. 

Kocaman olan şu Dünyada kendine ufacıkta olsa yer edememişliği bilirmisin? Hani bir omuzdayken başın, hissetiğin o yer edememişlik..
Ben bilirim..

Şarkılardaki duyguyu iliklerinde hissedip hayale dalarmısın hiç! işte o şarkının kahramanı olup gerçek olmasını dilemek nedir bilirmisin? Hani olmadığını haykıran bir çift göze bakıyorken gördüğün o gerçeklikte..
Ben bilirim..

Yarının bir daha olmayacağını hissederek veda etmenin nedemek olduğunu bilirmisin? Hani görüşürüz derken bir daha göremeyeceğini bilmek gibi.. Bitmek gibi..
Ben bilirim..

Sen bilemezsin.. Çünkü sen sevmezsin.. Sevemezsin.. Unutursun, silersin..  Kaçarsın herşeyden, herkesden.. Önemsemezsin.. Vazgeçersin..

Korkaksın çünkü.. Gerçi korkmak nedir sen onuda bilmezsin ya... 

Bilirim ki ben, boş sokakta attığım her adımda benim gibi düşünme ihtmalinin olduğunu.. Bunuda bilmezsin sen.. Yok; bilirsin de bilmezlikten gelirsin.. 

Olurda, o yolda aklına gelirsem selam et yorgun "Ay ve yıldızlara" ....... Varsın bana yollama bunuda bilirim ben......

Karin Leitner plays "Titanic" at the Vienna Filmball for Kevin Spacey


Kesinlikle klasikleşmiş bir müzik.. Titanic filminde herhalde ağlamayan kimse yoktur.. Defalarca izlesek yine aynı duygularla her anını ve saniyesinide bilsek izleriz.. Elimiz gitmez kumandaya değiştirmek için kanalı.. En azından bende bu duyguları yaratıyor... Şu an videoyu dinleyip bilgisayarımın ekranınq öyle bakıyorum.. Bu satırları yazıyorum.. Fülüt eşliğinde o efsane müzikle ruhumu bulmaya çabalıyorum.. Dinleyin.. Benim gibi vazgeçemeyeceksiniz..





11 Ağustos 2012 Cumartesi

Bazen gerçekten görmemezlikten gelmem yararıma olmuyor..  
Hele ki karşımdaki için.. İma etmediğim hiç bir söz, davranış yokken üstelik..  
Kırıcı oluyorum.. İnsanları kırıyorum..  
Belkide fazla dürüst yalancılardanım..  
Bu kadarı bana bile fazla..  
Kendime çok fazla.. Çok...
Neden farklıyım.. 

Farklı olmak istemiyorum.. 
Herkes gibi düşünüp, herkes gibi anlamak istiyorum herşeyi..
Neden bu kadar zorum
...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Alıngan(lığım)


Bazı bazı geliyor aklıma.. Geçmişim, yaşadıklarım.. Geride bıraktığım yaşanmışlıklarım, insanlarım.. 
Alınıyorum hatırladıkça.. Hatırladıkça bazen silememekten yakınıyorum silinmesi gerekenleri.. Sildiklerimeyse, alınıyorum.. Yas tutuyorum bir kaç dakkika... 
Bu aralar fazla alınganım...

7 Ağustos 2012 Salı

Sevgi

"En akıllımız bile Sevgi'nin ağır yükü altında ezilir; ama gerçekte Sevgi, Lübnan'dan esen okşayıcı meltem kadar hafiftir. Özgürlük, leziz yemeklerinden ve bereketli şarabından sunmak için çağırır sofrasına bizi; ama biz de sofraya oturur oturmaz tıkanırcasına yeriz önümüze konulanları. Doğa, hoşgeldin diyen kollarıyla uzanır bize ve onun kadınsı güzelliğinden haz almaya çağırır bizi; ama biz onun sükunetinden ürker, kalabalık kentlere akın ederiz ve orada tıpkı vahşi bir kurdun önünden kaçışan koyunlar gibi birbirimizi sıkıştırarak yaşarız''.

HALİL CİBRAN
 
 

5 Ağustos 2012 Pazar

Mutluluk ..

Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter. (George Sand)
 
Belki de minicik bir göz yaşı... Belki de küçük bir gülücük.. Belki de hoş bir melodi... Belki de güzel bir yemek.. Belki de sadece bir ses... Dalgalar, ılık ılık esen rüzgar, umut/suzluk, bir dost, uzun bir yürüyüş... Aynalar, fotoğraf çekmek, yine yine çekmek... Bakıpta görememek, gördüğünüyse görmezden gelmek... Susmak, hiç duraksız bağırarak heyecanla, öfkeyle anlatmak, anlatmak hiç susmamak... Keşkeler, iyikiler, bilmiyorumlar, bazenler ve öyle işteler.
 
