31 Mayıs 2012 Perşembe

Uzatıyoorumm.. :)

Birkaç gündür düşünüyorum da neden bir blog açma gereği duydum. Uzun zaman önce bir bloğum daha olmuştu. Yazmaktan hoşlanırdım ama zaman içerinde kendimi zorladığımı hissederek kapatmıştım. Zorlayarak ta yazılmaz ki dimi.  Belki de kendimden fazla beklentilerim vardı. Sonuçta ben bir yazar değilim. Kendime bunu empoze ettiğimi fark ettiğimde yazdıklarımın yayın hayatına son vermiştim. Yazmayı hiç bırakmadım ara sıra açar yine yazardım o ayrı.  Hala yazıyorum. Hepsi bana özel o kadar.

Burası ise eski bloğumdan biraz farklı gidiyor galiba. Günlük gibi.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Siyah, Beyaz..


Eflatun rengi hoş bir renktir.. Hani sorarlar ya en çok hangi rengi seversin diye, garip ama genelde tereddüte düşerim her rengi severim ben.. Her rengin ayrı bir havası vardır.. Hava diyorum ama kastım yansıttıkları kişilikleri.. Bu soruya en güzel cevabı gardrobum yanıt verebilir sanırım.. En çok hangi renk kıyafetim var diye düşündüğümde öncelik kesinlikle "siyah"ta. Ardından beyaz geliyor. Ve cidden bu iki rengin tezatlığı ve asilliğini severim. Zaten telefolarımı seçerken özellikle beyazı tercih ederim. Hepsi beyazdı. Hali hazırda kullandığımkide beyaz. Araya karıştırdığım çok renk var ama en baskınları bunlar..

Nerden nereye altı üstü şarkı paylaşmak isteğiyle girdim buraya. :) Eflatun rengi ve okunuşunu sesli dile getirince hoşuma gitti galiba.. Daha önce paylaştım mı bilmiyorumhoş bir şarkı.. Az önce radyoda çalan parça..

Eflatun ve Burcu Güneş düeti... :)



Üzerine alınma senlik bir durum değil, insanları hep önemserim ben.


Üzerine alınma senlik bir durum değil, insanları hep önemserim ben.


29 Mayıs 2012 Salı


İnanmıyorum.. İnanmak istemişim sadece.. İnanmıyorum.. Bir daha asla.. VE ASLA.


28 Mayıs 2012 Pazartesi

Yarın ne olursa olsun, şu an bugünü yaşıyoruz...





Az önce biten uzun zamandır izlemek istediğim bir filmi izledim.. 
"One Day (Bir Gün)" 
Kitabı olan filmlerden. 
Masamda okunacakların arasında hala beklemekte. Bir türlü o kitaba sıra gelemedi ve filmi yapıldı.. 
Bu biraz tembellik sanırım.. Kitabı olan filmlerin öncelikle kitabını okumayı yeğeleyen biri olarak tembellik edip filmini izledim.
Genelde de karşıyımdır.. Kitabı olan filmleri izlersem kitabını okumam, okuduğum kitapların filmlerini de izlemyi sevmem.. 
Tam bir hayal kırıklığı olabiliyor çünkü.. Bu filmin kitabını okuyarak şu anki bana verdiği tadı bozmak istemiyorum. Rafa kaldırılması gereken bir  kitabım daha var.. Belki çok sonra okunmak üzere...
Nedense bu film hakkında yazmak istedim. Vizyona girdiğinde izleyememiştim. Bugünüme kısmetmiş. :)

27 Mayıs 2012 Pazar

Eksik Yanım..


