Yarım bıraktığım yazılarım, hayallerim gibi hayatlarımda varmış..
Kocaman kayıp bir zaman.. Kaybedilmeye hazır olanlarsa pamuk ipliğine dizilmiş..
Yarım hayatlarım benim eksilmiş yanlarım..
Eksik yanım..
En çokta ona üzülür olmuşum.. Belkide yaşanabilseydi bu denli 'eksik' olmazdı..
Herhangi bir zaman unutulmaya mahkumdur.. O vakit 'o'da unutulurdu.. Unuturdum..
Unutmak istediğimden değil elbette ama bazen gerçekten zorluyor galiba. Unutsam diyorum.. Ama ne mümkün..
Hani hep bir ertelenmişliklerimiz vardır, onları elbet yapacağız içgüdüsüyle 'erteleriz' ya, unutamadıklarımıda erteler gibi yaşamaya başlamışım..
"Bugün değil yarın.. "
"Bügün unutma yarın unut.. Zamanı geldiğinde.."
Zamanı ne zamandır peki?
Eksikleri yaşayıp tükettiğim vakitmi.. Yoksa yerine yeni, eskitilmeyi bekleyen yaşanmamış bir hayat geldiğinde mi..
Sizi bilmem ama bence, bunların ikiside değil.. Hatta bunun bir yanıtı yok.. Tüketmiş olduğum bir hayat ve tüketerek eksik olmasın diye beklemek.. Yada öyle olmasını ummak... Kulağa saçma geliyor..
Yoklar ve yokların içinde kayıplar..
Eksik yanlarımızı hep kendimizle başbaşa kaldığımızda hatırlarız.. Bu hayatımızın akışı içerisinde böyle oluyor.. Tabi benim gibi fazlasıyla didikleyen biri değilseniz..
Yaşayamadığınız 'eksik yanlarınız' adına kısa bir susuş molası verin.. Derin bir iç çekip onların hatırasına küçük bir gülümseme ekleyin.. Minik bi su damlasıyla buluşunca dudağınız kıvrımı bilin ki 'o' sadece sizin..
Eksik yanım.. Özlemişim seni..