                                          Belki de sadece hiç..
 

30 Temmuz 2012 Pazartesi

"Di tabi ki di" :D



Eğlenirken dozunu kaçırmamak gerek.. Nedense bu ayarı hiç tutturamıyorum.. :)
Sanıyorum ki buna sebep olanda ferah ve rahatlık hissi.. 
Relax olup kaçırabildiğiniz kadar kaçırmak gerekir ama dimi.. 
"Di" bence.. :)

28 Temmuz 2012 Cumartesi


Bazen çaresizmişim gibi geliyor. Kendimi tek başıma olmaya iten benim. Bir "ben" ile bir gün.. Ve hergün...

27 Temmuz 2012 Cuma

Önem-li-mi-sin?


Birileri için önemli olmayı ister her insan. Önemli olduğunu hissetmek, değerli olmak, önemsenmek ister. Böyle dile getirdiğimde farklı anlamlar geliyor. İlk önce akla gelenlerden. Ama benim kastım gerçekten farklı birşey.
Bir anne için evladı değerlidir, önemlidir ve onu sonsuz bir sevgiyle sever. Bunu her daim hissettirir. Yada işinizde başarılısınız, fikirlerinizin önemsendiğini gördüğünüzde bu sizi daha mutlu eder ve hırsla işinize dahada sarılırsınız. Bunlar ilk akla gelenler değilmidir hep. 

Neyi deşmaya çalışıyor aklım, kalbim bilmiyorum ama doğum günüm yaklaştıkça içime düşen bir şeyin peşinde olduğunu anlamam zor değil. 

Önemsemem kutlamaları aslında ama insan yinede hatırlanmak ister. Kuru bir gülümseme sıcak bir sesle dile gelen kısa bir dilek, uzaktan yazılmış klasik bir cümleylede olsa bir mesaj... İnsan bekliyor biri(leri) için önemli olmayı. Önemsenmeyi ve hatırlanmayı... 
Bu yüzden önemsediğim herkesin, onlar için önemli günlerini kutlarım. Hatırlarım...

Hatırlayın önemliyse sizin için. Hayat kısa, küslüklere sessizliklere yüklenemeyecek kadar hemde.. Hızla akıyor zaman, hızla bitiyor insan  ömrü.. Hızla tüketiyoruz herşeyi. Sevgi, saygı, aşk hak getire...

Hatta şuan yapın bunu, küs olduğunuz dostunuzu arayın özel gün onu hatırladığınız gündür bence yıl dönümleri değil... Sevgilinizi, eşinizi, dostunuzu arayın.. Bir kelime, bir cümle tebessümle dile getirin..  
Belkide aramanızı bekliyordur... Kimbilir...

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Duyarsızlaşıyormuyum?


Duyarsızlaşıyormuyum? 
Geçenlerde oturup bunu düşündüm. Eskisi gibi herşeyi es geçerek, farkına varmadan yaşamaya koyulmuşum. Bu duyarsızlaşmakmıdır? 
Nefes alışımı, kalp ritimleri dinlemez olmuşum. Tatilden  döndüğümden beri makinemi elime almadım. Hadi bunu yazın sıcak günlerine bağlayabilirim belki ama yavaşça hiç farkmeden yapdığım birşeyi fark ettim. 
İzlemek.
İzliyorum uzaktan. Susarak katılmadan. Öyle bakıyorum sadece. Sesimi duyurmak için uğraşmıyorum. Fısıldıyorum. Duyulmadığında sitemli bir şekilde sesimi çoğaltıyorum. Yükseltmiyorum hayır, ÇOĞALTIYORUM. 
Kendimle ilgili attığım adımlarımda da geriledim. Yerimde saymıyorum hayır, daha çok geriye gidiyorum.
Duyarsızlaştım mı? İnsan kendi hayatı içinde duyarsızlığı hep varmıdır? Farkında değiliz belkide. Belkide değil. Ama ben biliyorum.
Ben duyarsızlaştım. Bunun en büyük kanıtıda küsmek. Kendime küsüyorum. Hergün bir sebep ve nedenle...
Farkı yaratmak gerek. Olanları geliştirmek değil... Farkımı tekrar yaratmam gerek...

Günaydın =)


Çok sıcak bir hava.. Sevgili "Tedaş" sana sesleniyorum artık yapın şu fazları klimaların sıcak üflemesi bizi mahvediyor...
Mutlu günler herkese... Tedaş yetkilileri özellikle size.. :)

24 Temmuz 2012 Salı

Başarmak/Başaramamak Arasında Bir Zamandayım!