Yarım bıraktığım yazılarım, hayallerim gibi hayatlarımda varmış..
Kocaman kayıp bir zaman.. Kaybedilmeye hazır olanlarsa pamuk ipliğine dizilmiş.. 
Yarım hayatlarım benim eksilmiş yanlarım..
Eksik yanım..
En çokta ona üzülür olmuşum.. Belkide yaşanabilseydi bu denli 'eksik' olmazdı.. 
Herhangi bir zaman unutulmaya mahkumdur.. O vakit 'o'da unutulurdu.. Unuturdum.. 
Unutmak istediğimden değil elbette ama bazen gerçekten zorluyor galiba. Unutsam diyorum.. Ama ne mümkün..
Hani hep bir ertelenmişliklerimiz vardır, onları elbet yapacağız içgüdüsüyle 'erteleriz' ya, unutamadıklarımıda erteler gibi yaşamaya başlamışım..
"Bugün değil yarın.. "
"Bügün unutma yarın unut.. Zamanı geldiğinde.."
Zamanı ne zamandır peki? 
Eksikleri yaşayıp tükettiğim vakitmi.. Yoksa yerine yeni, eskitilmeyi bekleyen yaşanmamış bir hayat geldiğinde mi..
Sizi bilmem ama bence, bunların ikiside değil.. Hatta bunun bir yanıtı yok.. Tüketmiş olduğum bir hayat ve tüketerek eksik olmasın diye beklemek.. Yada öyle olmasını ummak... Kulağa saçma geliyor..
Yoklar ve yokların içinde kayıplar..
Eksik yanlarımızı hep kendimizle başbaşa kaldığımızda hatırlarız.. Bu hayatımızın akışı içerisinde böyle oluyor.. Tabi benim gibi fazlasıyla didikleyen biri değilseniz.. 
Yaşayamadığınız 'eksik yanlarınız' adına kısa bir susuş molası verin.. Derin bir iç çekip onların hatırasına küçük bir gülümseme ekleyin.. Minik bi su damlasıyla buluşunca dudağınız kıvrımı bilin ki 'o' sadece sizin..
Eksik yanım.. Özlemişim seni..



25 Mayıs 2012 Cuma

Acımayın..


Öyle bir isteksizlik içerisindeyim ki şu an garipsedim..
Genelde uğraşacak birşeyler bulabilen ben şimdi ne fotoğraflarımla uğraşmak istiyorum ne biriyle konuşmak nede bunları yazmak..
Hasta olmamın etkisi de olabilir bunda. Su bile içmek istemiyorum çünkü ağzımın içinde acı bir tat var..
Suyu içtikçe hissetiğim o acılıktan dolayı susuzluk çekmek daha cazip geliyor..
Tıpkı hayatımın en sol yanında kalan, küçük kırıklıklarım gibi.. Onlarda benim hastalıklarım ve ben cazip olanı seçiyorum yine..
İzlenmeyi bekleyen filmlerim..
Kocaman bir dizi arşivim var.. Gidilmeyi bekleyen ve hiç adım atmadığım yerler, doyasıya haykırmak istediklerim var.. Dolu dolu hemde... Boğazımda takılan hayallerim...
Onlardan da kaçar gibiyim sanki..
Kaçmak..
Tamda bana göre..
En iyi yapabildiğim şeylerden biri.. KAÇMAK..

Uyanıııııın Haydiiiii... =)

Dün akşam üzeri İzmir'deki gördüğüm en güzel görüntü :) Yağmuru sevmem ama İzmir'e has duruş işte budur :) Yağmur yağar, sonra Güneş açar ve işte bu olur.. :)  Böyle Günaydın demek istedim.. :) Bana bu hasta halimle şu fotoğraf enerji verdi.. Sizede vermesini dilerim.. Gününüz aydınlık,bu gökkuşağı gibi rengarenk olsun.. :)



24 Mayıs 2012 Perşembe

Hastamıyım neyim :)


Ne çok hastalanır oldum ben. İzmir de yaşamasam acaba daha soğuk bir ülkede,şehirde yaşasaydım ne yapardım diye düşüyorum arada. 
Kesin ölürdüm herhalde. 
Benim soğuk su içme adetim yok. Donduruma yemeye bile korkarım. Hemen boğazlarım şişer hastalanırım çünkü. 
Herkes "o sevmez" der dondurma için. Tamam kısmen doğru yemekle arası kötü birisi olarak dondurmayı çok seven ve yemek isteyen biri değilimdir. Ama sevmediğimde doğru değil. Kim sevmez ki dondurmayı hele birde "Özsüt"tense. Yemeyipte ne yapar insan. (Buna yürek dayanırmı hiç.)
Soğuklara karşı anipatik bir konuma geldim. Bu zaman içinde alışkanlığa döndü bende çünkü ne zaman soğuk birşeyler yiyip içsem boğazlarım şişiyor. 
Şimdiki gibi. Üstelik ne dondurma yedim nede soğuk birşey içtim. 
Sanıryorum keskin naneli sakızın üzerine içtiğim sudan bu haldeyim. Evet şaka yapmıyorum denemenizi öneririm çok ferahlatır insanın içini. Kafanızı derin donduruyuca sokmuş gibi hissedersiniz. 

(yine)


Kendime acı çektirmekten hoşlanıyorum sanırım.

Sevdiğim bir söz vardır 'unuttum demek bile hatırlamaktır' bunu bilerek şunu diyemiyorum 'unuttum' ...

Uzun uzun unuttum diyebilmek güzel olacak..

Tek ilacı (yine) zaman..


23 Mayıs 2012 Çarşamba

Candan Bahar..


NEDENSE ŞARKI PAYLAŞMAK GELDİ BUGÜN İÇİMDEN..
ADI ŞU ANKİ YAŞADIĞIMIZ MEVSİMEDE UYGUN OLARAK KEYİF ALARAK BİR KAÇ KEZ DİNLEMİŞ OLDUĞUM ŞARKIYI..
ZARİF, NAİF BİR HANIMEFENDİ KENDİSİ.. SESİDE KENDİSİ KADAR GÜZEL..
İZMİRDE SAAT 10.40 YAĞMUR BAŞLADI.. AN  İTİBARİYLE BAHAR YAĞMURU EŞLİĞİNDE İYİ DİNLEMELER EFENİM . :)




Hey Adamım Kimsinki Sen! Benmi Stres!


İnsan sağlığı enteresan çok. Hiç birşey olmazmış gibi yaşıyoruz ya  en ufak bir rahatsızlıkta insanı zayıf düşürüp deyimi yerindeyse 'kurşun geçirmez' olduğumuzu anlıyoruz. Özellikle son sıralar şu 'stres' belasından çok çekiyorum. Hangi doktora gitsem 'yaşın küçük ne stresi var yahu bu kadar bi dur ohoo daha yeni başlıyorsun sen şimdiden böyle yaparsan... ' la başlayan ve uzun uzun devamı gelen cümleler sıralıyorlar. 

Normalde gamsız, duygusuz, vurdum duymazlığımla övünürüm. Şimdi ben böyleysem bu sters denen mahlukat nasıl olupta her yerde karşıma çıkar hiç anlamış değilim. Dertsiz bir tek kişi gösteremez bana kimse buna kuşkum yok ama benim gibi 'boşver-miş' biri için bu çok kırıcı sanırım. 

22 Mayıs 2012 Salı

Keşke ve İyiki...


Zaman seninle çok uğraşıyorum dimi.. Blog adımda sırf bu yüzden.. Sana düşman falan değilim inan sadece seni anlamaya ve akışında atlamadan yaşayabilmek için çabalıyorum.. Gerçekten o kadar.. 

Çünkü sen yerinde en iyi dost, yeri geldiğinde de en acımasız düşmanım olabiliyorsun.. Yinede vazgeçemiyorum işte.. Kangren olmuş bir parmağı kesmezseniz eğer elide beraberinde götürebilir.. Bu olmasın diye uğraşıyorum.. Vazgeçmeden... İkisindende... Sende bana yardımcı oluyorsun fazlasıyla hemde.. Düşmanım ve dostum bir arada..

Şuan dostum konumumdasın bunun farkındalığıyla yazıp, tekrar okuyacağım bunları.. 

Unutturmada üzerine yok değilmi.. Kesinlikle yok..

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Şaka gibi ...


Şaka olduğunu söyleceklerini hissettiğiniz 'an'larınız olurmu? Dün gecenin 'bu bir şaka' 'oyun.. oyun..' diyen biri çıkacamış gibi bir his var bugün içimde..
Zaman sen nasıl birşeysin nasıl bu kadar hızlı ve karmaşık akıyorsun.. Dün neleri düşünürken bugün neler düşünmemize sebep oluyorsun..