Neden mücadeleci biri değilim. Hep hayıflanırım buna.  En ufak bir başarısızlık ardından gelen tekrar bir deneme ve yine ve yine, yine.. Bir bakmışımki artık ne heves kalmış ne mücadele. Bununla ilgilide tabularımı kırmam gerek. Korkunun ecele faydası yok nasılsa. Korkmadan almalıyım başımı suyun altına. 
Buna hemen şimdi başlamalıyım. Emeğimi heba etmemeliyim, bu sefer olmalı...

20 Temmuz 2012 Cuma

17 Temmuz 2012 Salı

Çocuk Olmak..


Çocuk olmak nasıldır unutalı çok oldu..
Uzun zamandır Tvde oturupta keyifle izlediğim program yoktu açıkçası.. 
Şu an oturmuş Atv deki "Bir şarkısın sen" i izliyorum ve inanılmaz keyif alıyorum. Sanırım en güzel yanıda bu programın bir yarışma programı gibi, bir maraton yerine konup çocukların zorlanmaması. Rahatlar, sadece şarkı söylüyorlar. Ama gerçekten söylüyorlar. Her telden misali.. 
Doğallıkları ise kelimelerle anlatılmaz. O hareketler, o tavırlar... Çok keyifli.. Deyme şarkıcılara taş çıkarırlar.. Günümüzde o kadar kötü sesli şarkıcılar ve şarkılar varki, onlara şunu diyesim var;
"Açın ve bu çocuklara bakın söylediklerini izleyin ve deneyin bakalım sizde söyleyebiliyormusunuz."


bazı...


Başarısızlıklarımızda hemen pes etmek insan doğasına özgü bir durum sanırım. Tıpkı kendi kendimi 'eski' saçma sıkıntılarıma döndürebildiğim gibi.. Pes etmem kolayla ama çokta hırslı değilim belki bu sebeple geri çekiliyorum bazı bazı... Hiç kimse kendine bunu yapmamalı...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

?


Ara sıra işte.. Düşünüyorum arada bir.. Kökten çözümü olabilse keşke.. Kimbilir birgün belki bunada çare bulurlar..

15 Temmuz 2012 Pazar

BENİM!

Bazen ne kadar güzel bir hayatı yaşadığımı unutuyorum.. Nefes alabilmek, yaşamak, içine çeke çeke tüm bedenine tüm ruhuna işleyene dek yaşamak... Ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyor bana.. Daha sıkı sarılıyorum o zaman hayatıma.. Benim HAYATIM.. BENİM... Bendeyken anlamlı olan, benimleyken değerli kılan sevgili nefesim, bende kal.. Yaşamadan gitmeme izin verme... 
Huzurlu geceleriniz olsun.. Yorgun olun ama yaşamınızı, nefes almayı sakın unutmayın.. Bırakın yorsun sizi ama siz diyinki bu "tatlı yorgunluk".. =)

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Sıcak mı? Geçin bunları efenim.. =)


Yazasım geldi...
Nasıl birşey bu bilemiyorum. "Yazasım geldi" .. Kulağıma çok saçma gelsede böyle hiseddiyorum şuan..
Sadece ıpoduma şarkı atmak için açmıştım bilgisayarı ama bir anda kendimi burada buldum. :) 
İzmir'de hava harika. Çok sıcak çok fazla hemde. Evden çıkmak akıl karı değil ama bu havaları yaklaşık 2-3 ay sonra bir daha bulamayacağım. 
Şimdi kalkıp dışarda dolaşma vakti. Sokakları gezme, kapılarda oturan teyzelerin geçene kadar seni süzdükleri o ağır adımlarla yolları aşındırma vakti... 
Biraz çocuklara takılma, belki biraz korkutma, biraz güldürme vakti.. Bir iki poz vermeleri için çikolatayla kandırma saati. :)
Terleme vakti... Sıcaktan yakınıp, sorada dayan diyerek devam etme vaktidir...
Günün sonunu güzel bir havuz keyfi paklar... 
Gün güzel.... Yoğun bir hafta sonrası iyi bir gün ise çok çok daha güzel...
İyi hafta sonlarınız olsun.... :)

6 Temmuz 2012 Cuma

-
''Yalnız yaşayan insanların,
kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.''

* Oğuz Atay


4 Temmuz 2012 Çarşamba

Boşver..!


Boşverebildiği sürece duyarsızlaşıyor insan. Bakıp kalıyor öylece ekrana... Etrafına... Ellerine, parmaklarına, tüm tırnaklarına...  Nefesinden oluşan camın buhusuna.. Dahada yayılmasına.

Pencereden seyretmeye koyuluyor. Görmek istediğinden çok, olmuşları görebiliyor. Olupta bitenleri, bitemeyenleri....

Fakat farkında değil... Çoğu zaman... Öylece bakıyor...