Dün aynı sıraları paylaştığım yakın bir dostum evlendi.. Evlilik düşüncesi girince aklıma nedense huzursuz olurum. Büyümektenmi korkuyorum yoksa bunu kabul etmek mi daha zor henüz kavramış değilim. 

Tamemiyle evlilik fikrine o oluşuma ters bir kişi olarak insanların neden deli gibi evlenebilmek için 'düzgün kişiyi,doğru insanı' bulma gibi bir çabada olmalarını hep saçma bulmuşumdur. 

Bu kesinlikle büyüdüğünün hayatın akışındaki sıranın yerini alma vaktinin geldiğini belirleyen bir durum. Aile kavramıda aynı ölçülerde negatif bir yaklaşım içerisindedir bende... Bence öncelikle inanmak gerek... O inanç olan herkes aile olup evlenebilir... Gerçi sadece evlilik demek değildir 'aile olmak' ama malum Türk Toplumuyuz... Aile kutsaldır...

 Evlenenlere mutluluklar diler, mümkünse benden yüzmilyon kilometre uzaklardan el bile sallamasın :)
Mutlu günler....



20 Mayıs 2012 Pazar

..


Sanki nefes almıyorum gibi.. Sanki hiç ben değilmişim gibi..
Özledim.. Nefesimi çok özledim..

18 Mayıs 2012 Cuma

Günaaaydınnn :)


#İzmir... Of of off.. şu havanın güzelliğine bakın ya.. deli gibi sokaklarda yürüyüp fotoğraf çekesim var :)))


16 Mayıs 2012 Çarşamba

Güzel İzmir..


İzmir'liler bilir... Şehrimizin üzerinde kaplı bir sis sinsilesi vardır.. Çekim yaparken arasıra canımı sıkmasının dışında asla rahatsız edici değildir.. Çok yoğun değildir.. İzmir'e tepeden baktığınızda görürsünüz sadece.. Yada dikkatliyseniz fark edersiniz.. Bu halini severim bile... Yani güneşli günlerin insanı olan beni bile rahatsız etmez...  Bir gizem katar güzel İzmir'e.. 
Bazende öyle bir hava olurki, çalışıyor olmama hayıflanırım hep.. Yağmur yağar, Güneş açar ve üzerindeki örtüyü atar.. Öyle berrak öyle bir parlak gün olur ki, tüm renkler daha canlıdır daha farklı görünür insana.. Şimdiki gibi... 
Çıkıp çekim yapasım var, İzmir'imin güzel renklerinin içinde... İzmir de İzmir'i yaşamayı bilmek gerek... Boşa değildir kızlarının ünü... :)


Mustafa Ceceli - Es


 Sesi kadar şarkılarıda çok güzel..... Son zamanların en popüler şarkısı bu sanırım ve hoş bir şarkı...
__

Anladım bu son durak Beni anılarla yalnız bırak
Tutmam gereken bir matemin var
Hislerin var unutmam gereken.. 




=)



Hatırlamakla haksızlık ediyorum bazen kendime ve yine kendime.. Yağmuru sevebilirdim sevdirebilseydin, sevebilseydin eğer..
Günaydın… :)

.

15 Mayıs 2012 Salı

Öperken kokusunu içine çektiysen, özlerken burnunun direği sızlar...


Öperken kokusunu içine çektiysen, özlerken burnunun direği sızlar...

Ve sonra bir şey oldu,sana olduğu gibi...


İşte! İlk kez ben de nefret olduğunu sanmıştım. Tek bildiğim nefretti, nefret dünyamı sarmıştı,nefes almam bile nefret doluydu.. Ve sonra bir şey oldu,sana olduğu gibi...

Mutlu günler.. :)


Çok güzel bir gün.. Havadaki aşırı rüzgar rahatsız edici olsada böyle havalar güzeldir.. Ne üşürsünüz ne çok sıcak gelir.. Karayelin etkisi olsa gerek.. :)  Mutlu günler.. :)

Ya sen?


Hiç tanımadığı birini özleyebilirmi bir kalp.. Herhangi bir yabancı olan birini nasıl oluyorda bu kadar özlüyorum.. Halbuki yüzünü bile hatırlamaya zorlanırken.. Hatırlamamak için elimden geleni yaparken.. Neden her nefes aldığımda hayali zihnimde.. Sigara dumanını kısa soluklarla içime çeker gibi.. Duruyor hep orada.. Her seferinde dahada doluyor içime.. Söküp atmak istesem kalbimi sökercesine canım yanıyor, inkar ediyor, direniyor... Sımsıkı tutunuyor o hayale.. 

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Günde 2665 kez aklına gelen insan, gün gelecek artık bi kez bile hatırlamadığını hatırlatacak. Hiç bi acı sonsuza dek sürmez...
 

Günaydın:)


Yeni bir gün daha...
Sevecen, tüm neşesiyle İzmir'li bir gün... Hayat burda gerçekten çok güzel...

13 Mayıs 2012 Pazar

Sustum....


Bir hafta daha bitti.. 
Günler 'akan su misali' hızla geçip gidiyor.. Farkında olarak yaşamaya çalışırım çoğu zaman ama şu sıralar daha bi farkında yaşıyorum galiba.. Daha çok soruyorum kendime 'kimim' 'ne için yaşıyorum' diye.. Anlamsız bir yaşamı kürekliyorum.. Amaçsız yaşayan varmıdır benim gibi başka.. (Uzun zamandır böyle yaşıyorum ben) Bir kişi tanıyorum sanırım.. Hayatıma bir o kadar uzak ama bir o kadar da yakın duran.. Elbet yine kesişir birgün yollarımız.. Özlediğim sohbetimize...
Neyse..
Zamanı durduramıyorum.. Hızla akıyor ve her geçen gün yaşayamadıklarıma hayıflanıyorum.. Yapmak istediklerimi ağırdan almış olmam benim kaybım.. Henüz yapamadıklarımsa büyük pişmanlıklarım olacak.. 
Bi yerden başlamalı.. Mutlaka hemde..............................

Beklemek...


Beklemek...
Günlerce, saatlerce, dakikalarca...
Sadece beklemek..
Susarak.. Dinleyerek..
Bekle..
Gelmeyeceğini, aramayacağını bilerek yinede bekle..
Seni beklemek bile güzel..
Hayaliyle, umuduyla bekle..
Seni sevmek gibi beklemek..
Beklerken seni sevmek..
Bilsemde beklememem gerekiğini yinede bekleyebilmek, seni sevmek..

11 Mayıs 2012 Cuma

Hücreme girdin,dokundun hücrelerime, Buluttum,damladım..

Bir sokak gördüm rüyalarımda gecelerce
Hiç sana çıkmadı.
Sadece yarım saat tutuştuk elele
O saat durmadı. 

Hücreme girdin,dokundun hücrelerime
Buluttum,damladım.. 


Hiçmi kötü şarkısı olmaz ya..  




Shutter island


Arzu ettiğin şeyler, beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir.
Bu; hayatın ‘sen bakarken soyunamıyorum’ deme şeklidir.

Shutter island

Kabul Ettim Gitti..


Kabullenmek bazen ne kadar da zor oluyormuş.. Uzun zaman olmuş kabullenip susmayalı.. 

Kabul ediyorum, yenildim.. Çünkü zayıflıklarımdan kaçarak sanki hiç canımı acıtamayacaklarını düşünerek hatta uygulayarak yaşadım.. 

Kabul..

Koca bir yalan bu.. Kabul ediyorum, kendime yalan attım.. Umursamazsam daha mutlu olacağımı fısıldadım.. Sevmezsem daha huzur içinde yaşayacağımı anlattım, masal misali... 

Aşk'ın koca bir yalan, aşksız bir hayatın sevecen yüzüne inanırdım kendimi...

Kabul..

Bunların hepsi saçma.... Bende saçmapan şeyler yaptım.. Kabul ediyorum, Aşk'a inanmamakla kendime yapabileceğim en büyük saçmalığı yaşattım.. Varlığını bile hissedemediğim soyutluk kavramının içinde olur olmaz sıkışıp oracıkta pes ettim...

Kabul..

Ben Aşk'ı yaşamakla kendime en harika duygusuyla, en acı duygusu arasında kaybettim... 
Berrak, durgun bir su kadar saf'ça yürüdüm.. Takılıp düştüm.. 

Kabul..

Ben zaten yorgun ve zayıftım.. Kabul ediyorum ki, ağladım... Nefesim kesilene kadar, uzun uzun yumdum gözlerimi... Kalp atışlarımda hissettim, tüm bedenimde...

Yırttıp at o sayfayı, sil bir damla kurumuş gözyaşını.. Unutma !! "Her bitiş yeni bir başlangıcı müjdeler.."

Kabul edin..

Buda koca bir YALAN...

Of of ooff... :))



Of of ooff... :))










10 Mayıs 2012 Perşembe

Madonna !!


Bu kadın yıllarda geçse hiç yaşlanmayacak..
Sahne hakimiyeti, enerjisi..
O bir harika :)




Başlık Sıkıntısı Yaşıyorum :)


Çok enteresan insanlar var. Hani hep deriz ya "kimseyi kendin gibi sanma" hakikatten de öyle. Milyonlarca insan var. Bu milyonlarca farklı karakter anlamına gelir ki bu durumda bu tip insanlarla karşılaşma olasılığınız dahada artar. Olasılık hesaplarına girmek şuan benide o kategoriye sokacak. Zaten yeterince tuhaf biriyken ilaveten bunuda eklemesem hayrıma olacaktır. :) 

Hastaneler özellike devlet hastanelerinde o kişileri bir arada toplanmaları bana şu hissi veriyo;"seçmece bunlar":) Kesinlikle öyle... Her gittiğim hastanede, kıyıda köşe pusuda ayak üstü seni sorgulamaya hazır tipler vardır... Kendilerine özgü bir sorgulama şekliyle sen farkında ol yada olma ister istemez anlatma durumnda kalır ve eğerki kalabalıksa biraz daha zorlarsanız akraba bile çıkabilirsiniz. 
Bu kuyruklarda o kadar dert, o kadar keder varki insanlar artık değil normal olamak, "normal" kelimesinin kendilerinde birleştiğinin bilinci ile yaşıyor. "Normal Abi" Türkiye burası. 

Bugünkü teyzeler sanki doktora değilde güne gelmiş gibi bir hal içerisinde tüm hastaların hastalıklarından tutunda, tedavi sürecine kadar, akrbalarının başına gelen ve kullanmak üzere tavsiyeler verdikleri gibi gayet rahat bir tavırla sormaya anlatmaya çekinmediler. Böyle olmasalar zaten nasıl geçer ki vakit. 

Hastalara acil şifalar dilerim. Her gittiğimde şükrederim halime ufak tefek kontrollerin dışında doktorları aşındırdığıma.

....................


Hüzünlü bir güne adım attıı İzmir.
Sıkıntılı, üzgün gibi.. Ayrılığın son demlerini üzerinden atmak istercesine, öfkesi ve hüznüyle vuruyor karayel'ini insanın iliklerine işleyene kadar.. Veda etmek zorunda olduğunu kabul etmemecesine, inatla dökmüyor gözyaşlarını toprağa.. Ara ara birer damla düşüyor, yavaşça süzülerek.. Hissetmemesi için tutuyor.. Öfkesi arttıkça kara bulutlar giriyor araya..

" Durma.. "

 Haydi, durmanın kime ne faydası var.. 

Vedaların hangisi kolay olmuşki bu olsun.. 

"Yaşa" doyasıya yaşa... İçini kanatanı çıkarana kadar.. Toprağa kavuşsun berrak damlaların.. 
Benim için yağ.. Veda etmek zorunda olanlar için.. Kasvetinle, tüm öfkenle... Dökülsün, saçılsın her yana tüm vedalar.. Bir damla süzülsün yanağımdan.. Yine sevmeyeyim yağmurunu.. Ama sen yinede dökül.. Saçlarım bozulana kadar, seni farkedene kadar... Durma haydi, ne bekliyorsun...

Özledim..



Akmayı bekleyen  bir damla göz yaşı..

Sonsuzluk gibi bir yalnızlık..

düğümlenen sözcükler..

Söylenemeyen duygular..

Vakitsiz gidişler..

Anlatılması güç yaşanmışlıklar.. 

Korkular..

Bitmeyen.. Hiç bitmeyen bir sıkıntım var…

Hatırlanmamalılar… 

Özledim..

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Poets of The Fall - Sleep

Uyu,tatlım,rüyaların sel olsun
 İçinde güvende tatlı bir ateşin dalgaları
Uyu,tatlım, bırak sellerin çağlasın
Ve seni yeni bir sabaha taşısın...


 

ASLA DEMEYİN !


ASLA DEMEYİN !




Kadere inanır mısınız?


Kadere inanır mısınız?
Bazen akıl almaz zamanlarda aklıma gelir o an’ım.  Kader diyerek geçmek kolaydır. Ama bana en zor gelen bunu kabullenerek kendimi avutmak.
Kadere sığınmak avunmaktır çünkü. Var olan kaderimizi yine kendi ellerimizle, kendi isteklerimizle çizmiyor muyuz?  ‘Bugün,  her gün kullandığınız yolu tercih etmemek elimizde değil mi?’ bunu bilir iken neden hayatımızı daha zorlaştırarak yaşarız.
Tercihlerimizi doğru kullanmadığımız için… Öyle ya da böyle kendi isteklerimiz doğrultusunda veyahut çevremiz, ailemiz vesilesiyle yön rüzgârımızı belirliyoruz.
Buda kader dimi…
Seçebilme özgürlüğü arzusu ile yanıp tutuşurken bir yanım, bir yanımda kendi ve başkalarının tercihlerinin kaderini yaşamalısın diyor, elin mahkum. Kader mi? İnanıyorum kadere… Önüme çıkan fırsatlara, insanlara, yazabildiklerim ve yazamadıklarıma… Avunmak değilmi sonuçta...
Bazen yapma be kader dur diyesim geliyor… Diyorum da aslında ama “O” diyemiyor…
Bu sefer “ben” diyorum ki, Kader..


Susamak kadar, 
Nefes almak almak kadar,
Gözlerimin her  hareketi kadar...
İçimdesin.. Her iç çekişimde..



İkimiz..


8 Mayıs 2012 Salı


Tepkisizliğine karşı bu tepkim.. İki nokta kadar ucu açık..


Umursamadan, düşünmeden yaşayabilmek bir mezihet bence. Bunu yapabiliyorken şu sıralar yapamamak ağrıma gidiyor. Heleki karşınızdaki kişi bunu çok iyi yapabiliyorken.

Sıfırdan başlamak her sabah... Bu çok fena malesef...


7 Mayıs 2012 Pazartesi

Affedince yorulur insan, yalnız kaldığında bir de; ama insanı en çok yoran şey hayal kurmaktır, olmayacağını bildiği halde .

Cengiz AYTMATOV
 
 


Oradan bakınca neyimi görebiliyorsun? İçimi mi? Dışımı mı? Karakterimi mi? Kişiliğimi mi? Düşüncelerimi mi? Görmediğin hiç bir şeyin peşine bu kadar düşme!




Kimseye olduğundan fazla değer vermemek gerek.. Sonunda yine üzülen kendi(miz) oluyor..
Bir reset tuşumuz olsada bassak herşeyi başa sarsak.. Düşünmeden yine aynı hataları yaparız. Kişinin doğasında vardır bu. Sen ne kadar söz versenden kendine dönüp dolaşıp tekrar yapıyoruz. Hata diyorum ama yanlış anlaşılmasın. Yaptığım ve yapacağım hiçbirşeylden pişmanlık duymam. Duymuyorumda... Ama bazen olur ya "keşke..."  dediğimiz zamanlarımız.. Keşke farklı olabilseydi.. Faydasızda olsa keşke...
Hayatta hiç keşkeleriniz olmasın...
Gününüz Aydınlık Olsun..

6 Mayıs 2012 Pazar


"bazıları yağmuru hisseder, bazıları da sadece ıslanır.." 

-hisseder gibiydim..


koşmuşsun ama olduğun yerde kalmışsın hep.



Yeni birini beklerken bile, yeni bi sevgili hayal ederken ya da ileride hayallerinin aşkını bulacağını düşünürken bile,
içten içe o’nu hayal edersin, o’nu istersin ya gene,
işte o çok berbat bişey.

5 Mayıs 2012 Cumartesi



Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.







Telefona çocuksu bir heyecanla kaydettiğimiz o numarayı, yetişkin gözyaşlarıyla silmektir hayal kırıklığı, ayrılık.

Yoklar ve sanırım yoklarda içinde kayıp..

Kendinizi tanıyamadığınız an'larınız olurmu?
Ben ne yapıyorum diye durup düşündüğünüz dakikalarınız?
Hayat tuhafsın..
İnsana neden olmucak şeyler yaptırtabiliyorsun..
Yoksa seni boşuna mı suçluyorum..
Evet suçlu benim..
Suç varsa eğer..
Ama bir tek ben suçlu değilim..
Ne kadar huzurunu verir bunu bilmek şuan bilemiyorum..
Tıpkı şuan bunları yazabilmenin huzuru kadar doldururmu kalbimi..
Huzurum neredesin?
Özledim seni.. Dön artık gerii..

2 Mayıs 2012 Çarşamba





"Bu müzik adalet için çalacak ve ben bu konçertoyu bizden alındığı günlere ithaf ediyorum ve adalet gözettiğini sanan sahtekarlara tabiki."

"Gerçeklerin gücünü bildiğim sürece kainatı bile fethedebilirim..."

V for Vendetta

İçinizdeki çocuğu ölürmeyin..


"Hayatı ıskalama lüksün yok senin…..“

Gitmek isteyene dur diyebilmekmidir cesaret.. Yoksa sadece bir zayıflıkmı? Gitmek isteyeni ne durdurabilir ki...

_


Nazım Hikmet Ran..

“Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

 








Kalın kadifeden bir halı gibi yeryüzüne doğru yumuşak bir salıntıyla düşeceğini sanıyordu insan. "Sonsuzluk" diye düşündü, "ışıkla dolu olmalı."
işte böyle ,özlenmeyi özlemek vardır bir de.insana iki ayna arasında kendine bakıyormuş duygusu verir...
hayatta bir "kim"iniz olsun diye kaç aynada kaç "kendi"niz varsa tüketirsiniz... =)
_____________

But someday
Just you and me
We'll be gazing at a setting sun
In a little garden by the sea.


Hayat acımasız diyesim geliyor.. Ama hayatı acımasız yapanlar yine biz değilimiyiz? 'Evet.. Çoğu zaman.. Acımasız(ız)..
Sayfalar dolusu yazasım var.. Sesinizin çıkmadığını hissetiğiniz anlarınız sizinde olmuştur herhalde.. Uzun zamandır böyle hissediyorum ve içimdeki sesimi kendime bile duyuramıyorum.. Böyle zamanlarda yazmak gelir içimden.. Kağıdı kalemi elime alır saatlerce bakarım boş satırlara.. Şu an ekrana baka kaldığım gibi..


Günaydın :)

Hayat bazen insanın kafasını karıştırır soru işareti bırakır..  Bazen yalnız kalır üşür insan.. Bazende aradığın kişiyi bulursun.. Bazen aşık olursun bu aşk ya platoniktir yada karşılıklı..  Ya kulağını müzikle doldurursun yada küfürle..  Ya ciddi olursun hayatta yada deli dolu yaşarsınsen ne yaparsan yap hayat yapacağını yapar sana.. Mecbursun gülmeye gülmek varken ağlamak yakışmaz kimseye..  Hadi gülümse..


 _____



Haydi kocaman gülümseyin... =)

____ 


Copyright All Right Reserved ! Tuba Atamer !