Kulağında tanıdık bir melodiyle, tanıdık yüzleri görüyor hep. Sanki hiç, hiçbiri gitmemişçesine, bitmemişçesine... 

Tebessüm yok. His yok. Düşünce, umut, istek, şefkat, kızgınlık, tepki yok. Boşvermiş çünkü. Duygusuzca, arzusuzca süzüyor herşeyi, herkesi...

Asırlar geçiyor sanki o bir kaç dakikalık anda. Ağırlaşıyor bedeni. Kalbi kaldıramıyor taşlaşmış bedenini. Ağrıyor sol yanı... Yükü ağır. Nefes almak bile güçleşiyor... Suyun dibine ağır ağır bırakıyor kendini... Sadece bir kaç dakika işte.. 

2 Temmuz 2012 Pazartesi

NEFRET EDEBİLMEK İSTİYORUM.


Nefret edebilmek istiyorum birinden.. Birşeylerden... 
Bıkkınlık değil, boşvermişlik yada umursamamak değil... 
"Nefret ediyorum!" dediğimde inanmak istiyorum.. Gerçekten edebilsem ne kadarını unutup silebileceğimi görebilmek istiyorum... 
Beni nasıl bir insana çevireceğini, nasıl duyarsızlaştırıp herşeyden koparabileceğini, bir o kadar da yakamı bıraktırmayacağını bilmek istiyorum.
NEFRET EDEBİLMEK İSTİYORUM.
Nefret kesinlikle güzel bir duygu değil.. 
Şunada karşıyım "her aşk nefretle başlar". Şahit olanınız var? 
Var diyorsanız eğer ki; bence sadece şahit olduğunuzu sanıyorsunuz. O nefret değildir. İnsan nefret ettiği birine neden aşık olsun, neden onu sevsin. 
Bu bir mazoşist'liktir. Nefret ettiğin biriyle olmak yada nefret ettiğin birşeyi yapmak kendimize acı çektirmek değilmidir?
NEFRET EDEBİLMEK İSTİYORUM.

1 Temmuz 2012 Pazar

Başlık mı? Bunu çözmem gerek :)

Diyorum ki avazınız çıktığı kadar bağırın.. 
Tüm nefesiniz tükenene kadar.. Bittiği noktada tekrar bağırın.. 
Ve tekrar.. 
Tekrarlardan hoşlanıyorum galiba..
Başınız dönsün, boğazınız yansın... Bağırın cayır cayır yanana kadar..
İçinizde birikmiş herşeyi çığlığınıza sığdırın, bir damla sıkıntı kalmayana kadar... 
BAĞIRIN! BAĞIRIN! BAĞIRIN! VE BAĞIRIN!
Susmak iyi değil her zaman.. Birikmişleri dökmek gerek.. Beklememek gerek, gidip almak vaktidir...
Kulaklığınızı takın umursamadan bağırarak en sevdiğiniz şarkıyı söyleyin.. Herkes duysun, varsın herkes kızsın.. Şimdi yapın bunu.. Gecenin üçünde tamda şu an'da... Tıpkı yaptığım gibi..
Yansın bırakın, içiniz yansın boğazınız düğümlensin, göz yaşınız düşsün ardından bir kahkaha atın.. Madem ki bir arada yaşıyoruz tüm duyguları şu dünyada, neden şimdi olmasın...Haydi...
( Emeli Sande - Next To Me ) Şu an dinleyip bir yandan söylüyorum.. Deliyimdir.. Delilere bu saartte şarkı söylemekte mübahtır... 
Deli olun sizde yapın... Son olarakta,  kendinize bir hediye armağan edin.. Hep başkalarından alacak değiliz ya kendimizi hangi hediyenin daha mutlu edeceğini sadece kendimiz biliriz.. 
Acımızı alsın diye, yanmaktan tutup bizi çeksin diye... Yutmasın, sindiremesin diye bu hediye...

O halde kendime en güzel an'ı gün doğumunu armağan ediyorum.. Hediyeleri herkes sever.. Bende çok severim ve kendime verebileceğim en güzel hediye...
Mutlu gün'leriniz benden olsun... Daha güzel doğması için tüm dileklerim...

28 Haziran 2012 Perşembe

Günaydıınnn... =)


Bazen aynaya baktığım da kendimi tanıyamıyorum.. Her insanın bir çok yüzü vardır.. Evde, işte, sokakta, spor yaparken, yüzerken, yürürken, tatildeyken, dostlarla, ailenle beraberken... vs. Hepsinin toplamı aslında 'ben'i oluşturuyor ama aralarında öyle farklar var ki şaşıyorum kendime.. Acaba bir tek ben mi böyleyim? Eğer öyle ise durumum çok vahim...
Günaydın :)

Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !